HaftanınÇok Okunanları
COŞKUN HALiLOĞLU 1
KEMAL BOZOK 2
HİDAYET ORUÇOV 3
Emrah Yılmaz 4
Kardeş Kalemler 5
BAYAN AKMATOV 6
MARUFJON YOLDAŞEV 7
Tabanlık gibi bir yerdi, bu Mezopotamya ve Maveraünnehir değil, bu Jaksı Sarısu ile Jaman Sarısu arasındaki bir yer, dünyadaki birçok olayının tanık olduğu, ünlü yerlerle uyum içinde olan, antik dünyanın hissedebileceği bereketli bir mekandır.
Dünya yaratıldığında, yaşam kaynağı da onunla birlikte yaratılmıştır. Tarihçilerin bunun hakkında neler düşündüğünü bilmem. Fakat bence, bu kutsal yerin sahibi Arka’nın rüzgarı, bu toprağı ilk önce Kazak’ın ayağı basmıştı. Bu yüzden, bozkırı da Kazak, rüzgarı da Kazak, çimeni de Kazak, kuşları da Kazak, hatta kırlangıçları bile Kazak’tır. Başka dili bilmediğimden dolayı, kuşların da Kazakça konuştuğunu düşünmüştüm.
Bu yerde doğduğumdan gurur duyuyorum, çünkü ben Kazak’ım. Bu küçücük Sarıarka’nın göbeğindeki yer, kutsal bir yerdir. Aktav, Kızıltav, Ortav taşları ne kadar katlı olsa bile, tarihi de öyledir.
Akrav’ın sığındığı, Kenesarı’nın kahramanlığı ile bilinen Han oyuğu, Boltay bölgesinin ılık oyuğu, Barlıbay Hacı’nın camisi, Kosuvak’ın Kökşokısı, bunlar hepsi karışarak, İpek Yolu’nun eski parçasına dikkatli bakmaktadır.
Totan nehri, Köktalı Aktav askeri güclendirmeyi çevreleyerek akar. Bu Jabay’ın akasyası (Caragana). Kenesarı’nın peşine düşen Ruslardan saklanmak için, Kenesarı askerleri akasyadan (Caragana) koruma yapmışlardır, fakat onlar, askeri tekniklerinin kullanımı bilmiyorlardı. Ruslar, mermilere saklamak ve test etmek için, Jabay halkını bir diziye sıralayıp koyunları gibi öldürdüler. Rusları aklamak hiç mümkün değil, bu suçlarından dolayı, Kazak’ın en son heybetli, vatansever hanı Kenesarı, Rusların kanın döküp, başların keserek Arka vadisine sonsuza dek gelmeyecek olarak Aktav askeri güçlendirmesini yok ederek intikamı aldı.
Jabay akasyası (Caragana) tarafında oturan Jabay halkının erleri Kenesarı askerlerinin arasında bulunup bu savaşta şehit olmuşlardır. Ancak, Jabay halkı ile akasyası (Caragana) düşmanlardan kurtarıldı. Bu kahraman bozkır, Sarjaylav, Sarısuv’ın sarp kıyıları ile kenarlı bir vadidir. Aktav’dan gelen rüzgar, şafak vaktinde bu kahramanlığını ‘küy’ gibi seslendirip Sarısuv’ın kaygısız akan suyunun üstünde sakinleşir.
Annem beni erken kaldırıp, inekleri dışarı çıkartırırdı, amaçım Sarısuv’ın sarp kıyılarından geçirmektir. Arka güneşi ufuktan avucunun içinde yükseldiği zaman, Sarısuv’ın kıyısına yaklaşırken grup-grup kırlangıçlar seni karşılarlar. Gecenin tatlı rüyasından uyanan kuşlar, sarp kıyılarındaki mağara yuvalarından uçup, açık gökyüzünde oynarlar, güneşin ışınları ile yansıyan beyaz göbekli kuşlar özel yumuşak sesle gökyüzünü her taraftan melodi ile doldururdu. Bu kırlangıçların sabah eğlencesiydi. Bunu gören, hisseden, seslerinden hoşlanan insanlar kendilerini mutluluk içinde hissederler. Bu sihirli fenomen, ona hayranlıkla bakıp, dünyanın güzelliğini anlamış gibi olacaksın. Beyaz göbekli, çatallı kuyruklu güzel yuvarlak gözleri baktığı yere ışık dökmüş gibilerdi. Kırlangıçların uçuş rotasını gözlemlesen harika ve sihirli bir eğlence dünyasına girmiş gibi olacaksın. Aşağı çekerek yere inerse çimeni ovarak uçup aniden görünümden kaybolar gökyüzüne doğru yükselir.
