HaftanınÇok Okunanları
ZEHRA ALLAHVERDİYEVA 1
HİDAYET ORUÇOV 2
ELMİRA ACIKANOAVA 3
KEMAL BOZOK 4
Kader Pekdemir 5
ANAR 6
Gülzura Cumakunova 7
Manas gibi büyük bir destanı ortaya çıkaran Kırgız halkının, çok sayıda yetenekli edebiyatçıyı ortaya çıkardığı da bir gerçektir. Geçen yüzyılın 60. yıllarında edebiyat meydanına çıkan Cengiz Aytmatov, Omor Sultanov, Ramis Rıskulov, Baydılda Sarnogoyev, Aşım Cakıpbekov, Kubatbek Cusubaliyev ve Keneş Cusupov gibi birçok şair ve yazar, atalardan emanet aldıkları edebiyatımızı öncekilerden de yüksek basamaklara taşıyarak, dünya arenasına çıkarmışlardır.
Öylesi yetenekli kalemlerin arasında adı bir adım öne çıkanlardan ve dünya şairleriyle aynı seviyede olanlardan biri de Omor Sultanov olmuştur. Şairin insan olarak da, edebiyatçı olarak da kaderi, geçen yüzyılın 1930’lu yıllarından başlayarak zamanın türlü inişli-çıkışlı devirlerine denk gelerek şekillenmiştir. Eğer onun hayat hikâyesine göz atacak olursak, şair, 6 Kasım 1935 tarihinde Isık Göl eyaletinin Ceti Ögüz ilçesine bağlı Tosor köyünde dünyaya gelmiştir. Ancak o, hatıralarında “… Narın şehrinde dünyaya gelmişim. Hatta resmî doğum belgem Latince olarak kaleme alınmıştı.” diye bahseder. Buna göre o, Uluu Too vadisinde yer alan Narın şehrinde doğmuş olup, bir süre ailesi ile Narın’da yaşamıştır. Şairin ailesi sonraki yıllarda yeniden kendi köyüne taşınmış, çocukluk dönemi Isık Göl’ün kıyısında yer alan en güzel köylerin birinde geçmiş ve hayata oradan atılmıştır.
“Yaşasam da nice yaban
Senin gibisini bulamadım, hiçbir yerde.
Kalan ömrü avucuna bırakıp,
Veda vakti geleceğim yine de.
Elveda, Isık Göl, buluşamasak da,
Hoşça kalın dalgalar, kalın sağlıcakla.
Ardı ardına yokuşlar ve inişler
Verilmiş olmalı bizim bahtımıza.” diyen şair, bize ömür yolunda ipuçları sunmaktadır. Yani Omor Sultanov şairlik yoluna öylesine düşmemiştir. Kırgızistan’ın güzel köşelerinin birinde doğmuş, çocukluk devrinin duyguları, tabiatın o kendine has güzelliklerine belenmiş ve bilinçaltında kendine yer edinmiştir. Çocukluğun o özel duyguları zamanla gelişip, boy atarak, onu başkalarıyla paylaşmaya yöneltmiş ve şiirin dizelerine yansıyarak, şair sonunda kendini edebiyat meydanında bulmuştur.
“Bahar” adlı şiirinde;
“Bu yıl bahar geldi her zamanki gibi
Ağaçlar yeşil yüzük gibi filizlenerek.
Birazcık ayrıl kaldığı sevgili gibi
Kuşlar baharı karşıladı sevinerek.”
ya da “Göl Valsi” adlı şiirinde;
“Rüzgâr estiğinde seyran kurarak,
Dalgalar kıvrak kıvrak oynaşır.
Kuğu gibi kanatlanan bulutlar
Göl üstünde sezdirmeden dolaşır.
Isık Göl, yaşama sevinci gibi şen,
Aşk şarkıları gibi hisli…” gibi dizeler onun hayatında ve gönlünde doğal olarak hep vardı. Buna benzer dizeler içten gelen mecburiyetle ortaya çıkmışlardır. Çünkü gönülde var olan buna benzer duygular bir şekilde mutlaka ortaya çıkması gerekiyordu. İşte o duygular birer şiire dönüşerek, kanatlanmış ve halka ulaşmıştır.
