HaftanınÇok Okunanları
TANER GÜÇLÜTÜRK 1
HİDAYET ORUÇOV 2
KEMAL BOZOK 3
AHMET KARTAL 4
COŞKUN HALiLOĞLU 5
SEYFETTİN ALTAYLI 6
SAFFET YILMAZ 7
ABİD TAHİRLİ [1]
AKT: ONUR BELLİ [2]
Halk yazarı Elçin’in yeni yaşına
Hayat, düşünce ve yazı tarzına derinden aşina olduğum halk yazarı Elçin’in şahsiyetini tek kelimeyle ifade etmek gerekirse, “aristokrat” kelimesini seçerdim. Azerbaycan edebî, ilmî, toplumsal düşünce ve bağımsız devlet kuruculuğu tarihinde parlak iz bırakmış Elçin hakkında düşündüğümde, onun üniversite yıllarında okuduğum bir makalesinde edebî tenkiti karakterize eden fikrini hatırladım: “Prensiplilik, bizim kabul ettiğimiz bağlamda oldukça çok katmanlı bir kavramdır: Prensipli tenkit - her şeyden önce, objektif eleştiri demektir; prensipli tenkit − her şeyden önce, yüksek bilimsel-teorik eleştiri demektir; prensipli tenkit her şeyden önce, vatandaşın gayreti, düşünürün cesareti demektir; prensipli tenkit − her şeyden önce, sağlıklı mücadele ülküsü demektir, yüksek edebiyat uğruna mücadele demektir.” Elçin’in millî, manevî değerlerle yoğrulmuş, meydana gelmiş bu kanaati, onun yazar, vatandaş olarak kendi aristokrat imajını, benzersiz portresini de göz önünde canlandırır.
Sözün kudretini kutsal kitabımızda tasvir edildiği kadar derinden kavrayan, onun kıymetini Fuzuli kadar bilen, nabzını tutan, gücünü yaratılıştan kalbinde duyan, hisseden, kalemine aktarmayı başaran büyük sanatkârın hem, denilebilir ki, bütün edebî, ilmî, publisistik mirasını okuyan biri olarak, hem de 30 yıldan fazla bir süre aynı yerde omuz omuza çalışan bir silahdaşı olarak şu kanaatteyim ki, Elçin’de kibar insanlara özgü niteliklerin hepsi toplanmıştır. O, hayatın “dibinden”, “zirvesinden” yazdığında da, eleştirdiğinde ve eleştiriye cevap verdiğinde de, iletişiminde, davranışında, dünya görüşünde, yürüyüşünde, meclislerde, etkinliklerde, giyiminde de aristokrattır.
Elçin hakkında yazılanları bir araya toplasan, belki de yazarın on ciltliğinden daha büyük hacimli bir kitap meydana gelir. “O, inanırdı” adlı hikâyesiyle (1959) ilk yaratıcı faaliyete başladığı zamanlardan itibaren edebî kamuoyunun, tenkitin, çok sayıda okuyucu kitlesinin dikkatini çeken Elçin hakkında ülkemizde ve yurtdışında sayısı-hesabı bilinmeyen makaleler, monografiler, tezler yazılmış, sempozyum ve konferanslarda bildiriler okunmuştur. Onun