Dokuz asırlık çınar: Nizami Gencevî


 01 Haziran 2021


Öz 

Bir halkın dünya medeniyetindeki yerini belirleyen o halkın içinden çıkarak halka hizmet eden dehalardır. Bu dehalardan birisi de XII. yüzyıl Azerbaycan edebiyatının en büyük sanatkârı ve kudretli temsilcisi, şair-düşünür Nizami Gencevi’dir. Azerbaycan yazılı edebiyatının kurucularından biri olan Nizami, aynı zamanda dünya edebiyatının önde gelen temsilcilerindendir. Yaratıcılığa gazel, kaside ve rubai gibi lirik şiirler ile başlayan Nizami Gencevi, dünya edebiyatında daha çok Sırlar Hazinesi, Hüsrev ve Şirin, Leyla ve Mecnun, Yedi Güzel ve İskendername adlı beş mesneviden oluşan “Hamse”siyle tanınmaktadır.

Onun çeşitli sosyal, kültürel ve bilimsel konuları kapsayan eserlerinin merkezinde insan vardır. İnsana sevgi ve emeğe saygı, Nizami’nin eserlerinin esas konusudur. Eserlerinde barış, adalet, kadın ve insan hakları gibi önemli konulara değinen; eserleriyle toplumu doğru yönlendirmeği kendisine hedef olarak belirleyen şair, okuyucunun da dikkatini konu üzerine çekerek onu düşündürmeyi başarmıştır. Aşk kavramını Doğu edebiyatında ilk kez felsefi anlamda yorumlayan Nizami, manzum aşk hikâyelerinin en büyük üstadı olarak bilinmektedir. Nizami’nin tüm Doğu edebiyatını etkileyerek derin izler bırakan zengin edebi mirası, kendisinden sonra gelen şairlerin yaratıcılığında büyük etkiye sahip olmuştur. Hem Fars dilinde hem de Türk lehçelerinde Nizami sanatının etkisi ile “Hamse”ler yazılmıştır. 

Bu yıl Türk Dünyasının en büyük şairlerinden biri olan Nizami’nin doğumunun 880. yıldönümüdür. Bu kapsamda çeşitli etkinlikler düzenlenmekte ve şairin yaratıcılığı üzerinde çeşitli araştırmalar yapılmaktadır. Nizami Gencevi’nin hayatı ve yaratıcılığı hakkında genel bilgi veren bu makale de bu amaca hizmet etmektedir.

Anahtar kelimeler: şair, Nizami Gencevi, hayatı, edebi kişiliği, “Hamse”.

 

Abstract

Those genius people who serve their people are to determine their place in the civil world. For the Turkic world literature in general and especially for Azerbaijan literature one of those outstanding figures is the poet-thinker Nizami the Gence. As one of the founders of Azerbaijani written literature, Nizami holds his place among the leading representatives of world literature. Nizami of Gence who started his active creativity with lyrical poems such as ode and rubai, is mostly known in world literature with his "Hamse", which consists of five mesnevis named Hidden Treasures, Hüsrev and Şirin, Leyla and Mecnun, Seven Beauties, and İskendername.

What stands at the center of his works that cover various social, cultural and scientific issues is the human being. The main subject of Nizami's works is love for human beings who work with respect to each other and effort. Touching on important issues such as peace, justice, women and human rights in his works and determining as his goal to direct the society in the right way with his works, Nizami managed to attract the attention of the reader to the subject and make them think. Nizami by interpreting the concept of love in a philosophical sense for the first time in Eastern literature, is also known as the greatest master of verse love stories. Nizami's rich literary heritage, which left deep traces by influencing all Eastern literature, had a great impact on the creativity of the poets that came after him. Many hamses were written in both Persian and Turkish dialects with the effect of Nizami art.

This year is the 880th anniversary of the birth of Nizami. In this context, various activities are organized and various researches are carried out on the creativity of the poet. This article, which gives general information about Nizami's life and creativity, also serves this purpose.

Key words: poet, Nizami of the Gence, his life, literary personality, “Hamse”.

 

Hayatı

Tam adı Ebu Muhammed İlyas bin Yusuf olan Nizami, Azerbaycan’ın kadim şehri Gence’de doğmuş, ömrü boyunca Gence’de yaşamış, Genceli Nizami (Nizami Gencevi) adıyla ünlenmiş ve burada vefat etmiştir. Doğum ve ölüm tarihleri kesin olarak bilinmeyen Nizami’nin 1141-1209 yılları arasında yaşadığı tahmin edilmektedir. Küçük yaşta babasını sonra da annesini kaybeden Nizami, dayısı Hace Ömer’in yanında büyümüştür. Gence’de dayısının yanında iyi bir eğitim alan Nizami, daha sonra o zamanın bilimlerini mükemmel bir şekilde öğrenmiş özellikle de Ortadoğu halklarının sözlü ve yazılı edebiyatıyla yakından tanış olmuştur. Üstün düzeyde bildiği Farsça, Arapça’nın yanı sıra Pehlevi, Süryani, İbrani ve Gürcü dillerini de öğrenmiştir. Araştırmacı akademisyen Prof. Dr. Yavuz Akpınar’ın verdiği bilgiye göre “Anadilinin Türkçe olduğu kesindir.” (Akpınar, 1994: 467)

