Doğumunun 200. Yılında Kırgız Yazılı Edebiyatının Kurucularından Moldo Niyaz’ın Hayatı (1823-1898)


 01 Ekim 2003


 

Kırgız halkının XIX asırda yaşamış hümanist, düşünür şairi ve öğütçüsü Moldo Niyaz Ernazar uulu hakkında yazılmış hiç bir belgeye sahip değiliz. Bun-dan dolayı Moldo Niyaz hakkında bilgi verirken bazı insanlardan alınan bilgiler üzerinde yazılmış olan makalelere bağlı kaldık. Mevcut bilgilere göre Moldo Ni-yaz 1823 yılında şimdiki Batken bölgesi Kadamcay ilçesinde, Kızıl Bulak köyünün Ak Kıya denilen yerinde dünyaya gelmiştir. Nayman boyundandır. Altıncı dede-sinden önceki atalarının “biy” ünvanını aldığına göre (Sazan Biy, Koçkor Biy, Bo-lot Biy, Duldul Biy, Sumbul Biy v.b.) soylu bir aileden geldiğini söylemek müm-kündür. Sonraki babaları ise dini işlerle, çifçilikle uğraşmışlar (Moldo Rahman, Adil, Koşon, Küyük v.b.) ve Moldo Niyaz’ın yaşadığı yıllardafakirliğe maruz kal-mışlar. Onun babası Ernazar din'e hizmet eden, dindar ve çiftçilik ile uğraşan biri kişi olarak tanınır. Moldo Niyaz’ın da aynı şekilde dini bilgiye sahip olduğunu ve şair olarak halka öğütlerde bulunduğunu eserleri sayesinde öğreniyoruz. Bun-dan başka hangi mesleğe sahip olduğu ve daha başka ne gibi işler yaptığı bilin-memektedir.

Moldo Niyaz'ın karısı ve çocukları hakkında da ayrıntılı bir bilgiye sa-hip değiliz. Şairin eserlerini ve hayatını araştıranlardan B. Yunusaliyev ve O. Sooronov'un araştırmalarında da Moldo Niyaz'ın ailesi hakkında bilgi toplaya-madıklarını görüyoruz. Hatta şairin ne zaman nerede vefat ettiği de bilinmiyor. 

Moldo Niyaz’ın beşinci atası Moldo Rahim'in yazı yazdığını ve eğitim gördüğünü söylerler. Bazı bilginlere göre Moldo Niyaz, Kara-Teğin'deki mede-resede okumuş. Sonraları Margalan’da ve Kaşkar’da eğitimine devam etmiştir. Onun Arapça ve Farsça’yı, Çağatayca’yı çok iyi bildiğini söylemişler. Bu bilgilerin nerden alındığı hakkında yazarlar bizi bilgilendirmiyor. Ama Moldo Niyaz’ın eserlerini okurken Arapça ve Farsça yazılmış olan eserler ile yakından tanış ol-duğunu veya bu dilleri ne derecede iyi bildiğini söylemek zordur. Çünkü bazı alıntı kelimelerde imla yanlışlıkları göze çarpar . Ama ödünç kelimeleri yazarken Moldo Niyaz’ın Arapça ve Farsça imlaya göre yazmaya çalıştığını da fark ediyo-ruz. Onun bazı yabancı kelimeleri Türkçeleştirerek yazdığı durumlarla da karşı-laşıyoruz. Bu ise Moldo Niyaz’ın daha çok konuşma dilini esas alarak yazmasın-dan kaynaklanmış olmalıdır. Ama Çağatayca yazılmış olan metinleri okuduğunu onlarla tanış olduğunu söyleyebiliriz. Bunu metinde karşılaştığımız bazı Çağatay yazı dili unsurlarından fark ediyoruz. Kendi ana dilinde ilk olarak eser yazmaya çalışması, konuşma dilinin yazıya dökülmesinde karşılaştığı zorluklardan dolayı belki yazdığı eseri daha işlenmiş bir eser olarak ortaya koyamamıştır. Çünkü metinde bazı Kırgızca kelimelerin ikiden fazla imlası mevcuttur. 

Moldo Niyaz, “Şehname” gibi bir eser yazmazsa bile onun yazdıkları Kırgız milleti için aynı derecede büyük değere sahiptir. O Kırgız yazı dilinin teme-lini atmıştır. 

