Büyük İşler Destanı


 01 Aralık 2023



1. Deli Mustafa'nın Mektubu / Çanakkale

Fasulyeye tapanı ve post bıyıklısı iri gözlü

Çenesi balıkçı kayığı gibi olan

Ve anasının eteğinde yoğrulan

Ama çirkini ama kirlisi, ama sesi güzeli

Ama vatanı için savaşanı, öleni…

Geyik tırnaklısı burada oğlanların

Ceylan gözlüsü

Hepsi anasının kuzusu, hepsinin var bir

Karısı, nişanlısı, sözlüsü…

Çanakkale sırtlanlar mezarlığı

Çanakkale kanlı bir küllük etine

Sessiz ve sedasızca

Ve cenazeler kalkmaktaydı, hakkın rahmetine…

Ağlama anacığım -vatandır ipektir böcektir-

Gerçi şimdi kargası var bahçesinde

Ama merak etme sen, çok gitmez

Düşecektir…

Ah! Anacığım neden söyledim ki sana

Koptuğunu bacağımın

Şimdi gelmeye kalkarsın Niğde’den ta ki bu yana

Görmeyesin boş olduğunu kucağımın

Dert etme anacığım taş basarım bağrıma

Yeter ki toz konmasın güzel vatanıma

Ve karımın,

Hani içimden demek de gelmiyor ya

Öksüz kaldığını görmek çocuklarımın!

Ve uyanmak öpülesi yüzlerinde, anamın ve analarımın

Daima bayrak gibi görmek sizi

Seni karıcığım ve öksüz ciğerlerim

44. Taburdan ve deli Mustafa’dan

İyi günler dilerim!...
 

2. İznikli Ali’nin Yiğitliği / Maraş

Günlerden pazar,

Mor lepiska saçları sırtını dövüyor rüzgarın

Saat 6'ya 10 var!

 

Maraşlılar tüyden hafif bir tepeye çıktılar

Dizildiler aşağı yukarı, baştan başa

İznikli Ali çekti kılıcını bulutlara doğru,

Çekmez olsun,

Yekpare bir su gibi akmağa başladılar savaşa…

 

Maraşlılar, ciğerini söküp toprağa vurabilirdi…

Olabilirdi, bir destana devr-i muzaffer

Ve sanki, düşmana deli bir kurşun gibi yağardılar

Tüfek icat olmadan evvel... 

 

Maraşlılar, ciğerini söküp toprağa vurabilirdi…

Diyardan diyara,

Güvercin üstünde varırdılar

Ve öylesine güçlüydüler ki

Hani karıncayı sıksalar kan çıkarıldılar...

 

Çiseliyordu yağmur

ve ılık bir yürek karanlığında kağnılar yürüyordu…

 

Kağnılar kağnılar gözü yaşlılar

Kağnısı öküz başlılar

Kağnısı yaşlı

Kağnısı öküz

kağnısı baş...

 

Ve ne verebildi ki bizlere ağır bir atom çekirdeğinden başka savaş...

 

Çiseliyordu yağmur

Bulutlar üstünde adımlar yürürdü, 

Kışsa

Sıcak bir kar izi bırakırdı

Baharsa çamur...

 

vurrrr!

Haaaa!

vurrr!..
 

Maraşlılar, ciğerini söküp toprağa vuruyordu

Bu baharın toprağa bereketiydi bu sefer

Ve toprak bir kere bile yutamamıştı onları

Tüfek icat olmadan evvel!...

 

Maraşlılar direniyor!

Mavzer yatağında attan uzun

Yeleleri yüreğine çarpıyor

At yelelerinden uzun...

 

At yukarıııı

At aşağııı

Dur!

Git!

Dur!

 

vurrrr!

Haaaa!

vurrr!..

 

Çiseliyordu yağmur,

Ve ılık bir yürek karanlığında kağnılar yürüyordu,

 

Kağnılar kağnılar gözü yaşlılar

Kağnısı öküz başlılar

Kağnısı yaşlı

Kağnısı öküz

kağnısı baş…

 

Ne yakacak bir türkü kaldı, ne de taş üstünde taş

Savaş,

Öylesine isyansı, öylesine garip, öylesine yaman

Ve yaman yiğitler yazdırıyordu

Maraş'ın alnınına kahraman...

