Rus edebî dilinin yaratıcısı, dâhi şair, yazar ve dramaturg Aleksandr Sergeyeviç Puşkin, 26 Mayıs
1799’da Moskova’da soylu bir ailede dünyaya geldi. 1811-1817 yılları arasında Tsarsko Selo Lise’sinde
okudu. Daha o zaman yazdığı 120 civarında şiirle güçlü yeteneğini topluma kabul ettirdi. Liseden sonra
Petersburg’a yerleşip mülkiye memurluğu yaptığı yıllarda (1818-1820) “Yeşil Lamba” adlı edebiyatçılar
derneğine katıldı ve yazmış olduğu Ruslan ile Lyudmila adlı lirik poemiyle yeni Rus şiirini
Rus edebî dilinin yaratıcısı, dâhi şair, yazar ve dramaturg Aleksandr Sergeyeviç Puşkin, 26 Mayıs
1799’da Moskova’da soylu bir ailede dünyaya geldi. 1811-1817 yılları arasında Tsarsko Selo Lise’sinde
okudu. Daha o zaman yazdığı 120 civarında şiirle güçlü yeteneğini topluma kabul ettirdi. Liseden sonra
Petersburg’a yerleşip mülkiye memurluğu yaptığı yıllarda (1818-1820) “Yeşil Lamba” adlı edebiyatçılar
derneğine katıldı ve yazmış olduğu Ruslan ile Lyudmila adlı lirik poemiyle yeni Rus şiirini başlatmış oldu.
Bazı siyasi içerikli şiirleri ve epigramlarından dolayı sürüldüğü Kişinev ve Odesa’da (1820-1824) Kafkasya
Tutsağı, Bahçesaray Çeşmesi vb. yapıtlarını kaleme aldı.
1824 yılında görevden alınarak Mihaylovskoe’ye bağlı Pskov’da bulunan dede malikânesinde göz altında
tutuldu. Orada Yevgeni Onegin manzum romanı üzerinde çalışmaya başladı, aynı zamanda bir yandan
da Çingeneler ve Kont Nulin adlı destanları, Boris Godunov başlıkı tiyatro oyunu gibi çeşitli yapıtlar
üzerinde çalıştı. Dekabristlerle çok yakın ilişkiler içinde olmasına karşın onların ortamına girmedi ve 14
aralık 1825’te başlattıkları ayaklanmaya katılmadı. Çar I. Nikolay onu affetti ve özel olarak kendi gözetimi
altına aldı. Puşkin’in, Rusya’da yapılması gereken reformlarla ilgili çarın hazırlamış olduğu Halkın Eğitimi
Hakkında başlıklı yazısını hedef alan Sekizlikler (“İyilikler Umuduyla”) şiiri de hiçbir işe yaramadı. 1827-
1828 yıllarında yazılan Andrey Şenye adlı şiir ile Gavriilyada (Cebrailname) adlı lirik poeminden sonra
şair yeniden gizlice izlenmeye alındı.
1831’de zamanının seçkin güzellerinden Nataliya N. Gonçarova ile evlendi. Ardından da Yevgeni Onegin
bitirildi ve Biyelkin’in Hikâyeleri, Yüzbaşının Kızı, Bakır Süvari, Maça Kızı vb. yeni kitaplar da yazıldı.
Evlendikten sonra Puşkin’e Çar Petro ile Pugaçev’in tarihlerini inceleyebilmesi için eski işyerindeki devlet
arşivinde çalışma hakkı verildi. Derin bir tarih sezisine sahip olan şair 18. Yüzyıl Rus Tarihiyle İlgili
Notlar, Poltava, Büyük Petro’nun Arabı vb. yapıtlarında şematik yorumlara mesafeli durarak, “söz konusu
çağı tüm gerçekliğiyle” yansıtmaya özen gösterdi. Böylece o, Rusya tarihi uzmanı A. L. Şapiro’nun “Şair
kaleminin dokunduğu her tarihsel olgu, tüm canlılığı, parlaklığı, inandırıcılığı ve gelişme sürecindeki
tüm benzersizliği ve karmaşıklığı ile gözlerimizin önünde canlandırılır” sözlerini haklı çıkardı.
1833 yılında Puşkin şairlik şanına yakışmayan düşük bir unvanla asiller topluluğuna alındı. 1836’da
Sovremennik (Çağdaş) dergisiyle Literaturnoy gazetıy (Edebiyat Gazetesi) adlı gazetenin yayımcılığını
yapsa da maddi sıkıntılardan bir türlü kurtulamadı.
Petersburg sosyetesinin ünlü şairi çekemeyen gözü dönmüş düşmanları, eşi Nataliya’nın bir yandan Çar
I. Nikolay ile yakın olduduğunu, öte yandan Fransız asıllı subay d’Anthes’in de ona kur yaptığını ağızbirliği
etmişçesine her yerde dillendirerek, şairin gururuyla oynamak istediler. Kişilik onurunu korumak
amacıyla şair, d’Anthes’i düelloya çağırmak zorunda kaldı. Ne ki 27 Ocak 1837 tarihinde, Çernoy Reçke
denen yerde gerçekleşen düelloda, Puşkin ağır bir şekilde yaralandı ve iki gün sonra yaşama gözlerini
yumdu. Tıpkı V. Jukovski’nin dediği gibi “Rus şiirinin güneşi battı”.
Devamını Oku