hikâyeleri, povestleri, romanları, senaryoları, filme alınmış, sahnelenmiş eserlerinin; ilmî, publisistik mirasının fikri, dili, üslubu, sanatkârlık problemleri gazete, dergi, mecmualarda, radyo ve televizyon kanallarında muntazam ve mükemmel şekilde yansıtılmıştır. Məmməd Cəfər Cəfərov, Mir Cəlal, Məmməd Arif, Həmid Araslı, Mirzə İbrahimov, Mehdi Məmmədov, Kamal Talıbzadə, Aydın Məmmədov, Əziz Mirəhmədov, Bəkir Nəbiyev, Yaşar Qarayev, Yusif Səmədoğlu, Anar, İsa Həbibbəyli, Kamal Abdulla, Nərgiz Paşayeva, Tofiq Hacıyev, Nizami Cəfərov, Nizaməddin Şəmsizadə, Nizami Tağısoy, Vilayət Quliyev, İmamverdi Əbilov, Cahangir Məmmədli, Azər Turan, Vaqif Yusifli, Rəşad Məcid gibi nüfuzlu kalem sahipleri Elçin’in yaratıcılığına en farklı açılardan bakmış ve takdir etmişlerdir. Elçin’in “Qatar. Pikasso. Latur. 1968”, “Beş qəpiklik motosikl”, “Qırmızı ayı balası”, “Gümüşü, narıncı, məxməri”, “Bu dünyada qatarlar gedər”, “Baladadaşın ilk məhəbbəti”, “Bülbülün nağılı”, “Beş dəqiqə və əbədiyyət”, “Mehmanxana nömrəsində görüş”, “Hövsan soğanı”, “Qırmızı qərənfil gülləri Pera palas otelində qaldı”, “Sarı gəlin”, “Araba”, “Qarabağ şikəstəsi”, “Bir görüşün tarixçəsi”, “Kaşeyin taleyi”, “Canavarlar”... adlı benzersiz hikayeleri, “Bir görüşün tarixçəsi”, “Toyuğun diri qalması”, “Bayraqdar”, “Əncir ağacı”, “Dolça”, “Şuşaya duman gəlib” gini nitelikli povestleri, “Poçt şöbəsində xəyal”, “Ah, Paris!.. Paris!..”, “Mən sənin dayınam”, “Dəlixanadan dəli qaçıb, yaxud mənim sevimli dəlim”, “Mənim ərim dəlidir”, “Katil”, “Şekspir” vb. gibi piyesleri, Azerbaycan tarihi romancılığında hususi bir aşama olan “Mahmud və Məryəm”, “Ağ dəvə”, “Ölüm hökmü”, “Baş” eserleri edebî hazinemizin incilerindendir.
Elçin ve edebî eleştiri, onun ilmî-teorik görüşleri ayrı bir konudur. Çağdaş edebiyat bilimimizin üstadı Yaşar Garayev, Elçin’in bu yöndəki faaliyetini şöyle değerlendirirdi: “Halk yazarı ve seçkin edebiyat bilimci, eleştirmen Elçin’in ‘Azərbaycan ədəbi tənqidinin və ədəbi prosesin problemləri’, ‘Sosialist realizmi bizə nə verdi’, ‘Aqoniya, yoxsa təkamül? XIX əsr Azərbaycan ədəbiyyatına bir nəzər’, Moskova’da Rusça yayımlanmış büyük hacimli ‘Arzu, həyat, ədəbiyyat’ tenkidî makaleler derlemesi vb. gibi eserleri, millî edebî mirasın ve çağdaş edebî sürecin yeniden değerlendirilmesi açısından köklü adımlar olmuştur.”
