HaftanınÇok Okunanları
MERYEM HAKİM 1
Süleyman Abdulla 2
Kardeş Kalemler 3
HİDAYET ORUÇOV 4
İdris Özler 5
SEYFETTİN ALTAYLI 6
ERKUT DİNÇ 7
Kanadının birini göğe,
Diğerini salarak yere,
Köklere dek iner esen yel bile.
Herşey girer gücüne,
Hapsolma sen evine,
Bak hele şu ilkbahar,
Trilyon, milyon ve milyar
Ömür çıkmak ister işbu yer yüzüne
Aşkla, şevkle, büzüle
Yaz kokar, toprak ve hava,
Yerdeki yaz belirir ta gökte ama
Şimşek çaksa.
Kıştan kalan hayatlar
Otursa, güne çıksa
Koştururlar
Dışarıya balalar.
Gözlerinin içinde
Coşturuyor şu bahar.
Koştursalar ne denli
O denli ten rahatlar.
Oynarlar akşama dek
Zamanı unutarak.
Bahar diye yazar şimşek,
yazar tek tek bulutlara.
Yer altından atar nabzı baharın,
Gürül, gürül,
Sesi kaplar şu teni,
Kaybettiğim insanların bedeni
Gül olarak,
Ot olarak döner mi?
Hafifçe de sinemi
Okşar ılık nefesi.
Beklentimin nedir böyle nedeni?
Bilir, işte,
Bilir işte,
eminim.
Yumuşacık
narin ota
gücü yetmez taşlı toprak zeminin!
Otlar işte vefat eden
babam, anam,
abla, bacım
gibi beni karşılar.
Öyle ince,
öyle yufka arası,
görüşmeye
oldu bize aracı.
Kıl kadar ot,
koca göğü ağlatır,
Yağmur yağar
bak bu toprak kıvancı.
Ki bu, bahar.
İSYAN RUHUN GÜCÜDÜR
Ey, geceye uzanan, sen, sükünet,
Kuş uçmaz, itler ürmez... rehavet.
Belirsizlik, savaşırım seninle,
Yağdırasım gelip sana hep afet.
Uyanınız gözünüzü ovarak,
Pinekleyip yatmayın ya, solarak.
Issızlıklar, somurtmayın, eğlenin
Neşe saçın, çakın şimşek olarak.
Devirlerden eser yok ne yapayım,
Bulamazsam bile bir iz arayım.
Kurumunu koyup tekrar bir kaba,
Yukarıya aşağıdan akayım.
Buzul ve Taş Çağ’ı gelir kazasım
Bulsam derim Firavun’un ustasın.
Ey Gök senin, yüksekliğin nicedir
Belki benim kirpiğimce kısasın.
Dünyaları gelir alt üst edesim,
Kaç yeni zat vardır gelir bilesim.
Denizlere belirsizlik adını
Savurarak gelir benim çizesim.
Dirilin ey canlı giden şehitler,
Gel benimle gaip âlem ne ister.
Kıpırdayın yer altında ey kökler,
Nefes alın mezardaki nefisler.
Bilemem ki bu emelim ne denli
diriltmeli şu toprağı özenli.
gelmeyen şu devre tozlar savurup
giresim var at koşturup düzenli.
ATAYURT
Zamanın
değişerek yıl hesabı,
Gün dahi
bakıp durmaz
her gün seni.
Atayurt,
köy, ağılım,
gerek bana
mal, can,
oğlak,
kuzuların esenliği.
Değişir
tün sırası,
gün sırası,
Ay dahi
bakıp durmaz
her tün seni.
Atayurt,
tek bir taşın
gedilmesin
gerek dağ gerek düzün esenliği.
TÜM VARLIĞIM SANA GİTMİŞ
Tüm varlığım sana gider,
Düşüncem ve hayalim,
Seninle bir olduğunu duyarım.
Yavruları uçup giden,
Boş kalan bir yuvayım.
Tüm varlığım sana gitmiş,
Özlemden yaş damladı,
Varım, yoğum taşlandı,
Durdu benim hayatım,
Senin ömrün bende başlandı.
Tüm varlığım sana gider,
Beraberce derse sabah erken,
Ordan tekrar evine,
Hem bulurum akla zarar bir emel,
Sevinerek göğüslerim ben yine,
Yel gelmesin sarsılmasın bu temel.
Tüm varlığım sana gitmiş,
Üzüntü var içimde!
Ak yüzünden öperim de,
Saçlarına dokunmadan el sürerim
okşar geçer biçimde.
Tüm varlığım sana gitmiş,
Sanki mavi gök misali bulutuyla beraber,
Gece gündüz seninleyim her an ben.
Bende kalmamıştır hiçbir şey,
Belki kalmış, olabilir
ümidim ve tek özlem...
BEN BÜSBÜTÜN ÂLEMİM
Sen, hey eşim, hor tutma,
Evin ile korkutma.
Ben büsbütün âlemim,
Öte yanım Alyaska,
Bu yanımsa Vorkuta.
Ama senin
Bir yanın
dam kaygısı,
Diğer yanın
mal kaygısı.
Yeter bana üstümdeki giyimim,
Bu yalanın
ben neyini alayım.
Gözüm kırpsam
masmavi gök görünür,
Gözüm kırpsam
Okyanuslar dökülür.
Bütün âlem
Kirpiğimden dilenir,
Geçer dünya,
Bin asırda bir gelir.