Bunun yanı sıra o yılların şartı, babasının 2. Dünya Savaşına gitmesi, babaya karşı duyulan hasret, hayatın türlü sıkıntıları ve acı gerçekler, zorluklar, canı acıtan hayat şartları genç şairin düşüncesini bin defa yoğurup, türlü hisleri ortaya çıkararak şiir yazmaktan uzak durmaya imkân bırakmamış ve sonunda eline kalemi almasına yol açmıştır.
“… Babam dönmeyince cepheden
Babamın yerine
Zafer gününe sarıldım.
Öyle de olsa
Babamın yüzünü bir kere göremediğimden
Ömür boyu kaderime darıldım.”
“Zafer Günü” adlı şiirinden Şair, ilk kitabı “Too Kündörü” (Dağ Günleri) adındaki şiir kitabıyla Kırgız şiirine büyük bir şairin geldiğini daha 1961 yılında okurlarına göstermiştir. O şiir kitabı, devrindeki edebiyatçı ve eleştir-menler tarafından da olumlu karşılanmıştır. Kitabın adından da anlaşılacağı üzere, şiirlerinde doğup büyüdüğü yerleri, memleketinin dağlarını, dereleri-tepelerini, memleketinde geçirdiği günler olmak üzere hayatından kesitleri resmetmiştir. 1965 yılı çıkardığı “Cıldıztuu Tündör” (Yıldızlı Geceler) adındaki ikinci şiir kitabında da şair, şairliğin yüksek seviyesi ile şiirin edebî derinliğini göstermeyi başarmış, okurlarını gerçek bir şair olduğuna inandırabilmiştir.
“Aşuu Tör ile Çolok Tör*
Artıyor sizlere hasretim.
Rengârenk gülleri koparıp Yakama takmak isterim.
Zirvelerden gelen yansıma
Katılır, ben şarkı söylerim.”
“… Kovalamaca oyunu oynardık,
Taylar ile yarışırcasına.”
“Doymak bilmez gençlik çağımı
Mevsimler elimden alıyor.”
*Kırgız Ala Dağlarından zirve isimleri.” dizelerinde bizim günlük hayatımızda karşılaştığımız olaylar veriliyor olsa da, şair o sade hayattan ilham alarak ortaya işte bu güzel dizeleri çıkarmıştır.
Onun şiirlerindeki insanın kendine saklaması gereken sırlar, saflık, millî duygu ve düşünceler, gayret, ata yurda karşı beslediği duygular okurların gönlünde büyük bir yer edindi. Böyle bir şairlik gücü, Omor Sultanov’un şiirin potasında pişmesiyle, devam etmiş ve zamanla yarışırcasına duygu ve düşünceleri çeşitlenmiş, felsefî bakış açısı gelişip, insanoğlunun çok geniş alandaki meselelerini ele almaya başlamıştır. Bizim hayatın içinde olup da, normal şartlarda farkına varmadığımız durumlarını görüp, farkına vararak, onlarla ilgili ortaya çıkardığı şiirler, şairin geniş halk kitleleri tarafından tanınmasını sağlamıştır.
Ancak bunca güzelliğe rağmen, Omor Sultanov gibi yetenekli bir şair için kalem oynatmak oldukça zordu. Çünkü bir edebiyatçının, o yıllarda hüküm sürmekte olan komünizm sisteminin çizdiği çerçeveden dışarı çıkmadan özgür bir şekilde kalem oynatmasına imkân olmaması, her şeyden zor bir durumdur. Ancak, şair büyük bir ustalıkla her türlü tekniği kullanarak, şiirleri vasıtasıyla kalbinin derinlik-lerindeki türlü düşünceleri ortaya çıkarmış, onları edebiyatın sırlı diliyle okurlarına ulaştırabilmiştir. Bu sırada Sovyet idaresindeki baskının hükmü geçerli olsa bile, Omor Sultanov’un edebiyatçılığı duraklamadan devam etmiş, yeteneği tökezlememiş; bazıları gibi o dönemin idaresine yaltakçılık yapmamış, Komünist Parti ile Lenin’in etrafında gezinmemiş, gerçek bir edebiyatçının yapması gerektiği şekilde kendi çığırında şairliğin büyük yolunu iyice genişletmiş, kaleminin adımlarını sağlamlaştırmıştır.