 Nizami’nin tüm hayatı ve zengin edebi faaliyeti dönemin önemli kültür merkezi olan Gence ile bağlıdır. Gence, o zamanlar sadece Azerbaycan ve Kafkasya’nın en büyük şehri olmakla kalmayıp, aynı zamanda Ortadoğu’nun önemli bir kültür merkezi olarak bilinmekteydi. Her zaman Gence’de yaşayan Nizami, saray şairi olmayı kararlılıkla reddetmiş, “kendi başına bir hayatın hürlüğünü, sarayların ihtişamına tercih etmiş,” dünya nimetlerinden vaz geçerek saraydan uzak, helal emekle, sakin, mütevazı zahidâne bir yaşam sürmeyi tercih etmiştir. (Akpınar, 1994: 468) Yaklaşık olarak 1169-1170 yıllarında Derbent hükümdarı Seyfeddin Muzaffer’in ona köle olarak hediye gönderdiği Kıpçak kızı Afak ile evlenmiş ve 1174’te oğlu Muhammed doğmuştur. (Memmedov, 2012: 8) Afak’ın zamansız ölümü Nizami’yi oldukça etkilemiştir. Afak’ın şairde bıraktığı etki eserlerinde görülmektedir.

Hakkında yeteri kadar bilgi olmayan şairin hayatı hakkındaki sınırlı bilgi kendi eserlerindeki bazı ifadelere dayanmaktadır. Nizami’nin kendi hayatıyla ilgili ilk bilgilere Hüsrev ve Şirin eserinde; daha geniş bilgiye ise Leyla ve Mecnun eserinde rastlanmaktadır. Ayrıca şair, Leyla ve Mecnun mesnevisinde babasını, annesini ardından da dayısını kaybetmesinden üzüntüyle söz etmiştir.

 

 Edebi Kişiliği

Azerbaycan yazılı edebiyatının kurucularından ve Türk Dünyasının en büyük şairlerinden biri olan Nizami Gencevi, XII. yüzyıl Azerbaycan ve Doğu edebiyatının aynı zamanda dünya edebiyatının önde gelen temsilcilerindendir. İsa Hebibbeyli’nin Nizami Gencevi yaratıcılığına verdiği yüksek değer şairin Türk Dünyasında ve dünya edebiyatındaki önemini ortaya koyar niteliktedir: 

 XII esr Azerbaycan edebiyyatını Nizami Gencevi çağı adlandırmak olar. Bu dövr ümumşerq miqyasında da Nizami Gencevi çağıdır. Nizami Gencevi yaradıcılığının bütövlükde türk-müselman dünyası edebiyatının elçatmaz zirvesi olduğu dünyada qebul olunan mütleq heqiqetdir. Bura onu da elave etmek lazımdır ki, XII esrde neinki Şerq edebiyyatında, ümumiyyetle, dünyanın her hansı bir ölkesinde Nizami Gencevi miqyasında möhteşem senetkar yetişmemişdir. (Habibbeyli, 2019: 179) 

 Fakat Xelil Yusifli’nin bildirdiğine göre bu Divan’ından çok az bir kısmı günümüze kadar ulaşmıştır. Şairin 20 bin beyitten oluşan Divanından günümüze toplumsal, terbiyevi ve felsefi içerikli 6 kaside, 30 rubai ve 120 gazel gelip çatmıştır (Yusifli, 2004: 4). Günümüze gelen tek eseri, 35 bin beyitten oluşan “Beş mücevher” adlı “Hamse”sidir. 

Nizami’nin gazellerinin esas konusu aşk/sevgi olsa da aşkı, sevgiyi farklı boyutlarda yorumlayarak gazellerine konu etmiştir. Nizami’nin sevgi anlayışı yalnız sevgiliye duyulan sevgi değildir. Gazellerinde aşkı, sevgiyi evrensel düzeye taşıyarak Alman yazar Johann Wolfgang Von Goethe’nin de tespit ettiği gibi “dâhiyane bir şekilde” (Memmedov, 2012: 46), Allah’a ve insana duyulan sevgiden bahseder. Buna karşılık Nizami’nin kasideleri daha ziyade felsefi içeriklidir. 

 Nizami, eserlerinin çoğunu zamanın gereklerine uygun olarak devrin resmi, edebiyat ve kültür dili olan Fars dilinde yazmıştır. Dönemin koşulları gereği eserlerini Farsça yazmasını kendisi bizzat Leyla ile Mecnun eserinin sunuş kısmında açıklamış, eserin Farsça yazılmasını kendisinden isteyen Şirvaşah Ahistan’ın mektubuna dikkat çekmiştir. 