İnsan hayalini genişletmiş gibi onu gökyüzüne fırlatmış gibi hissedersin. Seni gökyüzü dünyasına çağırmış gibi, iki kanatını titreterek, burnunu gökke yükselterek çatallı kuyruğunu sallayarak ‘gidelim’, ‘çabala’ demiş gibi gıcırdayarak memnun olurlar. Sen de ileriye doğru koşarak, hazırlanıp, ellerini uzatıp uçmuş gibi olacaksın, fakat uçamazsın. Böylece, ‘ben insanım’ diyerek kendi kendini teselli edersin.
Onlar bazen aşağıya doğru, bazen ise yukarıya doğru yükselirler.
Hayal kırıklığına uğrayarak, karamsarlık içinde yere baktığında onlar tepene dokunarak uçup geçerler. O anda, kulağın kırlangıcın harika ‘Kazaklara has’ bir kelimesini duyar. Onun gizem sesi kalbine dokunur, duygularına ilham verir. ‘Sen de Kazak’sın, ben de Kazak’ım’ diye tependen hızlı geçer. Aniden sıkıştırılmış gibi kalbini titreyerek şeklinde bırakır. Ben kırlangıçlarla arkadaşlık yapıp, alışmıştım onlara. Sabah gördüğümde onlara doğru koşarım, onlar da beni tanıp, bana doğru sesli uçarlar. Ben onların her birini tanırım. Onlar da beni severler, bu gürültülü grup ile birlikte sarp kıyılara kadar koşarım. Kırlangıçlar benim etrafımda uçarak, gıcırdayarak, çatallı kuyruklarını çapraz çekerek, kanatlarını sallayarak yukarıya doğru yükselirler.
Kırlangıçlar, sınırsız uzaydaki yıldızlar gibi parlayarak, gökyüzünde güneş ışınlarına dalarak eğlenirler. Bu alışkanlık, benim hayatımın bir parçası gibi olup, geceleyin merakla sabahı beklerim. Kırlangıçlarımı özleyerek ararım.
Bu görünümler benim dünyam ile aynıdır. Sonbahar da geldi, ben okula gidecek oldum. Gidecek gün çok erken kalkıp, her zamanki gibi Sarısuv kıyısına geldim. Onlara ‘Ben gelinceye kadar sağ salim olun, kırlangıçlar, benim gençliğimin sadık arkadaşlarım!’- diyerek var sesimle bağırdım.
Gönlüm boşalıp, hayatın bu heyecanlı bir anın bırakmak istemeden kıyıdan eve döndüm. Bir-iki yıl sonra memleketime dönüp, sabah vaktini merakla bekledim. Kırlangıçlarımı çok özledim. Şafak vaktinde mutlu bir halde Sarısuv’a, sarp kıyısına doğru koşarak vardım!
Nefes nefese kalarak kıyıya gelsem, sarp kıyılarında da, yuvalarda da yoklar, gökyüzünde uçan kuşa göre sinek bile yoktu. Büyük traktörler sarp kıyıların kalıntıların kırıyordu. Kamazlara sarı kumu yükleyerek şehre doğru taşımaktadırlar. Kırlangıçların konutu sarp kıyılarındaki mağara yuvaları kırılmıştı, etrafında derin bir sessizlik. Kırlangıç melodisi duyulmuyordu.
Hayal kırıklığına uğrayıp, kalbim kırılmıştı, kendime içten ‘Neredesiniz, benim kırlangıçlarım?!’ diye soru sordum.
Neredesin kırlangıcım, kime şimarlayıp melodiyi söylüyorsun?! Senin tipini de unuttum, kalkıp uçan kanadını, kulağa gelen sesini özledim, kırlangıcım! Kazak olduğunu unuttun mu, nereye gittin kutsal kuş!
Sarp kıyıları da, sarı kumlar da, mağaralar da, kırlangıçlar da yok oldu!
İnsanın son durumunda, ağzına su veren, yakınlık gösteren, özen gösteren kutsal kırlangıçlara biz merhamet gösterdik mi?
Sen yok olma, Kazak’ım!
Kırlangıçlar, ülkeyi, halkı barındıran arkadaşlık yapan kutsal kuşlardır. Onları biz barındırabildik mi? Ne yaptık? Onlar bizden neden vazgeçtiler, hangi arkadaşı buldular, kimi barındırdılar?
Eh, zavallı kırlangıçlarım!