 

Çiseliyordu yağmur,

Ay'ın altında mukaddes kağnılar yürüyordu

Kağnılar zafere gülüyordu…

 

Kağnılar kağnılar gözü yaşlılar

Kağnısı öküz başlılar

Kağnısı yaşlı

Kağnısı öküz

kağnısı baş...

Maraşlılar, ciğerini söküp toprağa vurabilirdi…

Olabilirdi, bir destana devr-i muzaffer

Ve sanki, düşmana deli bir kurşun gibi yağardılar

Tüfek icat olmadan evvel... 

 

Günlerden pazar,

Mor lepiska saçları srtını dövüyor rüzgarın

Saat 6'ya 10 var!

 

Günlerden pazartesi

Sol yanımda mor lapiska saçları dadaloğlunun

Ve ben bir sağa bir sola kılıç savuruyorum

Bilmeden bunun bir şiir olduğunun…

İşgal edilen kalbim

İşgal kadar hazinmiş meğer!…

Oysaki alışıktı dişi kuşatmalara!...

 

3. Büyük İşler İçin Ne Yapmalı?


Ölüler bayraklaşmalı!

Koşmalı,

            Zincirli meydanları aşmalı 

Taşmalı; 

mülhem bir kuğu gibi

                         Havz-ı derinden…

 

Ve batarken

Akşam üzeri güneş

Ve güneş doğarken

Ferfecir bahr üzerinden

        Silkinip silkinip hatırlamalı;

                         Zemheri karanlıklara

      Elzemi bir ruh fanusu gibi vuran

                                   Vaveylaları... 

Kardeşlerim!

Kardeşlerim, Ölüler bayraklaşmalı!


Zira bu ölüler,

Bu ölüler ki siperdeydiler. 

Henüz bulunmamışken Ümit Burnu'nun kıyıları

Henüz, kuzu boylarındaki Kolomb ve Mösyö Peder

Suda giden bir şimendifer üstünde aşmamışken feveran dalgaları


Yani Amerika keşfedilmemiş

Ve tezek kokusundan sevişememişken

Orta çağ Avrupasının bil-münis dalkavukları

Ordaydı o…

Bir derin

Bir büyük melaldaydı o…

 

Ve denildi ki haddizatında;

Doğruyu püskürten yanardağlara karşı

Yıkılmaz bir akarsu ağzı gibi durdu 

 

Ve

Köhnemiş beyâban üstünde

Diyar-ı babil misali kurdu

Ârif-i irfan denilen yurdu…

- Emsali dilimde Hz. İbrahim pasajı -

 

Kardeşlerim!

Kardeşlerim, ölüler bayraklaşmalı!

Mamafih;
 

Bizim ölülerimizdir yalnız;

Bayraklaşan dünya ölülerinin

Ulubatlı Hasan'ı…

 

4. Az Zamanda Büyük Hünerimiz: Cumhuriyetimiz

Az zamanda büyük işler başarmanın vaktinde

Ve ulu evlerinde cephe gerilerimizin

Ne ellerimiz, ne ayaklarımız

Ne de ellere ayaklara hükmeden

                               Hür tabiatlarımız var idi.

Evlerimizin önünde, dertlerimize yabancı rütbeliler

Soluğumuzda açlığın hükümranlığı

Dağ başlarında

                     "Rızkına uluyor" gibiler var idi…

Toprak, aşını seçti mi bir günde alır

        Çiçekli entariler kızıla boyanır

        Ölüme meydan okuyan yiğitlerin ödleri

                                              Deli dumrul gibi

                                                          Sıçrarr idi!

Velhasıl,

  Gördesli'ye göğsünde 12 kurşun

          Şirin'e Ferhad

                  Sülün'e pusat

                               Yâr idi.

 

Cephe gerisinde,

   Korkut Ata’ya ekmek

      Nasreddin’e kâr

           Yunus’a dert

                     Rüzgâr idi.     
                  
 

Toprağın ezeli hükümdarları

        Mâbuduna sarılı

                    bîzâr idi.                      

 

Ve

Sıçrayıp uyanmasak 

Daha nice asırlar;

 Bu şarkı dilimizde uzarrrrr!

                    giderdi;

 

Yâr gibi

   Rüzgâr gibi

         âhüzâr gibi...

 

Bu yazı Kardeş Kalemler dergisinin 204. sayısında yer almaktadır. Derginin bu sayısında yer alan tüm yazılara aşağıdaki bağlantı üzerinden ulaşabilirsiniz.
Kardeş Kalemler 204. Sayı