Bunların neticesinde, şair, edebiyat dünyasına kendi yüzü, kendi stili ve kendine has konularla girerek, Kırgız edebiyatını yeni bir basamağa yükseltti. Onun şiirleri kendine has seviyesi, estetik doğası bakımından dünyanın profesyonel şiirinden örnekler arasına girebilmiştir. Şair, edebiyata yenilikçi şair olarak girmiştir. O, şiirlerinde sadece konusu yönüyle yenilik yoktur, yeni konulara uygun formalar da ortaya çıkarmıştır. Şair, sadece geleneksel tarzdaki dört mısralı şiirler yazmakla kalmamış, yorulmak bilmeden yaptığı arayışların neticesine serbest vezinli şiir alanında güçlü örnekler ortaya koymuştur. Ele aldığı her bir konuya uygun olarak, zamanında devam etmekte olan olayları derinden sezebilmiş; dünyada meydana gelmekte olan olayları süzgeçten geçirmiş ve sonunda şiirleriyle ses katmıştır. Duran bir saat olarak, Durun! Hız, Baştan çıkarmaktır hız…” “Hız” adlı şiirinden Özellikle, şairin 1968 yılında çıkan “Otuzunçu Stantsiya” (Otuzuncu İstasyon) adındaki şiir kitabı o yıllardaki Kırgız şiirinde o zamana kadar rastlanmamış buluş ve yenilik olarak kabul edilmiş, edebiyatçılar, eleştirmenler ve şairler arasında büyük bir heyecan yaratmış, hakkında birçok fikir dille getirilmiş ve şiirleriyle ilgili inceleme yapılmıştır. Örnek olarak o kitaptaki bir iki şiirine göz atalım: “Paris uyuyor Puslu bir geceyi örtünerek. Paris uyuyor Gecenin sakinliğini, sessizliğini özleyerek. Geceleyin barlar Sarhoşların düşü gibidir. Yumruk değdiğinde Sarhoşların dişi kırılır. Geceleyin barlar… geceleyin barlar… Şişeler gibi çıplaktır Sarhoş kadınlar. Kaybetmişler onurlarını Para koyulan cüzdan gibi. Satıyorlar onurlarını En ucuz fiyata, en ucuz fiyata.” “Gece Barları” adlı şiirinden Ya da: “İki Monolog” adındaki şiirinde şu dizeler vardır:
“Durun! Durun! Durun!
“Şair olmak ne kadar zor!
Kolaydır, cumhurbaşkanı olmak.
Bir dakikalığına duran bir saat olarak durun!
New York, Berlinler, Hiroşima, Nagazaki, Romalar!
Durun, bekleyin! Hepiniz de.
Durun Bir dakikalığına
Şair otların inlemesini de duyar,
Duymaz onu cumhurbaşkanı.
Şair olmak ne kadar zor!
Hafiftir, cumhurbaşkanı olmak.
Şairin yükü bir devrin yüküdür,
Dört yıl görev yapar cumhurbaşkanı.
Roketlerin devrinde
Şairlere, hızlı olmak En büyük ve zor meseledir.”
Buna ek olarak, yukarıdaki kitapta yer alan “Sinemaya gittim, Marlina” adındaki şiirinde:
“Marlina, Marlinam benim!
Geleceğim dedin, gelmedin… …
Su içip Su sebilinden
Bir bardak,
Sinemaya gittim, Marlina”
O, yenilikçi şair olarak devrindeki kalemdaşlarını da etkilemiştir. Onun yolundan giden, şiirlerini ondan etkilenerek kaleme alan genç şairler ortaya çıkmış ve zamanla ondan talim-terbiye alan, onun etkisi altında kalarak yaşayan, şairliğin inceliklerini öğrenen şairlerin mektebi kuruldu. Onlara örnek verecek olursak: Kocogeldi Kuliyev, Baktıgül Çoturova, Cediger Saaleyev, Atantay Akbar gibi güçlü şairler Omor Sultanov’un mektebinde yetişmişlerdir.
