HaftanınÇok Okunanları
MERYEM HAKİM 1
Süleyman Abdulla 2
Kardeş Kalemler 3
HİDAYET ORUÇOV 4
SEYFETTİN ALTAYLI 5
ERKUT DİNÇ 6
İdris Özler 7
Giriş
Özbek Edebiyatı çok eski ve zengin bir tarihi geçmişe sahiptir. Ülkemiz, bağımsızlığını elde ettikten sonra bu mirası araştırmayı ve büyük şahsiyetlerimizin isimlerini halkımıza yeniden kazandırmayı en önemli hedeflerinden biri olarak belirlemiştir. Sözlü ve yazılı edebiyatımızı oluşturan mirasımızın henüz araştırılmamış ve gün yüzüne çıkarılmamış yönleri çoktur.
Eski Keş şehrinin Zengeran mahallesinde 1898 yıllında dünyaya gelen Kaşkaderya’nın sanatsal ortamında ün kazanmış, 20.yüzyıl Özbek klasik edebiyatının geleneklerini devam ettiren ve eserlerini iki dilde kaleme alan şair Abdullah Abdurahman oğlu Gulşeni’nin eserleri henüz tam olarak araştırılmamış, bilimsel açıdan değerlendirilmemiştir.
Gülşeni biyografisi hakkında bilimsel açıdan yeterli bilgi bulunmaması dolayısıyla şairin hayatını daha yakından incelemeyi amaçladık.
Abdullah ilköğrenimini dayısı Hafız Meyli’nin mektebinden aldı. Daha sonra ilim yolunu seçmesi ve hayatını ilme adamasında şüphesiz dayısının büyük etkisi olmuştur. Hüsrev Dehlevi, Cami, Nevayi, Bedil gibi büyük sanatçıların sanatından etkilenen Gülşeni 13 yaşından itibaren Özbek ve Fars dillerinde şiirler yazmaya başlar. 16 yaşında Kur’an-ı Kerim’i ezberleyerek hafız olmuştur. Şehrisebz’in ünlü Melike-i Ejder medresesinde okudu, sonra 18 yaşında Buhara’daki Mir Arap medresesinde eğitimini sürdürdü. Orada Gülşeni Esvad Mahsum’dan “mantık” ilmini, Abdullah Kâtip’ten “Hattı şecere” ve “Hattı şikeste” üslup ve tekniklerini, Idris Mahsum’dan aruzu, muamma ve “çistan” usullerini, Molla Ebdicelil’den fıkıh ilmi ile şeriat hükümlerini öğrendi. Buhara Gülşeni’nin sadece şiirine değil, özel hayatına da etki etmiştir. Nitekim Buhara’da geçirdiği hayatından esinlenerek şu mısraları kaleme almıştır:
Buhara’ya barıb keldım davamat,
İkki tahsilden artık istikamet.
Bu muddat içre tapdım aşnalar,
Rafiku, mihriban inu ağalar.
Hamması fazılu devrab idiler,
Hamması dilbericanan idiler.
Gülşeni Buhara’dayken Firdevsi, Fuzuli, Cami, Nevayi, Babur, Agahi gibi sanatçıların eserlerini titizlikle inceleyerek kendini bir şair olarak geliştirdi. Ayrıca Cedit hareketi temsilcilerinden Behbudi, Fitret, Hamza, Sedriddin Ayniy gibi aydınlarla tanışmış “Genç Buharalılar” teşkilatına temayül etti. Buhara emirinin siyasetini hiciv altına alan “Ariza” destanını yazdı. Cedit düşünceyle, ilim almaya can atan Gülşeni halkına şu dizelerle seslenir:
Ki ilmu marifetdin biz cihanda arkada kaldık,
Ki Biz takaygaça emdi yatarmız bu cehalette.
Emirliğin kaldırılıp, siyasetin ıslahını isteyen gençleri Emir Seyid Alimhan tutuklatarak zindana atmalarını emretti. 1919 yılında Abdullah babasının evinde tutuklandı ve Şehrisebz beyi olan Seyid Ekremhan Tura’nın zindanına atıldı. Zindanda yatan Gülşeni Buhara Emiri Seyid Alimhan için şu mısraları yazdı:
Hükümet degen nerse misli bir daraht,
Onun reşesi halk erur begalat.
Kılıb ol daraht şahıga aşiyan,
Tegizmaki ol reşege zerbu lat.
Tegizsengki ol reşege bir ziyan,
Mabodo günü kozgab badı sahat,
Darahtnı tubidin kötarib urur,
Ki ne sen kalırsan ve ne tacu taht.
Yurtseverlik gayesiyle kaleme alınan buna benzer şiirler Gülşeni’nin eserlerinde geniş yer alır. Gülşeni talebeyken vatanında ortaya çıkmakta olan temel değişimleri hissederek yeniliği teşvik eden, halkına ve ülkesine karşı bu durumu vazife edinen bir aydın, marifetli bir insan olarak kendini geliştirmeyi hedeflemişti. “Zindanda” yazdığı şiirlerin birinde:
Fakat halkım dedim, tarttım ukubet,
Bolar deb bir günü canıma rahat, diyerek umutla bekleyişini dile getirmiştir.
