HaftanınÇok Okunanları
FATİH SULTAN YILMAZ 1
Yakup Ömeroğlu 2
MEHMET İRGE 3
VILAYET GULIYEV 4
Mıhaylo Sidorjevskıy 5
YUSUF AZMUN 6
TAHİR MELİK 7
"Еркіндігі жоқ елдің ертеңі де жоқ/ Bağımsızlığı olmayan halkın geleceği de yoktur "[1]
Edebî sanatlar içinde “roman” tanımı genellikle “… yaşanmış veya yaşanmışlık hissi uyandıran, kurgusal ve yaşanmış deneyimlerin bir olay örgüsü içinde verildiği” tür olarak yapılır. Her ne kadar kurmaca bir dünya içinde olaylar anlatılsa da insanların başından geçen veya geçmesi olağan olayların gerçeğe uygun olarak anlatılmasıdır roman. Georg Lukacs Roman Kuramı kitabında “… roman biçim, aşkın bir yurtsuzluğun ifadesidir” dedikten sonra ya da “roman, Tanrıların terk ettiği bir dünyanın epiğidir” diyor.[2] Belki de bu yüzden Rene Girard “üçgen arzu” romanı adını verdiği türü tanımladığı kitabına “Romantik yalan, romansal hakikat” adını verir.[3]
Roman, hemen hemen her konuyu işleyebilir, yeter ki belli bir biçimi korusun ve kompozisyonu sağlam olsun. Bu itibarla “konularına” veya yazarının mensubu olduğu “edebî akıma” göre romanlar değişik “türler” adı altında toplanabilir:
Konusunu “tarihten” alan romanlar en sık rastlanan türlerden biridir. Gerek Türk edebiyatı gerekse Kazak edebiyatı bu türün örnekleriyle doludur. İnsanların gizemli dünyasından aldığı olayları aktaran, şaşırtıcı, sürükleyici tarzda yazılmış “macera” romanlar da okuyucunun ilgisini çekerler. Daha ziyade “ideolojilerin” ifade vasıtası olan “toplumsal romanlar” halkın veya genelde insanların sosyal sorunları ve sıkıntılarını ele alır. İdeolojik olmasının sebebi de her toplumda karşılanabilecek pahalılık, işsizlik, sınıf çatışmaları veya değişik sebeplerle yapılan göçler bu tür romanın ilgi alanına girer. Olaylarda yer alan kişilerin “psikolojik” veya “duygusal” yönlerinin ağır bastığı romanlar “psikolojik roman” adlandırılır.
Ortaya çıkışı çok gerilere gitse de son yılların gözde türü “bilim kurgu” romanlardır. Bunlar ütopik veya distopik tarzda geleceğe ışık tutan eserlerdir. Gerçeküstü olay ve kişilerin anlatıldığı romanlara “fantastik roman” veya daha güncel bir ifade ile “büyülü gerçekçilik” adı verilir. Belli bir “tezi” savunan ve bu amaçla yazılan—siyasi de olabilir—“tezli roman” ve yabancı ülkelerde geçen olayları anlatan ve insanların merakını uyandıran “egzotik roman” türü dışında bizi ilgilendiren ise “polisiye roman” türüdür.
Ortaya çıkışı ve gelişimi oldukça gerilere giden bu tarz romanlar geniş bir okuyucu kitlesi bulur. Bunun sebebi ise okuyucuda merak uyandırmasıdır. Basit bir tanım gerekirse polisiye romanın konusu “polis” adını verdiğimiz kolluk kuvvetin görev alanına girer. Bunlar genelde cinayet, katil, ceset, gizlilik, şüphe kavramları etrafında toplanır. Beş N Bir K soru silsilesi en ziyade bu roman türleri incelenirken işe yarar. Sorular ne, nerede, ne zaman, nasıl, niçin ve kim olarak varsa cinayetin, yoksa her hangi bir “suçun” çözümünde kullanılır. Genelde çözüme kavuşturulamayan “suç” veya bulunamayan “suçlu” olmaz.
