Aklımda Tutarım


 01 Haziran 2024


Bugün saçımı taramadım,

Aynaya da bakmadım,

Buz gibi karşıladı salonum,

Duvarlar birbirlerine baktı, bana bakmadı

Dört duvara bile yaranamadım.

Kedimin benimden korkması çok komik,

Bu halım kediden de çirkin mi?!

Önemli mi o kadar süslenmek

Bu düşünceye nereden geldim?

Bir gün yaşamamış gibi olmak

Aklıma ne gelirse yapıp

Deliler gibi hayal kurmak.

 

İlk başta kahveyi tencerede pişirdim

Sonra azıcık sirke ekledim

 

Bulaşık makinesinde çorabımı yıkadım,

Dört yerindeki deliği görüp

Evirip çevirip

Yine de sağlam olduğunu fark ettim.

 

Kızıma ‘’Anne’’ diye seslenmeyi denedim

O da birdenbire ‘’Evet kızım’’ deyi vermez mi!

Annemin de kızım olduğunu aklımda tutarım.

 

Sıra kocama geldiğinde birden duraksadım

Çünkü bazen onu tanıyamıyorum,

Öyle bir bakışları var ki

İçimde olanlar sanki dışa vuracak,

Beni sınadığı aynen bu

Başka isim ile sesleniversem

‘’Wallendir!’’ dedim onun gözüne bakarak

Wallendir bir İsveçli dedektif

Sustu,’’ wallendir’’ dedim yine tekrardan

‘’ Davan bayağı karışıkmış 

Bir gün dayandığımızda kendiliğinden çözülüverir

Suyu yok kabak susuzluğundan delinir’’

Evet, dedi o kendine bakarak

Dağınık saçlarımı yavaşça tarayıp,

Kocamın gerçekten Wallendir olduğunu

 Aklımda tutarım.

 

Yapraklar bana yolluk oldu

Ağaçlar sallanıp yapıyorlar naz

Bir ayağımda çizme, bir ayağımda terlik

Feryat ettim Uygur dilimle;

‘’İli yolu kıvrım kıvrım.

Kıvrımlarda üzgün öter bir çift tepeli toygar

Dertli tepeli toygar’’

 Yaprakların, ağaçların cömertliğini aklımda tutarım.

 

Karşıma çıktı zayıf bir kadın,

Şaşıp kaldı benim hâlime

Sonra yavaş -yavaş geri çekildi

Gülmekten kendini çok zor tuttu.

Bu kadınla ikimiz den birimiz deli

Ben yalandan deli olduğumu biliyorum

Eğer o kadın da yalandan delirdiyse

Kesinlikle her ikimiz de deliyiz.

 

Zayıf kadından sonra

Geliverdim bir kavşağa

Yeşil, sarı, kırmızı ışıklar

Değiyordu yolların yarasına

Vay be deliliğin zirvesi!

Ancak hayale benzemiyor

Gözlerine ışık veren

 Lambalar.

Burada ancak renkler var.

Sarı renk, ağırbaşlı

Kırmızı renk, nasıl sihirli

Yeşil renk, nasıl şefkatli

Beni birileri ağırbaşlı derler 

Dişleri yok yılan olup soktuğunda.

‘’Siz şefkatli bir kadın’’ derdi

Güneşi eteği ile örttüğünde.

‘’Siz sihirli kadın’’ derdi

Böyle deli numarası yapıverdiğinde

 

Yine de yeşil ışık

Sarıda hazırlanıyoruz

Sesleniyor kırmızı

Sağ ayağımı kaldırdım

Kaldırdım da

Yerde uzanıp yatan kadını gördüm.

Bembeyaz saçları dağınık

Sağ ayağında çizme, sol ayağında terlik 

Üzgün ve huzursuz

‘’ işte bu çılgın, sürekli ağlayan kadın’’

Dedi, o zayıf kadın 

Fısıldayıp,

 ‘’işte bu cin çarpmış kadın’’ 

Dedi bir kedi de fısıldayarak.

 

Yerde yatan kadın bana benziyordu

Lakin ben değildim

Yeşil ışık hâlâ yanıyordu

Yeşil rengin yüzünü aklımda tutarım.

 

Aklımda tuttuklarımı hatırladım.

Sirke tadı olan kahvem,

Delik çoraplarım

Annem kızım

Wallendir

Benim yapraklarım

Deliliğim

Bunlar benim yeşil ışıklarım.

Bu yazı Kardeş Kalemler dergisinin 210. sayısında yer almaktadır. Derginin bu sayısında yer alan tüm yazılara aşağıdaki bağlantı üzerinden ulaşabilirsiniz.
Kardeş Kalemler 210. Sayı