Beş ay sonra Abdullah’ın babası evini satarak oğlunu kurtardı. Abdullah Gülşeni “Gülistan-ı Gülşeni” eserinin 2.cildine hapisteyken yazdığı gazeli de eklemiştir. El yazısında müellif bunu şöyleaçıklar: “Ve yine Emir istibdadına karşı şiir. 1918 yılında Buhara Emirinin amcası Seyidekrem Şehrisebz’e hâkim olarak atandı. Emirin hükümetine aleyhtarı olarak hapse atılanlar arasında ben de vardım. Hapisteyken bu şiiri yazmıştım”:
Sizinle bizim zikrimiz; siz bir taraf, biz bir taraf,
Birbine zıttır fikrimiz; siz bir taraf, biz bir taraf.
Siz yeniliğin aleyhindesiniz, biz eskiliğe karşıyız,
Bu iki amaç üzere siz bir taraf, biz bir taraf.
Her eskilik batıldır, anlamayan cahildir,
Her yenilik kabuldür, siz bir taraf, biz bir taraf. Hapis ise korkutmayın, dövmek ile ürkütmeyin,
Tabi olur diye beklemeyin, siz bir taraf, biz bir taraf.
İstibdada yetti fütür, halk isyanı vatanda gür, Artık yoktur size huzur, siz bir taraf,biz bir taraf.
Haddini aşmıştır dert ve gam, her gönülde bin bir elem,
Bitsin artık böyle sitem, siz bir taraf, biz bir taraf.
Amacımızdır itikat: emek ehli olsun azat, Memleketimiz olsun abat, siz bir taraf, biz bir taraf.
Gülşen söyler size bu sözü, bunu bilir il-i remiz,
Sizi yenecektir ah-ı dil söz, siz bir taraf, biz bir taraf.
Gülşeni 1917 yılında Şehrisebz’deki “Meli- ke-i Ejder” medresesi müderrisinin kızı Hikayethan Molla Hudaykulkızıyla evlendi. Hikayethan 1900 yılında Şehrisebz’de doğmuş, 12-13 yaşlarından itibaren şiir yazmaya başlamış, küçük bir divan da tertip etmiştir. Gülşeni mirasında ilk aşkı olan Hikayethan’la şiir atışması şeklinde yazdıkları 13 beyitten ibaret “Bolgay” redifli gazeli de yer almaktadır. 1919’da Gülşeni Emirin siyasetinin aleyhtarı olarak suçlanan gençlerle birlikte hapse atıldığı zaman “Emir Alimhan Gülşeni’yi öldürtmüş” söylentisine inanan Hikayethan zehir içerek kendi canına kıyar. Gülşeni ve Hikayethan’ın çocukları olmamıştır. Daha sonra Gülşeni usta Şaymerdan kızı Mükerreme’yle evlenir ve Muezzem adlı bir kızı olur.
Gülşeni 1927-1929 yıllarında Taşkent Orta Asya Üniversitesinde (SAKU) okumuştur. Bilimsel açıdan kendini geliştirir. Gayretli ve cesaretli olan Gülşeni bazı makamlarda da görev alır. Ülkenin farklı vilayetlerinde Karşı ve Taşkent şehrinde, Semerkant vilayetinin Nurata ilçesinde, Namangan vilayetinin Çust ilçesinde, Buhara vilayetinin Karakol ilçesinde hizmet verir. 1935-1937 yıllarında Karakol ilçesindeki “Çarvadar” gazetesinin muharriri ve aynı zamanda ilçe halk maarifinin bölüm başkanlığını yapmıştır.
1939’da Abdullah Gülşeni yeni kurulmuş olan Kamaşı ilçesine gönderilir. Orada girişimci ve titiz kişiliğiyle herkesin saygısını kazanır. Gülşeni her zaman halka yakın olmaya çalışmıştır. Savaş döneminde cephe gerisinden askerlere manevi ve maddi yardım etmiş, onlara güç vererek zafere çağırmıştır. Şair el yazısı eserlerinde “Gülşeni”, “Abdullah Kâtip”, “Keşi”, ömrünün son dönemini Kamaşı ilçesinde geçirmesi nedeniyle de “Kamaşı” mahlaslarını kullanmıştır.