 Nizami, kimi kaynaklarda Fars şairi olarak kabul edilegelmiş olsa da o, bir Türk şairi olduğuna, Genceli olduğuna ve Gence’ye olan sevgisine eserlerinde sıkça değinmiştir. Hem kendi eserlerindeki çeşitli ifadelerinden hem birçok tezkire yazarının kayıtlarından hareketle Nizami’nin Genceli bir Azerbaycan Türkü olduğu açıkça anlaşılmaktadır. 

Memmed Emin Resulzade, dilinin Farsça olmasına rağmen, Türklüğün hiçbir şâirde Nizami'deki kadar idealleştirilemediğini; «güzel ile büyüğe Türk, güzellik ile büyüklüğe Türklük, güzel ve büyük söze Türkçe, güzellik ile büyüklük diyarına Türkistan» diyen bu şâirin Türk olmadığını hiç kimsenin ileri süremeyeceğini iddia eder (Resûlzâde, 1951: 34. Aktaran, Akalın, 1998: 73). Hamid Araslı da, Nizami’nin Türkçe düşünüp, Farsça yazdığını hatırlattıktan sonra, Nizami’nin eserlerini okuyan İranlıların: «Bûy-i Türk mî-âyed!» (Türk kokusu geliyor.) dediklerini kaydeder. (Araslı, 1968: 31. Aktaran, Akalın, 1998: 73). Nuşabe Araslı ise, Türk hayatının, Türk halkına mahsus geçim tarzının, Türk tefekkürünün Nizami’nin destanlarında sık sık yer aldığını; şâirin «Türk» sözünü etnik manası ile kullandığını, kelimenin «güzellik», «koçaklık», «yiğitlik» manalarını da göz önünde bulundurduğunu, Türk milletinin sözlü edebiyatından da geniş ölçüde yararlandığını ileri sürer (Araslı vd., 1980: 5 Aktaran, Akalın, 1998: 73).   

 Nizami’nin yaratıcılığının merkezinde insan vardır. İnsan ve onun kaderi Nizami’nin eserlerinin özünü oluşturmaktadır. Azerbaycan yazarı Mirze İbrahimov’un da tespit ettiği gibi insan hayatı, onun manevi dünyası, sosyal statüsü, sevinci ve üzüntüsü, zulme, adaletsizliğe nefret, Nizami’nin eserlerinin esas konusudur. (Memmedov, 2012: 46) Nizami’nin çeşitli sosyal, kültürel ve bilimsel konuları kapsayan eserlerinde en dikkat çeken husus, insana, emeğe sevgi ve saygıdır. İnsana değer veren, haksızlığa tahammül edemeyen, sevgiyi yücelten şair, insan emeğine saygı ve zahmetiyle çalışan insana sevgi gibi düşünceleri Şark sanat düşüncesi tarihine getirmiş, sıradan insanın düşünce ve isteklerini eserlerine konu etmiştir. Orta Çağın karanlık Orta doğusunda bir yıldız gibi parlayan Nizami’nin eserlerinin odak noktası hümanizm, özgür, özerk insan fikriydi. Nizami, insan ve toplum ilişkileri sorununa yeni yorum getirmiş, insanın her şeyden önce toplum karşısındaki görevini vurgulamıştır. Bu fikir asırlarca etkili olmuş, Nizami’den sonra gelen çok sayıda doğulu şair için örnek ve ilham kaynağı sayılmıştır. (Sultanzade, Nağısoylu, 1991: 11) İnsanı psikolojik ve ictimai bir varlık olarak gören ve onun psikolojisini bu açıdan değerlendiren Nizami (Akpınar, 1994: 468), topluma yönelmekle toplumun içindeki yanlışların görülebileceğini söylemiştir. Nizami’ye göre devlet erkânı toplumun fertlerine örnek olmalı ve toplumu adaletle yönetmelidir. Çünkü ideal toplum düzeni için adalet temel ilkedir. Eserlerinde adaletli bir toplumu idealize eden şair, idealindeki adaletin hüküm sürdüğü ütopik bir cemiyeti, sanatının inceliklerini kullanarak tasvir etmiştir. Eserlerinde barış, adalet, kadın ve insan hakları gibi önemli konulara değinen Nizami, eserleriyle toplumu doğru yönlendirmeği kendisine hedef olarak belirlemiştir. Ayrıca yine Akpınar’a göre Nizami, “… Şark edebiyatında ilk müspet kadın kahramanları eserlerinde canlandıran” şair olmuştur. (Akpınar, 1994: 468)

Kendine kadarki ilim ve kültür geleneklerini derinden benimseyen, Doğu’nun sanatsal düşüncesini bilimsel ve felsefi fikirlerle zenginleştiren Nizami’nin farklı konulardaki kapsamlı bilgisi, kültürel derinliği, eserlerinde açık bir şekilde görülmektedir. Şairin şiirlerinden hareketle onun din, tarih, felsefe, tıp, matematik ve astronomi hakkında kapsamlı bilgiye sahip olduğu görülür. İslam ilimlerine, Orta Çağ döneminin ilimlerine vakıf olan şair, Antik Çağ Yunan felsefesine de hâkim olmuştur.

