9 Mart 1919 tarihinde Kızıltaş köyünde doğdu.
Annesi Gurzuflu Fatma Hanım, babası
Kızıltaşlı Emir Hüseyin Dağcı’dır. Doğduğu
yıllar Kırım’da, Alman işgalinin bittiği yıllardır.
10 yaşına kadar kıtlıkla ve bunların getirdiği
acılarla tanışır. Çocukluğunun bu dönemini
dolduran sürgünler ve acılar onun geleceğinin
de habercisidir aslında.
1933-1934 yıllarındaki kıtlığın ardından eğitim
hayatını sürdürürken edebiyat öğretmeninin
yardımlarıyla edebiyat dünyasına ilk adımını
atar. 1937’de A
9 Mart 1919 tarihinde Kızıltaş köyünde doğdu.
Annesi Gurzuflu Fatma Hanım, babası
Kızıltaşlı Emir Hüseyin Dağcı’dır. Doğduğu
yıllar Kırım’da, Alman işgalinin bittiği yıllardır.
10 yaşına kadar kıtlıkla ve bunların getirdiği
acılarla tanışır. Çocukluğunun bu dönemini
dolduran sürgünler ve acılar onun geleceğinin
de habercisidir aslında.
1933-1934 yıllarındaki kıtlığın ardından eğitim
hayatını sürdürürken edebiyat öğretmeninin
yardımlarıyla edebiyat dünyasına ilk adımını
atar. 1937’de Akmescit Pedagoji Enstitüsü’nün
Tarih Fakültesi’ne kaydolur. Artık Dağcı kendini
yetiştirmeye başlamıştır.
Kırım’da tarih okuyan Dağcı, gençlik yıllarında
Rus yazarların bir çoğunu okuduğu için
edebiyat ile iç içe yaşadı. Gençliğinde şiirler
de yazdı. Kırım’da geçen gençlik yıllarında
“Kırım’ın en genç şairi” olarak tanındı. Bu şiirleri
yeni dönemde Kırım Tatarları tarafından
bir araya getirilerek bastırıldı.
1939’da İkinci Dünya Savaşı başlar. Doğduğundan
beri yaşadığı gerek ailesi gerekse
Kırım ile ilgili her şey 24 Aralık 1940’ta askere
alınmasıyla hatıralarındaki yerini almaya
başlar. 1941’de Almanlara esir düşer . Dağcı,
pek çok acının ardından Almanlar tarafından
kurulan Türkistan Lejyon Ordusuna katılmak
üzere kendini Varşova yakınlarında bir kasabada
bulur. Hayatında yeni bir dönem başlamaktadır
artık.
Yazara Kırım’ı bir defa daha görmek bu dönemde
nasip olur. Alman işgalinin acı yüzünü
kendi topraklarında da görür. Ardından lejyon
ordusundaki birliğine döner. Bu arada lejyon
ordusu Fransa’nın güneybatısında bir bölgeye
nakledilir. Dağcı, burada Kırım’a dönme isteğinde
bulunur. Kabul edilen isteğinin ardından
kendisine verilen izinle Varşova’ya gelir.
Hayat arkadaşı Regina ile burada tanışır. Bunun
yanında hayatı bir düzene girmek yerine
daha da karmaşık hale gelmektedir. Almanlar
gerilemeye Ruslar ilerlemeye başlamış, Varşova
her zamankinden daha tehlikeli bir hal
almaya başlamıştır. Varşova’dan ayrılır, Frankfurt
Oder’e oradan da Berlin’e gelir. Burada
Yaş Türkistan dergisinde çalışmaya başlar.
Bu arada Varşova’daki Alman zulmü iyice artmış,
pek çok Varşovalı Almanya’nın içlerine sürülmüştür.
Regina da bunlar arasındadır ve gelip
Dağcı’yı Berlin’de bulur. Bu günlerde Berlin
de yaşanacak bir yer olmaktan çıkmış, bombardıman
altında yaşayan bir şehre dönmüştür.
Dağcı ve Regina için hiçbir aşamasını bilmedikleri
yeni bir yol vardır artık. İlk durakları
Viyana’dır. Daha sonra İnsburg’a doğru yola
çıkarlar. Trenleri bombalanır. İsviçre’ye geçmeyi
düşünmektedirler. Ama Amerikalılar, onları
Avusturya’daki Landeck mülteci kampına
götürürler. Bu kampta 1945 tarihinde evlenirler.
Ardından İtalya’daki bir kampa geçerler.
1946 Ekim’inde bir mülteci gemisiyle
İngiltere’ye, Edinburg’a götürülürler. Yokluk
içinde yüzen İngiltere onları kabule hazır değildir
ama Edinburg yakınlarında terk edilmiş
ordu barakalarına yerleştirilirler. Buradaki pek
zor günün ardından Dağcı şansını denemek
üzere Londra’ya gitmeye karar verir. Niyeti
orada bir iş bulmak, eşi ve kızını da yanına almaktır.
Londra’da onu bekleyen hayat da hiç
kolay değildir. Kıbrıslı bir Türke ait lokantada
bulaşıkçılık yapmaya başlar.
Sonraki yıllar Dağcı ve ailesi için hiç de kolay
olmaz. 1953 yılında Fulham Road’da yıkık dökük
bir eve sahip olmayı başarır aile. Bu evi
yaşanır hale getirmek için çok çalışırlar. Alt kat
lokanta olur, üst katta da evleri vardır. Bu evde
eserlerini kaleme almaya başlar.
