Babamın Mücadelesi


 01 Ağustos 2025

Siz bu satırları okurken, çok sevdiğim babamın vefatının üzerinden bir seneden fazla bir zaman geçmiş olacak… Bu bir sene, babamı kaybetmenin acısını atlatmaya çalışırken onsuz yaşamaya alışmak zorunda kaldığımız oldukça zor bir seneydi. Fakat onun bize miras bıraktığı değerler ve kişilik özellikleri, bu süreci atlatmamızda en büyük yardımcılarımız oldu. 

Babamı, dert yanarken ya da şikâyet ederken hiç hatırlamıyorum. Hafızamdaki en eski anılardan onu kaybettiğimiz güne kadar, onun yaşadığı her an, benim gözümde büyük bir inancın ve umudun; ve bu inanç uğruna mücadele etmenin temsilidir. Lütfen bunu destansı bir roman edasıyla düşünmeyin. O tür kitaplarda genellikle kahramanca geçirilen bir an veya görece kısa bir zaman dilimi anlatılır. Babam ise her gününü inandıkları uğruna adayan bir insandı. 

Onun, idealleri uğruna verdiği mücadelenin yanında, bir mücadelesi de biz ailesi içindi. Verdiği her kararın, her düşüncesinin bizim iyiliğimiz için olduğunu hep biliyordum. Bu yüzdendir ki, başıma ne gelirse gelsin – iyi ya da kötü – yeni bir haber vereceğimde ilk söylemek isteyeceğim kişi babam olurdu. Ne zaman bir aksilik çıksa ve onunla konuşsam, içimin bütün sıkıntısını alır; ne zaman bir iyi haber versem, mutluluğumu ikiye katlardı. İtiraf etmeliyim, bugün bile, mutlu bir haber aldığımda bir anlığına babamı aramak geliyor içimden. 

Her ne kadar yanımda olamamasına üzülsem de, onu her hatırladığımda yüzümde tebessüm oluşturan anılara sahip olduğum için ne kadar şükretsem az… Hatıralarımdan birini sizlerle de paylaşmak istiyorum: 

Hastalığı döneminde, bir yaz günü evde istirahat ediyordu. İçerinin sıcağı beni bile çok zorlamıştı o gün. Kim bilir, hastalığın ağırlığıyla birleşince babam için ne kadar zordu. Güneş batıp hava kararmaya başladığında, balkona çıkıp biraz orada oturmayı teklif ettim. Ağır ağır çıktık balkona. Dışarısı biraz serinlemişti, Ankara manzarası ise çok güzel görünüyordu. Oturduk yan yana, manzaraya bakıyoruz. Bir anda dışarıdan hafif hafif gelen kebap kokularını hissettim. Oturduğumuz semt dolayısıyla alışık olduğumuz bir durumdu bu, fakat kemoterapi sırasında insan, duyduğu kokulara karşı çok hassaslaşıyor. Endişelendim ve kendi kendime düşünmeye başladım: “Kokuyu aldı mı acaba?”, “Rahatsız oldu mu?”, “Hiç çıkmasa mıydık?” derken, “Oğlum,” dedi. 

“Oğlum, bu sene kafa dağıtmak için bir yerlere gidemedik. Dönemin sonuna doğru yorulduğunu fark ettim, ama fırsat olmadı. İstersen arkadaşlarını da al, birkaç günlüğüne bir yerlere gidin.” Şaşırıp kaldığımı hatırlıyorum. “İnşallah babam,” dedim. “Konuşalım bakalım…” 

Bir insan sevgisini birçok farklı şekilde ifade edebilir. Babamın ifade ediş biçimi, benim en sevdiğimdi. 

Biz küçükken Türk dünyasına yaptığı seyahatleri, sabah akşam demeden gerçekleştirdiği telefon görüşmelerini çok iyi hatırlıyorum. O zamanlar üzülür, bazen söylenirdim. Oysa bu kutlu mücadelenin içinde ailesini hiçbir zaman ihmal etmemişti. Doğrusu, amaçladıklarının ne kadar büyük ve zor işler olduğunu o zamanlar kavrayamamıştım. Şimdi ise, babam ve dava arkadaşlarının mücadelesiyle kurulmuş ve yakında 20 yaşına girecek olan Kardeş Kalemler dergisinde yazmanın gururunu yaşıyorum. Oluşturduğu topluluğun ne kadar büyüdüğünü, ne kadar güzel insanları barındırdığını görmek ve onların da benim hissettiklerimi anladığını bilmek, onun bu mücadelesinin değerini bana tekrar tekrar hatırlatıyor.

Bu yazı Kardeş Kalemler dergisinin 224. sayısında yer almaktadır. Derginin bu sayısında yer alan tüm yazılara aşağıdaki bağlantı üzerinden ulaşabilirsiniz.
Kardeş Kalemler 224. Sayı