Abdullah Gülşeni 1957 yılına kadar Kaşkaderya vilayetinde farklı kurumlarında, ilçe sosyal yardımlaşma bölümünde, Karabağ matbaa cemiyetinde, ilçe filmleştirme bürosunda yetkili makamlarda görev alır. Her zaman halk menfaatini ön plana koyar. Zamana ayak uydurabilen Gülşeni herkesin itimadını kazanmıştır. Farkı kurumlarda görev yapmasına rağmen şairliği hiçbir zaman bırakmamıştır. 1957 yılında emekli olur ve bütün el yazısı eserlerini toplayarak onları ciltleştirmeye başlar. 1962 yılında Gülşeni Taşkent’e Bilimler Akademisine davet edilir. Haziran 1962 yılından Şubat 1963 tarihine kadar Bilimler Akademisinde çalışır. Bu süre boyunca Gülşeni Ali Şîr Nevaînin eserlerinin baskıya hazırlanmasında önemli katkı sağlar.
Gülşeni’nin bugüne kadar bize ulaşan mirası 16 bin 854 mısradır. Gülşeni gazel, muhammes, murabba, fert, rubai, muammatürlerinde eserler üretmiştir.
Aynı zamanda Gülşeni’nin kaleme aldığı 9 el yazısı eseri Özbekistan Cumhuriyeti Bilimler Akademisi Ali Şîr Nevaî Devlet Edebiyat Müzesi’nin “Özbekistan Yazarları Arşivi'nde korunmaktadır. Gülşeni Arapça’yı iyi bildiğinden şiirlerini çoğunlukla “nesta” türünde yazmıştır. Kapak tasarımını da kendisi yapmış, bazı kaynaklara fotoğrafını da koymuştur. Ayrıca el yazısının çerçeve çizgileri, kapak üzerine işlenen bezemeler şairin oldukça hassas bir şair olduğu kadar yetenekli bir hat ustası olduğunu da kanıtlar. Gülşeni hem Farsça, hem Türkçe şiirler yazıyordu. Vurgulanması gereken diğer bir husus ise 20.yüzyılın ikinci yarısında Özbek edebiyatında muammatürünü Gülşeni’nin keşfederek geliştirmiş olmasıdır. Özbekistan Cumhuriyeti Bilimler Akademisi Ali Şîr Nevaî Devlet Edebiyat Müzesi’nin “Özbekistan Yazarları Arşivi”nde korunmakta olan el yazıları şunlardır:
“Muammaiyat” el yazısı. Gülşeni’nin farklı şehir ve şahıslar için yazdığı 44 muamma ve açıklamalarını; yazarı belli olmayan 46 Türkçe ve Farsça muamma ile aktarmalarını içermektedir. El yazısı 1965 yılında yazılmıştır.
XX. yüzyılın ikinci çeyreğinden sonra şiirin bu türünü kullanan yegane sanatçı olarak Gülşeni’yi gösterebiliriz. Gülşeni muammalar dışında edebiyat ve metin aktarma tekniklerinin gelişmesine büyük katkı sunan birçok tercüme de yapmıştır. “Muammaiyat” el yazısı eserinin kapağı kahverengi olup, sert karton kâğıttan hazırlanmıştır. Üzerine kırmızı polietilenden yapılmış küçük parçalara “Abdullah el-Gülşeni” ve “Muammaiyat” kelimeleri yazılmıştır. İlk sayfada Gülşeni’nin 60 yaşında çektirdiği fotoğrafı, sonraki sayfalarda ikisi Farsça ve biri Özbekçe rubai yazılmıştır.
Rahat gerek kimse bikar yürmesin,
Bir nefes hem mihnetkılmay durmasın,
Bülbül eğer diken cebrin istemez,
Gül vesline yetmeklafın urmasın.
1965 y. Gülşeni Keşi
Eserin son bölümünü teşkil eden 158, 159, 160, 161nci sayfaları şairin 4 kıtası “nesta” türünde güzel bir şekil verilerek yazılmıştır. El yazısı 1965 yılında yazılmıştır. 10x15 cm hacmindedir.
El yazıda şahısların adlarına atfedilen muammaların çoğunluğu şairle mektuplaşan kişiler için yazılmıştır. Dolayısıyla da “Murasalat tarikat muamma” diye adlandırılmıştır. Bu kişileri iki guruba ayırabiliriz. Şairin yakinen tanıdığı kişiler ile aynı dönemdeyaşamış onunla çalışmış kişilere atfedilenler.
Bu isimler göz attığımızda, Hacı Ekberhan, Mensur Apa, Ebdulmannan, İsmailhan-karı, Yusufcan, karı Abdullah, Abbashan ve Baba-han, Azimcan ve Ahmed, Müfti Ziyavuddin Babahanova’ya ithafen kaleme alınan “Müfti Hazret Ziyavuddin maddallahu zilale celale ziyade umre”, Nevaişinas ilim Hamid Süleymanov için yazılan iki tane “HamidSüleymani”, ulema Tacı Karayev için yazılan “Tacıhan Karayev”, “Tacihan”, akademisyen Vahid Abdullahyev için yazılan “Vahid Abdullahyev” adlarını görebiliriz. Kimi şehir adlarıyla da yazılmış muammaları mevcut olup, onlar arasında “Taşkent”, “Semerkant”, “Fergana”, “Karşı”, “Şehrisebz”, “Kamaşı”, “Beşkent”, “Guzar” gibi illeri gösterebiliriz.