Türkiye’de televizyonun yeni evlere girmeye başladığı 70’li ve 80’li yıllarda en çok izlenilen dizilerin başında “Komiser Kolumbo” gelirdi. Başrolünü Peter Falk’un oynadığı dizide kahraman, “komiser” olarak Los Angeles Polis Merkezinde cinayet masasında çalışırdı. 1971’den 2003’e kadar çekimi yapılan dizi Türkiye’de de büyük ilgi görmüştü.
Buruşuk bej bir yağmurluk giyen, mütevazı tavırları, elinden düşürmediği purosu ve eski arabasıyla Komiser Kolumbo, kurnaz ve zeki bir detektif olarak sorgulamalarında sık sık odadan çıkar ve kritik bir soru sormak için “sadece bir şey daha” sloganıyla geri dönerdi. Bu kritik soruyla da cinayet çözüme kavuşurdu.
Avrupa’da polisiye roman denildiğinde “Miss Marple”ın yaratıcısı Agatha Christie ilk akla gelen yazardır. Arthur Conan Doyle da yarattığı “Sherlock Holmes” karakteri ile herkesin hafızasında yerini almıştır. Umberto Eco, Dan Brown gibi isimlerle bu listeyi uzatmak mümkündür. Fransa’da Maurice Leblanc’ın yazdığı polisiye romanlarda yarattığı Arsen Lüpen’i de zikretmekte fayda vardır; zira Türkiye’de Server Bedi imzasıyla Peyami Safa’nın yazdığı Cingiz Recai serisinin başkarakterinin ilham kaynağıdır. Arsen Lüpen için, hırsızların piri denilebilir ve kendisini “kibar hırsız” olarak tanıtır. Bu seri içindeki romanlarda cinayet yoktur; çünkü Lüpen “kandan nefret eder ve iyi nişancı olsa da silah kullanmaz.” Her zaman istediğini elde eder.
Cingöz Recai, Peyami Safa'nın "Server Bedi" adı altında yazdığı ve Arsen Lüpen'den esinlenmiş olduğu hırsız karakteridir. Hikâyelerdeki bir diğer karakter de, Cingöz Recai'yi yakalamaya çalışan polis müfettişi Mehmet Rıza, romana sonradan dâhil olan Sherlock Holmes ve yardımcısı Dr. Watson'dur.
Türkiye’de Ahmed Midhat Efendi'nin Cinayet-i Esrar'ı edebiyatımızın ilk polisiye romanı olarak kabul edilir. Romanın kurgusundaki ustalık ve güçlü karakterler ön plana çıkar. 1884’te yazılan bu kitabın 2020’de yapılan tanıtım kısmında şöyle der: “Bir genç kızın cesedinin bulunmasıyla başlayan roman, intihar süsü verilerek öldürülmüş ikinci bir kişinin bulunmasıyla sürükleyici şekilde devam ederken, polis şefi Osman Sabri ile Muharrir Efendi’nin işbirliği ve dikkatli takipleri sonucu bambaşka bir hale bürünür. Dönemin adalet sistemini, yargılama usullerini rüşvet ve kayırmacılığı gözler önüne sererek eleştiren roman, yazarın usta işi üslubunu da yansıtarak şaşırtıcı bir sonla biter.”
Burası çok önemlidir; çünkü romanda sadece bir cinayet hadisesi sorgulanmaz, aynı zamanda dönemin adalet sistemi, yargılama usulleri ve görevli memurlar arasındaki rüşvet ile birlikte kayırmacılık gözler önüne serilir.