Elçin’in yazar, publisist, dramaturg, çevirmen, eleştirmen olarak edebî ortama mühür vurduğu inkâr edilemezdir. Bununla birlikte, o, toplumsal faaliyetleri devlet adamı kimliğiyle de bağımsızlık dönemi tarihimize adını sonsuza dek kazıtmıştır dersek, yanılmış olmayız. Sovyet rejiminin çöküşü arifesinde, 1987 yılının son günlerinde kurulan Yurtdışında Yaşayan Vatandaşlarla Azerbaycan Kültürel İlişkiler Derneği (Xaricdə Yaşayan Həmvətənlərlə Azərbaycan Mədəni Əlaqələr Cəmiyyəti) “Vatan” Cemiyeti’nin başkanı görevinde çalışırken, Elçin’in bütün baskılara, tehditlere rağmen millî çıkarlar, millî birlik uğruna kararlı, prensipli, fedakâr, karşılıksız faaliyeti gözümün önünde olmuştur. Azerbaycan’daki Sovyet iktidarı, partinin Merkez Komitesi can çekişmekte, ölüm sürecinde, şaşkınlık hâlindeyken büyük bir millî misyonu “Vatan” Cemiyeti üzerine almış, bu dernek sanki millî uyanışa itici güç olan ideolojik bir merkeze dönüşmüştür. Merkez Komitenin iki adımlık mesafesinde bulunan “Vatan” Cemiyeti, Ermenistan’dan, Dağlık Karabağ ve çevre bölgelerden mülteci, göçmen düşenlerin umut ve sığınak yeri olmuştu. Cumhuriyetimiz bilgi ablukası koşullarında olduğu dönemde gerçekleşen toplumsal-siyasal süreç, Millî bağımsızlık hareketi, Dağlık Karabağ’da yeniden başkaldıran Ermeni ayrılıkçılığı, vahşetiyle ilgili gerçekler, onun sonuçları ve etkileri hakkında, o zaman Allah’ın lütfuyla tesadüfen Moskova’nın güvenlik organları ve sansür tarafından kayda alınmayan, ülkemizdeki tek teleks (fakstan önceki nesil uluslararası abone telgrafının telefonlu iletişim ağı) gece-gündüz yurt dışına, özellikle Türkiye ve Pakistan’ın kitle iletişim araçlarına bilgiler aktarıyordu.
“Vatan” Cemiyeti aracılığıyla halkımız, Azerbaycan Halk Cumhuriyeti’nin manevî mirasçıları Ankara’daki Azerbaycan Millî Merkezinin ve Ankara’daki Azerbaycan Kültür Derneğinin genel sekreteri Məhəmməd Kəngərli, muhacir teşkilatının kurucularından Ahmed Karaca ve diğerleri ile ilk kez siyasî mülteciler olarak Vatan’ı ziyarete gelmişlerdi. “Vatan” Cemiyeti, İstanbul’daki Azerbaycan Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneğinin organizasyonuyla 1989 yılı Kasım ayının 3-6’sında düzenlenen Azerbaycan Kültür Merkezlerinin I. Uluslararası Kurultayı’nın çalışmalarına etkin şekilde katılmıştır.