El yazı şiirlerinde müellif muammada geçen isimleri tanımanın dönemin insanları için kolay olmayacağını dikkate alarak, ipuçları da yerleştirmiştir. Ayrıca, kimi isim ve ad ipuçlarını gizlerken mevcutzorlukları özel olarak “İzah”, “Tembih” ve “Tebsire”ler vasıtasıyla aşar. Bu konudadikkat edilmesi gereken noktaları ele alarak gizlendiği ismin hangi gruba ait olduğunu ve bunların terkibinde kullanılmış işaretlerden örnekler yer almaktadır.
Kitap Özbek Edebiyatı okuyucuları için muamma türünün öğretisinde bir kaynak teşkil edecek şekilde dikkate alınmalıdır. Dolayısıyla isim ipuçları elde edilerek sade ve anlaşılır dille açıklanarak, okuyucusunu şaşırtacak detaylara yer verilmemiştir. Eserdeki Farsça muammalara Özbekçesinin ilave edilmesi de bu görüşü desteklemektedir.
Şaire ait “Mursalat tarikamuammalar” serisinin Özbek Edebiyatında ilk olarak Ali Şîr Nevaîve Zahiriddin Muhammed Babur çalışmalarında rastlanan mektupla birlikte, mektubu alan kişiye de muamma yazma geleneğinin bir devamı denilebilir.
“Gülistanı Gülşeni” eserlerinin ikinci cildi. Burada şairin Özbekçe ve Farsça yazdığı şiirler toplanmış olup, kapak üzerine sadece “Gülistan” yazmaktadır. Eserde toplam beyit sayısı 864 olup, bunlardan 101 beyiti Farsça yazılmıştır. El yazısında şairin 50 gazeli, 4 murabbası, 6 muhammesi, 3 müseddesi ve 13 rubaisi yer almaktadır.
Kapak kahverengi, sert karton sıvama şeklinde hazırlanmış, üzerine kırmızı renk polietilen kaplanarak siyah yazıyla “el-Gülşeni”, “Gülistan” kelimeleri yazılmıştır. Sıradan bir kaplama kullanarak müellifin kendisi yazmıştır. Her sayfa için çerçeve çizilmiştir. Sayfalardaki siyah renkli mürekkebin birbirine geçerek yazıyı bozmaması için boyayı geçirmeyen sayfa eklenerek ciltlenmiştir. Hacmi 14,5x19 cm’dir. İlk önce eserin fihristi, daha sonra Gülşeni’nin 71 yaşında çektirdiği fotoğrafı ve yazarın birkaç kelam önsözü sunulmuştur. Önsözde “Melike-i Ejder” medresesinde “Buyra kubi” anısına düzenlenen genç şairlerin meclisinde büyük şairlerin ona “Gülşeni” mahlasını verdikleri anlatılmıştır. Eserdeki toplam beyit sayısı 864’tür, bunlardan 101 beyiti Farsça olup, 50 gazel, 4 murabba, muhammes, 3 musaddes, 13 rubaiyi kapsamaktadır. “Mücganların”, “Aşkı muhabbet”, “Görmedim”, “Kılmagıl”, “Ayıp emes”, “İster gönül” gazelleri, aşk konulu “Neyleyim” muhammesi, yine ülkenin güzel şehirlerini kaleme aldığı “Taşkent”, “Şehrisebz” şiirleri bu eserinde yer almaktadır. Halkı ve ülkesine olan sevgisi sonsuz şairin rubailerinde vatan konusu ağırlıklı işlenmektedir. Şairin satırlarında ifade edilen vatana karşı vazifeler günümüz gençleri için de önemlidir:
Biz vatanın bülbülümüz, gülletişdir şanımız, Baş ayak gül memleketimiz, bark urur bostanımız.
Yayragaymız, kuylegeymiz bu vatanın bağrında,
Medhin aytıb ta semaga yangragay ilhamımız.
Bu el yazı eseri 2 bölümden oluşmaktadır. 1. Bölümde; Şairin torunu Murat ve onun sevgilisi Mihrinisa için muammatüründe yazdığı ve aşk konulu “Toyu toyana” kıssası. Eser mesnevi şeklinde yazılmış olup, şair bu eseri destan olarak nitelendirmektedir. 6 Eser 33 beyittir. Her beyitte Muradcan ve Mihrinisa isimleri gizlidir. Destan 1964 yılında kaleme alınmıştır.
