HaftanınÇok Okunanları
MERYEM HAKİM 1
NIKA ZHOLDOSHEVA 2
Osman Çeviksoy 3
HİDAYET ORUÇOV 4
ŞEFA VELI 5
KEMAL BOZOK 6
HUDAYBERDİ HALLI 7
Sezer ile ben Hasan’ın içine
düstüğü uyuşturucu işinden
vazgeçmesi için çabalıyorduk.
Hasan ise utancından
gözlerini kaçırıyordu. Ben
onun kenarları mor içinde
kalmış gözlerine, uyuşuk
hâline iyice bakarak kendisininde
kullandığından şüphelenirken,
annesiyle babası,
“Oğlumuz uyuşturucuyu
kendi kullanmıyor ya.” diye
gururlanarak Hasan’ın omzunu
okşuyorlardı.
Bu vurdumduymaz davranışlarına
inanamıyordum. Kullanmadığını nerden
biliyorlardı? Morarmış gözlerine hiç mi
bakmadılar? Hem kullanmasa bile başkalarına
satmıyor muydu? O başkaları insan değil
miydi?
Öfkeyle ayağa kalktım. Hatta “Yeter be! Siz,
ne biçim ana babasınız?” diye bağırmak istedim.
“ Ama yapamadım, zira Hasan ne de
olsa arkadaşımızdı.
Sezer kızdığımı anlayıp kendilerinden müsaade
isteyerek benimle berâber evden çıkar
çıkmaz. “Ağabey, acaba hemen çıkmasak
mıydık? diye sordu. “Belki bizi dinleyip anlayabilirlerdi.”
Bu sözlerine daha da sinirlenerek
durdum;
“Hasan’ın annesiyle babasının söylediklerini
duymadın mı?”
Sezer başını eğip, “Duydum haklısın.” dedi.
“Tamam sus!” diye devam
edecektim, ama arkadaşımın
kâlbini kırmak istemiyordum.
Bu yüzden, “Keşke haksız
olsaydım. Keşke kulaklarım
yanlış duysadı, ya da hiç
duymasaydı. “Bizim anamızla
babamız cebimizde para
görünce kızmazlar mıydı?
Gururlanıp bağrına mı basarlardı?”
diye içimden söylendim.
Hasan´ın durgunluğunu,
annesiyle babasının umursamaz
hâllerini düşünmekten gözlerime uyku
girmedi. Bir an, “ Bana ne ya, annesiyle babası
düşünmüyorsa ben niye dert ediniyorum
ki..?” dedim. Sonra yanlış düşündüğümün
farkına vararak kendime kızdım..
Düşünmekten yorgun düşen gòzlerim kapanırken
kapı zilim uzun uzun çalınca irkildim.
Sonra söylenerek yatağımdan kalkıp dışarı
baktım. Sezer telaşlı bir şekilde kapıyı aç işâreti
yapıyordu. Elbiselerimi aceleyle giyinip
kapıya gittim. Açtıktan sonra birden içeri
adım attı. Birisinden kaçıyor diye zannedip,
“N’oluyor Sezer?” diye sordum. Seni tâkip
eden mi var?” Yok ağabey ne tâkibi.” dedi.
” Öyleyse bu hâlin ne?” dedim.” Hiç böyle
yapmazdın.”
“Hasan rahatsızlanıp Catharina hastanesine
kaldırılmış.” “Rahatsızlandı mı, sen kimden duydun?”
Komşularından birinin oğlu benim eski okuldan
arkadaşımdir. Sen de tanırsın adı Rick,
o arayıp bildirdi. Ben de sana haber vermek
için geldim.”
“Evet tanıyorum. O hâlde ne duruyoruz biz
de hastaneye gidelim.”
“Olur ağabey.”
Annesi ile babasına geçmiş olsun diledik ama
konuşmadık, zira benim onlara karşı kızgınlığım
geçmedi aksine daha da çoğsalmıştı. Sezer
de tartışma olur diye korkusundan, bana
gözleriyle lütfen ağabey dercesine bakıp
sandalyeye oturdu.
Doktor yanımıza geldiğinde arkadaşımızın
durumunu sorduk. Hasan yüksek dozda uyuşturucu
kullandığı için hayâti tehlikeyi atlatamadğını,
bu yüzden yoğun bakımda olduğunu,
ancak kurtulsa bile akli dengesi eskisi kadar
sağlıklı olamayacağını söyledi. Biz duyduklarımızın
karşısında şok olurken, doktor yanımızdan
ayrıldı. Sonra Sezer gözlerinin yaşardığını
kimse görmesin diye sırtını döndü.
Ben de ne yapacağımı bilemez hâlde yumruklarımı
sıkıp, uyuşturucu illetini insanlığın
başına belâ edenlere lânet okuyordum.
Hasan’ın annesi Hollandaca bilmediği için
doktorun ne dediğini sordu kocasına, ama o
bir türlü karısına cevap veremiyordu, sonra
kendisine sarılıp ağlayarak anlattı. Karı kocanın
birbirine sarılı hâlde uzun süre ağlaşmaları,
koridordaki diğer insanların dikkatini
çekiyor, hatta n’oldu diye soran oluyordu.
Sonra, doktor sanki az önce sebebini anlatmamış
gibi Hasan’in babası, “Neden böyle
oldu?” deyince bu sefer Sezer’de ona kaşlarını
çatarak baktı.
Ben ise avazım çıktığı kadar,“Niye ağlıyorsunuz?
Bunun sebebi birazda ikinizsiniz! Sezer’le
ben arkadaşımız için endişelenirken, siz
anne ile baba umursamadınız, hem de para
için gurur duydunuz; oğlunuzunda uyuşturucuyu
kullanabileceğini dùşùnmediniz.” diye
haykırmak istedim. Fakat Hasan’ın durumu
gözümün önüne gelince, “Şimdi sırası değil”
diyerek yine kızgınlığımı içime attım.