25 Haziran 1893 de Kuzey Kazakistan’ın Bulaev kasabasında dünyaya gelen Mağcan Cumabayev’in yetişmesinde ilme, irfana değer veren babasının büyük payı vardır. Mağcan, bu sayede daha dört yaşındayken okumayı öğrenmiştir. 1910 yılında Kızılcar şehrinde medre- seyi bitiren Mağcan, aynı yıl tahsiline devam etmek üze re Ufa’ya gitmiş ve burada meşhur Tatar yazar ve edibi Galımcan Ibrahimov’un talebesi olmuştur. Şairin ilk kitabı Çolpan onun takdir ve teşvikiyle çıkar. (1912). Bu sırada Mağcan, henüz
25 Haziran 1893 de Kuzey Kazakistan’ın Bulaev kasabasında dünyaya gelen Mağcan Cumabayev’in yetişmesinde ilme, irfana değer veren babasının büyük payı vardır. Mağcan, bu sayede daha dört yaşındayken okumayı öğrenmiştir. 1910 yılında Kızılcar şehrinde medre- seyi bitiren Mağcan, aynı yıl tahsiline devam etmek üze re Ufa’ya gitmiş ve burada meşhur Tatar yazar ve edibi Galımcan Ibrahimov’un talebesi olmuştur. Şairin ilk kitabı Çolpan onun takdir ve teşvikiyle çıkar. (1912). Bu sırada Mağcan, henüz on dokuz yaşındadır.
Daha sonra, Ombı’daki Rus Öğretmen Ensitüsünü üstün başarıyla bitiren şair (1913- 1917) ayni yılda ilk eşi Zeynep Hanımla evlenir. Yinebu yıllarda Ahmet Baytursunulı’yla Mircakıp Duvlat’ın öncülüğünde kurulan ve Kazakistan’ın istiklâlini savunan Alaş Orda Partisine girer. Daha sonra bu partinin kurduğu Alaş Orda Hükümeti’nde görev alır.
Kendisi gibi idealist, vatanperver kazak aydınlarıyla zor şartlar altında çeşitli gazeteler çıkarırlar. 1919 yı- lında doğum esasında eşi Zeynep Hanımı, bir yıl sonra da öksüz kalan oğlunu kaybeder ve 1922 yı - lında Zılıyka (Zeliha) hanımla ölümüne kadar devam edecek olan ikinci evliliğini yapar.
1922 yılında Taşkent’te kurulan Türkistan Cumhuri- yeti Hükümetine bağlı Kazak-Kırgız Bilim Komisyonu üyesi olur. Burada sanat hayatının en verimli döne- mini yaşayan Mağcan, 1924 yılında Kazak Komünist Partisinin ihanetiyle “milliyetçi, Türkçü, zengin taraf- tarı ve ferdiyetçi” olmakla suçlanır.
Ayni yıl belki de göz önünde olması için Moskova’ya çağrılan şair 1927 yılına kadar Moskova’da Künşığıs Baspası (Doğu Matbaasında)’da çalışır. Burada yaptığı Rusçadan çevirileriyle ve eserlerinde geçen Rusça ilmî terimlere Kazakça karşılıklar bulmasıyla Kazak yazı dilinin gelişmesine hizmet etmiştir.
1927 yılında Kazakistan’a dönen Mağcan, 1929 yılında Kızılcar’daki okullarda öğretmenlik yaparken Sovyet Hükümeti tarafından yi- ne ayni suçlamalarla tutuklanarak 10 yıl ağır hapis ce- zasına çarptırılır. 1935 yılında tanınmış Rus yazarı Maksim Gorki’nin yardımıyla hapisten kurtulup Kılzılcar’a geri döner. Burada iki yıl Rus Dili ve Edebiyatı öğretmenliği yapar. Fakat 1937 yılında tekrar tutuklanarak 19 Mart 1938’de Sta- lin cellatları tarafından kurşuna dizilir.
Bununla da yetinmeyerek Mağcan’ın eserlerinin okunması, bulundurulması, yayınlanması, hatta adı- nın kitaplarda ve yazılarda geçmesi 1929 yılından itibaren yasaklanır. Bu yasak 1988 yılı sonlarına kadar devam etmiştir.
Fakat görülen odur ki, Mağcan gibi dâhi sanatçılar, öldürülmekle, yasaklanmakla unutturulamıyor. Hatta bu zulüm ve işkenceler onların millet hafızasında daha da büyüyerek ölümsüzleşmesine yarıyor. Burada Ister istemez Namık Kemâl’in;
Ne mümkün zulm ile bîdâd ile imha-yı hürriyet Çalış, idrâki kaldır muktedirsen âdemiyetten!.. mıs - raları geliyor insanın aklına. Nitekim Bu yıl Elazığ’da 14.sü düzenlenen Uluslararası Hazar Şiir Akşamları’nın Mağcan Cumabeyev adına düzenlenmiş ve Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbeyev’e bir şeref plaketi sunulmuştur.
Devamını Oku