“Toy ve toyana” - 10x15,5 cm’lik küçük kitap şeklindedir. Basit bir kapak kullanılarak, siyah renkli “nesta” türünde yazılmıştır. Metin 6x9 cm hacimli çerçeve içine yerleştirilmiştir. Yeni muamma veya muammanın çözümünün başladığı başlıklar ayrı olarak gösterilmiştir. Kitap sıradan kalın bir karton üzerine siyah renk kumaş kaplanarak ciltlenmiştir. Kapak üzerine dört parça kırmızı renk polietilen yapıştırılarak bunlara “el-Gülşeni”, “Toy ve toyana”, “Tasnifisano”, “Abdullah Abdurahman el-Gülşeni” kelimeleri yazılmıştır.
El yazı 81 sayfadan ibarettir. Eserin 1a, 2a ve 81a sayfalarına resim yapıştırılmıştır. İlk fotoğ- raf Abdullah Gülşeni’ye aittir. İkinci fotoğraf torunu Murat ve onun sevgilisi Mihrinisa’ya aittir. Üçüncü fotoğrafta Murat, Mihrinisa ve onların iki arkadaşı yer almaktadır. El yazı 33 beyitten müteşekkil olup, her beyitte “Mura- dcan” ve “Mihrinisa” isimleri gizlidir. Destan 1964 yılında yazılmıştır. “Toy ve toyana” el yazısı 5a-49b sayfalarında da yer almıştır. 3a-4b sayfalarda bir kıta ve üç Özbekçe rubai vardır. Aynı yazılarla yazılan rubailer 51a-52-53a sayfalarına da yerleştirilmiştir:
51-a
Yüzünü ay gibi anvar desemmi,
Sözünü şehd ile şeker desemmi,
Desem servi sanuvbarkametini,
Saçını müşk ile enber desemmi.
52-a
Gülistannı tasavvur eylegen çağ,
Hazan mevsimine hem bir kere bak,
Havadisler bilen pürdür bu alem,
Müsibet bir tamanda toy bir yağ.
2. Bölümde; Abdurahman Cami’nin “Risale-i muamma” eserinin Farsça’dan Özbekçe’ye tercümesi 53a-80a sayfalarından yer almıştır. Eserde risalenin asıl metni hemen altında da Özbekçe tercümesine yer verilmiştir. Bu el yazı eseri 1965 yılında yazılmıştır.
“Sonsöz”de müellif“ Muamma ilmine ilgi duyan genç alimler için bu risaleyi Farsçadan Özbekçeye tercüme ettim ve muamma hususlarını hallettim” 7 – diye yazar.
Bu el yazı eseri de yine iki bölümden oluşmaktadır: 1. Bölümde; “Gülistan-ı Gülşeni” – Farsça,1 cilt. Burada şairin gazel, muhammes, tercibbent, rubai türlerinde yazdığı şiirleri toplanmıştır.
9 uncu sayfaya kadar Farsça beyitler sunul- muştur. 9 uncu sayfada Gülşeni’nin 60 yaşında çektirdiği fotoğrafı ve 10 uncu sayfada nesta türünde yazılan şu mısralar vardır:
Gevher tamadur kalemlerimden,
Anber yapadur kalemlerimden,
Her harfki kapıt üzre yazdım,
Yar aikındaki elemlerinden.
“Gülistan-ı Gülşeni”nin “Yadname” başlığı altında Abdullah Katip kendisiyle işbirliği kuran, düşüncelerini paylaşan birçok sanatçının yaşadığı dönemi, onların hayat yollarını anlatarak, şiirlerinden parçalar sunmuştur. Ezcümle, Hafo (Abdülcelil Kuho), Karı Seyidcan Aso, Abdulhamid mahzum Abdulhak oğlu Hamido, Feyzulla mahzum Ravnakolerin biyografik bilgileri, şiirlerinden kesitler ve karşılıklı yazışmaları da sunulmuştur. Bu mektuplarda şairlerin karşılıklı ilişkileri, bir konu üzerinde yaptığı tartışmalar, karşılıklı iltifatlara yer verilmiştir. Bu eseri dönemin edebiyatı hakkında bilgi aktarması, klasik edebiyat geleneklerinin korunması, devam ettirilmesi açısından araştırmamız için önem arz eden kaynaklardandır.
Bu el yazı metinler arasında Özbekistanlı âlim, halk bilimci Muzeyyene Aleviye’nin Gülşeni’ye yazdığı mektup da yer almaktadır. Mektupta Muzeyyene Aleviye, Gülşeni’den aldığı folklor derlemesi hakkında bilgileri kaybettiğini, eğer imkânı olursa bunları yeniden yazmak istediğini bildirmiştir.
