Acı Gülümseyiş


 01 Aralık 2022


Uzun zamandır görmediğim arkadaşım Sabri’ye bakıp, okulu bıraktığı hâlde neden mezuniyet törenime geldiğini merak ettim. Ayrıca bana karşı mesafeli olduğu için ona kızgındım. Zira beni hiç aramamıştı, hatta aradığımda telefonuma bile cevap vermemişti. Ben de bir daha onu aramadım. Oysa bir zamanlar çok iyi arkadaştık, derdimizi sadece birbirimizle paylaşır, bir sır gibi tutardık.

Fakat Sabri ona olan kızgınlığımı bildigi hâlde bana garip vaziyette gülümsüyordu nedense, üstelik zor oturuyordu, biri dokunsa ağlayacak gibiydi. Sonra, onunla ilgilenen annesine baktım. Oğlunun titreyen elini okşuyor, mendiliyle de ağzını siliyordu. 

Sabri’nin hâline şaşırıp, “Yanına gitsem mi?” diye düşündüm. Ama okul müdürù diplomayı bana takdim edeceği için gidemedim.    

Diplomamı aldıktan sonra annem ile babamın yanına gidip onlara mutlulukla sarıldım. Fakat bir yandan arkadaşımın hâlini düşünürken, öğretmen Stefan gelip beni tebrik etti. Sabri’de annesiyle geldi. Her ne kadar ona kızsam bile hoş geldin dememek olmazdı.  “Merhaba Sabri.” dedim. “Hoş geldin.” O ise bana yine gözlerinin içinde barındırdığı acıyla gülümsedi. Annesine ne oldu diye sordum, ama oda üzüntüsünden anlatmakta zorlanıyordu.

Stefan, “İsterseniz ben anlatayım.” diyerek Sabri’nin annesinden müsaade aldı. Sonra bana eliyle gel yürüyelim işareti yaptı.  

Elini omzuma koyup, “Arkadaşın uyuşturucu işine bulaştı.” dedi Stefan. “Hollanda´nın başına bela olan bir çeteye katılmış. Bir gün bu çete kendisini öldüresiye döverek beynine öyle fena hasar vermiş ki, uzun süre hastanede yatmış. Hastanelik edilmesinin sebebi bilinmiyor maalesef. Neden diploma törenine gelince…? Bir gün Sabri evde uykusunda hem seni hem de okulunu sayıklamış. Annesi de belki iyi gelir diye düşünüp onu okula getirdi.”         

Ben yüreğim parçalanmışçasına birden düşecek gibi olunca, Stefan omzumdan tuttu. Sabri’nin annesi de beni görüp şaşkınlık içinde bakıyordu. Annem ile babam da hâlimi farkederek ne oldu diye seslendiler. fakat onlara cevap vermeye cesâret edemeyip derin düşüncelere daldım. Zira, hiçbir insanın yaşamak istemeyeceği acı durumdaydım. Ruhum öyle acıyordu ki diplomamı buruşturduğumun bile farkında değildim.   

“Nasıl düşünemedim.” dedim içimden. “Demek arkadaşımı pis işlerinde kullandıkları yetmemiş gibi birde acımadan dövmüşler öyle mi? Ya ben, ben de bu duruma düşmesine sebep olmadım mı? Aylar önce, okulun önünde tekin olmayan izlenimi veren kişilerle konuştuğunu bildiğim hâlde niye annesine, Stefan’a ve müdüre söylemedim? 

Bir gün görüştüğü kişiler için, “Onlar kim?” diye sormuştum Sabri’ye. Fakat o, “Zamânı gelince kim olduklarını öğrenirsin.” dedi. “O adamlar sâyesinde zengin olacağım. Ama sakın kimseye söyleme, yoksa bir daha yüzüne bakmam.” diyerek benden gördüklerimi anlatmamam için söz vermemi istemişti. Fakat hata etmiştim. Keşke arkadaşlığımız biter diye korkacağıma söz vermeseydim. Keşke aramıyor diye gurur yapacağıma evine gitseydim, onu yalnız bırakmasaydım.

Stefan, “İyi misin?” diye sordu. Ben of çekip kendime gelmeye çalışırken, Sabri’yi annesiyle okulun çıkış kapısına giderken gördüm. Annesi kapıdan çıktıktan sonra Sabri durdu. 

Bu sefer bana gülümseyerek değil, bir şeyler söylemek istiyormus gibi bakıp yüreğime işlediği acısıyla gitti. Ben de, “Acaba bir şey mi söylemek istiyordu? Yoksa, benim bu hâlimden sen de sorumlusun mu diyecekti.”  diye ardından baktım.     

 

 

 

 

Bu yazı Kardeş Kalemler dergisinin 192. sayısında yer almaktadır. Derginin bu sayısında yer alan tüm yazılara aşağıdaki bağlantı üzerinden ulaşabilirsiniz.
Kardeş Kalemler 192. Sayı