(1893-1937)
Kuzey Kırım’daki Tavria vilayetinin Karasubazar kasabasının Argın köyünde 15 Mayıs 1893’te doğdu. Asıl adı Ebûbekir’dir. Babası Abdülvahap adlı bir çoban, annesi Vaide Şerîfe Hanım’dır.
İlköğrenimini Karasubazar’da tamamladı. Eğitimine Akmescit’teki Rüştiye Mektebi’ne devam etti. Yusuf Ziya adlı bir müderrisin Akmescid’de açtığı rüşdiyeye devam etti ve 1908’de buradan mezun oldu.
1909 yılında Karasubazar Cemiyet-i Hayriye tarafından İstanbul’a gönderildi ve İstanbul’da Kırım Ta
(1893-1937)
Kuzey Kırım’daki Tavria vilayetinin Karasubazar kasabasının Argın köyünde 15 Mayıs 1893’te doğdu. Asıl adı Ebûbekir’dir. Babası Abdülvahap adlı bir çoban, annesi Vaide Şerîfe Hanım’dır.
İlköğrenimini Karasubazar’da tamamladı. Eğitimine Akmescit’teki Rüştiye Mektebi’ne devam etti. Yusuf Ziya adlı bir müderrisin Akmescid’de açtığı rüşdiyeye devam etti ve 1908’de buradan mezun oldu.
1909 yılında Karasubazar Cemiyet-i Hayriye tarafından İstanbul’a gönderildi ve İstanbul’da Kırım Talebe Cemiyeti’nin yardımıyla Galatasaray Mekteb-i Sultani’sine yerleştirilerek eğitimini parasız yatılı olarak sürdürdü. 1914’te burayı bitirdi. Aynı yıl Macaristan’a giderek Budapeşte Pázmány Péter Katolikus Egyetem Üniversitesi Tarih ve Filoloji Fakültesi Türk filolojisi, Arap edebiyatı tarihi ve Macar edebiyatı tarihi kürsülerinde ders gördükten sonra doktora öğrenimine başladı.
Mekteb-i Sultani yıllarında başladığı şiir ve öykü yazma çalışmalarına devam etti, sanat faaliyetlerine katıldı. Baron Eotvos Yozsef Collej’inde yabancı öğrencilere yönelik dersler ve seminerler verdi. Üniversite öğrenimini 1919’da birincilikle bitiren Çobanzade, altın madalya ile ödüllendirildi. Codex Cumanicus ile ilgili olarak hazırladığı tezle “Türk Filolojisi ve Felsefe İlimleri Doktoru” unvanını almaya hak kazandı.
Hocaları arasında Türkolog Gyula Németh de vardı. Kıpçakların Codex Cumanicus Yazma Edebiyat Abideleri ve Türk Dillerinde Telaffuzun Temel Problemleri adlı teziyle 15 Mayıs 1919’da felsefe doktoru unvanını aldı, Budapeşte’de bir yıl kadar Türk dili dersi verdi, ardından Câfer Seydahmet Kırımer’in daveti üzerine Lozan’a geçti. Burada iken Sovyetler’e karşı savaşan General Vrangel ordularının işgalinde bulunan Kırım’a dönme kararı aldı. Kırım Tatarları’nın millî faaliyetlerde bulunması General Vrangel tarafından yasaklandığı ve Çobanzâde’nin adı da millî faaliyetlere karıştığı için başkası adına düzenlenmiş bir pasaportla İstanbul üzerinden Kırım’a gitti. Akmescid’de kurulmuş olan millî fırkaya katıldı ve bir süre başkanlığını yürüttü.
Bekir Sıdkı Çobanzade, Temmuz 1920’de Türkiye’ye geldi. Kısa bir süre burada kaldıktan sonra 8 Eylül 1920’de Kırım’a döndü. 1921-1922 yılları arasındaki süreçte Tıtayköy Pedagoji Teknikumu (Tutayköy Eğitim Teknik Okulu)’nda Tatar Dili ve Edebiyatı dersi verdi, birçok öğrenci yetiştirdi. İlmî çalışmalarına da devem eden Çobanzade, aynı zamanda Kırım-Türk Millî Fırkası’nda danışmanlık yaptı. Halk Maarif Komiserliği (Millî Eğitim Bakanlığı) Tatar Okulları Yüksek Kurulu’nda şube müdürü olarak görev yaptı. 1921-1924 yılları arasında Kırım Hükümeti Riyaset Üyesi olarak çalıştı.