 Şairin sanatında en dikkat çekici hususlar; üslûbundaki parlaklık, ruh tahlillerindeki derinlik, hayal gücündeki enginliktir. Eserlerini yazarken sade ve akıcı bir dil tercih eden Nizami, sözlü edebiyatın tüm türlerini kullanmış, eserlerinde özellikle Türkçedeki deyim ve atasözlerine sıkça yer vermiştir. Azerbaycan sözlü halk sanatının efsane, masal, destan, atasözü, öğütler gibi çok yönlü ve zengin örnekleri şairin ilham kaynağı olmuştur. (Xalisbeyli, 1991: 6) Nizami’nin hikmetli sözler içeren beyit ve aforizmalarında ibret verici hükümler, yüce vasıflar terennüm edilmektedir. 

Nizami Gencevi, dünya edebiyatı tarihinde daha çok mesnevi şeklinde yazılmış, çağdaş Azerbaycan edebiyat sahasında “poema” adlandırılan, beş mesneviden oluşan “Hamse” ya da Beş Mücevher (Panj Ganj) yazarı olarak ünlüdür. Nizami, aynı zamanda Türk edebiyatında ilk “Hamse” yazarıdır. Hayat, ölüm, kader, dünya, aşk gibi insanlığı ilgilendiren konular ve şairin dini-ahlaki, felsefi görüşlerinin yansıması olan “Hamse”si dünya edebiyatının başyapıtları arasında değerli bir yere sahiptir. Ali Şir Nevai’nin Nizami’nin “Hamse”siyle ilgili söyledikleri bu eserin değerinin ne denli büyük olduğunu gösterir niteliktedir:

Nizami söz incisi medeninin xezinedarıdır. Nizami “Xemse”si öz mezmun ve menasına göre o qeder ezemetli ve ağırdır ki, onu ölçmek üçün göyler qeder böyük terezi, Yer küresi kimi iri daş lazımdır. (Xalisbeyli, 1991: 8)

 Yaklaşık 35.000 beyitten meydana gelen ve çeşitli kütüphanelerde yüzlerce yazması bulunan “Ḫamse”, Nizami’nin günümüze kadar gelen tek eseridir. “Hamse”, Sırlar Hazinesi (Mahzenü’l-Esrâr, 1174), Hüsrev ve Şirin (1181), Leyla ve Mecnun (1188), Yedi Güzel (Heft Peyker, 1197) ve İskendername (1203) adlı mesnevilerden oluşmaktadır.

Sırlar Hazinesi Nizami’nin ilk mesnevisidir. Şaire büyük şöhret kazandıran, esas konusu zulme ve haksızlığa boyun eğmeme, haklının yanında olmak, hakikati söylemek olan eserde özellikle emeğin önemine dikkat çekilmektedir. V. Levkiyevski eserle ilgili görüşlerini bildirirken bu eserin adeta halkın sesi olduğunu söylemiştir: 

Nizami bu poemada zehmetkeş xalqın, öz emekleri ile özlerine serbest yaşayış yaradan namuslu zehmetkeşlerin terennümçüsüdür. (Aktaran Xalisbeyli, 1991: 36)

Sosyal-ahlaki meselelerin işlendiği Sırlar Hazinesi eserinde üstünlüğü sade insana veren Nizami, adaletsiz hükümdarlara nasihatte bulunmuş, doğru yol göstermiştir. Ahlaki öğüt ve hikmetli sözlerden ibaret 20 manzum hikâyeden oluşan eserde şair her hikâyede bir konuyu işleyerek öne sürdüğü düşünceleri atasözleri ile zenginleştirmiş ve böylece fikirlerinin kalıcı olmasını sağlamıştır. Yaklaşık 2400 beyitten ibaret olan eser aruz vezninin ser’î bahrinde yazılmıştır. Sırlar Hazinesi mesnevisi, Erzincan hâkimi Fahreddin Behram Şah adına kaleme alınmıştır. 

Nizami’nin ikinci mesnevisi olan Hüsref ve Şirin, tarihi olayların ve sözlü folklorun şairin dünyaya bakışı ve yorumlayışıyla oluşan bir eserdir. Hüsrev ve Şirin efsanesinden esinlenerek yazdığı aynı adlı mesnevide aşk ve sadakat unsurları ön plandadır. İnsanın sosyal ve psikolojik yapısının ele alındığı eserde şair, aşkın ve zekânın gücüne dikkat çekmiştir. Eserin sonunda Şirin’in ölümünü tasvir eden şair, eşi Afak’ın erken ölümünü hatırlar. Aruzun hezec bahrinde yazılan mesnevi, Kızıl Arslan’a sunulmuştur.