Onun eserlerinin içeriğine bakarak tarihçi, seyyah, öğretmen, alim ve filozof bir kişiliğe sahip olduğunu söylemek mümkündür. Çünkü her konuda şiir-ler yazabilen, döneminin siyasi durumunu yakından izleyen, onlar için bir takım faydalı görüşler ileri süren ve dini bilgiye sahip olmakla birlikte hicivci, felsefi düşünceleri üreten birisi olmuştur. Bilim adamı olan B. Yunusaliyev’e göre “....onun (Mollo Niyaz’ın) yazdığı eser, kendi yaşadığı tarihi ve siyaset ile ilgili va-kaları şiir şeklinde anlatan, bugün elimizde bulunan tek eserdir. Edebiyatçıların ilgisini çekmekle beraber tarihçiler için de esrarengiz bir eser olarak sayılmalı-dır. Dilbilim açısından baktığımızda, bir el yazısı olarak bugünkü Kırgızca’nın bir buçuk asır önceki durumunu yansıtmaktadır .” Görüldüğü gibi Moldo Niyaz dö-neminin tarihi olaylarını Kırgızca tasvir eden tek yazardır.

O kendi döneminin sosyal düzenini çok iyi bilen birisi olarak çeşitli tabakalara da ayırabilmiştir. Hatta halk için çalışan han veya beyleri şiirleriyle övmüş ve onları tanıtmıştır. İdare edemeyenlere de akıl vererek onun ahlakını etkileyecek sözler söylemiş. Moldo Niyaz dönemdeki düzensizliği çeşitli tabaka-ların birleşmemesinden olduğunu ileri sürmüş. Bundan başka aile, tabiat ve ya-şam hakkında bir çok fikirler üretmiştir. 

Moldo Niyaz bir çok yerleri dolaşmış halkı tanımaya çalışmıştır. Batı-da Namangan, Margalan şehrinden Doğu’da Çin'e, Kaşkar'a kadar gezmiştir. Kırgızistan’da ise Güney taraftan Kara-Teğin, Alaydan başlayıp Kuzeyde Talas, Çüy, Isık-Göl'e kadar gezerek şiirler yazmış ve el yazısıyla yazılmış eserleri halka dağıtmış. Hatta okumak isteyen çocuklara yazın Kızıl-Bulak köyündeki Ak-Kıya mahallesinde bulunan mağarada ders vermiştir. Kendi şiilerini ezberletmiş. Bu-günlerde de Moldo Niyaz'ın çocuklara harf öğrettiği, şiirler okuduğu mağara, ''Moldo Niyaz’ın mağarası'' ismiyle anılmaktadır. Onun hemşehrisi şair Eğemberdi Ermatov şöyle anlatır: “Moldo Niyaz bu bölgelerde belki de bütün Kırgızistan'da ilk olarak okul açan ve eğitimle uğraşan tek insan olmuştur. Moldo Niyaz çocuklara Arap harflerini tanıtarak Kırgızca eğitim veren ilk öğretmen ol-muştur. Kızıl-Bulaktaki Bazarbay ve Nazarbay denilen ihtiyar insanlar Moldo Ni-yaz'dan eğitim gördüklerini ve okuttuğu dersin çok ilginç olduğunu söylerler. Onlara yani öğrencilerine Moldo Niyaz kendi şiirlerini okumakla beraber her türlü doğu şairlerinin eserlerini de tanıtmaya çalışmıştır .” 

 

I.2 Eserleri ve Üzerine Yapılan Araştırmalar

Moldo Niyaz ‘ın eserlerinden bilgin Bolot Yunusaliev tarafından ilk bulu-nan ve bugün “Birinci Kol Kitep”  adıyla bilinen eser, deriyle kapaklanmış. Üze-rinde kırmızı çiçeklerin resmi vardır. Kitap uzunluğu 17 X 11,5 sm dış ve 15 X 8,5 sm iç boyutundadır. Metin bir sütunda siyah bazen kırmızı mürekkeple ya-zılmıştır. Kitap 68 sayfadan ibarettir. Kırgızistan Bilimler Akademisine 1957. yı-lında teslim edilmiştir.

“Ekinçi Kol Kitep ” sonra bulunmuş olan bu eserin kapağı yoktur. Sonra-ları kumaştan kapak yapmışlar. Kitap 18 X 11,5 sm dış ve 11,5-11 X 8,5 sm iç boyutundadır. Metin iki sütun olarak yazılmıştır. Metin toplam 118 sayfadır. Son sayfasının yarısı yırtılmış.

