HaftanınÇok Okunanları
HUDAYBERDİ HALLI 1
Süleyman Abdulla 2
Ayşe Solmaz 3
MUHİTTİN GÜMÜŞ 4
KEMAL BOZOK 5
HÜLYA ÇEL İKTENYILDIZ 6
Osman Çeviksoy 7
Ateşin yanında, rüzgara ...
Belki de hayaletler
karanlık mağaraların
yüksek duvarlarında yaşar
önlerinde yandığında
düzensiz aleviyle
yaktığım ateş...
Belki de meleklerin gölgelerinde
uzak ecdatlarımın
hatırası kımıldar...
İşte şimdi beni alevlendiriyor -
Ormanın soğuk yağmuruna
tek başına yakalanan ve
avını kaçıran balıkçı gibi...
Dur, bekle, yitsene
Bu dalı ateşe atsana... -
duvardaki şu gölgeye baksana
Bana doğru gelen martı değil mi...
Ya da belki köpeğimdir o benim
Ayaklarıma sürtünüp duran...
Belki de hamarat elindir o
Bana sıcak çay getiren...
Belki de alnındaki dağınık,
o laf dinlemeyen kâkülünü
arkaya atan parmaklarındı -
Alın yazımızı, o kırışıklığı düzelten -
Benim, senin, bizim kaderimizi.
05.09.2020
Dolunay
Ve bir dolunayda
Ayın soğuk ışığı
Dünya üzerindeki hükümdar:
Parlak çembere ve gece yarısı aptallarına,
İşte tıpkı benim gibisine,
Pencere önünde donmuş tuhaf tiplere.
Ah, ne kadar yabancısın, Ay -
Ey gümüşümsü çember. Üstelik kayıtsızsın
Yılların, çağların, yüzyılların akınına,
Tuhaf tiplerin gelişine, gidişine.
Ve cadılar bile uzaklara uçup gitti
O galaktsimsi optik gözetleme deliğin,
Ne dersin, onlara da hiç kolay olmadı:
Ah! Göklere bir nişancı gerek...
Gök ateşini kullanmak için herkes,
Güneşin ve Ayın - hepsini!
Oh, Tanrım, ağlayayım diye bana gözyaşı ver:
Ruhumu arındırmak, bakışımı arındırmak için...
Yoksa Güneş ve,
Ayın yanında -
Seni bizler göremeyiz...
05.09.2020
Sen ve ben, bir de kar tanesi...
Ah! Şubatın sulu karı -
Vay anasını!
Bu yol cennete gitmez:
Bir ileri gitseydik!
Varmam gerek
Fukara haneme,
Bir el gezdirip
Sonra bir yerleşeyim.
Uykuya dalayım yıldızların altında
Bizim buralarda - Kutuplarda…
Sabah uyanır uyanmaz çeşmeden
Su almaya yalınayak fırlayıp gideyim...
Ne de sessizmiş
Ormanın çevresi,
Yılların yaddaşı
- Priluka Nehri…
Ve biz altı kişiyiz:
İzbem ve orman,
Arkada akan ırmak,
Sen ve ben, bir de kar tanesi.
Şubat 2020
Ayrılık
Oysa ben yüzünü unuttum
Hatırladığım sadece kuğu duruşun...
Dünya da ekseninde dönüyor,
Döndüren gücü unutup...
Erken ilkbaharda ayrıldık
Sonbaharda buluşmak için -
Yalnızlığımla baş başa kalışıma
Rüzgar bile dayanamadı.
Ah, sonbahar, sarı hüzün,
Kama Nehri’nde süzen kuğu safı
Heyhat, ne uzak uçup
Dağın ötesine geçtiler!
Bense Volga ve Ural arasında
Saplanıp durdum iz peşinde
Müptela olduğum dertlere
Anamın öğrettiği dilde
lanet okuyup durdum.
Sonuçta, sana gidiyordum...,
Ama kader değil, görüyorsun -
Yol boyunca kuşları takip ederek
Benim kendime dönmem gerekirmiş...
Anamın duası
Koridorda addım sesleri, tak tuk…
Uğultu ve anlaşılmazlık - gelen kim?
Yoksa gecenin bu vaktinde
Gelen kaderin ta kendisi mi?
Sorular, sorular sepet dolu
Onu taşıyan el uyuşmaz.
Benim bu belirsiz kaderim
Senin bir duana muhtaç.
Gelen kader, kader değildi -
Şans eseri bir beklentim yok...
Bir patika yolla yürüyüp durdu,
Hiç de yorulmak bilmedi.
Yoldaki rüzgarlar onu yordu,
Bahar da ona ninni söyledi,
Gittiği yolları haritalarda bulamam,
Üzerine işaretler de koyamam...
Senin Udmurtça duaların
Yoluma ışıklar saçıp durdu...
Ve koridorda duyuyorum artık
Benim adımlarım bir daha sapmaz.
28.09.2021
Bahar beklentisiyle bir söyleşi...
İyi ya da kötü insan yok, olamaz;
Sadece kimi solundan kalkmış oluyor,
Kimisi de kim bilir kaç gecedir uyumamış
Uykulu uykulu homurdanmamak da elde değil...
Burada biri şu an vicdanını kaybetti,
Kimi de birisine dua için seccadeye durdu...
Muhatabın hiç sohbet havasında değil -
Belki içini didikleyen bir şeyler vardır?
Güneş bile hal be hal oluyor
Ay da hep aynı kılıkta yürümez...
Bana yazdığın samimi mektupların
Soğuk sayfalarında sıcak nefesini duydum.
Her kelimende yüzlerce anlam aradım,
Her nehirde binlerce turna balığı gibi...
Seni çözüp duyacağımdır
Bir tek vuruşumu duyduğunda.
Meğer beyaz siyah olmaz mı?
Siyahlık zamanı gelince beyaza dönecek...
Bu çelişkiler seni kurtaracak mı?
Unutulmuş yemin gibi yalnız kalmak var.
08.01. 2021