Ateşin yanında, rüzgara ... VE DİĞER ŞİİRLER


 01 Nisan 2022



 

 Ateşin yanında, rüzgara ...

 

Belki de hayaletler

karanlık mağaraların 

yüksek duvarlarında yaşar

önlerinde yandığında

düzensiz aleviyle

yaktığım ateş...

 

Belki de meleklerin gölgelerinde

uzak ecdatlarımın 

hatırası kımıldar... 

İşte şimdi beni alevlendiriyor -

Ormanın soğuk yağmuruna 

tek başına yakalanan ve

avını kaçıran balıkçı gibi...

 

Dur, bekle, yitsene

Bu dalı ateşe atsana... -

duvardaki şu gölgeye baksana

Bana doğru gelen martı değil mi...

 

Ya da belki köpeğimdir o benim

Ayaklarıma sürtünüp duran...

Belki de  hamarat elindir o

Bana sıcak çay getiren...

Belki de alnındaki dağınık, 

o laf dinlemeyen  kâkülünü 

arkaya atan parmaklarındı -

Alın yazımızı, o kırışıklığı düzelten - 

Benim, senin, bizim kaderimizi.

 

                                        05.09.2020

Dolunay

 

Ve bir dolunayda 

Ayın soğuk ışığı

Dünya üzerindeki hükümdar:

Parlak çembere ve gece yarısı aptallarına,

İşte tıpkı benim gibisine,

Pencere önünde donmuş tuhaf  tiplere. 

 

Ah, ne kadar yabancısın, Ay -

Ey gümüşümsü çember. Üstelik  kayıtsızsın

Yılların, çağların, yüzyılların akınına,

Tuhaf tiplerin gelişine, gidişine.

Ve cadılar bile uzaklara uçup gitti

O galaktsimsi optik gözetleme deliğin,

Ne dersin, onlara da hiç kolay olmadı:

Ah! Göklere bir nişancı gerek...

 

Gök ateşini kullanmak için herkes,

Güneşin ve Ayın - hepsini!

Oh, Tanrım, ağlayayım diye bana gözyaşı ver:

Ruhumu arındırmak, bakışımı arındırmak için...

Yoksa Güneş ve,

Ayın yanında -

Seni bizler göremeyiz...

 

                                      05.09.2020

 

Sen ve ben, bir de kar tanesi...

 

Ah! Şubatın sulu karı -

Vay anasını!

Bu yol cennete gitmez: 

 Bir ileri gitseydik!

 

Varmam gerek

Fukara haneme,

Bir el gezdirip

Sonra bir yerleşeyim.

 

 

Uykuya dalayım yıldızların altında  

Bizim buralarda -  Kutuplarda…

Sabah uyanır uyanmaz çeşmeden

Su almaya yalınayak  fırlayıp gideyim...

 

Ne de sessizmiş

 Ormanın çevresi, 

 Yılların yaddaşı

- Priluka Nehri…

 

Ve biz altı kişiyiz:

İzbem ve orman,

Arkada akan ırmak,

Sen ve ben, bir de kar tanesi.

 

Şubat 2020

 

 

 

 Ayrılık

 

Oysa ben yüzünü unuttum

Hatırladığım sadece kuğu duruşun...

Dünya da ekseninde dönüyor,

Döndüren gücü unutup...

 

Erken ilkbaharda ayrıldık

Sonbaharda buluşmak için -

Yalnızlığımla baş başa kalışıma

Rüzgar bile dayanamadı.

 

Ah, sonbahar, sarı hüzün,

Kama Nehri’nde süzen kuğu safı 

Heyhat, ne uzak uçup

Dağın ötesine geçtiler!

 

Bense Volga ve Ural  arasında

Saplanıp durdum iz peşinde 

Müptela olduğum dertlere 

Anamın öğrettiği dilde

lanet okuyup durdum.

 

Sonuçta, sana gidiyordum...,

Ama kader değil, görüyorsun -

Yol boyunca kuşları takip ederek

Benim kendime dönmem gerekirmiş...

 

Anamın  duası

 

 

Koridorda addım sesleri, tak tuk…

Uğultu ve anlaşılmazlık - gelen kim?

Yoksa gecenin bu vaktinde 

Gelen kaderin ta kendisi mi?

 

Sorular, sorular  sepet dolu 

Onu taşıyan el uyuşmaz.

Benim bu belirsiz kaderim

Senin bir duana muhtaç.

 

Gelen kader, kader değildi -

Şans eseri bir beklentim yok...

Bir patika yolla yürüyüp durdu,

Hiç de yorulmak bilmedi.

 

Yoldaki rüzgarlar onu yordu,

Bahar da ona ninni söyledi,

Gittiği yolları haritalarda bulamam,

Üzerine işaretler  de koyamam...

 

Senin Udmurtça duaların

Yoluma ışıklar saçıp durdu...

Ve koridorda duyuyorum artık

Benim adımlarım bir daha sapmaz.                               

 

                                          28.09.2021

 

Bahar beklentisiyle bir söyleşi...

             

 

İyi ya da kötü insan yok, olamaz;

Sadece kimi solundan kalkmış oluyor,

Kimisi de kim bilir  kaç gecedir uyumamış

Uykulu uykulu homurdanmamak da elde değil...

 

 

Burada biri şu an vicdanını kaybetti,

Kimi de birisine  dua için seccadeye durdu...

Muhatabın hiç sohbet havasında değil -

Belki içini didikleyen bir şeyler vardır?

 

Güneş bile hal be hal oluyor

Ay da hep aynı kılıkta yürümez...

Bana yazdığın samimi mektupların

Soğuk sayfalarında sıcak nefesini duydum.

 

Her kelimende yüzlerce anlam aradım,

Her nehirde binlerce turna balığı gibi...

Seni çözüp duyacağımdır

Bir tek vuruşumu duyduğunda.

 

Meğer beyaz siyah olmaz mı?

Siyahlık zamanı gelince beyaza dönecek...

Bu çelişkiler seni kurtaracak mı?

Unutulmuş yemin gibi yalnız kalmak var.

       

                                             

                                   08.01. 2021

 

 

Bu yazı Kardeş Kalemler dergisinin 184. sayısında yer almaktadır. Derginin bu sayısında yer alan tüm yazılara aşağıdaki bağlantı üzerinden ulaşabilirsiniz.
Kardeş Kalemler 184. Sayı