 “Üçünçü Kol Kitep ”, 19 X 13 cm dış boyutunda olup bu kitap hakkında ilk önce Taytörö Batırkulov söz ederek 1989 yılında “Alo-Too” dergisinin birinci sayısında iki şiiri yayımlamıştır. Sonra o yıllarda Kırgız Milli Akademisinin El Ya-zıları bölüm başkanı olarak çalışan Prof.Dr. Sulayman Kayıpov Moldo Niyaz’ın bu eserini Akademinin El Yazıları bölümüne getirmesini Prof. Dr. Abdıganı Erke-bayev’den istemiştir. O Alay ilçesindeki Cayılma köyünde yaşayan Azimov Ama-nulla’dan 1988 yılında almış ve Bilimler Akademisine teslim etmiştir. Bu kitap 75 sayfadan oluşuyor. 

 Moldo Niyaz’a ait olan dördüncü bir kitaba da “Kat (Mektup)” şeklinde isim verilmiştir. Manzum olan ve 117 satırdan oluşan bu eser, şairin birilerine yazdıgı şiir şeklindeki bu “mektubu”, 1974 yılında S. Zakirov, İ.İrsov, C.Musaeva adlı bilginler Kadam Cay ilçesinde yaşayan Aydar Moldo Sulayman uulu’ndan almış ve Kırgız Bilimler Akademisine teslim etmişler.

Moldo Niyaz’ın bu eserlerinden birinci ve ikinci “kol kitep” bilim dünya-sında ancak 1970 yılında tanınmıştır. Eserin dili ve imlası üzerinde Bolot Yunu-saliev tarafından yazılmış olan ders notları makale olarak Tyurkologiçeskiye iss-ledovaniye (Türkoloji araştırmaları) külliyatında “Otrajeniye diyalektnıh oso-bennostey v sanatah Moldo Nıyaza” (Moldo Niyaz’ın Sanatlarındaki Ağız Özellik-leri) adıyla ancak yazarın vefatından sonra 1970 yılında basılmıştır . 

Bundan sonra bazı bilginler tarafından Moldo Niyaz’ın eserleri dile alın-maya başlamış. Fakat eserlerin metni ve metnin anlamı hakkında bilgi yoktu. Moldo Niyaz’ın eserlerinin ilk transkripsyonu Omor Sooronov tarafından yapıl-mıştır. Daha sonra 2002 yıl’ında Omor Sooronov tarafından tekrar düzeltmeler yapılarak yayına hazırlanmışlar. Biz metni transkripsyon yaparken ilk Omor Sooronov tarafından yayımlanmış olan kitapla, sonra düzeltmeleri yapılmış Omor Sooronov’un hazırladığı şekil ile karşılaştırmalar yaptık. Metnin yeni transkripsyonunu verdiğimiz bölümde farklı okuduklarımızı tek tek gösterdik. Genel yanlışlıklar olarak bulduklarımız şunlardır:

1. Omor Sooronov (bundan sonra O.S.)’un okuduğu metinde Türkçe kelimelerde uzun ünlüler bulunmaktadır. Örneğin: muÆduu, uul (106.sayfa); sınduu, kapkaluu şaar, boluuçu, cılkıluu (107. sayfa) v.b Halbuki metinde Türkçe kelimelerde uzun-luk işareti gösterilmemiştir . Metin İçkilik ağzında yazılmıştır. Bügunkü Kırgız-ca’da Türkçe kelimelerdeki uzunluklar, İçkilik ağzında diftong şeklindedir. Mese-la, muÆduv, uvl, sınduv, kapkaluv şÊòÊr, boluvçu, cılkıluv v.b. Bundan dolayı bu uzunlukları diftong düzeyinde verdik.

2. Ödünç kelimelerde söz ortasında gelen ‘h’ sesi bu ağızda metnin yazıldığı dö-nemlerde bazı kelimelerde uzun ünlüye daha dönüşmemiştir. Bundan dolayı metinde mesela, şÊhÊr+gÊ 16b/13 olarak geçmektedir. Ama O.S şaar (107.s) ola-rak okumuşlar. Bu kelimenin İçkilik ağızında bugünkü telaffuzu ise şÊÊr’dir.

Aynı ses söz başında da bulunmaktadır: hiç (6.s), òÊr (6.s), hızmatger (6.s) óaci (12 .s) ama O.S’da eç, ar (108.s), kızmatker (108.s) acıbek (111.s) olarak verilmiştir.

3. İçkilik ağızının yine bir özelliği Ê sesinin bulunmasıdır. O.S’un yaptığı ilk transkripsyonda bu ses hiç gösterilmemiştir ve dolaysıyla bazı kelimeler değişik anlama gelmiş. Mesela, 

Sabap bolup Azazil 

 anlamı: 

AzÀzîl dövdükten sonra oluyor. Halbuki burada anlam Azazilin sebep olmasıdır. sabap değil sÊvÊp olarak okunması doğrudur. 