Omor Sultanov kendini yıldan yıla geliştirerek, kalemini keskinleştirerek çalıştı. Bunun sonucunda birçok güçlü edebî eserin sahibi oldu:
“Aeropanorama”1970, “Köz İrmem” (An)1975, “Araldar Arasında” (Adalar Arasında)-1976, “Düynö” (Dünya)1976, “Çarçoonun Cüzünçü Irı” (Yorgunluğun Yüzüncü Şiiri)-1982, “Adamdın Turmuşu” (İnsanın Hayatı)1986, “Aşuu Tör”(Geçit Zirvesi)-2003 ve 2011 yılında çıkarılan Eserlerinin Derlemesi gibi.
Bu arada belirtilmesi gereken bir husus da şudur: Omor Sultanov’un “Çarçoonun Cüzünçü Irı” (Yor-gunluğun Yüzüncü Şiiri) adındaki kitabında yer alan şiir ve manzumeler, edebiyat alanında açılan yeni yolun devamı rolünü üstlendi. Bu kitaptaki şiirler, insan hayatının, lirik kahramanın yolunun bitmezliği hakkında felsefî düşünceleri, onun lirik ve filozofluk yönünü de bir kere daha ortaya koymuştur. Yine, şairin “Arzuu Irları” (Arzu Şiirleri) aşk şiirlerinin birer berrak örneği olarak ortaya çıkmış, Kırgızların birçok ünlü bestekârlarının imzasıyla, dinlemesi hoş bestelerin notaya dökülmesine imkân vermiştir. Şair, son yıllara kadar da birçok yeni şiir kitabı çıkarmış olup, şiirleri bu zamana kadar Rusça, İngilizce, Almanca, İspanyolca, Slovakça, Fransızca, Moğolca, Polonyaca, Ukraynaca, Macarca, Özbekçe, Kazakça, Türkmence, Azerice, Tatarca ve Türkçe gibi birçok dile çevrilmiştir.
Omor Sultanov, sürekli olarak arayışta olan, on parmağında on marifet edebiyat adamlarından biridir. O, kalemini sinema senaryosu alanında da kullanmıştır. Onun yazdığı birçok senaryoya film çekilmiştir. Bunun yanında sosyal faaliyetlerde birçok önemli işe imza atmıştır. 1986 yılında Cengiz Aytmatov’la birlikte Isık Göl’ü Koruma Vakfını kurmuş ve yöneticiliğini yapmıştır. Kırgızistan Yabancı Ülkelerle Dostluk ve İşbirliği Derneğinin başkanlığının yanı sıra, Kırgızistan-Tacikistan Dostluk Derneğinin başkanlığı ile Moskova’daki Uluslar arası Yazarlar Birliğinin eş başkanlığını, Kırgızistan Yazarlar Birliğinin başkanlığını yapmıştır. Günümüzde ise Kırgızistan Uluslararası Şiir Akademisinin başkanlığını yapmakta olup, ayrıca 2014 yılında ise Türk Dünyası Yazarlar Birliğinin eş başkanlığına seçilmiştir.
Omor Sultanov’u, insanî vasıfları yönüyle birkaç cümleyle anlatacak olursak alçak gönüllü, her zaman iyi niyetli; sanata, insandaki yetenek ve güzelliklere, hakikate değer veren bir insan olduğunu söylememiz gerekir. Birçok ülkenin edebiyatçı ve sıradan insanlarıyla dostluklar kurmayı başarmış biridir. O, insanları milletine, dinine, yaşına, cinsine bakarak bölmek yerine güzel davranış sergileyen her insanla tanışmayı, konuşmayı seven, insanî vasıfları yüksek bir entelektüeldir. Hangi şartta ve kimlerle olursa olsun, o, bir mesele karşısında tarafsız düşüncelerini dile getirmekten çekinmeyen dünya çapındaki şair, üstat ve gerçek bir büyük insandır.
Büyük Halk şairi Omor Sultanov, artık 80 yaşına girmiş bulunmaktadır. Ama bunca yaşına rağmen edebiyat ya da sosyal alanda olsun, “Benden bu kadar, yoruldum artık” demeksizin canını dişine takarcasına çalışmalarına devam etmektedir. Halkına ve insanoğluna henüz söyleme fırsatı bulamadığı şeyler, yazacak olduğu şiirler vardır. Onun yürümekte olduğu edebiyat yolunun bundan sonra da devam etmesi, Kırgız halkının en büyük dileklerinden biridir.