Avrasya’da Bir Yolculuk


 01 Nisan 2024

Yazma gayreti, rahmetli Alev Alatlı’nın ifadesiyle, “yıldız tozundan yaratılmış” kimselerin meşgalesidir. Şayet tabiatınızda böyle bir yetenek varsa metin üretme çabanızın er geç ortaya çıkması ya da çıkarılması kaçınılmazdır. Yazarlık öğrenilebilir mi sorusunun cevabı ise özünde bahse konu bu yetenekle cevabını bulmaktadır. Zira önce bir yazarlık kursuna katılıp ardından mesleğimizle birleştirdiğimiz ve nihayet “yazarlık öğretilebilir mi” sorusuna cevap ararken yaptığımız çokça çalışmanın neticesinde bu naçizane kanaate varmanın huzurunu yaşamaktayız. 

Kâinat, gezegenler; bütün meyveler ve sebzeler, çiçekler, hayvanlar ve nihayet insanlar bir çekirdeğin/tohumun/genin bilumum diğer şeylerin nizami hareketi ile oluşmuştur. Bu sistem içinde eli kalem tutanların hassaten bir yerlerinin olması tesadüfi değildir. Her tohumun filize, her filizin fidana dönmesi sürecinde hususi emek harcanmasına ihtiyaç vardır. 

Kalem üstadı olmaya talip olmak, nihayeti olmayan bir yolculuğa çıkmak gibidir. O yolda yolcu, karşılaşacağı bütün engelleri kendi başına aşacağını peşinen kabul etmeli ve yolun bir menzili olmadığını bilmelidir. Zira bilgeliğin ilk adımı budur. Aksi olduğunda okuryazar olmayan ve istikbali vitrin süsü olmaktan öteye taşınamayacak olan sözüm ona yazarlar türeyecektir. Oysa mütevazı bir yazarın amacı asla bu değildir.

Dolayısıyla yazarlık yolunda, vazgeçilmez olan şartlardan biri okumaktır. Kâinatı okuma gayreti ile başlayan söz konusu şart, diğer bütün eser niteliği taşıyan kitapları nizami ve sürekli olarak okuyarak devam etmelidir. Bireyin tarih, mitoloji, felsefe, sosyoloji, coğrafya, psikoloji ve elbette Türk edebiyatı ile Batı’nın ve Doğu’nun edebiyatlarından eserleri okuması; bazılarını hıfzetmesi elzemdir. İkinci şart şudur-maalesef herkes bunu cümle içinde kullanır ama henüz çok kimsenin hakkını verdiği söylenemez-yazma fiilini sürekli hâle getirmek. Ama nasıl?

Günlük tutarak, her günün ya da haftanın önemli gördüğümüz bir hadisesini yazarak, hedef tema ya da kelime kumbaraları oluşturup buradan belli süreler için yazma konuları belirleyerek, hayali bir mektup arkadaşı üretip onunla yazışarak… Ama mutlaka klasik kâğıt kalem kullanarak… Ancak tıpkı yemek yaparken kullanılan tarifler gibi, montajı tamamlanmamış bir mobilyanın kurulumunu tamamlar gibi, bir beyaz eşyayı çalıştırmadan önce kılavuzunu takip eder gibi yazı yazarken de menzili olmayan ancak rotası keskin bu yolculuğun haritasına ihtiyacımız bulunmaktadır. Bu yazının müellifi, bahse konu ihtiyacını Avrasya Yazarlar Birliğinin kıymetli hocalarının rahleitedrisinden geçmek suretiyle karşılamıştır. Yazarlık istidadına sahip olduğunu keşfeden kişi Sayın Hüseyin Özbay’la çalışmalarına başlayıp şiirde, modern zaman dervişi Ali Akbaş ve nihayet “Seda sende hikâyeci dikkati var!” diyerek yoluna ışık olan Osman Çeviksoy’dan aldığı feyz ile yazarlık yolculuğuna devam etmektedir. Üstelik, yazarlık gayretini yazarlığı öğretme çabasıyla taçlandırarak hem çeşitli projelerde hem de üniversite bünyesinde yaratıcı okuryazarlık derslerini sürdürmektedir…

Teşekkür mü? Genel Başkan Sayın Yakup Ömeroğlu, Başkan Yardımcıları Sayın Ali Akbaş ve Sayın Osman Çeviksoy nezdinde bütün Avrasya Yazarlar Birliği ailesine, yıldız tozlarının kadim nezaketi, sonsuz saygı ve minnetle… 

Bu yazı Kardeş Kalemler dergisinin 208. sayısında yer almaktadır. Derginin bu sayısında yer alan tüm yazılara aşağıdaki bağlantı üzerinden ulaşabilirsiniz.
Kardeş Kalemler 208. Sayı