ERENLER ÖLMEZ EFENDİM


 01 Temmuz 2021


Sizin de benim yazarım dediğiniz isimler vardır. İşte benim ruhumun yazanıdır Emine Işınsu. Onu okurken her cümlesini kendim yazmış gibi hissederim.

Kalemiyle tanışıklığım lise ikinci sınıfın yaz tatilindedir. Abim Zile Halk Kütüphanesinden Sancı’yı almış okumuştu. Sonra bana “Hadi sen götür, benim adıma teslim et.” demişti. Teslim ederken “Ben de okumak istiyorum bu kitabı ama abimin süresi doldu.” dedim. Beni de üye yaptılar. Tekrar aldım kitabı. Hemşehrim Önkuzu’yu tanıdım, bir neslin mücadelesini öğrendim.  Ailemin oluşturduğu fikir temellerimin üzerine sağlam bir bina inşa etmişti.  Sonra onu teslim ederken Azap Toprakları'nı aldım, onu teslim ederken Ak Topraklar’ı, Tutsak’ı... Esir Türklerden haberdar oldum. Hayatta bir büyük derdim oldu böylece.  Çiçekler Büyür'ü okuduğumdaki hissettiklerimi anlatmak zor. O hayatım boyunca en etkilendiğim kitap olarak kaldı. İlay hep benimle yaşadı. Lise son sınıfta kültür edebiyat kulübü olarak çıkardığımız duvar gazetesine hayatımın ilk kitap tanıtım yazısını yazdım Çiçekler Büyür için. “Bedenler, beyinler ve sevdalar bu toprağa gübre olabilir. Ve her yıl çiçekler yeniden büyür.”

Sonra üniversite yıllarımda Ankara'ya geldim. Bir gün, müdavimi olduğum Ecdâd Kitabevi sahibi Ahmet ağabey "Abla hadi bir çiçek yaptır, Emine ablaya gidelim." dedi. Sevincimi anlatamam. Ben hayatımda ilk çiçeğimi Emine ablaya yaptırdım. Yurtdışından yeni dönmüşler, Beysukent'teki evlerindeydiler o zaman. Tanışmanın heyecanını yaşadığım o gün, benim için çok özeldi. Sonra Ahmet Ağabey'le bir kaç kez daha ziyaretine gittik. O, Ecdâd'a geldi. Zafer Çarşısı’ndaki, Kocatepe Camii’ndeki kitap fuarlarında, Ötüken'in, Ecdâd'ın stantlarında Ahmet Ağabey'e yardım ederdik ve imza günlerinde -diğer yazar ve şairlerle olduğu gibi- günü Emine Abla ile geçirmek bizim için unutulmaz hatıralara vesile olurdu. 

Gazi Osman Paşa’ya yeni taşındıkları bir gün Ecdâd'a gelmişti. Taşınmanın zorluklarını konuşurken yardım etmeyi teklif ettim. Evden eve nakliyat taşımış, yerleştirmiş ama kitapları çok karışık koymuşlar kütüphaneye. Evin diğer bölümleri yerleştikten sonra kütüphaneyi birlikte yerleştirmek üzere sözleştik. Bir evde bu kadar çok kitap olabileceğini ilk defa görmüştüm. Kütüphane nasıl yerleşir, ondan öğrendim. İskender ağabeyin kitaplarını ben yerleştirirken o da kendi kitaplarını yerleştirmişti. İkincisi olan kitaplardan istediğimi alabileceğimi söylemişti. Çıkarken bir de elbiselik kumaş hediye etmişti. Dikmedim, diktirmedim, hâlâ saklarım. O gün benim için çok özel bir gündü. Benim hikâyemle de ilgilenmişti. Sonra Galip ağabeyle nikâhıma geldi. İskenderun’da yaşadığım yıllarda attığım bir bayram tebriğine ilk kızımın adını da yazarak müjde vermiştim. Aybala'ya “Anneannen” diye imzaladığı bir kart göndermişti.

Ankara'ya döndükten sonra da arkadaşım Gülkız'la birçok kez ziyaretine gittik. Çayın yanında ikramı eksik olmazdı.  Yeni kitap hazırlıklarını dinlerdik. Hasan Burkay’a intisap etmiş, Nakşibendi tarikatına girmişti.  Tasavvufi eserlerini yazıyordu o sıralar. Sonraki sohbetlerde Yunus Emre'yi, Hacı Bayram-ı Veli'yi, Niyazi Mısri'yi dinledik ondan. Diyanet Dergisi için röportaj yapmak isteyen arkadaşlarımla gittiğimizde yazmaya nasıl başladığını anlatmıştı. Bir akşam ailecek ziyaret etmiştik. Edebiyattan çok siyaset konuşulmuştu o akşam. Hep bizi evinde misafir ediyordu mahcup oluyorduk. Bizi kırmadı bir kez de dışarda yemek yedik arkadaşlarla birlikte. Son görüşmelerimizde anksiyetisinden şikâyetçiydi. Kendi otobiyografisini yazmaya başlamıştı, roman olsun istiyordu. Yazdığı ilk altı sayfanın fotokopisini vermişti Gülkız’la bana. En son Galip Ağabeyi Anma Toplantısı’nda görüşmüştük. 

Zaman zaman telefonla hatırını sorardım. Yine bir gün telefon açtım “Ben Nurhan” dedim. "Hangi Nurhan?" dedi. Anlatmaya çalıştım çıkaramadı. Ben “Hangi Nurhan?”ı, menkıbedeki Anabacı’nın Yunus Emre’ye, “Tabduk Emre sana ‘Hangi Yunus?’ derse gönlünden çıkmışsın var git.” demesi gibi algıladım. Gönlünden çıkarmış demek ki dedim, üzüldüm. Sonradan öğrendim ki o sessiz hastalık (alzheimer) başlamış Emine Abla'da çok üzüldüm. Yağmur Tunalı’ya mesaj yazdım bir gün. “Son bir kez ziyaret etsem, görsem.” dedim. “Artık bizi de tanımıyor.” dedi.

Bugün 17 Mayıs 2020 Emine ablanın doğum günü. Doğum günün kutlu olsun.

***

Bugün 6 Mayıs 2021. Hıdrellez. Hızır’la İlyas’ın buluştuğu gün. Dostun dosta kavuştuğu gün.

Bugün 6 Mayıs. Ramazan’ın yirmi beşinci günü. "Kadir Gecesi’ni Ramazan’ın son on günü içinde arayınız!" hadisi şerifini hatırladım. Doğrusunu Allah bilir, belki bu gece Kadir Gecesi’dir.

Bugün 6 Mayıs. Dün vefat eden Emine ablamızı “Ona âşıktım efendim!..” dediği Hacı Bayram'ın huzurundan sonsuzluğa uğurladık bugün. Orada kendisini dostları Yunus Emre, Hacı Bayram-ı Veli, Niyazi Mısri, Hacı Bektaş-ı Veli karşılamıştır inşallah. 

Bugün 6 Mayıs Emine ablanın ebedî âleme doğduğu gün. Dostun dosta kavuştuğu gün.

Onun, annesi Halide Nusret Zorlutuna için söylediklerini ben de Emine abla için söylüyorum: “… herkesle samimi dost, daima dürüst iyi niyetli, iyi bir hanımdı, neden mekânı cennet olmasın ki.”

 “Hem erenler ölmez efendim, suret değiştirirler…”

Bu yazı Kardeş Kalemler dergisinin 175. sayısında yer almaktadır. Derginin bu sayısında yer alan tüm yazılara aşağıdaki bağlantı üzerinden ulaşabilirsiniz.
Kardeş Kalemler 175. Sayı