İlk evliliğini Kırımlı Ali Bulgakov’un Dilara adlı kızı ile yaptı. 1926 yılında Bakü’de Dilara Hanım’dan ayrılan Türkolog, 1930’da Kazanlı bir şarkıcı olan Rukiye Hanım ile evlendi. Rukiye Hanım daha sonraki dönemde “halk düşmanının karısı” suçlaması üzerine hapsedildi ve ancak 1955 yılında Bakü’ye dönebildi.
Yeni kurulan Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti Halk Maarif Komiserliği ihtiyaç duyulan kadroların yetiştirilmesi için Türk dili, Türk edebiyatı ve tarihiyle uğraşan âlimleri Bakü’ye davet etti. İstanbul’dan İsmail Hikmet Ertaylan, Kırım’dan Bekir Sıtkı Çobanzâde, Kazan’dan Aziz Ubeydullin gibi bazı âlimler bu daveti kabul etti. Çobanzâde, bir müddet Bakü Üniversitesi Şarkşinaslık Fakültesi’nde Türk dili dersleri verdikten sonra fakülte dekanlığına getirildi. 1926’da Bakü’de toplanan Türkoloji kongresinin düzenleyicileri arasında yer aldı. Burada “Türk Lehçelerinin Akrabalığı Üzerine” adıyla bir bildiri sundu ve alfabe tartışmaları sırasında Latin alfabesini savundu.
Çobanzâde’nin gayretleri ve hükümetin desteğiyle Bakü Üniversitesi Şarkşinaslık Fakültesi, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği’nin güçlü şarkiyat merkezlerinden biri haline geldi. Burada dönemin meşhur Türkolog ve şarkiyatçılarından J. Rattauzer, P. Fridolin, V. Zummer, E. Pohomov, A. Zekuzade, M. İbrahimov, M. Halfin, İ. Ahundzade, V. V. Barthold, İ. H. Ertaylan, A. N. Samoyloviç gibi âlimler dersler verdi. Kısa sürede fakültede yüksek okullarda Türkçe ders verebilecek elli üç uzman yetiştirildi. Ancak Bakü Komünist Partisi bu yerli kadrolardan rahatsız olmaya başlayınca fakültenin kapatılması gündeme geldi. Kasım 1928’de Azerbaycan Komünist Partisi’nin kararıyla fakülte Pedagoji Fakültesi ile birleştirildi. Ayrıca partinin organları 1930’da eğitim sisteminin yeniden kurulacağı bahanesiyle üniversiteyi dağıttı. Çobanzâde, Bakü’de çalıştığı dönemde zaman zaman Özbekistan’a giderek Fergana vilâyetindeki Pedagoji Fakültesi Özbek Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde ve 1935’te Taşkent Devlet Üniversitesi’nin daveti üzerine burada çeşitli Türk lehçeleri üzerine dersler verdi. Fakat Çobanzâde’nin faaliyetleri 1931-1932 yılından itibaren gizli polis tarafından izlenmeye başlandı. Gizli poliste çalışan bir dostu vasıtası ile tutuklanmaktan kurtuldu. Çeşitli bahanelerle eserleri neşir planlarından çıkarıldı, makaleleri aylarca dergi idarehanelerinde bekletildi ve yayımlanmadı. Ardından diğer birçok ilim adamı gibi matbuatta onun hakkında da asılsız suçlamalar ileri sürüldü.
Bekir Sıdkı Çobanzade, 1930-1934 yılları arasında Fergana Pedagoji Enstitüsü Özbek Dili ve Edebiyatı Kürsüsü Başkanlığı görevini yürüttü. 1934’te Kırım Akmescit Pedagoji Enstitüsünde Yabancı Edebiyatlar dersi verdi. 1935 yılında yaptığı araştırmaların karşılığı olarak şaire “Paris Dil Bilimi Cemiyeti” tarafından “Yabancı Ülkeler Fahri Üyelik Paresi” verildi.
