HaftanınÇok Okunanları
TANER GÜÇLÜTÜRK 1
COŞKUN HALiLOĞLU 2
KEMAL BOZOK 3
HİDAYET ORUÇOV 4
SEYFETTİN ALTAYLI 5
AHMET KARTAL 6
Serdar Dağıstan 7
Recail Efendi, ilk eşinin vefatından yıllar sonra ikinci evliliğini Boşnak asıllı bir kadınla yaptı. Ancak kadın, gezmeyi, eğlenmeyi seven, sorumsuz biri çıktı. Ne Recail Efendi’nin yaşı ne de maddi durumu bu hayata uygundu. Kısa sürede anlaşmazlıklar başladı ve sonunda boşandılar. Kadın giderken evde ne var ne yok toplayıp götürdü; tabak, çatal, bıçak bile kalmadı. Ama Efendi geniş adamdı, bu durumu hiç umursamadı. Ev neredeyse çıplak kalmıştı ama o, eve yeni eşya almayı düşünmedi bile.
Recail, Mahmut Hoca Efendi’nin tek oğluydu. Babası, tekkede hoca ve mürşitti, saygın, yardımsever bir insandı. Onun itibarı öyle büyüktü ki, çevresindekiler Recail’e de “Efendi” demeye başlamıştı. Fakat bu unvan, Recail Efendi’nin üzerinde bambaşka bir etki yaratmıştı. Öyle ki, kendini gerçekten büyük bir adam sanır, sokaklarda böbürlenerek yürür, herkese tepeden bakar, vaktinin çoğunu kahvede geçirir olmuştu.
Yalnızlık bir yerden sonra canına tak etmiş olacak ki, bir gün kahvede otururken yeniden evlenmek istediğini dile getirdi. Ama geçmişi ortadaydı, kimse onunla evlenmek istemedi. Ne kadar aradıysa da kendine bir eş bulamadı.
Aradan zaman geçti. Bir gün kahvede otururken genç bir adam yanına yaklaşıp eğilerek sordu:
“Hâlâ evlenmek istiyor musun?”
Recail Efendi’nin gözleri parladı, heyecanını gizleyemedi. Hemen ayağa fırladı:
“Tabii ki isterim!” dedi.
Genç adam hafifçe gülümsedi:
“O zaman sen parayı hazırla, benden haber bekle.”
Bu konuşma kısa sürede mahallede dilden dile yayıldı. Herkes, Recail Efendi’nin Arnavutluk’tan yeni bir eş alacağını konuşuyordu.
Bizim buralarda, eş bulamayan ama biraz parası olanlar, aracılarla Arnavutluk’un sınır köylerine giderdi. Orada uygun yaştaki kadınların evleri ziyaret edilir, bir miktar para karşılığında anlaşma sağlanırsa, adam o gün içinde karısıyla birlikte evine dönerdi. Genellikle bu tür evlilikleri alt tabakadan insanlar yapardı. Ama Recail Efendi gibi biri, kendini bu kadar küçültür müydü? Mahallede herkes şaşkındı.
Birkaç gün sonra Recail Efendi kahveye girince herkesin gözü onun üzerindeydi. Kimisi de gülmemek için kendini zor tutuyordu. Sebebi ise saçlarını, sakalını boyatmış olmasıydı. Çaycı dayanamayıp sordu:
“Hayırdır Efendi?”
Recail Efendi arsızca gülümsedi:
“Hayırlısı, hayırlısı! Allah’ın izniyle yarın sabah kahvemi eşim yapar, ben de kahveye daha az uğrarım.”
Gerçekten de kısa bir süre sonra Arnavutluk’tan bir kadınla mahalleye döndü. İlk günler ortalarda görünmedi ama mahallede dedikodular dinmek bilmedi. Mahallenin kadınları onunla selamı sabahı kesti, erkeklerse ona “Zampara Efendi” lakabını taktı.
Ancak mutluluğu uzun sürmedi. Bir süre sonra ağır bir hastalığa yakalandı. Günler geçtikçe kötüleşti ve yatağa düştü. Kahvedeki arkadaşları toplanıp onu ziyarete gitmeye karar verdiler. Ama karşılaştıkları manzara tüyler ürperticiydi. Ev bakımsız, kir pas içindeydi. Recail Efendi perişan bir haldeydi; üstü başı yırtık, saç sakalı birbirine karışmıştı.
Durumu anlamak için eşine sordular. Kadın, bağırarak cevap verdi:
“Ben bu ihtiyara bakamam artık! Bir bakım evine gitsin! Evimde onu istemiyorum!”
Çaycı öfkelenip çıkıştı:
“Bu ev onun! Onu buradan çıkaramazsın!”
Kadın alaycı bir tavırla güldü:
“Artık bu ev benim! Evi bana yazmazsa onunla evlenmeyeceğimi söylemiştim de kabul edip evi üzerime yapmıştı. ”dedi.
Bunu söyledikten sonra kapıyı çarpıp odadan çıktı. Mahallede kimse bir şey diyemedi, herkes şaşkınlık içinde birbirine baktı.
Recail Efendi’nin ilk evliliğinden bir kızı vardı. Genç kız, aşkın ve cesaretin etkisiyle ailesinin rızasını almadan sevdiğine kaçmıştı. Bu durum başta tepkiyle karşılansa da, bir süre sonra aile bir araya gelerek meseleyi tatlıya bağlamıştı.
Aralarından biri, durumu Recail Efendi’nin bu kızına haber verdi. Babasının halini anlattılar ama kızının cevabı buz gibiydi:
“Ben zamanında babama yapma etme dediğimde beni evinden kovmuştu şimdi, babam evi kime bıraktıysa, o baksın! “diyerek telefonu yüzlerine kapattı.
Kahvedekiler, Recail Efendi’yi yalnız bırakmadılar. Bakımevine haber verdiler. Birkaç saat içinde gelen ambulans, onu alıp götürdü. Araç mahalleden uzaklaşırken, komşu kadınlar perdenin arkasından bakıyor, onun düştüğü hâle gözyaşı döküyordu.
İhtiyarlar başlarını iki yana sallayarak;
“Neydim, ne oldum, ne olacağım...” diye içleniyorlardı.
(Avrasya Yazarlar Birliği Balkanlar Çevrim İçi Hikâye Atölyesi, Nisan 2025)