Azerbaycan edebiyatının polisiye roman yazarı Azima Ağalarova akla gelse de yazarın eserleri daha ziyade casusluk ve aşk üzerine kurgulanmıştır. Azerbaycan edebiyatında ilk polisiye romanlar hakkında yapılmış önemli bir çalışma ilk polisiye roman yazarı olarak Cemşid Emirov’u gösterir. 1918-1982 arasında yaşamış olan Emirov’un 1958’de yayınlanan Sahil Operasyonu adlı eseri Azerbaycan’ın ilk casus-polisiye romanı olarak kabul edilir.[4] Çalışmada bununla birlikte Emirov’un beş polisiye romanı ayrıntılı olarak incelenir. Bu beş eser, Sovyet döneminin yasal-hukuksal eksikliklerini, bu dönemdeki cinayet ve suçları, adalet, polis, casusluk, gizem, ceza, usulsüzlük gibi anlayışları ilk defa birlikte konu alır.
Cengiz Abdullayev de Azerbaycan edebiyatının en önemli yazarlarından biridir. Polisiye romanlarıyla ünü ülke sınırlarını aşmış, dünyanın da sayılı polisiye yazarları arasında gösterilmeye başlanmıştır.[5] Abdullayev’in romanları dünya üzerinde geniş bir coğrafyada geçer. Eserlerini başarılı kılan faktörlerden biri “gerçeklik algısı”dır. Konularını gerçek hayattan seçer. Kahramanlar da her an herkesin karşısına çıkabilecek kişilerden oluşur.
Nazgul Turganbekovna Kozıbayeva, Kemel Tokayev için “Kazak edebiyatındaki detektiv/polisiye türünün atası” olduğunu söylüyor.[6] Gerek oğlu Kasım-Cömert Tokayev gerekse Kozıbayeva’nın verdiği bilgiler Kemel Tokayev’in çocukluğunun çok sıkıntılı ve ağır şartlar altında geçtiğini teyit etmektedir.[7] Gençliğinde de iki defa cepheye gidip Büyük Vatan Savaşı olarak bilinen II. Dünya Savaşı’na katıldığını biliyoruz. Birincisinde yaralandıktan sonra memleketine dönüp tedavi görmesinin ardından yeniden cepheye gitmesi onun vatanına bağlılığını göstermektedir.
Romanlarını geniş bir açıdan değerlendiren Nazgul Kozıbayeva’ya göre Asker Cepheye Gitti romanında hem çocukluğunda yaşadığı acıların hem de gençliğinde çektiği sıkıntıların izlerini bulmak mümkündür. Kozıbayeva bu roman için “onun hayatının aynası” yorumunu getirmektedir. Cephede yaşadığı tecrübeler ve tanıklık ettiği kahramanlıklar, casusların ve görevlilerin tehlikeli hayatları, polis güçlerinin suçları çözmedeki çevikliği ve zekâsı yazarın kitaplarında ele aldığı konulardır.
Çevirisini yaptığımız Suikast adlı povest hem kendini gizlemiş bir casusun hayatını hem de işlediği bir cinayeti örtmekteki maharetini anlatır. Eserde çok doğalmış gibi görünen hadiselerin arka planında “zekice” hazırlanmış ve işleme konulmuş bir cinayet söz konusudur.
Polisiye romanın İngilizce karşılığı “dedektif romanı” olarak geçiyor. Eserde polisiye bir öykü bulunur, bir suç tanıtılır, suçluyu bulmak için soruşturma açılır ve suçlu ortaya çıkarılır ve “adalete” teslim edilir.
Meşhur Britannica ansiklopedisinin elektronik nüshasında “dedektif anlatısının geleneksel unsurları” şu şekilde sıralanıyor:
(1) görünüşte mükemmel olan suç;
(2) ikinci dereceden delillerin işaret ettiği haksız yere suçlanan şüpheli;
(3) aptal polisin beceriksizliği;
(4) dedektifin daha büyük gözlem gücü ve üstün zekâsı ve
(5) dedektifin suçlunun kimliğinin nasıl tespit edildiğini açıkladığı şaşırtıcı ve beklenmedik sonuç.