2. Bölümünde; “Saye-i aslo” hakkında risale yer alır. Bu risale el yazının 74. sayfasından başlamıştır.
Muhammed el-Hüseyin Nişapuri’nin “risale-i muamma” eseri. Eserin 1. cildidir. Farsçadan Özbekçeye tercümedir, yazıldığı tarih gösterilmemiştir. El yazı eseri kahverengi karton kâğıda ciltlenmiştir. Üzerine üç parça polietilen yapıştırılarak bunlara “Muhammed el-Hüseyni”, “Muamma kuralları”, “el-Gülşeni” kelimeleri yazılmıştır. 13,5x19 cm ölçüdedir. Her sayfa 9x15cm çerçeve içine alınmıştır. Sıradan bir kâğıda siyah renk “nesta” türünde yazılmıştır. Son sayfaya müellif 316 sayısını yazmış ise de, toplam sayfa sayısı 325’tir. Eser 3278 satırdan ibarettir. İlk sayfada Gülşeni’nin 60 yaşındayken elinde bir el yazı kitabını tutarak çektirdiği fotoğraf vardır. 2nci sayfada “Seyf” (kılıç) ismi gizlenmiş Farsça muamma ve hemen altında Özbekçe tercümesi ve açıklaması sunulmuştur. Açıklamanın altına da “el-kâtip Abdullah el-Gülşeni” diye yazılmıştır. Görünüyor ki, el yazı müellifin kendisi tarafından yazılmıştır. 3-8 sayfaları arası “Özsöz”, 9uncu sayfadan itibaren müellif el yazının her sayfasını mavi kalemle numaralandırmaktadır. Bazı açıklamalar yeşil renk, düzeltme ve tarifler ise kırmızı renk yazıyla yazılmıştır. Metinde düşülen kelimeler üç nokta ile sayfanın sol veya sağ tarafına çerçevenin dışına yazılmıştır. Örnek olarak alınan her muamma mavi renk kalemle numaralanmıştır. Toplam 346 Farsça muammanın altından Özbekçe tercümesi, çözümü ve izahı sunulmuştur. Son 326ncı sayfasında Babahan ve Abbashan isimlerinin gizlendiği muamma ise “nesta” türünde yazılmıştır. El yazı “Allah’a hamd eden” mesnevi şeklindeki mısralarla başlamıştır:
Ba nam anki eztelifi terkib,
Muammayi cahandara dad tertib.
Onun adıyla başlıyorum ki, toplamaktan, birbirine eklemekten cihan muammalarını tertip verdi.
Keşanid ez muamma nam muamma,
Şud ez namaş kuşada her muamma.
İnsanlar muammadan isim çıkartırlar. Fakat Onun adıyla bütün muammalar çözülür.
El yazı mukaddimesinde Gülşeni Buhara’da eğitim alırken İdris Mahzum’dan aruz ve muamma ilmini öğrendiğini anlatır. Bu kitap hakkında müellif şöyle demiştir: “Bu kitap muamma ve muamma şinaslık türünde detaylı ve net bilgiler sunmaktadır.”
Muhammed el-Hüseyin Nişapuri’nin “risale-i muamma” eseri. Eserin 1.cildidir. Farsçadan Özbekçeye tercümedir, yazıldığı tarih 1964 yılıdır.
İlk sayfada eserin ilk cildi ve Gülşeni’nin 60 yaşında çektirdiği fotoğrafı yapıştırılmıştır. İkinci sayfasına “Muhammed Hüseyin Nişapuri”, “Muamma kuralları”, “21 Şubat 1964 tarihinde başladı” sözleri yazılmıştır. Eserin hacmi 13,5x19 cm’dir. Her sayfada yazılar 9x15 cm’lik çerçeve içine alınmıştır. İlk cildin devamı olarak örnek alınan ilk beyit “Yaz” adlı muammanın yanına 347 rakamı yazılmıştır. Son sayfada “Mir” adı altındaki muammanın yanına 645 rakamı yazılmıştır. Muamma kuralları 645 beyitle açıklanmıştır. El yazı toplam 300 sayfadan ibarettir. 3 üncü sayfadan itibaren müellifin kendisi mavi kalemle sayfa numaraları vermiştir.
“Muamma kaideleri”. Müellifi belli değildir. Ama risalenin tercümesi, mukaddimede 1963 yılında başladığı yazılmıştır.
Eserin cildi kahverengi, sert kartonla ciltlenmiştir. Üzerine kırmızı polietilen parçaları yapıştırılarak “El-Gülşeni”, “Muamma kuralları”, “Abdullah kâtip” kelimeleri yazılmıştır. Hacmi 14x20 cm’dir. Eserin başlamadan önceki sayfaya Gülşeni’nin 6x8 cm’lik 50 yaşlarında çektirdiği fotoğrafı yapıştırılmıştır. Sonraki sayfada Farsça muamma ve onun tercümesi sunulmuştur. Eserin başladığı sayfadan itibaren her sayfadaki yazılar 8,5x14 cm’lik çerçeve içine alınmıştır. Kâtip Abdullah, çerçeveleri yeşil, sarı, siyah renklerle süslemiştir. Metinler siyah renk “nesta” türünde yazılmıştır. Toplam sayfa sayısı 130’dur. Yazılara boya geçmemesi için boya geçirmeyen sayfa eklenerek ciltlenmiştir. Muamma kurallarının açıklanmasında örnek alınan her muammaya sayfa numaraları verilmiştir. Toplam 117 Farsça beyit tercüme edilerek, ipuçları verilmiştir.