4. Kelimelerin okunmasındaki yanlışlıklar:

O.S: Alimbek dadka avladı (109.s) burada da aynı durum, avladı demek anlamsız-dır. èÁlim Big Dadúa ÊvlÀdi 13a/4 olması uygundur.

O.S: Dıyhandın dÊrdi okulsun (111.s) burada Dıyhandın dÊrdi ötülsün diye oku-makta daha iyi anlam ifade eder. Çünkü derd “okulmaz”.

O.S: Cer suluusu Talastay (111 s.) Kırgız dilinde yere göre “suluu” kelimesi kulla-nılmaz bir de yazılışına bakınca bu cer sovrusu olmalıdır. 

 O.S: Atamtay çıkkan Şabdanday

Burda önemli bir husus, daha önce de Kırgız destanlarında “Atamtay coomart” olarak geçen Atamtay’ın tarihte nasıl bir insan olmasıdır. Bu metinde Atamtay olarak değil, Hatem-i Tay olarak yazılmıştır. Hatem-i Tay, Peygamber efendimiz (s.a.v) zamanından 20-30 yıl önce yaşamış cömertliği ile meşhur insandır .

O.S: Kırgız kazak surasa

Boşkoy, Kanay balası

Biz ise:   Úıràız Úazaú sarası

                                Boşkoy, Kanay balası

Burada surasa deyince ahenk bozuluyor. Bir de ‘sin’den sonra ‘vav’ yazılmamış-tır. “Sarası” demek daha uygundur çünkü “sara” kelimesi eskimiş bir kelime olup “seçkin” anlamına gelir. 

5. Ayrıca bu ağızda “hiç” anlamına gelen bir “sirÊ” edatı vardır. Bu edatı, O.S Okudukları metinde: sra olarak okumuşlar. 

6. Metinde “b” “f” ve “b” “v” değişikliği vardır. Bügünkü Kırgız Türkçesinde “b” olarak bildiğimiz seslerin yerine karışık olarak bazen “f” (daha çok yabancı keli-melerde), bazen de “v” sesi kullanılmıştır. Mesala: “alvars kılıç” 13.a. (4) ve O.S.: Albars kılıç, “ilveymin” 2.a. (54) O.S.: ilbeymin

9. Farsça izafet böyle transkripsyon edilmiştir: pardazoriy mahşarda 101 s., pai-tah 16s. 

Bizim yaptığımız transkripsyonda: rÿz-ı maóşer dA1¦ ȓ˗ 15b/10, pÀy-ı taú oÔ ÈUÄ 17a/14

10. Farsça bağlayıcı u edatı: kantı nabat 125 s., akıl-ı daana 125 s.

Bizim yaptığımız transkripsyonda: úand u nabat ®UUì ÈbM­ 5a/16, èÀúıl u dÀna ë쫜 v*­«¡ 4b/20

 

2.1 Eserin Adı Hakkında

Bugüne kadar eser “Sanatdigarasttar” olarak tanınarak gelmiştir. Ancak Moldo Niyaz yazdığı bu esere “Sanat Digarasttar” adını vermemiştir. Bunu son-radan okuyanlar vermişlerdir. Bizim ele aldığımız metinde bu ad iki yerde “æÊnÀt-i DigÊr” 22a, 27a şeklinde bölüm başlığı olarak geçmektedir. Kelimenin imlasına göre baktığımızda bu bizim bildiğimiz “san’at” (Ar.i.: sanat, ustalık, bir şeyi güzel yapmak) değildir. İmlaya göre bu kelime “senÀ’nın” çoğulu “senÀt’tır”. (Ar.i.senÀ: övme, övüş) Eserin içeriğine baktığımızda da daha çok tarihi ünlü in-sanları medh etmek, övmek söz konusudur.

 “Sanat”ın Kırgız Türkçesindeki aldığı anlamı ise “1. Ülgü bolorluk, sabak bolorluk nasıyat söz ( 2. Rimfalangan bir neçe aforizmden turgan ülgü, nasıyat mÀnisinde aytılgan ır. 3. ŞÀni, şököt. ” 

Anlaşıldığı gibi burada “senÀ” ve “sanat” kelimeleri anlam olarak Kırgız Türkçesinde karışmışlar. Eseri adlandırmakta da aynı durum söz konusudur.

Bu yazı Kardeş Kalemler dergisinin 202. sayısında yer almaktadır. Derginin bu sayısında yer alan tüm yazılara aşağıdaki bağlantı üzerinden ulaşabilirsiniz.
Kardeş Kalemler 202. Sayı