Dedektif hikâyeleri sıklıkla yüzeysel olarak ikna edici kanıtların sonuçta önemsiz olduğu ilkesine göre işler. Genellikle, soruna mantıksal bir çözüme ulaşılabilecek ipuçlarının, dedektifin bunları aldığı anda okuyucuya adil bir şekilde sunulması ve dedektifin, bulmacanın çözümünü mantıksal bir yorumdan çıkarması da aksiyomatiktir.[8] Yani ispatsız olarak kabul edilip soruşturmaya temel oluşturan bilgilerin daha sonra elde edilen bilgiler ve bu bilgilerin mantık süzgecinden geçirildikten sonra geçersiz kılınmasıdır. Tecrübeli ve dikkatli bir polis müfettişi herkesin gözünden kaçan bir ayrıntı ile olayı çözüme kavuşturabilir.
Kemel Tokayev’in Suikast veya Komplo olarak çevrilebilen romanındaki polis teşkilatında çalışan kahramanlarının pek çoğu son derece ahlaklı, doğası gereği zeki, karakter bakımından istikrarlı, halkına hizmet etmeye çalışan, onlara huzurlu bir ortam hazırlamaya çalışan kişilerdir. Lakin içlerinde kendi çıkarını düşünen, kariyer basamaklarını hızla atlayarak yükselmek isteyen ihtiraslı olanları da vardır. Cengiz Aytmatov’un 80’li yıllarda yazdığı ve 90’lı yılların başında yayınlayabildiği Cengiz Han’a Küsen Bulut romanındaki müfettiş Tansıkbayev gibi bir karakteri canlandırır.
Tokayev bu romanında hayatın gerçek sorunlarını da ana olay örgüsüyle ilişkilendirir. Sadece polis teşkilatında çalışanları değil sıradan insanları da okuru ile tanıştırır. Henüz ilk cümlede “Üzerinde eski bir yağmurluk, zayıf, uzun boylu, çökük gözlü, dağınık sakallı bir adam” olarak betimlenen Andrey Alekseyeviç Petruşkin, her ne kadar kendisi gelip eşinin kaybolduğunu rapor etse de bütün şüpheler onun üzerine yoğunlaşır. Eski bir yağmurluk, çökük göz, dağınık sakal tanımları sıradan bir vatandaşın ekonomik ve sosyal durumunu en kısa yoldan okuyucuya verir. Yazar Tokayev, Petruşkin üzerinden halkın üzerinde gezdirdiği projeksiyon cihazı ile onları ne kadar yakından tanıdığını ve halk ile iç içe olduğunun ipuçlarını verir.
Romanın ilerleyen sayfalarındaki “olay örgüsü” ile hem Kazak dilini çok iyi kullandığını hem de çok sağlam bir kompozisyon oluşturduğunu hissettirir. Olay örgüsündeki kompozisyon, sanatlı dil kullanımı, çok katmanlı karakter diyalogları, iç monologların zenginliği, olaylara cesurca yaklaşımı Tokayev’in yazarlığının güçlü yanlarını gösterir. Dikkate değer önemli bir nokta da yazarın, o günün Sovyet toplumunun tek hâkimi Parti Teşkilatının yapısına ve buna bağlı olarak da polis teşkilatı içindeki hiyerarşik yapıya dikkat çekmesi. Binbaşı Kuzmenko, başarılı, sakin, görevini layıkıyla yapmaya çalışan belki de Kemel Tokayev’in örnek olarak çizmek istediği bir görevlidir. Buna mukabil yazar, onun zıddı bir karakter çizerek Kuzmenko’nun özelliklerini daha kalın çizgilerle belirgin hale getirmeye çalışır.