“Vatan” Cemiyeti, kısa sürede tirajı 250 bine, okuyucu sayısı bir milyona ulaşan yayın organı “Odlar Yurdu” gazetesi ile 70 yıl sonra ilk kez yurt dışında yaşayan soydaşlarla, onları birleştiren kültür merkezleriyle sıkı ilişki kurmayı ve iş birliği yapmayı başardı. Diğer ülkelerde Azerbaycan kültürünü tanıtmak amacıyla çok sayıda kültürel etkinlikler, konferanslar, sempozyumlar ve buluşmalar düzenleniyordu. Azerbaycan’ın toplumsal-siyasal, edebî-kültürel hayatında, özgürlük mücadelesinde emsalsiz hizmetler göstermiş, ancak Sovyet rejimi ve komünist ideolojisinin düşmanı olarak iftira ve karalamalarla itibarsızlaştırılan, unutturulmaya çalışılan şahsiyetlerin Əli bəy Hüseynzadə’nin, Əhməd bəy Ağaoğlu’nun, Məhəmməd Əmin Rəsulzadə’nin, Fətəli xan Xoyski’nin, Əlimərdan bəy Topçubaşov’un, Ceyhun bəy Hacıbəyli’nin, Şəfi bəy Rüstəmbəyli’nin, Nəsib bəy Yusifbəyli’nin, Mirzə Bala Məmmədzadə’nin, Xəlil Xasməmmədov’un, Xudadat bəy Rəfibəyli’nin, Nağı Şeyxzamanlı’nın vb. hayatı ve faaliyeti, mirasının gerçek manzarası Azerbaycan halkına sunuldu. Cemiyet, dünya çapında ünlü şarkiyatçılarla, Türkologlarla, Azerbaycanlı uzmanlarla ve onların mirasıyla ülke kamuoyunu bilgilendirdi. A. Bennigsen, T. Svyatahovski, O. Altstadt’ın Azerbaycan’la ilgili araştırmaları geniş yankı uyandırdı ve takdir topladı. Büyük düşünür ve yazar Mirza Feteli Ahundzade’nin doğumunun 175. yılı münasebetiyle “Vatan” Derneğinde yurtdışından davet edilmiş bilim, kültür, edebiyat ve sanat insanlarının katılımıyla düzenlenen buluşma (31 Ekim 1988), hem kapsamı hem de içeriğiyle tarihe geçmiştir. “Vatan” Cemiyeti Başkanlık Kurulu Başkanı Elçin’in açılışını yaptığı ve kapsamlı bir konuşma yaptığı etkinlikte, isim yapmış bilim, kültür, edebiyat ve sanat insanları yurtdışından İren Melikoff, Turxan Gənceyi, Əbdüllətif Bəndəroğlu, Sərvər Tanilli, Qulamirza Təbrizi, İlber Ortaylı, Şapur Ənsari, Canpyero Bellinceri, Ali Yavuz Akpınar, Şirin Melikoff, İldırım Dağyeli, Yusuf Gedikli, Əyyub və Davud İmdadian qardaşları, Rza Diqqəti, Londra Üniversitesi profesörü Turhan Genceyi, “Ana Dili” gazetesinin (Bonn) editörü Nurəddin Qərəvi, “Xəzər (Hazar)” dergisinin (İstanbul) baş editörü Hamid Turan, Fransa Direniş Hareketi’nin katılımcısı İbadulla Əzimzadə ve ilgi çeken bildirilerle katılım sağlamıştır.
Sonraki yıllarda onlarca soydaşımız ya da Azerbaycan halkının, kültürünün dostları bunların arasında, İstanbul’daki Azerbaycan Kültür ve Dayanışma Derneği’nin başkanı Nihat Çetinkaya, Stockholm’deki Azerbaycan Encümeni’nin başkanı Möhsün Kerimi, Almanya’da yaşayan soydaşlarımız Dr. Hadi Amid ve Yücel Feyzioğlu, Madrid’de yayımlanan “Dede Korkut” dergisinin editörü Celal Erkin, Türkiye’nin tanınmış gazetecisi ve televizyon sunucusu Mehmet Ali Birand, dünya çapında ünlü ressamlar Əkbər Behkəlam ve İbrahim Əhrari, “Amerika’nın Sesi” radyosunun Azerbaycan bölümünün başkanı Hasan Cavadi, aynı radyonun çalışanı Bulut Mehmandarlı, edebiyat bilimci Məmmədəli Fərzanə, her yönden Azerbaycan’ın hasret sesi, hanende Yaqub Zurufçu, “Vatan” Cemiyeti’nin konuğu olmuşlardır.