1188’de Şirvanşah hükümdarı I Ahsitan, Nizami Gencevi’den Arap ve Fars sözleri ile “Leyla ve Mecnun” konusunda bir eser yazmasını ister. Şirvanşah Ahsitan’ın bu teklifi şairin canını sıkar. Konuyla ilgili filoloji bilimleri doktoru R. Azade’nin bu konudaki tespiti oldukça ilginçtir: 

Nezerimizce Nizami dövründe “Leyli ve Mecnun”un doğma Azerbaycan dilinde xalq ozanları terefinden tertib edilmiş variantları şeherbeşeher gezir, oxunur, sevilirdi. Bu, Ehsatana da melum idi. Fakat onun şahlıq qüruru ve heysiyyatına toxunduğu üçün o, bu şekilde şaire müraciet etmişdir. (Azade, 1979: 177)

Nizami, Şirvanşah Ahsitan’ın teklifinden kaçınmak istese de oğlunun ısrarı üzerine teklifi kabul eder ve kısa bir sürede Leyla ve Mecnun mesnevisini yazıp tamamlar. Böylece Türk ve Arap dünyasının, genel olarak Şark’ın en ünlü aşk hikâyesi olan “Leyla ve Mecnun”, ilk kez Nizami Gencevi tarafından derlenerek yazılı edebiyata getirilir, daha sonra Şark’ın birçok sanatkârları tarafından defalarca işlenir. (Araslı, 1980: 103) Doğu’da ilk kez Leyla ve Mecnun konusunda yeni bir mesnevi destan yazan Nizami, Arap efsanesini yazılı edebiyata getirerek ebedileştirmiş ve bu eser ona dünyaca ün kazandırmıştır. Nizami’den sonra yaklaşık 150 kadar “Leyla ve Mecnun” yazılması bunun bariz bir göstericisidir. (Xalisbeyli, 1991: 72) 

Xalisbeyli’nin M. İbrahimov’dan aktardığına göre Leyla ve Mecnun’u yazarken hem sözlü hem de yazılı kaynaklara başvuran Nizami hem Arap kaynakları hem de Azerbaycan halkı arasında yayılan aşk efsanelerini, hikâyelerini ve destanları yakından incelemiştir. (Aktaran Xalisbeyli, 1991: 79). Doğu bilimci, Türkolog Bertels de Nizami’nin Leyla ve Mecnun eseriyle ilgili aynı fikri savunmuştur. Bertels’e göre de şair eserini yazarken hem sözlü hem de yazılı kaynaklara başvurmuştur. (Bertels, 1940: 180) Nizami’nin bir şair olarak büyüklüğü onun en eski konuları bile yaşadığı dönemle bağlayabilmesi, çağdaşlaştırması, hem de bu konuya bir ebedî hayat kazandırabilmesi idi. Bu açıdan bakıldığında Nizami, Leyla ve Mecnun eseri ile bütün zamanlar ve bütün halklar için yakın ve anlaşılır olan güzel bir aşk romanı ortaya koymuştur. (Edebiyat Dünyamız. Azerbaycan Edebiyatı – 2) Arapların sözlü geleneğinde yaşayan bir halk hikâyesinden uyarlanan, ayrılıkla sona eren bir aşk hikâyesini konu eden eser, aruz veznin hezec bahrinde yazılmıştır.  

Nizami’nin Yedi Güzel mesnevisinin konusu eserin kahramanı Sasani Hükümdarı Behram Gür’ün av eğlenceleri, evlilik hayatı, yedi renkli kasrına yedi ülkenin güzelini getirmesi ve onların söyledikleri masallardır. Edebiyatla birlikte eserde mitolojik unsurlar, tarih, coğrafya, matematik, geometri, kimya, astronomi ve tıp gibi bilimlerden bahsedilmektedir. Eserde sabrın, nefsani isteklere hâkim olabilmenin, ailedeki birlik beraberliğin, aklın önemine değinen şair, insanları kötü amellerden ve kötü amel sahibi insanlardan uzak durmaya çağırır. 

Nizami Gencevi’nin Yedi Güzel mesnevisi esasında Emir Hüsrev Dehlevi’nin “Heşt Behişt”, Eşref Marağayi’nin “Heft Övreng”, Feyzi’nin “Heft Kişver”, Ali Şir Nevai’nin “Sebeyi-Seyyare”, Cami Ebdürrehman’ın “Heft Övreng” gibi pek çok eser yazılmıştır. (Xalisbeyli, 1991: 113) Eser, Marağa Hâkimi Alâeddin Körpe Arslan’ın isteğiyle kaleme alınmış ve ona ithaf edilmiştir. 