İlk eseri “Korkunç Yıllar”, 1956 yılında bizzat
Yaşar Nabi’nin arzusu ile Varlık Yayınları arasında
çıkar. Varlık Yayınları’nın sahibi Yaşar
Nabi Nayır ile yazışmalarında kitaplarının şair
Ziya Osman Saba tarafından redakte edildiğini
öğrenir. Türkçe’nin önemli kalemlerinden
Ziya Osman Saba’nın kitaplarını redakte
etmesine memnun olan Dağcı, “dilimi bozmadan
çok güzel düzeltti ve kitaplarım ‘ütülenmiş’
olarak çıktı” diyor Saba’nın çabalarını
anlatırken. İlk kitabı “Korkunç Yıllar”ın Türkiye Türkçesi ile basılması ve dört baskı yapması
Dağcı’nın cesaretini artırır . Daha önce cep
kitapları basan Varlık Yayınları artık Cengiz
Dağcı’nın eserleriyle birlikte büyük kitaplar
basmaya başlar.
Eserleri 70’li yıllarda Ötüken Yayınevi tarafından
basılmaya başlanır.
Eserleri:
1. Korkunç Yıllar,
2. Yurdunu Kaybeden Adam,
3. Onlar da İnsandı,
4. O Topraklar Bizimdi,
5. Dönüş,
6. Ölüm ve Korku Günleri,
7. Genç Timuçin,
8. Badem Dalına Aslı Bebekler,
9. Ben ve İçimdeki Ben
10. Yoldaşlar
11. İhtiyar Savaşçı,
12. Üşüyen Sokak
13. Anneme Mektuplar,
14. Benim Gibi Biri,
15. Biz Beraber Geçtik Bu Yolu,
16. Yansılar 1
17. Yansılar 2
18. Yansılar 3
19. Yansılar 4
20. Yansılar 5
21. Hatıralarda Cengiz Dağcı,
22. Bay Markus Burton’un Köpeği,
23. Bay John Marple’in Son Yolculuğu
24. Oy Markus Oy,
25. Regina,
26. Rüyalarda: Ana ve Küçük Alimcan
adlı eserlerini kaleme alır.
Eşi Regina 13 Ocak 1998 tarihinde vefat eder.
Yazarın yalnızlık ve acılarla geçen uzun hayatına
yeni bir acı ve yalnızlık eklenir.
Kültür Bakanı Evinde Ziyaret Etti
Türkçenin lirik yazarı Cengiz Dağcı, dönemin
Kültür Bakanı İstemihan Talay tarafından
Ankara’da düzenlenen “Türk Dünyası Yazarlar
Kurultayı”na bizzat davet edildi.
2006 yılında ise Kültür ve Turizm Bakanı Atilla
Koç, Dağcı’yı evinde ziyaret etti.
Uçak korkusundan dolayı uçağa binemediği
için Kırım ve Türkiye’yi görme umutlarını yitiren
Cengiz Dağcı, bunu son ziyaretimizde
adeta itiraf gibi, “Kızıltaş’ta Gelinkaya adında
yüksek bir kaya vardı. Delikanlılık yıllarımda
bu kayanın üzerine çıkıp, ayaklarımı sarkıtarak
Karadeniz’in tüm güzelliklerini dakikalarca
seyrederdim. Sonra bende bir yükseklik
korkusu peydah oldu. Şimdi kimse beni sağ
olarak uçağa bindiremez. Uçağa binemem
ben” diye anlatıyordu.
Dağcı, 22 Eylül 2011 tarihine Londra’da vefat etti.
Yazarın gerek Türk edebiyatına gerekse Kırım
ve Türk Dünyası edebiyatlarına katkıları son
derece önemlidir. Eserleri, edebi katkıları yanında
kazandırdığı bilinçle pek çok konuda
hizmet etmiştir.
Yazar Cengiz Dağcı’nın Orta Asya Türk
Cumhuriyetleri’nin tarihlerinin yeniden yazılmasında
ayrı bir yeri olacaktır. Dağcı bir edebiyatçı,
bir roman yazarı olmasına rağmen II.
Dünya Savaşı’nda tanıklık ettiği olayları kâğıda
dökerek gelecek nesillere bırakmasıyla tarihe
de büyük bir malzeme bırakmıştır.Eserlerinin
edebî gücü, insanları olaylara bir de onun
gözüyle bakmaya mecbur etmektedir. Cengiz
Dağcı bunu tesadüfî olarak değil, bilinçli olarak
yapmıştır. Bunu kutsal bir görev bilmiştir. Hatta
bunun için yasamıştır diyebiliriz. Dağcı’nın bu
konudaki yaptığı benzersiz büyük katkıyı ancak
Sovyet ideolojisinin milli tarih üzerinde yaptığı
çarpıtma ve tahribatları araştıranlar en iyi şekilde
değerlendireceklerdir.
Aldığı Ödüller
1993 İlesam Türk Dünyası Hizmet Ödülü
1997 Türkiye Yazarlar Birliği Yılın Kültür Adamı
Ödülü
1999 Türk Kültürüne Hizmet Vakfı Türk Dili Şeref
Ödülü
2001 Kıbatek Uluslararası Türk Kültürüne Hizmet
Ödülü
2004 Türk Ocakları Üstün Hizmet Ödülü
2008 Eskader Üstün Hizmet Ödülü
2008 Avrasya Yazarlar Birliği Şeref Üyeliği
Resmi Türkiye Davetleri
1999 Kültür Bakanlığı Türkiye Daveti (İstemihan
Talay)
2005 Kültür Bakanlığı Cengiz Dağcı Ziyareti
Ve Türkiye Daveti (Atilla Koç)
2009 Cumhurbaşkanlığı Plaketi, Daveti
Devamını Oku