20 Ocak faciası gerçekleştiğinde “Vatan” Cemiyeti tüm gücünü seferber etti: Bakü’de olağanüstü hâl, sokağa çıkma yasağı olmasına rağmen, Sovyet askerlerinin Bakü’nün sokaklarında işledikleri suçlar, onların izleri video ve fotoğraflara aktarıldı; teleks ve telefonlar aracılığıyla yabancı basın-yayın organları, soydaşlar, onları birleştiren kültür merkezleri bilgilendirildi. Unutulmaz Ramiz Əsgər’in editör olduğu “Odlar Yurdu” gazetesi, askerî sansürün yasaklarına rağmen, 20 Ocak faciasını “Seher” gazetesiyle birlikte ülkede ilk kez tüm çıplaklığıyla kendi sayfasında yansıttı. Daha sonra Derneğin başkan yardımcısı olmuş Əkrəm Qaflanoğlu şöyle hatırlıyor: “ - Bakü şehir komutanı General Dubinyak, sağında ve solunda ellerinde otomatik silah bulunan birliğiyle birlikte, ‘Vatan’ Cemiyeti’nin bekçisi ve Ermenistan’dan kaçarak gelen Telman’ı vahşice kenara iterek ikinci kata Elçin’in odasına dalmıştı. General Dubinyak elinde tuttuğu ‘Odlar Yurdu’ gazetesini Elçin’e göstererek: - Şehirde sıkıyönetim var, sansür ilan edilmiştir. Fotoğraf çekmek, gazete yayımlamak, özellikle çocuk ve kadın cesetlerinin fotoğraflarını basmak kesinlikle yasaktır. Buna rağmen, çalışanlarınız kuralları ihlal ediyor, insanları da buna teşvik ediyorlar. Elçin hoca soğukkanlı şekilde: - Çalışanlar iftira atmıyor, yalan yazmıyor, yalnızca gerçeği yayıyorlar. Elçin’in sözlerinden çılgına dönen Dubinyak daha yüksek sesle bağırdı: - Aha, demek ki bundan sizin haberiniz var, demek ki onlar sizin talimatınızı yerine getiriyorlar! Elçin, sükûnetini bozmadan sakince: - Onlar meslek görevlerini yerine getiriyor, deyince Rus generali Elçin’in göğsündeki Azerbaycan SSC Yüksek Sovyeti milletvekili rozetine işaret ederek: - Bu sizi bu sefer kurtardı, ikinci sefer bu olmayacak deyip silahlılarla birlikte odadan çıktı.”
“Vatan” Cemiyeti’nin yayın organı “Odlar Yurdu” gazetesi, ülkede Azerbaycan SSC Yüksek Sovyeti’nin 21 Ocak tarihinde yapılmış olağanüstü oturumu hakkında bilgi ve onun “Bakü Şehrinde Olağanüstü Hâlin Kaldırılması Hakkında” kararını yayımlayan tek basın organıdır. Oturumun gerçekleştirilmesinde Elçin’in özel bir rolü olmuştur. Elçin’in çabasıyla 26 Kasım 1990 tarihinde “Vatan” Cemiyeti’nin davetiyle ülkemize gelen ABD Kongresi üyesi, Demokrat Parti’nin önde gelen liderlerinden biri olan tanınmış siyaset adamı Jim Moody ve ona eşlik eden heyetle geniş kapsamlı bir görüşme gerçekleştirilmiş, ABD’li kongre üyesine Azerbaycan’da meydana gelen toplumsal-siyasal süreçler, Ermeni saldırganlığı ile ilgili kapsamlı ve detaylı bilgi verilmiştir. Jim Moody’nin şahsında ilk kez Şehitler Hiyabanı resmî olarak ziyaret edilmiş, mezarlara çelenkler bırakılmıştır.
Elbette, bir yazıda büyük yazarın, seçkin toplum ve devlet adamının çok yönlü, verimli, faydalı, fedakâr faaliyetini tamamen ifade edebilmek mümkün değildir. Ancak onun yaşam ve yaratıcılık yolunu izledikçe, hayatını halkın ilerlemesine adamış Elçin’in aristokrat yüzü gözler önünde canlanır. Aristokrat yaşının bu çağında yine yazı masası başındadır. O, “dilde, fikirde ve işte birlik” şiarıyla Türk birliği fikrinin temelini atan İsmail Gaspıralı’nın meşhur sözlerinden birini sanki kendine hayat düsturu olarak seçmiştir: “Millete hizmet etmek istiyorsan, elinden gelen işle başla!”[
[1] Prof. Dr., Azerbaycan Milli Elmler Akademiyası
[2] Doktora Öğrencisi, Balıkesir Üniversitesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü