2020 Tonyukuk Yılı


 01 Ocak 2020


Bu yıl, Tonyukuk Abidesi’nin (Bengü Taşı’nın) dikilişinin 1300. yılı. Birleşmiş Milletler Bilim ve Kültür Teşkilatı UNESCO, bu yıl dönümünü yalnızca Türkler için değil insanlık kültür mirası için de önemli bularak, 2020 yılı uluslararası kutlama programı içine aldı.

 

Doğrusu bu gelişmelerden, hem şahsım ve Avrasya Ya zarlar Birliği adına özel olarak hem de Orhun Bengü Taşlarında yazılı dili konuşan, o tarihî ve kültürel mirasın sahibi bir milletin mensubu olarak son derece memnuniyet duymaktayız. Ayrıca bu memnuniyetimize, bugün kendisinin konuştuğu dili ve tarihini Tonyukuk Bengü Taşlarında yazılı olan dile ve anlatılan tarihe bağlayan Türk halklarının yanı sıra Moğolistan ve Çin başta olmak üze re bölgedeki çok sayıda ülkenin tarihi ile de ilgili olan bu eşsiz değerlerimizin, insanlığın kültür hazinleri olarak, bu yıl içerisinde yapılacak olan etkinliklerle tüm dünyaya tanıtılma imkanını buluyor olmasını da eklemeliyim.

Öncelikle şahsım ve Avrasya Yazarlar Birliği olarak memnuniyetimizin özel sebeplerini sizlerle paylaşmak istiyorum: Birliğimizin çalışmalarını takip edenlerin bildiği gibi, Avrasya Yazarlar Birliği, UNESCO Türkiye Genel Kurulu’nun üyesidir ve bu sıfatla UNESCO Türkiye Millî Komisyonu çalışmalarına katılmaktadır.

 

 

Birlik olarak, geçtiğimiz yıl UNESCO Türkiye Millî Komisyonu Başkanlığı’ndan bir yazı aldık. Yazıda, 2020 ve 2021 yılları için UNESCO anma ve kutlama programı çalışmalarının başladığı belirtilmekte ve Avrasya Yazarlar Birliği’nin bu konuda önerilerinin neler olduğu sorulmaktaydı.

 

Bendeniz bu soruyu, yönetim kurulu toplantımızda günde me alarak üye arkadaşlarımızın fikirlerini sordum. O günlerde Moğolistan seyahatinden yeni dönmüş olan yönetim kurulu üyemiz Prof. Dr. Ekrem Arıkoğlu, heyecanla 2020 yılının Tonyukuk Bengü Taşı’nın dikilişinin 1300. yılı olduğunu anlattı ve UNESCO’ya bu konuyu bildirmeyi teklif etti.

 

O gün toplantıya katılan bütün arkadaşlarımız çok heyecanlanmıştı çünkü Tonyukuk Bengü Taşı’nda yer alan metin, Türkiye ve bütün Türk dünyasındaki Türkçe edebiyatların ilk metniydi. Tonyukuk Bengü Taşı’nın dikilişinin 1300. yılı bir anlamda, Türk edebiyatının ilk yazılı metninin yayınlanmasının da 1300. yılı olma özelliğini taşıyordu.

 

Bilindiği gibi Tonyukuk Bengü Taşı, Orhun Vadisi’nde bulunan diğer kıymetli hazinelerimiz Bilge Kağan ve Kültegin abidelerinden daha eski tarihlidir ve 720 yılında, bizzat Bilge Tonyukuk tarafından kaleme alınarak diktirilmiştir.

Türk kültür tarihinin onur levhaları olan bu eserler için kitabe, yazıt, anıt ve abide tabirleri kullanıla gelmektedir.

Elbette bu metinler birer kitabedir, yazıttır.

Elbette bu kitabeler muhteşem birer anıttır, bütün Türk halklarının gurur abideleridir.

Ama Bilge Kağan, yazıtında bu abideler için bengü taş ifadesini kullanmaktadır. “Benden sonraki nesiller okusunlar diye bu bengü taşı diktirdim.” demektedir. Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun, Göktürk devleti tarihi ve Orhun Abideleri hakkında yazdığı muhteşem eserin de, bu durumu dikkate alarak abidelere bengü taşlar demektedir. Biz de bu duyarlılığa saygı göstererek bengü taş ifadesini kullan mayı tercih ettik.

