Avrasya Yazarlar Birliği Ailesi Ulu Çınarı Yakup Ömeroğlu’nu Ebediyete Uğurladı


 01 Eylül 2024

“Benim Dağlarım Korkusuz ve Cesur İnsanları Sever,

Ben de o dağları seven insanları severim”

 

Avrasya Yazarlar Birliği ailesi ulu çınarı Yakup Ömeroğlu’nu ebediyete uğurladı. Yakup Ömeroğlu Türk dünyasının iz bırakan şahsiyetleri arasındaki onurlu yerin sahibiydi.  

Türk Dünyası Edebiyatları başta olmak üzere birçok alanda ilkleri gerçekleştirdi. Turan ülküsünden ve Hakk’ın yolundan ayrılmadan kısa ömrüne rağmen başarılı bir hayat sürdü. Kısacık yaşamında yüzlerce eserin yayın yönetmenliğini yürüttü, Türk Dünyasının kardeş kalemlerini aynı çatı altında buluşturdu. Sayısız ödül ve taltif aldı. Devlet başkanlarının taktirine nail oldu. 

“İnsan en ağır yükleri sırtında değil, yüreğinde taşır” derler. O da ervahın huzur bulması için köklerin izinden gitmeyi seçti. Onlarca radyo ve televizyon programın senaryosunu yazdı, hazırladı ve sundu. O yüreğinde taşıdığı ağır vefa yükünü bir nebze olsun, hafifletti.

Yakup hocam çok yönlü bir insandı. Benim tanıdığım Yakup ağabeyimi sizlere tanıtmak geldi içimden. Avrasya Yazarlar Birliği ailesine Aralık 2008 yılında Yakup hocamın davetiyle katıldım. Lakin tanışmamız daha eskiye dayanıyor. Askerden yeni gelmiştim. Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesine gitmeye hazırlanıyordum. Üniversitenin Mütevelli Heyet Başkanlığına başvuru evraklarımı teslim etmeye gitmiştim. Orada tanışarak biraz sohbet ettik. O Türk Dünyası Gençlik Günleri ve Kurultayından (Kırgızistan) yeni geldiğini söylemişti. “Sizin dağlıları tanırım, onlarla gençlik kurultaylarında toplantılara katıldım” diyerek, Karaçay-Malkar Türklerinin tanınmış ozanı İsmail Semenov’un sözlerini yazıp bestelediği “Mingi Tav” şarkısını Karaçayca okudu. Türk Dünyası Gençlik Kurultaylarında tanıdığı “Ant” Teşkilatı ve “Karaçay” Vakfı adına kurultaylara katılan Karaçay-Malkar gençlerini anlattı. Bana şakayla karışık “bana öyle bir şey söyle ki gerçekten Karaçay olduğuna inanayım” diyerek gülümsedi. Aklıma dedelerimin sözleri geldi. “Benim dağlarım korkusuz ve cesur insanları sever, ben de o dağları seven insanları severim” dedim. “Ahaa eyvallah kardeşimsin” dedi. 

Bu Mingi Tav aşığıyla sonrasında 1997 yılında Kazakistan’ın Türkistan şehrinde karşılaştık. Üniversiteye Sosyal Tesisler Müdürü olarak görevlendirilmişti. Kazakistan’a yeni gelmesine rağmen onu tanıyanların sayısı az değildi. Erkekler yatakhanesinin bahçe katına açılan bir ofisi vardı. Dersten geldikten sonra kendisine Kazakça yazışmalarda evrakların aktarılmasında yardımcı olmaya çalışırdım. Ofisinde çoğu zamanlarda Müdürlüğünü de yürüttüğü Kültür Merkezi için bir sosyal etkinlik kulübü kurma fikrinden bahsederdi. Onlarca Türk Dünyası genci üniversitede eğitim alıyordu ve gruplaşmaları hocamı rahatsız ediyordu. 

Türk Dünyası aşığı olarak tüm öğrencilerin bir biriyle samimi kaynaşmasını arzuluyordu ve bir yol arıyordu. Bir gün bana “Ufuk’um bir sanat kulübü kurabilir miyiz, ne dersin?” dedi. Bunun kolay olmayacağını, özellikle milli kıyafet konusunun büyük sorun olacağını söyledim. Kendisinin bunu çözebileceğini ama benim de bir Kafkas Halk Dansları Topluluğu kurmamı rica etti. Kafkas dans kıyafetleri temin edilirse, bunu seve seve yapacağımı, ama Türkistan’daki imkânsızlıklar nedeniyle bunun mümkün olamayacağını söyledim. Bana gülümsedi, “Benim Dağlarım Korkusuz ve Cesur İnsanları Sever, ben de o dağları seven insanları severim, diyen kardeşim nerede?” dedi.

Dört ay gibi bir sürede kıyafetler Türkistan’a geldi. Bir duyuruyla sanat kulübü kurduğumuzu ve başvuruları alacağımızı ilan ettik. Ekipleri çalıştırdık, hazırlıkları yaptık. Yakup hocam ve değerli eşi Havva hanımın izdivacı için yapılan kına gecesi ve düğün ise ilk etkinliğimiz oldu. Türkistan’da kurduğum ve beş yıla yakın yönettiğim “Yesevi Ocağı Topluluğu” Yakup hocamızla ortak fikrimizse de, mimarı kendisiydi. Bu kulüp yüzlerce öğrencinin kaynaşmasına, dostluklarının bugün dahi aynı samimiyetle devam etmesine vesile oldu. “Yesevi Ocağı Topluluğu” gençleri ağabeylerini eminim unutmayacaklardır, rahmetle anıyorum. 

İşte bizim tanıdığımız Yakup Ömeroğlu…

Bu yazı Kardeş Kalemler dergisinin 213. sayısında yer almaktadır. Derginin bu sayısında yer alan tüm yazılara aşağıdaki bağlantı üzerinden ulaşabilirsiniz.
Kardeş Kalemler 213. Sayı