Çiçekler Getiriniz Bana!


 01 Nisan 2021



“İç savaşı zaferle sonuçlandırıp çalışma alanına dönen yoldaşlara ithaf edilir.”

Güzel renkler, hoş kokular… Doğanın, onları inci gibi dizerek oluşturan şiirselliğini önümde görmek ve hissetmek istiyorum: getiriniz bana çiçekler!

Baharın serin yağmurlarından sonra gökyüzüne çıkan gökkuşağındaki nazik renklerin hepsi de o çiçeklerin yeni açılan güzel yaprakçıklarında, nefis varlıklarında gölgelensinler. Doğada mevcut olan hoş kokuların hepsi de, o çiçeklerden yayılsınlar da bütün hoş kokuların şiirselliğini yansıtsınlar.

Sözlerden, renklerden, müzik namelerinden şiirselliği yansıtan nefis sanat, hoş kokulardan da şiirselliği yansıtmaz mı ki? Getiriniz bana hoş kokulu çiçekler!

Çiçekler getiriniz bana! Onların tomurcukları bana tebessüm etsinler de içlerindeki pembe, mavi, kırmızı, sarı, gök mavisi, mor renklerin hepsini birden içine alan renkleri gösteriversinler. Onların latif bir şekilde olgunlaşanları kendilerinin acayip güzel yüzleriyle de bana sevinçle tebessüm etsinler de hoş kokulardan ibaret kahkahalarıyla beni etkilesinler. Yeni açılmaya başlayan o tomurcuklar, bana gençliğimin altın hayallerle ebedî sarhoş geçen geçmişlerini hatırlatsınlar! Açılan o gülen çiçekler bana tomurcuklarını açamadan solan gençliğimin yankısı olsunlar!

Bana çiçekler getiriniz! Ben onları kendi kalemlerimin, yazılıp bitmeyen ve bitmeyecek defterlerimin kenarına dizerim. Ben onları bütün çevreme serperim, renkleriyle şairane düzensiz bir gökkuşağı, kokularıyla hayalî, şiirî bir hoş koku denizi oluşturacak şekilde serperim. Gözler, burunlar isteksiz bir şekilde onlara yönelirler.

Getiriniz, getiriniz bana çiçekler! Onların muazzam kokuları beni sarhoş etsinler. Beni içki içip de hayatında istediği gibi sarhoş olamayan aşk, sevgi günlerinde ayyaş olamayan (çok sarhoş olamayan) beni, sarhoş etsinler, mest etsinler. Onların mutlu gülen renkleri benim ebediyen kararsız, ebediyen arayan ama bir şeyleri ebediyen bulamayan gözlerimi kendilerinde sabitlesinler. Ebediyen kaygılanan, ebediyen ufukların karşı tarafına arzulayıp da arzularına erişemeyen yüreğimin dertli kararsızlığına şiirsel bir sakinlik versinler, bu dertlerimi hoş kokularla şiir gibi sarmalasınlar.

İnci çiçekleri getiriniz bana! Onlar genç kızın başarısız ilk aşktan damlayan gözyaşları gibi temiz olsunlar. Onlar süt damlaları gibi sürekli damlasınlar. Beyazlıklarıyla gözleri alsınlar. Gençliğimin pembe seher vaktinde daha gençlik hayatını yarı gerçek yarı hayal şeklinde kirpikleri yumulan gözlerimin içindeki eter tasvirler olarak geçirdiğim zamanda ben 

onları rüyalarımda görüyordum. Onlar o zaman şimdiki gibi sadece bembeyaz değillerdi. Onların beyazlığı üzerinde inciler üstündeki gibi cıvık mavimsi gölge ve o gölge içinde pembe dalgalar koşuşturuyordu.

Getiriniz bana inci çiçekler! Ben o mutlu günlerimin şiirî rüyalarını aklıma getiririm. Bana inci çiçekler getiriniz! Onların azaplı sarhoş edici serin kokuları benim etrafımı kaplasın. Belki o azaplı nefis kokuda ben, mutluluğun mümkün olup da mutsuz geçen gençliğimin naziresini bulurum.

Yasemin çiçekleri, muhabbet çiçekleri getiriniz bana! Ne zamandır bunların kokuları beni geniş, yumuşak, keskin, beyazımsı pembe dalgalar olup sarıyorlar da bütün varlığıma nüfus ediyorlar. Kim bilir nerelere ufukların karşı taraflarına mavimsi, pembe hafif bulutların yukarısına çağırıp imrendirip duruyorlardı. İlk aşk bana muhabbet çiçeklerinin hoş kokusuna bürünüp gelmişti. Serpiniz benim çevreme muhabbet çiçeklerinin hoş kokusunu! İlk aşkın lezzetli derdi, şiir gibi bir üzüntü ve hayalî mutluluktan ibaret. İlk hüzün bana yasemin çiçeklerinin hoş kokulu dalgaları üzerinde gelmişti. Getirin bana yasemin çiçekleri, getirin bana muhabbet çiçekleri! Onların aklını kaybetmiş âşık serenatları gibi yumuşak ve hayalî bir şekilde yayılan kokuları bende dayanılamayacak bir istek, mutluluk; aşk isteği yaratsınlar. Siz biliyor musunuz, müzik nameleri ile çiçeklerin hoş kokuları arasında acayip bir uyum vardır.

Bana güller getiriniz! Şairane büyük Kafkas Dağları’nın eteklerinde yetişen çiçeklerden olsun! Onların beyaz, sarımtırak, kırmızı, siyah, mavi ve alev rengindekilerini ben kızıl çiçeklerimle karıştırıp dizerim. Ben onların hayatın ilk mutluluğundan gülümseyen küçük çocuk yüzüne benzer sevinç dolu simalarını saatler boyunca durmadan izlerim. Getiriniz bana güller! Onların nefis kokularında, burunları okşayan, seven, sarmalayan kokularında acayip bir sakinlik; ruhu dinlendiren rahatlatan bir sükûnet var. Tufanlar, zelzeleler, gök gürültüleri, yıldırımlar ile geçirilen gençlikten sonra ben her şeyden çok, güllerin kokusundaki huzura muhtacım.

Getiriniz bana güller! Ben onların hoş kokulu dalgalarında düşüncelere dalıp sallanırım.

Haarlem Kırları’nı kaplayıp yetişen muazzam görünüşlü laleler, soylar karışımından ortaya çıkan yüzlerce farklı lalelerin güzelliklerini bana anlatırlar. Getiriniz bana güller! Ben onları gözümün önünde yayılan geniş kırlara serperim. Bu kırlarda ben onları okşar, sever ve büyütürüm. Benim gül kırım, Haarlem’in asırlar boyunca gelen güzellik şöhretini gölgede bırakır.  Benim gül kırlarımdan dağılan hoş koku bütün yorgunluklara şairane bir huzur verir.

— Hey, duysanız ya! Getiriniz, getiriniz bana çiçekler!

                                                                                                                                  Yıl 1921.

Bu yazı Kardeş Kalemler dergisinin 172. sayısında yer almaktadır. Derginin bu sayısında yer alan tüm yazılara aşağıdaki bağlantı üzerinden ulaşabilirsiniz.
Kardeş Kalemler 172. Sayı