Şüphelerin odağında olduğu için karısı kaybolan Petruşkin’in kenar mahalledeki evine komşu olan kadın ile yakın ilişkisi vardır. Aslında kadınların anlayacağı dilden konuşmasını bilen Petruşkin’in İkinci Dünya Savaşı yıllarında casusluk yaptığına dair bilgi kırıntıları vardır. Yazar Tokayev bütün bu bilgi kırıntılarını eserin bölümlerine serpiştirir. O dönemde Kazakistan’da özellikle de Almatı’da içilen sigaralar ve onların kalite sıralamalarına kadar ayrıntıya girerek okuyucuya bilgi verir. Kiosk’ta gazete satan kişi, berber dükkânında çalışanlar, müşteriler, hassaten kadınlar, yoksunluk ve yoksulluk yazarın dikkat ettiği sosyal konular olarak okuyucunun karşısına çıkar.
Kısaca özetlemek gerekirse, Kazak edebiyatında polisiye türünün babası olarak bilinen Kemel Tokaev, kaliteli eserleriyle okurlarını büyüleyen yetenekli bir kişidir. Suikast povestinde de Britannica’da polisiye roman içinde olması gereken her şey mevcuttur. Görünüşte mükemmel bir suç vardır. Petruşev, karısının durduk yere kaybolduğunu polise bir dilekçe ile gözyaşları içinde bildirir. Evden ayrıldığı söylenen kadının geri dönmemiş olması cinayet işlendiği fikrini güçlendirir. İkinci dereceden deliller ile farklı kişiler haksız yere suçlanır. Bazı polis memurlarının şüpheli/ler ile ilişki içinde olduğu görülür. Bu yüzden “beceriksizlik” gibi görünse de aslında “suiistimal” söz konusudur. Şüpheliden az şüpheliye dönüşen bir karakterin evinin yanması şaşırtıcı bir gelişme olarak karşımıza çıkarken, yanan binada bir cesedin bulunması ise olay örgüsünün en kritik zirvesine, gerilimin en tepesine çıkarır.
Yangın çıkmıştır, ev yanmıştır. Ev sahibi şüpheli de ev ile birlikte “kül” olmuştur; lakin uyanık ve aynı zamanda daha keskin göz gücüne sahip detektifin gözünden kaçmayan küçücük bir ayrıntı, yine onun üstün zekâsı ile başka bir evreye geçer. Yanmış kişinin gerçek kimliği onun fiziki özellikleriyle ortaya çıkarılmış olur.
İşte bütün bunlar; bir detektif romanında var olması gereken hususiyetlerdir ve Suikast romanında da başarıyla işlenmiştir. Dedektifin keskin zekâsı, farklı bakış açısı ile olaylara bakması ve eldeki verileri değerlendirmesi, suçlunun kimliğini tespit ederek açıklaması “şaşırtıcı” bir şekilde ortaya çıkmış olur.
[1] https://massaget.kz/mangilik_el/56521/ (07.09.2023)
[2] Georg Lukacs. Roman Kuramı. (Çev. Cem Soydemir) İstanbul: Metis Yayınları, 2019, s. 11-12.
[3] Rene Girard. Romantik Yalan ve Romansal Hakikat. (Çev. Arzu Etensel İldem) İstanbul: Metin Yayınları, 2020.
[4] Azerbaycan Edebiyatında İlk Polisiye Romanlar. Editör Afina Barmanbay. Çanakkale: Paradigma Akademi, 2023.
[5] Ayrıntılı bilgi için bkz.: Mikail Balcı. “Cengiz Abdullayev’in romanlarında yapı ve izlek.” Basılmamış Yüksek Lisans tezi. Kastamonu Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2021.
[6] Козыбаева Назгуль Турганбековна. “Қазақ әдебиетіндегі детектив жанрының атасы” https://bilimainasy.kz/21-16-12-01/ (02.08.2023)
[7] Қасым-Жомарт Тоқаев. "Әке туралы толғаныс" https://massaget.kz/mangilik_el/56521/ (11.09.2023)
[8] https://www.britannica.com/topic/The-Thin-Man-novel-by-Hammett (12.09.2023)