1930 yılından itibaren çeşitli dergi ve gazetelerde Bekir Sıdkı Çobanzade’yi yeren, ona cephe alan yazılar yayımlandı. “Burjuva milliyetçisi, Turancı, Pantürkist, yerli muhacir” vb. adlarla hedef tahtası haline getirilen Çobanzade, Sovyet yönetiminin gözünden düşmeye başladı. Unvanları geri istendi, resmî görevlerden uzaklaştırıldı
1936’nın sonunda Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği İlimler Akademisi Azerbaycan Şubesi Başkanı R. Ahundov’la üniversitede çalışan Azerbaycanlı ve misafir bilim adamlarının hemen tamamı tutuklandı. İddiaya göre Azerbaycan’daki karşı devrimciler, diğer cumhuriyetlerdeki yandaşlarıyla Çobanzâde ve Aziz Ubeydullin vasıtasıyla irtibata geçmekteydi. Nihaî hedefleri de Türkiye’nin desteğiyle bir Turan devleti kurmaktı. Durumdan tedirgin olan Çobanzâde, Ocak 1937’de Bakü’den uzaklaşıp biraz dinlenmek için gittiği Kafkasya’da Kislovodsk şehrindeki senatoryumda 28 Ocak 1937’de tutuklandı. Tutuklanmadan bir gün önce Bakü’deki kitaplarına ve notlarına el konuldu, hakkında dava açıldı. 7 Şubat 1937’de sorgulanmasına başlandı ve 1 Eylül 1937 tarihine kadar otuz iki defa sorgulandı. Bu sırada gördüğü ağır işkence ve şiddetli baskılar altında Azerbaycan’ı Sovyetler’den ayırmak, Komünist Parti Başkanı M. Ç. Bagırov’un hayatına kastetmek, dış devletler lehine casusluk yapmak ve büyük Turan devleti kurmak için diğer cumhuriyetlerdeki aydınlarla irtibat kurduğuna dair suçlamaları kabul etti. Moskova’dan gelen üç kişilik bir heyet tarafından 12 Ekim 1937’de 20 dakika içinde yargılanan ve suçları sabit görülen Çobanzâde’nin kurşuna dizilmesine karar verildi ve 13 Ekim 1937’de Bakü’de karar infaz edildi. Mezarının nerede olduğu hâlâ bilinmemektedir.
1910’da İstanbul’da Kırımlı öğrencilerin kurduğu Yaş Tatar Yazgıçları Cıyını (Genç Tatar Yazarları Grubu) içinde yer alan Bekir Sıdkı Çobanzade’nin edebiyata ve şiire merakı burada başladı. İlk eserini 1911 yılında yayımlayan Çobanzade, şiirlerinde Macar şair Petöf, Hasan Sabri Ayvazov, İsmail Gaspıralı, Tevfik Fikret, Ziya Gökalp, Yusuf Akçura’dan etkilendi.
Bekir Sıdkı Çobanzade makale ve şiirlerinde Çobanzad Bekir, Çobanoğlu Bekir Bavbek, Bekir Cavbek, Kırımlı Çobanoğlu Bekir Sıdkı adlarını kullandı. Emel, Turan, İlk Adım, Yeni Çolpan, İleri, Kırım Okuv İşleri, Maarif İşleri, Kırım Mecmuası dergilerinde makalelerini, Hirlop gazetesinde ise siyasi içerikli yazılarını yayımladı .
Bazı eserleri şunlardır: 1. Türk-Tatar Lisâniyatına Medhal (Bakü 1924). Genel dil bilimi kurallarının Türk-Tatar dillerine uygulanmasıyla ilgilidir. Türk dili tarihi açısından önemli olan eser İstanbul Türkçesi’yle yazılmış olup Fatih Numan Küçükballı ve Ufuk Deniz Aşçı tarafından Türk-Tatar Dil Bilimine Giriş adıyla Latin harflerine aktarılmıştır (Konya 2015).
2. Türk Dili Sarflarının Umumi Kusurları (Bakü 1924).
3. Kırım Tatar İlmî Sarfı (Akmescid 1925). Aynı adla Nariman Seyityahya’nın Latin harflerine aktardığı eser Türk Dil Kurumu tarafından neşredilmiştir (Ankara 1999).
