BEN BU YERDE KALACAĞIM!


 01 Mayıs 2021


Nebi Devli (Nebiulla Hasan oğlu Devletşin) 1 Haziran 1910 yılında Kazan vilayeti Spas ilçesi (günümüzde Tataristan’ın Elki ilçesi) Meüleşe (İske Kamka) köyünde Hasan Minlibayev adında bir çiftçi ailesinde dünyaya gelmiştir. Nebiulla daha çok küçük yşlarında hayatın acılarını tatmaya başlar, dört yaşındayken babası vefat eder.  Annesi, aynı şu Meüleşe köyünde doğmuş büyümüş ve o yıllarda Stavropol (Kuzey Kafkasya) taraflarında ırgatlık eden Hayrulla Devletşin adlı biriyle evlenip, üç çocuğuyla Kafkasya taraflarına gider. Birazdan  övey babasıyla annesi, köydeki evi satıp geri gelmek amacıyla köye giderler. Orada Nebiullanın annesi de vefat eder, övey baba ise yetim çocukları almaya gelmez. Böylelikle çocuklar gurbette kimsesiz kalır.

1921 yılında on bir yaşında olan Nebiulla Çariçın (bugünkü Volgograd) şehrine gelir, orada kimsesiz çocuklar yurduna yerleştirilir. Orada yedi yıllık okulu tamamlar, sonra  ‘Krasnıy Oktyabr’ fabrikası bünyesinde açılmış olan ve Fabrika işçiliğine öğreten okulda eğitimine devam eder. Sonra  Donbass taraflarına gider, Orada demir fabrikasında demirçilik yapmayı öğrenir ve orada çalışmaya başlar. 1928 yılında Nebiulla sovyet partisi okulunda eğitim alması için Astrahan şehrine gönderilir. Sonra geri Donbass’a döner, eskiden çalıştığı fabrikanın demir atıkları bölümünde işçiliğe başlar. Aynı yıllarda o Donbass şehrinde maden işçisi olan Tatarlar için çıkarılan ‘Proleter’ gazetesinde yazılar yayınlamaya başlar: haberler, şiirler, denemeler yazar. Sonra o kendisi de aynı gazetenin yazı işlerinde görev alır ve askere çağırılıncaya kadar orada çalışır. 1931-1933 yılları arasında Vinnitsa şehrinde askeri okulda okuyup onu tatamamladıktan sonra, Nebiullaya starşina (başçavuş)  rütbesi verilir ve Kızıl Ordunun Uzak Doğudaki sınır yanı bölümünde askerlik yapar. 

1935 yılında Nebiulla Kazan’a gelir, Tataristan Cumhuriyetinde Tatar gençleri için yayınlanan ‘Genç Stalinci’ (günümüzde ‘Tataristan Gençleri’) gazetesinde edebiyat ve sanat bölümü müdürü olarak çalışmaya başlar ve İkinci Dünya savaşı başlanana kadar orada çalışır. Bu yıllar Nebi Devli’nin ciddi ve emin adımlarla edebiyat alanına girmesi, kendini araması ve şair olarak yetişmesi yılları olarak nitelendirilebilir. 1937-1941 yıllarında onun dört şiir kitabı yayınlanır. Bunlar ‘Baht’, ‘Al Çiçek’, ‘Düşünceler’, ‘Kırk Şiir’ kitapları. Şair lirik şiirlerinde o zamanın eserlerine özgü romantiklik ile, genç sovyet insanının vatan ve hayat sevgisini, ruhunun yüksekliğini ve yaratıcılığın sevincini anlatmaya çalışır. 

İkinci Dünya Savaşının daha ilk günlerinde – 1941 yılının 26 Haziranında Nebi Devli cepheye gider. Fakat cephede uzun zaman savaşamaz, aynı yılın ağustos ayında Orşa şehri yakınlarında olan ağır savaşların birinde kuşatmada kalır ve faşistlerin eline düşer.

1942 yılın başında başka esirlerle birlikte Almanya’ya gönderilir. Önce birkaç ay onlar Buhenvald’ta kalırlar, sonra faşistlerin Baden-Baden, Magdeburg şehirleri yanındaki esir kamplarında bu konsantrasyon kampların bütün azablarını çekerler. 

Hayatının  bu kısmını Nebi Devli ‘Yaşam ile ölüm arasında’ adlı eserinde tüm ayrıntılarıyla anlatmıştır. Bu eserine giriş olarak yazılmış kısmında şu sözleri yazar: ‘Çenç arkadaşım! Eğer sen sabah uykundan uyandığında, pencerenin kenarında saksılarda rengarenk çiçekleri görsen, eğer o sabah evinin önündeki ağaçlarda kuşların cıvıltısını duysan, bil ki, bu sabahın sevincinde savaşta şehit düşen askerlerin, faşist kamplarında esirlikte yaşamını yetiren vatandaşlarının alevlenen hayatları vardır’.

1945 yılının Nisan ayında Sovyet ordusu  Magdeburg’a iyice yaklaştıktan sonra, Nebi Devli birkaç arkadaşıyla faşist kampından kaçmayı başarabilir ve cephe hattını geçip kendi askerlerimize kavuşur. Savaşın son aylarında Sovyet Ordusunda askerliğini sürdürür.

