HaftanınÇok Okunanları
MERYEM HAKİM 1
Süleyman Abdulla 2
ERKUT DİNÇ 3
HİDAYET ORUÇOV 4
Kardeş Kalemler 5
MEHMET ALİ KALKAN 6
HUDAYBERDİ HALLI 7
Bağdat Aslan yuvası, kartal kalesi; şahlanıp çıkar, düşüp havalanır. Düşmüşü ölüm düşüşü bambaşkadır. Bağdat hikâye serisinde, ilginç tarafı İngiliz ordularının yenilgisini zafere, Bağdat'ın fethine dönüştüren, Bağdat’ı sadece birkaç ay yöneten İngiliz General Stanley Maude’dir. Hikâyenin başı, Bağdat'ın güneyine ulaşan İngiliz orduları Kut şehrine çekilmesi, Osmanlı kuvvetleri orayı kuşatma altına aldı, komutanı General Thousand'ı yaklaşık otuz bin askerle yakalamayı başardı ve Bağdat'a doğru yola devam etti. Sonunu getiren İngiliz hükümeti yeni bir komutan, General Stanley Maude' u atamayı karar vermesidir. Ertesi gün çorap söküğü gibi geldi. Zorlu olan, bu defa basit gelebildi. 03.11.1917’de Osmanlı kuvvetlerinin Bağdat'tan çekilmesi, Maud önderliğindeki İngiliz ordularının Bağdat'a girmesiyle zafere ulaştı. Burada yaptığı açıklamada İngilizlerin işgalci değil kurtarıcı olarak geldiğini ifade eder. Bu açıklamanın ilginç yanı rahat rahat söylemesidir… Sana ne efendim, sana düşmez… İşte olayın özeti, gerisi tefrikadır. Ta İngiltere’den dünyaya açılıp Hindistan’ı alacaksın, ta Hindistan’dan çıkıp Bağdat’ı alacaksın, ta Maud’un hayat hikâyesi:
Maud 1864 yılında Cebelitarık eyaletinde doğmuş, İngiliz kökenlidir. Babası orduda bir generaldir ve o Sandhurst Askeri Kolejinde eğitim aldı. Mısır, Kanada ve Fransa’da askerlik hizmeti yaptı, birkaç madalya aldı. Birinci Dünya Savaşı öncesinde ve savaş sırasında başarılı bir subay olarak tanındı ve Haziran 1915'te savaşta ağır yaralandı. Tedavi için Londra'ya gönderildi ve daha sonra 13. Dicle Kolordusu‘nün 11 Temmuz 1916'da komutanı oldu ve 48 gün sonra Irak’taki Mezopotamya harekâtında askeri kuvvetlerin başkomutanı oldu.
Osmanlı ordusuyla savaştıktan sonra 11 Mart 1917 sabahı Bağdat'a girinceye kadar kazandı ve daha sonra Irak'ın geri kalanının kontrolüne aldı ve Osmanlı birlikleri Diyala, Ramadi, Samarra ve Tikrit bölgelerine geri çekildi ve bu da Osmanlı İmparatorluğu'nun Irak'taki hâkimiyetinin sona erdirilmesine yol açtı.
Osmanlı devleti yıkıldıktan sonra dünya boş kaldı, yaralı can gibi teker teker yıkıldı, sömürgecilerin kucağına düştü. Sömürücülük adalete üstün geldi. Nitekim General Maude ile Irak'taki İngiliz Yüksek Komiseri arasında bir anlaşmazlık çıktı. Perse Cox, General Maude'un doğası gereği, ister askerî ister siyasî olsun, her şeyi kendisi ele alır, yönetir ve buda onu ölüme götürmüştür. Nasıl? Korgeneral Frederick MAUDE, 11 Mart 1917'de Osmanlı kuvvetlerinin çekilmesinden sonra İngiliz kuvvetlerinin başında Bağdat'a girdi. Bağdat'ın ilanı olarak bilinen Bağdat'a hitaben yaptığı konuşma 19 Mart'a kadar okunmadı.