4. Fuzulî Monografisi (Bakü 1925).
5. Nevaî Monografisi (Bakü 1926).
6. Türk Dili ve Edebiyatının Tedris Usulü (Bakü 1926).
7. Kumuk Dili ve Edebiyatı Tedkikleri (Bakü 1926). Eser üzerine bir yüksek lisans tezi hazırlanmıştır (bk. bibl.).
8. Kumuk Lehçesi Üzerine İhzarî Bildiri (Bakü 1926).
9. Türk Tatar Diyalektolojisi (Bakü 1927).
10. Dinî Islahat ve Medenî İnkılab (Akmescid 1927).
11. Boran, Şiirler (Bakü 1927). Eşref Şemizade tarafından Kiril harfleriyle de yayımlanmıştır (Bakü 1971).
12. Türk Grameri (Bakü 1930).
13. Azerî Edebiyatının Yeni Devri (Bakü 1936).
14. Şiirler (Taşkent 1971).
15. Bir Saray Quracaqmın, Şiirler (Simferopol 2001).
Çobanzâde’nin bütün eserleri Memed Adilov tarafından Latin harfleriyle yeniden neşredilmiş (I-V, Bakü 2007), ayrıca Yeni Çulpan, Maarif ve Medeniyet, İnkılap ve Medeniyet, Revolyutsiya ve Kultura dergilerinde dille ilgili çok sayıda makalesi yayımlanmıştır.
Asıl çalışmalarını Türk dili ve Türk dilinin lehçe ve şiveleri üzerine yapan Bekir Sıdkı Çobanzade, Türk dilinin lehçe ve şivelerinin ses, yapı, cümle, sözlük ve sözcük bilgisi ile ilgili makaleler yazıp eserler yayımladı. Ömrünü Türklük bilimi çalışmalarına adayan Türkolog, kısa ömrüne pek çok kitap sığdırdı.
Kırımlı Türkolog Çobanzade’nin Türk dili üzerine yazdığı makale ve eserlerin sayısı yüz ellinin üzerindedir .
Türk Tatar Lisaniyatına Medhâl (1924) adlı eserinde dillerin tasnifi, dilin kökeni, ortaya çıkış şekli ve ömrü ile ilgili konular üzerinde durdu, Kırım Tatar İlm-i Sarfı (1925) eserini tasvirî, mukayeseli, tarihî olmak üzere üç bölüme ayırdı; fonetik, morfoloji, sentaks, semantik, leksikoloji ve etimoloji gibi dilbilimin ana dallarından bahsederer elde ettiği sonuçları yazdı Çobanzade, Türk Dili ve Edebiyatının Tedris Usûlü (1926)’nde Türk dilinin dil bilgisi konularının öğretilmesi hususunu ele aldı. Kumuk dilinin genel özelliklerini, diğer şivelerdeki yerini Kumuk Dilinin Başka Türk-Tatar Dilleri Arasındaki Vaziyeti (1926) adlı eserinde anlattı.
Yazar, Azeri Edebiyatının Yeni Devri (1930) eserinde Azeri edebiyatı hakkındaki değerlendirmelerini bir araya getirdi. Özbek Türkçesiyle yazdığı Til ve İmla Metodikası Meseleleri (1932)’ni imla ve gramer ile ilgili konular hakkındaki soru ve sorunlara yer verdi, yapılması gerekenlere dikkat çekti (Tiryaki, 2012: 10-11). Hatayi’nin Dili ve Yaratıcılığı Hakkında (1933) adlı eserinde Safevî hanedanlığının anadilinin Azerbaycan Türkçesi olduğunun altını çizdi .
Bekir Sıdkı Çobanzade bilimsel çalışmalarının yanı sıra hikâyeler de yazdı. Sanatçının din, tarih, aşk, yoksulluk, yurt sevgisi, ahlaki yozlaşma konularında kaleme aldığı hikâyelerinin büyük çoğunluğu Emel dergisinde yayımlandı. Eki Derviş, Boşveren Celil, Harmanda Bir Şair, On Dört Yaşımda, Hayırlı Yolculuklar, Birkaç Suçum, Men Börü; Çobanzade’nin yazdığı hikâyelerdir
Türk dilinin lehçe ve şivelerini çok iyi bilen Çobanzade Arapça, Farsça, Rusça, Almanca, İngilizce Fransızca, Macarca, Çekçe, Ermenice ve Gürcüceyi de bilmekteydi.
Devamını Oku