1945 yılının aralık ayında Nebi Devli Kazan’a döner. Son yıllarda onun hakkında yazılıp basılmış makalelere göre (Marsel Galiyev, Şamil Mannapov, Gülfiye Devletşina (Nebi Devli’nin kızı) vb.), savaştan sonraki yıllarda savaş yıllarında esirlikte bulunan vatandaşlara pek iyi gözle bakılmıyordu. Nebi Devli de bu yıllarda yazarlık işine devam edemez, bu yüzden 1956 yılına kadar işçi, bekçi, ressamlık atölyelerinde süsleyici-ressam gibi çeşitli işlerde çalışır. Sadece Stalin’in ölümünden sonra, 1956 yılından itibaren yazar olarak ve sadece yazı işleriyle uğraşmaya başlar. 1958 yılında, az önce sözü edilen ‘Yaşam ile ölüm arasında’ eseri yayımlanır. 

Savaştan sonraki yıllarda da zorluklarla karşılaşmış, ama güçlü ruhuyla hayata tutunmayı becerebilmiş yazar şu mısralarında kendisinin her zaman mücadele veren savaşçı, yüksek rütbeleri bulunmayan, fakat kendi işini pek iyi bilen er olabildiğini söylüyor. 

Yer yüzünün yollarında

Adım adım gittim geldim,

Hem hayatta, hem savaşta,

Savaşçı idim, er idim.

Nebi Devli’nin savaştan sonraki devire ait edebi yaratıcılığı, her şeyden önce, anlatım türlerinin çeşitliliği ve o zamana uygun vatandaş pozisyonunun açık belli olması özelliklerini taşımaktadır. Dünyanın kaderi, yer yüzünün bugünkü hali, onun geleceği için endişelenme, dünyada barış uğruna mücadele etme, şu yolda şehit düşenlerin şanını yayma, emekçi sınıfının büyüklüğünü ve aklını yükseklere çıkarma, hayatta rastlanan her türlü eksikliklere, kusurlara, adilsiz davranışlara karşı kabullenmeme, devletler arasında savaşları başlatan güçleri ve başka halkları sömürerek yaşamak isteyen zalimleri faş etme - bunlar hepsi onun o devirde yazdığı eserlerinin asıl konularıdır. Bu konuların içeriklerini onun çok sayıdaki lirik şiirleri, yazıları, hiciv şiirleri, uzun ve kısa şiirleri, ‘Berlin’de siper’(1956), ‘Köyün Defteri’ (1954-1967) gibi büyük nazım ve nesir şeklindeki eserleri yansıtmaktadır. Yazarın nesir şeklindeki eserlerinden ‘Yaşam ile ölüm arasında’ (1958) adlı uzun hikayesi ve ‘Yıkılmış bastiyon’ (1965) adlı romanı okuyucuların çok büyük ilgisini ve sevgisini kazanmış olan eserleridir. Nebi Devli’nin pek çok şiirinin bestelenmiş olduğunu da söylemek gerekir. Kendi hayatının vakalarına ve savaş yıllarında kendisinin yaşadıklarına dayanarak yazılmış olan bu belgesel eserler, hem  insanların, hayatın çok zor imtihanlarından geçerken, güçlü ruhlu kalabildiklerinin delili olması bakımından, hem faşizmin insaniyete aykırı düşen davranışlarını, yırtıcılığını somut belgelerle faş etmesi bakımından da çok büyük ehemmiyete sahiptirler. 

          Nebi Devli bunlardan başka daha kukla tiyatrosu için sahne oyunları, toplum hayatının çeşitli meselelerine ışık tutan gazete makaleleri, küçük nesir eserleri – hikaye, fıkra, hatıra yazıları – yazarı olarak da tanınmıştır. Edebiyat alanındaki hizmetleri için 1980 yılında yazar Nebi Devli Şeref Nişanı ile ödüllendirilir, Tataristan Yüksek Konsey Başkanlığından övgü mektupları alır. 

1939 yılından beri Sovyetler ülkesinin Yazarlar birliği üyesi olan Nebi Devli 1989 yılının 18 mayısında vefat etti. İnanılmaz zorlukları yenmiş, yaşam sevgisini hiç bir zaman yetirmemiş yazar Nebi Devli namuslu emeği ve çok yönlü yaratıcılığıyla vatana ve halkına hizmet etti, fakat bunun karşılığını alamadan hayata gözlerini kapadı. Son yıllarda bu isim ve onun eserleri daha büyük ilgi görmeye başladı. Yazar ve şair Nebi Devli’nin şu mısraları, aziz Vatana olan sevgisiyle yoğrulmuştur:

          Ben bu yerde kalacağım!

          Mutluluk bulamaz beni

          Gidersem eğer bırakıp,

          Doğup büyüdüğüm yeri.

Ben bu yerde kalacağım!

Bırakıp gitsem seni, yurdum,

Dilimden sözüm kaybolur,

Cansız taş gibi olurum.

Ay’a da uçsam, gurbettir,

Belirsizlik olur önüm,

Bin gününe denk gelir,

Yurtta geçen bir tek günüm.

Ben bu yerde kalacağım!

 

Hazırlayan Asiya Rahimova

 

Bu yazı Kardeş Kalemler dergisinin 173. sayısında yer almaktadır. Derginin bu sayısında yer alan tüm yazılara aşağıdaki bağlantı üzerinden ulaşabilirsiniz.
Kardeş Kalemler 173. Sayı