HaftanınÇok Okunanları
TANER GÜÇLÜTÜRK 1
COŞKUN HALiLOĞLU 2
KEMAL BOZOK 3
HİDAYET ORUÇOV 4
SEYFETTİN ALTAYLI 5
AHMET KARTAL 6
Serdar Dağıstan 7
Konuşan anılardır susmayan mevsimlerin armağanı
Dudaklarımızla tanıştığımız günlerden kaldı bize
Amaçsız başlangıçlarla yürünürdü sokaklar
Bizden değildi, bizim değildi gözümüzü bürüyen güneş
Sen gideceksin bildim, kayboldum kuytularda
Yokla şimdi yarım yamalak gecelerden kalan mutlulukları
Yakalanmıştık kalabalıklarda ne olacağımızı bilmeden
Sonra bizi götürdüler, hışımla yağan haziranlara
Titrek bir bakıştı seninki, aktı sorgusuzca sonsuza
Çağlar geçti sanki, gün hızıyla taşıdık yalnızlığı
Tığla örmüştük oysa ilmek ilmek konuşmaları
Şimdi buradaydı, bekle, gelecek desinler bana
Bildiğim bir kentte durdurulmuş zamanı.
kazayak
Gözlerinden öğrenmiştik Gagavuz kadınlarının sırlarını
Birlikte anlattılar sonra / Kazayak köyünde yaşananları
Gülüşlerinde bir giz vardı, geçmişin asasında asılı
Hıdırellez yortusuna gidiyorlardı semaya bakarak
Hem ayakta, hem rükûda secdeye durdular sessizce
Geçmiş zenginliklere, bugünkü hallere, Türkçe dua ettiler
Kalp ayağıyla kendilerinden kendilerine bir yolculuktu bu
Yitik zamanların toprak döşeli yolunda yürüdüler yorulmadan
Şimdi, buluşuyorlar her sabah/ Kazayak durağında özgürce
Çiçeklerle bezenmiş çocukları izliyorlar/ Kıpçak bozkırlarında
Koşan.
uzakları topladık
Rüzgâr doladı ağaçlara gizlenen merhameti
Uzakları topladık / kalbimize gömdük
Deli-dolu doru atlarla geldi zaferlerimiz
Bahar taşkını sellerle örüldü günler
Nisan’da patlayan su gözelerinden içtik
Kırbaçlar atları değil, dağ bükümü yolları dövdü
Rüzgârlar tutuşturdu aşklarımızın ateşini
Dizginsiz atlarla şahlandı heveslerimiz
Sevinçlerimiz karıldı en güzel yerimizde
Kırgınlıklar yaz yağmuru gibi geçti.
çocuk kaldık sılada
Kara trene bindik / bir vagon dolusu
Arkada binmeyi düşleyen yılgınlar
Bizden kalandı geçilen bereketli ovalar
Geride azgın yılların üzgün gürültüsü
Telli duvaklar, kadınlar, çocuklar, acılar
İki göz, iki pınar akan geceler yok artık
Trenlerin son durağı / Anayurt Oteli
Karlı geçitler, göğü yalayan sessiz ağıtlar
Hep aynı nakarat /duyulan göç şarkıları
Üşüşen anılar çoğaldı / davullar çaldı
Sanki yeniden kavuştuk kendimize
Kunduracı çırağıydık / yeni çarıklar peşinde
Mermer beyazı taşlar döşedik çamurlu yollara
Zamanın çarklarında büyüdük, gündelik düşlerle
Kimimiz öldük gurbette / kimimiz çocuk aldık sılada.
Ankara’daydık
Uzak değildi geldiğimiz yol, çok yakındı
Duygularımız katar katardı elle tutulamayan
Ahengini arardık alnımıza düşen yazgının
Çok benzerdi Prizren’e, Hamamönü’nden kaleye çıkan yollar
Sanki oradan gelmiştik, oraya dönmüş gibi
Önlüklü öğrencileri izlerdik / özenirdik onlara
Çocukluğumuz, bıraktığımız yerde hep beş yaşındaydı
Anılarımız seraptı bizden kopan ve yaşayan
Alnımıza çizilmiş göçün sakinleriydik Ankara’da
Komşuyduk Hamamönü’nde, İpekli şairin dergâhına
Rumeli sürgünleriydik Akif gibi, şiirlere gebe
Hacettepe’den izlerdik Yenişehir’i, Demirköprü’den
Leylek mevsimleri bahar yağmurlarıyla gelirdi
Hep beş yaşındaydık yurt güneşi altında
Sorun bizlere binlerce yıldır yürünen yolları
Azaldı artık, geride kaldı kaybolan hasretler
Ankara’ydık / adını kimsenin bilmediği çiçeklerdik.