Daha sonra Bağdat ve Musul vilayetinin kontrolünü tamamlamak için Samarra'ya doğru yürüyüşe devam ettiler.
Aynı yılın Kasım ayında, Bir Yahudi okulunda bir tören düzenlendi: Shakespeare'in Hamlet'inin Arapça sunulduğu ve mevcut kahve fincanları içtiği İsrail Allianz'ı. Törene katılan Amerikalı gazeteci Eleanor Egan, General Maud'un süt sipariş ettiğini söyledi. Kaynatılmayan süt getirdi, kahvesine ekledi ve içti.
Ertesi gün hasta düştü. İngiliz doktoru kolerayı düşmanının sütten ona bulaştırdığını ve en tehlikeli türlerinden biri olduğu ifade etti. Zehirlendiği söylentileri dolaşıyordu, çünkü aynı törende kahvesinde aynı sütü koyan Yüzbaşı Wilson yaralanmadı. General Stanley Maude 18 Kasım 1917'de öldü.
Onun hakkında yazılanların bir kısmında 19 ay önce Alman Mareşal Von der Goltz ile aynı evde öldüğünü belirtiliyor.
General Maud, Bab el-Muzam yakınlarındaki İngiliz askeri mezarlığına gömüldü:
Askeri üniforması ile temsil edilen bronz bir heykeli 1923'te El-Karkh'taki İngiliz Yüksek Komisyonu binasının önüne dikildi:
Heykel, isyancı kalabalık tarafından düşürülüp 14 Temmuz 1958'de yıkılana kadar dik kaldı
Hamlet’ in Arapça uyarlaması ilk defa Bağdat’ta oynaması bir olaydır. Shakespeare’in ünlü oyunu Hamlet, Arapça olarak oynamasıyla yeni fetih olmuş bütün orta çağın başkenti Bağdat Harun Reşidin şehrinde oynamıştır.
Kumandan oyunu seyrederek o gece çok eğlendi. Tıka basa sütlü çay içti. Ertesi gün karın ağrısına uyanıp tuvalette koştu, ciğeri sanki sökülüyordu. Doktorunu çağırdı. Kolera teşhisi koyuldu. Nasıl, şaşırmıştı.
“ Enfeksiyon kapmışınız efendim “.
“ Bu mikrop bana geldi? ”.
“ Çaya kattığınız sütten” dedi doktoru” Hem de çok miktarda”.
“Koleranın ilacı bende kumandanım” dedi bir hatun ertesi gün. Göl saldırısından ucuz kurtulmuştu.
“Arap tıbbı efendim”.
“ Delireceğim yahu”.
General, 18 Kasım 1917'de öldü ve Stanley Maude'un naaşı Bağdat'ın Kuzey Kapısı yakınlarındaki İngiliz mezarlığına gömüldü ve Londra'daki Brompton Mezarlığı'nda bir anıt bulundu.
Bağdat'ta ölümünden sonra, İngiliz yerel yetkilileri onun heykelini yapmak için zengin tüccarlardan bağış topladılar. Heykeli 1923'te Bağdat'ın ileri gelenlerinin katıldığı büyük bir törenle açıldı. Heykel Bağdat'ın El Karh tarafındaki Kremler alanında, İngiliz Yüksek Komiserliği'nin evi ve daha sonra Bağdat'taki İngiliz Büyükelçiliği olarak kullanılan karargâhının karşısında bulunur. Heykel, 14 Temmuz 1958 sabahına kadar durmaktaydı.
O tarihi gün gelince beklemeyen bir olay patlayıverdi. Bir gurup insan heykele saldırdı, yıkıp havaya toprağını savurdular. İyi mi, kötü mü ettiler? İllerde tarih yazacaktır, ama yazmadı, buda olayın ilginç yanıdır.
Kaba kuvvetle Bağdat’tın sahibini değiştireceksin sonra sütlü çayını içeceksin ve sonun ölüm olacak beyim.