HaftanınÇok Okunanları
COŞKUN HALiLOĞLU 1
KEMAL BOZOK 2
HİDAYET ORUÇOV 3
Kardeş Kalemler 4
MARUFJON YOLDAŞEV 5
Emrah Yılmaz 6
SULTAN RAEV 7
BÜYÜK HARFLERLE ANILACAK SÖZ USTASI
Hayat bazen, aklımızda olmayan şeyleri bize göstermesi yönüyle ilginçtir. Daha önce siz dahil olmadan planlanan kongre ve sempozyum benzeri bir olayın, yakın zamanda gerçekleşeceği ihtimalini düşünmeye başlarsınız. Beklemediğiniz bir anda ona katılmanız için size davet geldiğinde, onu günlük işlerinizin listesine alırsınız. Olayın gidişatı, katılımcıların genel olarak nerelerden geleceği de belli olduğu için hazırlanan listedeki tanıdıkları, daha önce arkadaşlık ettiğiniz insanları, gönül dünyası uzun zaman önce sizinkine dönüşen, belki sizin de ona belli oranda tesir icra edebileceğiniz insanları görerek sevinç duyarsınız.
O programa katılacakların listesini incelerken, isminin önünde yapmakta olduğu görevden başka bir şey olmayan insanlara rastlarsınız. Onlar sizin ilginizi çekince internete girerek bilgi toplamaya başlarsınız. İşte o an, “Ey Allah’ım! Bu insan büyük bir insanmış meğer! Bugüne kadar, dağ kadar eserler ortaya koymuştur. Yüzlerce olmasa da onlarca kitap yazmış, birçok ödül ve unvan almış. Birçok büyük görevlerde bulunmuş. Şu an da çalışmaları devam ediyor. Onlar bu derecede ünlü ve büyük insanlarmış meğer! Ben şimdi oraya nasıl giderim? Onlarla nasıl bir araya gelip de bir şeyler yapmaya çalışırım! Ama oraya gitmem de gerek. Aksi halde, beni büyük üstatlar ile aynı listeye ekleyen organizatörler hakkımda farklı düşünürler…” Böylece onlara olan güvenle, yol hazırlığına başlarsınız…
İşte böylesi durumlardan birini, Türk Dünyası Edebiyat Dergileri Kongresine katılım sırasında yaşadım. Bu kongreyi başında Yakup Ömeroğlu’nun bulunduğu Avrasya Yazarlar Birliği (AYB) ile başında şair Ali Akbaş’ın bulunduğu ve AYB’nin yayınladığı Kardeş Kalemler dergisi birlikte organize ede gelmekteler. Bu kongreye bizim gibi sıradan insanların yanı sıra, Türk dünyası edebiyatının önde gelen temsilcileri davet edilmektedir. İşte o kongrenin altıncısına katıldığım sırada Kırgız ve Türk dünyası edebiyatının yaşayan klasiklerinden, ünlü edebiyatçı ve büyük söz ustası Omor Sultanov ile tanışma şansını yakaladım.
Omor Sultanov, doğu insanlarına ve bir edebiyat adamının özelliklerini yansıtırcasına ağırbaşlı, ama kibre kapılmayan gururlu bir davranış sergiliyordu. Onun kongredeki toplantılar sırasında sarf ettiği sözlerin yenilikçiliği, düşüncelerinin derinliği, bazen zor ama gayet açık teklifleri beni kendine hayran bıraktı. Dinleyenler onun her konuşmasına alkışlarla eşlik ediyorlardı. Aralarda ben üstadın yanına vararak, onun tekliflerine tamamen katıldığımı söylemek için çaba gösterdim. O beni dikkatli bir şekilde, tebessümle dinleyerek, teşekkür etti. Akabinde herke kendi yerine gitti.
Ben, daha sonra, Gagavuzluk huyuma ve milletimden gelen özelliğime dayanarak, öyle bir insanın yanına varıp, düşüncelerimi doğrudan söylediğim için bir hata ve kusur işlediğim düşüncesine kapılarak pişmanlık da duydum. Ama yanılmışım. Toplantının sonunda onun yardımcısı Kırgızstanlı yazar Aydarbek Sarmanbet yanıma gelerek, Omor Sultanov’un benimle sohbet etmek istediğini bildirince, biraz sohbet etme ve fikir alışverişinde bulunma imkânımız oldu.
Omor Sultanov sohbet sırasında kendisi hakkında hiç bahsetmeden, bana birbirinin peşi sıra sorular sorarak, edebiyat alanında yaptığım çalışmalar ve hayatım hakkında bilgi almaya çalıştı. Ben de az çok onun hakkında bir şeyler öğrenmeye fırsatı yakaladım. Söz sözü açıp, ortaya yeni konular çıktı. Ancak sohbetimiz ne kadar tatlı da olsa, onu kesmek zorunda kaldık, vakit gece yarısını çoktan geçmişti. O sohbet, Omor Sultanov’un kimliğine olan ilgimi daha da artırmıştı. Ertesi gün üstat kendine ait ve Rusça olarak çıkan kitaplarından hediye etti. Onları Gagavuz Yeri’ne dönünce kitaplığıma değil, doğrudan çalışma masama koydum.