- 1. Muhammed el-Hüseyin Nişapuri’nin Tanrının 99 ismi için yazdığı muammalarının tercümesi, muamma çözümleme yolları sunulmuştur. 2. Ali Şîr Nevaî’nin “Mecalis-ün nefais” tezkiresinde zikri geçen muamma yazan şairlerin muammaları ve onların ipuçlarını içermektedir. 1963 yılında yazılmıştır.
Bilindiği gibi Ali Şîr Nevaî’nin “Mecalis-un-ne-fais” tezkiresi muhtelif dönemlerde yaşayan ve farklı okullarda yetişmiş sanatçıları tanıtmasının yanı sıra şiir dünyası, şairlerin bakış acısı ve düşünceleri ile şiir türleri hakkında çok önemli bilgiler içermektedir. Dolayısıyla eseri daha derin bir şekilde araştırma ve okuyuculara ulaştırılması henüz kendi dönemindeyken başlatılmıştır.
Ayrıca tezkirede şairlerin hangi türlerde daha başarılı oldukları konusuna da dikkat edilmiştir. Ezcümle, “Mecalis-un-nefais”te (459 tane) şairlerin 70’inin (yaklaşık %20’sinin) muamma türünde şiir yazdığı ve bunların bazılarının “Muamma risalesi” de yazdıkları kaydedilmiştir. Neva-i bunları ele alırken muammalardan örnekler de sunmuştur. Muammanın mazmunu ve çözümü dönemin insanları için anlaşılır bir durum arz etmesi dolayısıyla müellif bunlar üzerinde durmamıştır. 20. yüzyıldan itibaren muamma türünün edebiyat sahnesinden uzaklaşması sonucunda muammanın çözümlenmesi, sıradan okuyucu bir yana edebiyat uzmanları için de zorlaşmaya başladı. Dolayısıyla “Mecalis-nu-nefais'in ülkemizde yayınlanan baskılarında muammaların çözümü sunulmamış, şiirin anlamını açıklamakla yetinilmiştir. Gülşeni ise muammaların çözümünü de ilave etmiştir.
- Ali Şîr Nevaî’nin “Hazayin-ül maani” adlı eserinde 53 muammanın çözümlemesi yer alır. Gülşeni, bu eseri Ali Şîr Nevaî’nin 525. doğum yıldönümü için yazmıştır.
Sert kartondan hazırlanmış, kırmızı kumaşla kaplanmış ve üzerine mavi renkli kaplama yapıştırılmış cildin üzerine hiçbir şey yazılmamıştır. Sıradan bir kağıda “nesta” türünde yazılmıştır. Diğer el yazılardan farkı ise metnin mavi kalemle yazılmış olmasıdır. Her sayfa çerçeve içine alınmıştır. Çerçevenin etrafında müellifin açıklamaları yer alır. 14x19cm hacimli bu eser Ali Şîr Nevaî’nin doğumunun 525. yıldönümü için yazılmıştır. Ali Şîr Nevaî’nin “Hazayin-ul-maani” eserinde bulunan bütün muammalar edebiyatçı alim Lutfulla Zahidov tarafından çözümlenmiştir. Gülşeni de bu muammaların çözümünü sunmuştur. Yalnız iki alimin çözümleri birbiriyle karşılaştırıldığı zaman metin ve isimleri ortaya çıkarırken başvurulan yöntemlerin farklı olduğu göze çarpar.
Abdullah Gülşeni’nin her el yazı eserinde kendi hakkında bilgi sunmaya çalışmış olması, eserin yazılış amacı, önsöz ve sonsözleri ihmal etmeyişi dikkat çekmektedir. Kaynakları müellif 1963-1965 yıllarında yazmıştır. Yani Gülşeni eserlerini ömrü boyunca yazmış,devamlı olarak kontrol etmiş, eklemeler yapmıştır.
Yukarıda adı geçen el yazı eserler dışında Gülşeni’nin arşivinde şairin karısının anısına yazdığı mersiye de yer alır. Bu el yazı eseri de “nesta” türünde yazılmış olup, kâtip Seyyid Şerefhan bin Seyid Cemalhan tarafından 1978 yılında yazılmıştır. Bu eserde şairin karısına olan sevgisi ve onun vefatından sonra duyduğu acıları ele alınmıştır:
Ey felek, çarhın bozulsun binava kıldın beni,
Yari canı gamgusarimdin cuda kıldın beni,
Evveli keyfu safaya aşina kıldın beni,
Ahiri derdi elemge müptela kıldın beni,
Hiç bende ben gibi öz yaridin ayrılmasın,
Bir nefes hem yarinin ruhsarıdın ayrılmasın.