Türk Kağanlığı’nın veya Türkiye’de yaygın kullanımıyla Göktürk Devleti’nin başkentinde bugün de kazı çalışmaları devam ediyor ve ta Hun Devleti’nden itibaren Türklerin merkezi olmuş bu tarihî topraklardaki araştırmalar daha uzun yıllar devam edeceğe benziyor. Türk Kağanlığı ile Orhun Vadisi’nde yaptığı kazı çalışmaları ve eski Çin kaynaklarından yaptığı çevirilerle günümüz tarihçiliğinin yüz akı bilim adamlarından Prof. Dr. Ahmet Taşağıl’ın gün ışığına çıkardığı bilgiler başta olmak üzere her geçen gün yeni bilgiler ve başka yazıtlar ortaya çıkıyor. Ancak Tonyukuk, Bilge Kağan ve Kül Tigin Bengü Taşları hâlâ en önemli abidelerdir.

Bengü Taşların dikildikleri Türk Kağanlığı dönemi, Türk tarihi için çok önemli bir zaman dilimidir. 68. yüzyıllarda Mançurya’dan İran’a kadar uzanan geniş toprakları idare eden Türk Kağanlığı, kendinden sonraki tari he yön vermek bakımından son derece etkili olmuştur. Örneğin, bugün kendisini Türk kabul eden halkların tamamına yakını Türk Kağanlığı hâkimiyetinden bir şekilde etkilenmiş tir. Türk adı, ilk kez onların yazdıkları Bengü Taşlarda geçmiştir. Türk adı, ilk kez bir devlet adı olarak tarihte bu dönemde yer almıştır. Türkiye’de Göktürkler olarak anılsalar da, ki bu söyleyişte de Türk ifadesi kullanılmaktadır, Türk dünyasının kalan bölgelerinde bu dev lete doğrudan Türk Kağanlığı denilmektedir. Bugün Sibirya’dan Balkanlara, İdil’den Nil’e geniş bir coğrafyada Türk adı kullanılıyor, buralarda yaşayan halklar kendilerini Türk halkları olarak tarif ediyorlarsa ve biz bir Türk dünyasından bahsedebiliyor isek bunu, Türk Kağanlığı döneminin günümüze etkisi olarak değerlendirebiliriz.

 Zaten, Bilge Tonyukuk da daha o dönemden bu fikirdedir. Tonyukuk, bizzat kendisinin yazdığı Bengü Taşı’nda “Ben olmasaydım, İlteriş Kağan’la birlikte bu devleti kurmasaydım, devletimiz de milletimiz de yok olma tehlikesi ile karşı karşıyaydı.” diyor.

Gerçekte de Türk Kağanlığı 630 yılında Çin entrikaları ile yıkılmış, bütün kağan soyu ve Türkler Çinlilere esir düşmüştü. 6. yüzyılın başında kurulan ve 552 yılında Bumin Kağan’la birlikte hanedanı Aşena soyunun ele geçirdiği devlet 7. yüzyılın ilk yarısında yıkılmıştı. Hepsi Çin’e götürülmüş ve esir edilmişlerdi.

Bu esaret yıllarında ayaklanmalar düzenlerler.

Bilge Tonyukuk, yazıtlarında bu ayaklanma ları kendisinin düzenlediğini söyler. “Ben bu ayaklanmalarla kargaşa çıkarıp İlteriş Kağan la Çin esaretinden kaçmayı planlayıp gerçekleştirmeseydim, devlet de kurulamazdı, millet de yok olurdu.” der. Millet yok olur muydu bilinmez ama Türk tarihinin seyrinin, tamamen başka türlü olacağından hiç şüphe yoktur.

İşte İlteriş Kağan’la Ötüken’e gelip Türk Kağanlığı’nın ikinci dönemini başlattıklarında 680 yılıdır. Yani Türkler 50 yıl esaret altında kalmış ve devletsiz yaşamışlardır.

Tonyukuk, bilgeliği ve askerî becerileri ile İlteriş Kağan’dan sonra Türk Kağanlığı’nın ikinci adamıdır. Ancak devleti kuran ve yücel ten bu uyumlu dönem 11 yıl sürer ve İlteriş Kağan’ın vefatıyla sona erer.

Babaları vefat ettiğinde İlteriş Kağan’ın oğulları Bilge 8, Kül Tigin ise 7 yaşındadır ve bu yüzden tahta amcaları Kapgan Kağan oturur.

Kapgan Kağan, Bilge Tonyukuk’un karizması nı taşımakta zorlanır ve bir müddet sonra onu pasif hâle getirir. Tonyukuk, bu olayları Bengü Taşı’nda anlatır.

Kapgan Kağan, 25 yıl iktidarda kaldıktan sonra 716 yılında vefat eder ve oğulları tahtı teslim almak için hazırlanırlarken Bilge Tonyukuk, Türk devletinin kaderini değiştirecek hamle lerinden birini daha yapar. Türk Kağanlığı tahtının İlteriş Kağan’ın oğullarına geçmesini sağlar ve Bilge Kağan iktidara geçer.

Onun, Türklüğün kaderine tesir ettiği önemli olaylar bunlarla sınırlı değildir: Bir ara Türk lerin de Çinliler gibi şehirlere yerleşmesi ve onların dinini kabul etmeleri Türk Kağanlı ğı’nın başkentinde tartışılır. Bilge Tonyukuk, kurultay toplatarak bu fikrin Türkler için uygun olmadığına kağanı ve ileri gelenleri ikna ederek bu fikirden vazgeçilmesini sağlar.

Bilge Tonyukuk işte bu dönemde, 720 yılında Bengü Taşı’nı diktirir.

Ardından 732 yılında Kül Tigin Bengü Taşı yükselir. Bilge Kağan, kardeşinin vefatından 1 yıl sonra bu abideyi yükseltir. Bundan 3 yıl sonra da Bilge Kağan’ın vefatının ardından Yulug Tigin onun için bir abide diker.

Kül Tigin ve Bilge Kağan abideleri Baykal Gölü’nün güneyinde, Orhun Nehri vadisin de, KoşoTsaydam Gölü civarında, 47,1. arz ve 102 1/2. tul derecelerinde, birbirlerine yakın olarak dikilirler.

Tonyukuk âbidesi ise biraz daha doğuda, 48. arz ve 107. tul dereceleri arasında, Tola Nehri’nin yukarı mecrasında Bayn Çokto denilen yerin yakınında bulunmaktadır.

Türk Kağanlığı’nın Uygurların eline geçme sinden sonra bu abideler de unutulur. Hatta Bilge Kağan ve Kül Tigin Bengü Taşları yere yıkılıp üzerleri toprakla kapanır ama Tonyukuk Bengü Taşı, adeta kendisini yazanın inadını sürdürürcesine sonuna kadar ayakta kalır.

Onları ilk defa, 1721 yılında botanikçi Mes serschmidt, Yenisey Vadisi’nde bulur. Ama okumak mümkün olmaz.

Danimarkalı büyük bilim adamı W. Thomsen, 1893’te Orhun yazısını çözmeyi başarır. İlk okuyabildiği kelimeler de dikkat çekicidir: Abidelerde önce “tengri” sözünü okur. Ardından, çözebildiği ikinci kelime “Türk” olur. Ardından “Kül Tigin” kelimelerini çözer. Böylelikle metin çözülür. Thomsen, adını Türk kültür tarihine bir daha hiç silinmemek üzere, altın harflerle yazdırır.

Çözülenler Bilge Kağan ve Kül Tigin Bengü Taşlarıdır.

 Tonyukuk Abidesi’nin okunması için ise bü yük bilim adamları arasında tatlı bir yarış baş lar. Thomsen, iki taş halindeki bu yazıtları da kendisi okumak istemektedir ama Türk kültür tarihinin çok şey borçlu olduğu Radloff da bunun için önemli fedakârlıklar yapar. Yarışı Radloff kazanır ve Tonyukuk Bengü Taşı’nı ilk okuyan bilim adamı olarak o da kültür tarihi mize adını altın harflerle yazdırır.

Elbette Türk dili ile yazılan çok daha eski me tinler bulunmuştur. Bunlardan en bilineni, metal işçiliğinin zarafeti ve teknik inceliği ile görenleri kendisine hayran bırakan ve Türklerin o dönemde ulaştıkları estetik ve teknik seviye hakkında da fikir veren Altın Elbiseli Adam’ın yanında bulunan tabaktaki yazıdır. Bu yazı, pek çok bilim adamı tarafından okun muştur; en son okuması da Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun tarafından yapılarak Dil Araştırmaları Dergisi’nde yayınlanmıştır. Bir tabak üzerinde bulunan bu yazı, Türk halklarının ve insanlığın kültür tarihi için son derece önemli bir metindir ancak çok kısadır. Türk dili ile yazılan ve Orhun Bengü Taşlarına göre daha eski tarihlere uzanan başka yazılar da bulun muştur ama bunların hiçbiri Tonyukuk Bengü

 Taşı’nda bulunan metinin özelliklerini taşıma maktadır.

Bilge Tonyukuk Bengü Taşı, uzunluğu ve üslubuyla hatırat türünde yazılmış ve günümüze kadar ulaşabilmiş Türk dilinin ilk edebî metnidir.

Tonyukuk Bengü Taşı’nda yazılı eser ve on dan kısa süre sonra dikilen, başka bir ifade ile yayınlanan Bilge Kağan ve Kül Tigin Bengü Taşlarında yazılı metinler üzerinde araştırma yapanlar, bu eserlerdeki dilin ifade seviyesi ni, anlatım tarzlarını, benzetme ve metaforla rın kullanımını, soyutlamaları ve daha pek çok edebî üstün özelliğin varlığını belirleyerek, bu dilin çok daha eski tarihlerden beri işlenerek geldiğini ifade etmektedirler. Bengü Taşlar konusunda araştırma yapan herkes aynı görüştedir, hatta işi bir adım daha ileri götürüp metindeki güzelliklere dikkat çekerek, bu metinlerin şiir tarzında yazıldığını ileri sürenlerde olmuştur. Bütün bu verilere bakarak, Türk dilinin daha eski edebî metinlerinin de olması gerektiği düşünülmektedir ancak bu gün itibarıyla onlar günümüze ulaşmamıştır veya henüz bilinmemektedir.

 Dileriz, o öncü metinler de bir gün ortaya çıkarılır ama bugün itibarıyla;

Tonyukuk Bengü Taşı’nda yer alan metin, Türk dilinin ilk edebî eseridir.

Tonyukuk Bengü Taşı’nda yer alan eser, Türk dilinin farklı renkleri ile yapılan bütün edebi yatların ilk yazılı edebî ürünüdür.

Tonyukuk Bengü Taşı’nda yer alan edebî eser, Türklerin kendi tarihleri ile ilgili kendilerinin yazdığı ilk önemli belgedir.

Tonyukuk Bengü Taşı’nda yer alan belge, Türk dili ile yayıncılığın da ilk örneğidir. Türk Kağanlığı’nın kalabalık başkentine dikilen Bengü Taşlar, hiç şüphesiz kendi dönemleri nin etkili basılı yayın araçlarıydı.

Bütün bu düşüncelerden hareketle şunları ra hatlıkla ifade edebiliriz:

Bilge Tonyukuk Bengü Taşı’nın dikilişinin 1300. yılı, aynı zamanda Türkçe yazılı edebi yatın başlangıcının da 1300. yılıdır.

Bilge Tonyukuk Bengü Taşı’nın dikilişinin 1300. yılı, Türk yayıncılığının başlangıcının da 1300. yıl dönümüdür.

Bilge Tonyukuk Bengü Taşı’nın dikilişinin 1300. yılı, Türkler tarafından Türk tarih yazıcılığının başlangıcının da 1300. yılıdır.

Dünya kültür mirası için de önemli olan bu yıl dönümünün UNESCO anma ve kutlama programına alınması için Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan ve Moğolistan UNESCO tem silcilikleri birlikte hareket ederek örnek bir çalışma göstermişlerdir. Emeği geçen bütün diplomat ve kültür adamlarımıza şükranları mızı sunmayı bir borç biliyorum.

Bir büyük teşekkürü de Moğolistan devletine sunmalıyız. Bu kardeş devletimiz Türk kültür tarihinin eşsiz abidelerini korumak, araştır mak gibi her türlü konuda Türkiye ve tüm Türk Cumhuriyetleri ile üstün ve örnek bir iş birliği sergilemektedir. Tüm dünyaya örnek gösterilebilecek bu kültürel diplomasi başa rısı ile ülkemizde kendisine olan sevgi duygu larını daha da güçlendirmektedir.

UNESCO’nun Bilge Tonyukuk Abidesi’nin dikilişinin 1300. yılı dolayısıyla düzeleyeceği etkinliklerle gerek Moğolistan’dan Balkanlara kadar olan bölgede gerekse tüm dünyada sevgi, barış ve kardeşlik duygularının artma sına katkı vereceği düşüncesiyle Tonyukuk yılınızı kutluyorum.

 

Bu yazı Kardeş Kalemler dergisinin 157. sayısında yer almaktadır. Derginin bu sayısında yer alan tüm yazılara aşağıdaki bağlantı üzerinden ulaşabilirsiniz.
Kardeş Kalemler 157. Sayı