Belki, gelmez, ,
Kalburlanır, seçilir.
Üzerinde
Göklerin
Padişahı alt üst eder,
Altında Yer,
Cüce cüce ülkeler,
Bukalemun siyasetçiler,
kukla kukla başkanlar,
yarısı asker,
yarısı polisler,
Kriminal otoriteler,
hükümlüler,
tüm bunları koruyup kollar,
yükümlüler:
Hakim, Beyler.
ADALETSE, yaban güfte.
Ben;
Musa Celil’im,
Cezaevinde yazmışım
“Maobit” adlı defter...
Ben;
Kasım Tınıstanov’um,
düşmanlarım kin besler,
Ölümümden sonra bile,
talan eder,
Aşağılık çehreler.
ADALETSE yaban güfte.
Atmak için herkes avare,
kapkaranlık şu hapse
koymak için avare.
O, minare.
Tepesinde masmavi gök, göl müdür?
İnsanlığı açlık değil,
Açgözlülük öldürür.
Ben; köhne devir toprağının uşağıyım,
Ben; kadimî derviş ozanların kuşağıyım,
Ümitlerin hür tanıyım,
Susuz teşne devirlerin,
Bir yudum su damlasıyım,
Ucu gökte, yerde kökü
köklü, soylu
ulustanım.
ŞAİRE HİÇ GÜLMEYİN
Biraz farklı gördüğünüz kişilerden,
Biraz farklı bildiğiniz işinizden.
Çok titiz çok dikkatli,
Şaire hiç gülmeyin içinizden,
Zayıf ve sert mizaçlı,
külahı da toz içinde
devrini önceleyen
bu şaire
hiç gülmeyin!
Masanız cevizdendir
Piponuz bambu ağacı nefistendir…
Gözleriniz dünya dolu
bezleriniz evde dolu.
Akçenin altı türünü
Altı bankta doğurtanlar
euroyu, dolara
kovdurtanlar,
ta baştan haktan sapanlar,
Anasına bakmayanlar
Eşini de anasınca hak sayanlar.
Dubai’ye gide gele “hat yapanlar”,
Ama asla,
Hüdâ’ya tapmayanlar.
Allahsızlar…
Haç çıkartıp, sığınanlar
dere, tepe, düz, taşa içleri ısınanlar
Vatan için yıkılmayıp
Etek öpüp yıkılanlar.
/…/
/…/
değersizdir tek kuruşça
çok toplantı-çöp toplantı
seminerler, oturumlar,
yürütmeler hem kurullar.
Sizlerin
Dalaşınız
beylik, baylık ve iktidar.
Şairinse
Kendine özgü gökyüzü var,
havası var
yüreğinde Manası var
Şairin kuş, melek ve balaca sıfatı var
Şaire hiç gülmeyin,
gülmek için ölmek mi kâr!..
Belki de bir manası var!
İKİ BAHT, BİR AŞK
Senin bahtın gözlerinde gülerdi,
Saçlarınla birlikte uçar gezerdi.
İkimizin yoktu hiçbir şeyimiz,
Dairemizin tek köşesi yeterdi.
Eski bir ev, köşktü sanki… öyleydi,
Eni, boyu iki üç metre bölmeydi,
Ayrılmazdık, bahtiyardık o zaman,
Mal ve mülkü gözlerimiz görmezdi.
Gömleğimiz şu çamaşır ipine,
Serilmişken can mı girmiş içine.
Son paraya alır yerdik dondurma
Yarınları düşünmezdik hiç bile.
Üzerine düşsem yüzüm döndürüp,
Nazlanırdın, daha beter sevdirip.
Ateşinle buharlansam, utanıp
Yakar idin buzlarına dondurup.
Ömrümüzün dört yanını direyen
Bahtımızdı aşkımızla bilenen.
Bize kova, testi bir de hayrandı
çaydanlık ve yıkandığın şu leğen.
...Şu an sözün farklı, ateşli, ağılı,
Gözlerinde yoktur eski parıltı.
İki katlı evimiz var, her şey var,
Ama ararız tek odalı o bahtı.
KİBİRLİNİN AŞKI
İstediğin her bir şeye ulaş sen,
Orda kapı git sen gitmek istersen.
Seni görüp geldi aklıma gençliğim,
Ben de sence havalıydım kibirden.
İlanıaşkta bulunarak sır ile,
Sevinç içre mektup yazan yır ile
Kalakaldı beni seven nice kız,
Gözyaşıyla boğuştuğu hır ile.
Kader bugün isteğince kinlensin,
Kibre yenik düşen yiğit dinlensin.
Kimi kızlar etti aracı anamı:
“Oğlunuza deyin benle evlensin.”
Kibirliydim, hiçbirini sevmedim…
Ömrün gayrı son faslıdır, geç eğrim.
Kibrederken kibirliye rastladım,
Geç de olsa bugün dese, dinlerdim.
Tekebbürün dengi olmaz, ömrünce,
Der: “Eşsiz bir yâr bulurum, gönlümce.”
Azrailce zehir saçıp gözüne,
Şeytan bir gün rastlar onun gönlünce.
Yaldız gömlek kalksa otursa hışırdar,
Yüzsüzlüğü bin bir renkle cıvıldar.
Tüm kimlikler Tanrı’ya dek ulaşır
Gün yüzüne çıkar her şey ışıldar.