Duygusal bir karaktere sahip şair olan Gülşeni’nin mirası bununla bitmiyor. Şairin ayrıca “Sakoname” mesnevisi, “Siz bir taraf, biz bir taraf”, “Keşke” gazelleri, kendi halinden yakınarak kaleme aldığı murabba türündeki “Ahirim nima bilmedim” mısrasıyla biten “Hasbi hal” şiiri, “Elveda” muhammesi, halkı ve akrabalarına ithaf ederek ölümünden önce yazdığı “Mersiye”leri olup, şairin 100.yıldönümü arifesinde basılan “Elveda” adlı eserin- de toplanmıştır. Şair, 1978 yılında Kaşkaderya vilayetinin Kamaşı ilçesinde vefat eder.
Abdullah Gülşeni, Orta Asya’da yaygın olan bütün yazı şekillerinden haberdardı, fakat “nesta” türünün yazı ustasıydı. “Gülistan-i Gülşeni”de gazel mısralarını çerçeve içine yerleştirirken uyumu ve bütünlüğü sağlamak adına “rıka” türü yazıdan da bazı durumlarda yararlanmıştır.
2009 yılının Aralık ayında Kaşkaderya vilayetinin Kamaşı ilçesinde gerçekleştirdiğimiz halk bilimi saha çalışmasında Abdullah Gülşeni’yi tanıyanlarla görüşerek, onlardan Gülşeni’nin şahsiyeti hakkında bilgi edindik. Çocuklarıyla tanıştık. Abdullah Gülşeni’nin defnedildiği kabrinin ziyaretgâha dönüştüğünü gözlemledik.
Abdullah Abdurahman oğlu Gülşeni’nin sanatı üzerine birçok alim ve edebiyatçılarımız araştırma yapmıştır. Fakat bu konu detaylı bir şekilde incelenmiş değildir. Gülşeni hakkındaki ilk bilgiye Karı Rahmatullah Vazeh’in “Tuhfet ul-ahbap” adlı eserinde rastlanmaktadır. Bu tezkirede Abdullah Gülşeni ismi Şehrisebz’in yetenekli genç şairleri arasında anılmakta ve “Şahi hobani men yek nazenin est” sözleriyle başlayan Farsça 6 beyitlik gazeli örnek verilmektedir. Ayrıca, Gülşeni’nin sanatı bazı alimimizce farklı konularda incelendiğini belirtmemiz gerekir. Ezcümle, Nasır Muhammed, Şadman Vahidov, Aftandil Erkinov gibi alimler Gülşeni’yi Nasaf ilimler arasında zikretmiş ve yetenekli bir hattat olduğunu dillendirmiştir.10 Fakat Abdullah Abdurahman oğlu Gülşeni’nin hayatı ve sanatı üzerine derin ve çok yönlü araştırma yapılmamıştır. Onun sanatı bilimsel açıdan incelenmemiştir. Söz konusu makalebu husus dikkate alınarak kaleme alınmıştır. Kısaca, makale, Abdullah Abdurahman oğlu Güşeni mirasının incelenmesinde önemli bir kaynaktır.
Araştırmanın amacı; Abdullah Abdurahman oğlu Gülşeni’ye ait el yazı eserlerin bilimsel değerlendirmesini yapmak, metin özellikleri yönünden incelemek ve bu konuda bilimsel sonuçlara varmak, şairin muamma türündeki başarılarını edebiyatını tanıtarak, “Gülistan-ı Gülşeni” eserinin metin ve sanatsal özelliklerini araştırılmaktan ibarettir.
Söz konusu araştırmanın sonuçları, 20.yüzyıl edebiyatçılarının metin özellikleri açısından araştırılmasında; edebiyat, metin inceleme derslerinin okutulmasında faydalı olabilir. Ayrıca, muamma türünün özellikleri, çözüm yolları konusunda bilgi edinme imkânı da sağlar. Araştırmada elde edilen bilimsel yenilikler de edebiyat ve metin inceleme alanında daha da zenginleşmesine katkı sağlayacaktır. Araştırmadan Filoloji Fakültesinde eğitimini sürdüren öğrenciler için derslik ve kılavuz kitaplarının oluşumunda bir kaynak olarak yararlanılabilecektir.
Fars ve Özbek dillerinde şiir yazarak klasik edebiyat geleneklerini devam ettiren, birçok ilmi eserleri tercüme eden ve Özbekistan’ın güneyindeki illerinden biri olan Kaşkaderya’da yaşamış Abdullah Gülşeni’nin edebi mirasını kardeş Türk ülkelerine yaymak bizim kutsal vazifemizdir.
Abdullah Gülşeni mirasının araştırılması “menbaşinaslık” ve “metinşinaslık” fenleri ile edebiyat tarihi için önemlidir. Atalarımızdan kalmış ve arşivlerde, vakıflarda, kütüphanelerde korunan el yazı eserlerinin araştırılması ve ilim dünyasına kavuşturulması halkımızın manevi gelişim yolunda atılan önemli bir adımdır. Böyle büyük vazifeleri bizim gibi genç araştırmacıların üstlenmesi gerekmektedir.