Yaşamının sonlarına doğru kaleme aldığı İskendername mesnevisi, Nizami’nin tüm edebi-estetik ve sosyo-felsefi görüşlerinin zirvesi olarak kabul edilir. Bu eser, şairin önceki eserlerinde işlediği önemli sosyo-politik ve felsefi görüşlerinin özeti gibidir. (Memmedov, 2012: 10) Nizami, İskendername’de tüm bilgisini kullanarak ve tecrübesine dayanarak ideal toplum, ideal hükümdar, sosyal adalet, ebedî hayat, bilim, sanat, din, ahlak gibi konulardaki fikirlerini ortaya koymuştur. 

Hem hacim hem de edebî önemi açısından Nizami’nin en büyük ve son eseri olan İskendername’nin kahramanı Makedonyalı İskender’dir. Araslı’ya göre “Nizami bu eserinde Arap, Fars, Yunan, Rum dillerinde yazılmış tarihi malumatlara göre halk edebiyatında İskender hakkında yayılmış rivayetlerden de çok istifade etmiştir.” (Araslı, 1947: 11) 

Şerefnâme ve İkbâlnâme adlı iki bölümden oluşan eserin “Şerefname” bölümünde ülkeler fatihi İskender’in ününden, zaferlerinden ve kahramanlıklarından; ikinci bölüm olan “İkbalname”de ise daha çok bir filozof ve peygamber olarak takdim edilen İskender’in kişilik özelliklerinden, halka ve topluma hizmetinden bahsedilir. Nizami’nin tasvir ettiği İskender, Yunanlıların İskender’inden oldukça farklıdır. Nizami, İskender’i kendi arzularına cevap veren ideal bir hükümdar gibi canlandırmıştır. Bu İskender savaşma ve fetihler yapmadan çok uzak, çevresine zamanının en tanınmış filozoflarını toplayarak devleti onların nasihatleri ile yönetmeye çalışan, âlimlerle tartışan bir düşünürdür. Bu konuda Xalisbeyli şunları yazmaktadır:

Nizami Gencevinin İskenderi tarixi İskender deyil, xalqa hami olan cengâver İskender, alim İskender, nehayet, peyğember İskender suretidir. Bu baxımdan tarixi İskenderle Nizami İskenderi tam şekilde ferqlenmişdir. …Nizami Gencevini tarixi İskender ve İskender kimi beşeriyyet tarixinde hereket etmiş olan şahlar, eyanlar deyil, xalqa xidmet gösteren, onu öz edaleti ile yaşadan yeni düşünceli, yeni xarakterli, edaletli İskender düşündürmüşdür. Ona göre de istedad sahibi Nizami Gencevi eramızdan evvel yaşayan makedoniyalı İskenderi ve onun haqqında yaranan, yaşayan yazılı ve şifahi nümuneleri nezerden keçirmiş, yeni ideyalı, xalq terefinde duran qehreman yaratmağı qarşısına meqsed qoymuşdur. (Xalisbeyli, 1991: 182-183) 

Nizami’nin arzusu, adaletin hüküm sürdüğü ütopik bir toplumdur. Ideal toplum ideal insanların sayesinde var olabilir. Ideal toplum düzeni için adaleti temel ilke olarak kabul eden Nizami’ye göre öncelikle devleti yöneten devlet erkanı sonra ise toplumun her bir ferdi adaletli olmalı, zulme ve zalime karşı mücadele etmelidir. Eserde İskender’i kan dökmeye karşı, sulh taraftarı biri olarak tasvir eden Nizami, İskender ile adaletli bir şah karakteri yaratabilmiştir. 

Ayrıca Doğu edebiyatı tarihinde ilk kez İskendername mesnevisinde Nizami, kadını yüksek insan niteliklerine sahip yüce bir varlık olarak tanımlamıştır. İskendername’de Nüşabe gibi cesur bir kadın hükümdarın cesaretini, zekâsını, öngörüsünü, ülkeyi savunma yeteneğini anlatmıştır. (Memmedov, 2012: 10)

Azerbaycan Edebiyatının ve düşünce tarihinin en önemli temsilcilerinden biri olan Nizami, Azerbaycan, Anadolu ve İran edebiyatını derinden etkilemiş, kendinden sonraki şairlere ilham kaynağı olmuştur. Nizami’nin tüm Doğu edebiyatını etkileyerek derin izler bırakan zengin edebi mirası, Mevlâna Celaleddin-i Rumi, Sadi-i Şirazi, Emir Hüsrev Dehlevi, Hafiz Şirazi, Ali Şir Nevai, Fuzuli gibi birçok şairin yaratıcılığında büyük etkiye sahip olmuştur. Ayrıca Emir Hüsrev Dihlevi, Şemseddin Kâtibî-i Nişaburi, Molla Abdurrahman Câmi, Feyzî-i Hindî, Hacu-yi Kirmâni, Urfi-yi Şirâzi, Hâtifi-yi Isfahani, Ali Şir Nevai, Kutb, Şeyhi, Ahmedî-yi Kirmani, Hamdullah Hamdi, Behişti, Hayati, Celili gibi şairler Hamse’ye nazire yazmıştır. 

Nizami’nin eserleri ve felsefesi her zaman araştırmacıların ilgi odağında olmuştur. Şairin eserleri daha kendisi sağ iken tüm Şark âlemine yayılmıştır. Daha sonraki asırlarda uzak Hindistan’da, Orta Asya’da, Avrupa’da Nizami’nin eserleri tarihçilerin, yazarların, dilcilerin dikkat odağında olmuştur. Fransa’da, İngiltere’de, Almanya’da, Rusya’da şairin sanatına büyük merak uyanmıştır. (Allahverdiyeva, 2020: 22) Nizami’nin yaratıcılığı farklı istikametlerde tetkik edilerek bu alanda çok eserler yazılmıştır. Azerbaycan’da, Türkiye’de ve İran’da Nizami’nin edebi mirası derinlemesine incelenmiş ve sanatının tanıtımı alanında bir hayli çalışma yapılmıştır. XVII. yüzyıldan itibaren Avrupalı araştırmacıların yoğun ilgisini çeken Nizami hakkında birçok batılı araştırmalar yapmış, Nizami’nin eserlerini tercüme ederek, hakkında makaleler yayımlamışlar. Doğu bilimci, Türkolog Yevgeni Eduardoviç Bertels, dünya edebiyatında Nizami’ye benzeyen bir deha bulmakta zorlandığını söyleyerek onu bir mucize olarak değerlendirmiştir: 

Yalnız bunu demek olar ki, bu şair bizim üçün izah edilmeyen bir möcüzedir… Her halda, men şexsen, dünya edebiyyatında buna oxşar bir paralel tapmaqda çetinlik çekirem. Nizami üçün miqyas yoxdur, onu ancaq öz ölçüsü ile ölçmek olar. (Xalisbeyli, 1991: 37) 

Nizami’nin eserleri, Doğu minyatür sanatının gelişmesinde de önemli rol oynamıştır. Eşsiz eserleriyle Ortadoğu felsefi-sosyal ve sanatsal-estetik düşünce tarihini zenginleştiren şair-düşünür Nizami’nin eserleri dünyanın birçok diline çevrilmiştir. Eserleri çeşitli dillere tercüme edilen Nizami’yi Türk Dünyası, Mehemmed Emin Resulzade’nin Azerbaycan Şairi Nizami (Ankara 1951) adlı eseriyle tanımıştır. 

 Eserlerinin nadir el yazması kopyaları Moskova, St. Petersburg, Bakü, Taşkent, Tebriz, Tahran, Kahire, İstanbul, Delhi, Londra, Paris gibi birçok şehrin kütüphane, müze ve el yazmaları fonlarında değerli inciler olarak korunmaktadır. Mesnevilerinin olay örgüsüne dayanan opera (“Khosrov ve Shirin” Niyazi, “Slav güzelliği” B. V. Asafyev), baleler (“Yedi güzel”, G. Garayev), senfonik şiirler (“Leyli ve Mecnun” senfonik şiiri) yazılmış, şairin sözlerine şarkılar bestelenmiştir. (U.Hacibeyli, F.Amirov, J. Jahangirov, A.Rzayeva, vb.) M. S Ordubadi'nin Kılıç ve Kalem romanı, M. Huseyn'in “Nizami” oyunu, B. Azeroğlu'nun “Nizami” poemi, İ. Hüseynov'un “Nizami” senaryosuna dayanan “Nizami” filmi, A. Bedelbeyli’nin “Nizami” operası ve diğerleri Nizami Gencevi’ye adanmıştır. (Memmedov, 2012: 11) Azerbaycan Ulusal Bilimler Akademisi Edebiyat Enstitüsü ve Azerbaycan Edebiyatı Milli Müzesi, Nizami Gencevi’nin adını almıştır. Ayrıca Birleşik Krallıktaki Oxford Üniversitesi’nde Nizami Gencevi Merkezi başarıyla faaliyet göstermektedir. 

 

Sonuç 

Nizami Gencevi, XII. yüzyıl Azerbaycan edebiyatının en büyük sanatkârı ve güçlü temsilcisidir. Lirik ve epik şiirin eşsiz örneklerini ortaya koyan, manzum aşk hikâyelerinin en büyük üstadı kabul edilen Nizami Gencevi, destansı şiiri zirveye taşımıştır. Aşk kavramını Doğu edebiyatında ilk kez felsefi anlamda yorumlayan şair Nizami olmuştur. 

