“Ağaçlar Kuruyup Kocalır Gibi, Göklere Yalvarır Dallarıyla”


 01 Şubat 2020


Abay’ın doğumunun 175. yılına…

Yazıma başlık olarak seçtiğim beyit, büyük Kazak şairi Abay’ın (1845-1904) “Payız” şiirindendir. Diğer tüm güzel şiirleri bir yana yalnızca bu beyit bile Abay’ın üslubunun ne kadar zarif, teşbihlerinin ne kadar özgün olduğunu göstermek için yeterlidir.

Bestekârlardan Vivaldi ve Çaykovski’nin yılın dört mevsimine adanan musiki eserleri olduğu gibi Abay’ın da Bahar, Yaz, Güz ve Kış şiirleri vardır, üstelik Abay da hem şair hem de bestekârdır.

Pek çok halkın nice usta sanatçısı vardır. Fakat her halkın bir sanatçısı vardır ki o halkın edebiyatından bahsedildiğinde ilk onun adı telaffuz edilir. Rusya için Puşkin, İngiltere için Shakespeare, Almanya için Goethe, İspanya için Cervantes, İtalya için Dante, Yunanistan için Homeros, İran için Firdevsî… Kazak edebiyatı denilince de akla ilk gelen tek bir isim var: Abay Kunanbay.

Kunanbay, babasının adıdır. Babası, büyük bir ailenin yöneticisi, lideri, rehberidir. Aynı zamanda Abay’ın tam zıddı; inancı, düşüncesi ve davranışları itibarıyla oğluyla taban tabana zıt bir feodaldir.

Abay’ın eserleri, Kazak şiirinin zirvesiyse Muhtar Avezov’un “Abay” ve “Abay Yolu” romanları da Kazak nesrinin başyapıtlarıdır. Büyük şairin hayatından, muhitinden, devrinden, dostlarından ve düşmanlarından bahseden bu romanlarda asıl iyi kahraman Abay, asıl olumsuz kahraman Kunanbay’dır. Bu, müellifin kurgusu değil somut belgelere, gerçek olgulara, tanıklıklara dayanan kanaatleridir. Babasıyla aralarındaki bu karşıtlık, Abay’ın çocukluğuna dayanır. Kunanbay’ın dört eşi ve onlardan olan çocukları birbirleriyle geçinemez, birbirlerine düşman kesilirler. Bu koşullarda, tabiatı itibarıyla çok mülayim, şefkatli ve oğlunu delicesine seven annesi Uljan, oğluna babasının verdiği İbrahim adını Abay olarak söylerken sanki çocuğunun kaderini görmüştür. Abay “anlamış, idrak etmiş” demektir. Kazak halk edebiyatı örneklerini, şairleri, hikâye ve destanları Abay ilk olarak annesinden ve büyükannesi Zere’den öğrenir. Abay araştırmacılarına göre büyük şair, üç ana kaynaktan beslenir. Birinci kaynak; Kazak halk edebiyatı, folklor örnekleridir. İkinci kaynak; Molla mektebinde öğrendiği Arap ve Fars dilleri vasıtasıyla tanıştığı ve kendi dillerinde okuduğu Fars, Azerbaycan ve Özbek şairleri Firdevsî, Nizâmî, Hâfız, Sadi, Nevaî ve Fuzulî’dir. Üçüncü kaynak; babasından gizli öğrenim gördüğü Rus okulunda öğrendiği Rus dili vasıtasıyla mütalaa ettiği Rus ve dünya klasikleri Puşkin, Lermontov ve Krilov’un şiirleri; Belinski ve Çernişevski’nin makaleleri; Goethe ve Byron’un eserleri; Dumas’ın “Üç Silahşorlar”, Lesage’nin “Topal Şeytan” romanlarıdır. Rus dilinden, Lermontov ve Krilov’dan çevirileri de vardır. Puşkin’in “Yevgeni Onegin” manzumesinin bir kısmını Kazakça’ya çevirmekle birlikte Tatyana’nın mektubuna bir şarkı da bestelemiştir. Abay, Kazak yazılı edebiyatının büyük bir klasiği olmakla birlikte Kazak musikisinin de başarılı simalarında biri olarak kabul edilir.

Abay’la birlikte Kazak halkının büyük düşünürleri ve âlimleri Şokan Velihanov ve Ibıray Altınsarin, eski feodal kanunlar ve geleneklerle veya skolastik dinî dogmalarla yaşayan bozkırlara (çöllere) çağdaş dünya düşüncesini yaymaya çalışmışlardır.

Muhtar Avezov, Abay’a ithafen kaleme aldığı makalesinde şöyle yazar: “Kazakistan bozkırlarını kaplayan cahilliğin karanlığında o, parlayan şiir meşalesini taşıyor ve halkını aydınlatacak yeni ufukları gösteriyordu.”

Yeri gelmişken şunu da belirtmeliyim ki Muhtar Avezov’un “Abay” romanı, o dönemde SSCB’nin en prestijli edebî ödülüne, Lenin mükâfatına layık görülmüş; Nazım Hikmet, Louis Aragon, Anna Seghers gibi ünlü yazarlar tarafından büyük övgüler almıştır.

Abay’ın eserlerinde aşk teması önemli bir yere sahip olsa da (“ŞİİR”) eserlerinin asıl konusu sosyal problemlerdir.

Dönemin yetki sahiplerini, rüşvetçi Rus memurlarını, zenginleşerek kibirlenen doyumsuz feodalleri eleştiren Abay: “Ey benim Kazaklarım, mazlum, zavallı halkım.” Şeklinde şiirler yazmıştır,

Abay’ın en nefret ettiği cihet riyakârlıktır.

Abay’ın öyle şiirleri vardır ki Kasım Bey Zakir’i hatırlatır. Elbette Nizamî’yi, Fuzulî’yi çok iyi tanıyan Abay, Âşık Abbas’ı, Zakir’i hatta muasırı Sabir’i tanımıyor olabilirdi. Fakat kardeş Azerbaycan Türkleri ile Kazakların sorunları, kederleri de dilleri ve kaderleri gibi benzerdi. Öyle ki bu halkların şairleri de aynı ateşle yanmaktaydılar.

En büyük sanatçıların da sıradan insanlar gibi ümitsizliğe kapıldığı, karamsarlığa düştüğü anlar olur.

Sosyal hayatta ömrü boyunca bilgisizlikle, cehaletle, anlaşılmazlıkla, Rusya’nın sömürgeci politikasıyla karşılaşan Abay’ın kaderi de trajiktir. Petersburg’da öğrenim gören oğlu Abdurrahman, 27 yaşında veremden ölür. Birkaç yıl sonra diğer oğlu da vereme yakalanarak dünyadan göçer. Bu oğlunun ölümünden 40 gün sonra Abay da hayata veda eder.

Kardeş halkın büyük şairi Abay, halkının ve kaderinin tüm zorluk ve acılarını görmüş fakat hiçbir zaman ümidini kaybetmemiş, mücadeleden vazgeçmemiş, sonuç olarak ilahi vazifesini layıkıyla yerine getirmiştir.

Ocak 2020

Bu yazı Kardeş Kalemler dergisinin 158. sayısında yer almaktadır. Derginin bu sayısında yer alan tüm yazılara aşağıdaki bağlantı üzerinden ulaşabilirsiniz.
Kardeş Kalemler 158. Sayı