Ancak ne yazık ki, Kırgızca bilmediğim için onun Rusça yazılan ya da Rusçaya çevrilen şiirlerini okumak zorunda kaldım. Okudukça büyük insan ve şairin, sadece Kırgız halkının değil, tüm Türk dünyasının oğlu, dünya çapında öneme sahip yetenekli edebiyat üstadı Omor Sultanov’un ruh dünyası, gittikçe derinleşerek önümde açılmaya başladı. Üstadın eserlerinin orijinalliği, düşüncelerinin derinliği ve kendini verircesine kaleme aldığı çalışmaları beni büyük bir tesir içinde bıraktı. Sanki ona bağlanmıştım.
Onun birkaç çalışmasını Gagavuzcaya çevirmek için izin istemek amacıyla mektup yazma cesaretini gösterdim. Üstat kabul etti. Ben kendime en yakın bulduklarımı seçerek, şairin eserlerinin özelliklerini korumak ve ruhunu yansıtabilmek amacıyla, şiirlerin Kırgızcalarını da istedim. Ancak bunlar yine de az gelecekti. Onu iyice anlayabilmek için hayatı hakkında da geniş çaplı bilgi sahibi olmak gerekiyordu. Hayatı hakkında edindiğim bilgiler onun sadece bir edebiyatçı olmadığını; bunun yanı sıra sosyal alanda da birçok görevi yerine getirdiğini ya da getirmeye devam ettiğini öğrendim. SSCB ve Kırgızistan Yazarlar Birliğinde, Isık Göl’ü Koruma Derneğinde, Kırgız-Tacik Dostluk Derneğinde, Kırgızstan Yabancı Ülkelerle Dostluk Derneğinde Kırgızistan Uluslararası Şiir Akademisinde, Ala Too Edebiyat Dergisinde, Türk Dünyası Yazarlar Birliğinde çeşitli zamanlarda üyelik ve idarecilik gibi.
Elbette, bu listeyi daha da uzatmak mümkün ancak vakit almama adına, bir kısmını yazmak da yeterli olacaktır. Eğer yazmamış olsak, o zaman, onun tecrübesini, onca eserindeki kahramanlarının ve yansıttığı olayların nereden ve nasıl geldiğini bilemezdik. İşte böylece, onun hayatı ve bugüne kadar yapmış olduğu görevler hakkında bilgi edindikten sonra onun eserlerinin özünü, onların her birinin okurları neye çağırdığını, en başta da hangi maksatla yazıldığını geniş çaplı olarak anlamak mümkün oldu. Ben, işte tüm bunları korumak suretiyle, şiirlerini tercüme ettim ve Gagavuz okurlarına ulaştırmaya çalıştım.
Hayat, bazı zamanlarda bir insanı, her yönüyle ilginç olan başka bir insanla bir araya getirir, onunla dost olma talihini sunar. Özellikle de ismi büyük harflerle yazılması gereken insanlarla! İşte, benim hayatım da bana öyle bir insanla tanışma talihi bahşetti. Benim talihim, Omor Sultanov adındaki edebiyat üstadı ile buluşmakmış! Bu buluşma, geçici bir buluşma ve tanışmayla kalmadı, daha yüksek dereceye, dostluğa dönüştü. Böyle bir şansı bana sundukları için AYB’nin yetkililerine ne kadar teşekkür etsem az gelecektir.
Diğer yandan, saygıdeğer Omor Sultanov, size, 80. yaş gününüzü kutlama etkinleri öncesinde sağlık-sıhhat, mutluluk, dostlarınızın artmasını ve elbette ki, daha birçok güzel eser kaleme almanızı diliyorum. Her bir eseriniz lav gibi kaynıyor ama gül gibi de nazik; okurlarınız onları sabırsızlıkla bekliyorlar, bilesiniz!
Gagavuzların güzel bir adeti vardır. Herhangi bir şeyi kutlama sırasında güzel dilekler dile getiri-lirken, oradakilerden biri “Allah, sağlık-sıhhat versin!” der. Akabinde orada bulunanlar hep bir ağızdan “Allah versin!” derler. Aynen onun gibi, saygıdeğer Omor Sultanov Ağabey, ben de size, “Allah sağlık-sıhhat versin!” dileğinde bulunmak istiyorum. İşte o zaman tüm Türk dünyasının bir ağızdan “Allah versin!” diyeceklerine inanıyorum.