Şark edebiyatı tarihinde ilk “Hamse” müellifi olan Nizami, Doğu edebiyatında büyük bir edebî geleneğin yaratıcısı olmuştur. Tüm Doğu edebiyatı ve sanatının gelişimini etkileyerek derin izler bırakan Nizami, kendisinden sonra gelen şairlerin yaratıcılığında büyük etkiye sahip olmuştur. Hem Farsça hem de Türk lehçelerinde Nizami sanatının etkisi ile “Hamse”ler yazılmıştır. 

   Nizami’nin genel olarak eserleri özellikle “Hamse”si onun dini-ahlaki ve felsefi görüşlerinin yansımasıdır. Eserlerinde dostluğun, yardımlaşmanın, hünerin, gerçek sevginin, güvenin, kadının toplumdaki yerinin, adaletin, eğitimin, bilgi edinmenin, kanaatkârlığın, doğruluğun önemine dikkat çeken hümanist şair Nizami, kalemi ile insanlara seslenerek onları kötü amellerden uzak durmaya, zulme karşı mücadeleye davet eder. Çünkü dostluk, yardımlaşma, zulme karşı mücadele, toplumu adaletle yönetme Nizami’nin ideal cemiyet anlayışında önemli yere sahiptir. Eserlerinde sosyal ayırım yapmayan, insanlara topluma yararlılık derecesine göre değer veren Nizami’nin tahayyülünde insanlar eşittir ve insanlar arasındaki temel ölçüt sadece değerlerdir. Bu içerikli ahlaki, eğitici ve öğretici eserleriyle topluma adeta mesaj veren, okuyucunun da dikkatini konu üzerine çekerek onu düşündüren ve toplumu doğru yönlendiren Nizami’nin felsefi ve estetik görüşleri her çağda aktüelliğini korumaktadır.  

Ünü sadece geniş Türk coğrafyasını değil, bütün dünya edebi coğrafyasını kuşatan Azerbaycan şairi ve düşünürü, dünyayı dolaşan büyük sanat elçisi Nizami, eserleriyle insanlığı dostluğa, kardeşliğe, yardımlaşmaya, zulme karşı mücadeleye, davet eder. 

 

 

Kaynakça 

Akalın, Nazir. “Nizami-yi Gencevi’nin Hayatı, Edebi Şahsiyeti ve Eserleri.” Bilig Dergisi, 7/Güz’98, s. 67-91.

Akpınar, Y. (1994). Azeri Edebiyatı Araştırmaları. İstanbul: Dergâh Yayınları. 

Allahverdiyeva, Şehrebanı. “Azerbaycan şairi Nizami Gencevi’nin eserlerinde ahilik.” Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi, Yıl: 8, Sayı: 111, Aralık 2020, s. 21-30 

Araslı, H. (1947). Nizami ve Azerbaycan xalq edebiyyatı. Meqaleler mecmuesi. Bakı: Azerbaycan SSR EA Neşriyyatı. 

Araslı, H. (1968). Gülşehrîve Genceli Nizamî. Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi. 

Araslı, N. (1980). Nizami ve Türk edebiyyatı. Bakı: Elm Neşriyyatı. 

Araslı, N. (1980). Nizâmî ve Türk Edebiyyatı. Bakü.

Azade, R. (1979). Nizami Gencevi (heyatı ve seneti). Bakı: Elm Neşriyyatı.   

Bertels E. (1940). Nizaminin “Leyli ve Mecnun” poemasının menbeleri. Bakı: Azerneşr. 

Edebiyat Dünyamız. Azerbaycan Edebiyatı – 2. Erişim adresi: https://www.edebiyatdunyamiz.com/index.php/makaleler/edebiyat-teorik/1811-azerbaycan-edebi-yati-2  Erişim tarihi: 20.04.2021.

Hebibbeyli, İ. (2019). Azerbaycan edebiyyatı. Dövrleşdirme konsepsiyası ve inkişaf merheleleri. Bakı: Elm Neşriyyatı. 

Hidayet Vahdet Sultanzade, Muhsin Nağısoylu (1991). Nizami Gencevi. İnciler. Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları. 

Xalisbeyli, T. (1991). Nizami Gencevi ve Azerbaycan qaynaqları. Bakı: Azerneşr. 

Memmedov, M. (2012). Poeziya dünyasının dâhisi. Bakı: M.F.Axundov adına Azerbaycan Milli Kitabxana. 

Resulzâde, M. E. (1951). Azerbaycan Şairi Nizâmı. Ankara: Millî Eğitim Basımevi.

Yusifli, X. (2004). Nizami Gencevi. Lirika. Bakı: Lider Neşriyyat. 

Bu yazı Kardeş Kalemler dergisinin 174. sayısında yer almaktadır. Derginin bu sayısında yer alan tüm yazılara aşağıdaki bağlantı üzerinden ulaşabilirsiniz.
Kardeş Kalemler 174. Sayı