HaftanınÇok Okunanları
Kader Pekdemir 1
HİDAYET ORUÇOV 2
ELMİRA ACIKANOAVA 3
Kardeş Kalemler 4
Gülzura Cumakunova 5
Emrah Yılmaz 6
KEMAL BOZOK 7
Hayatımızın ilerleyen yıllarında pek çok konuda ortaya çıkan seçiciliğimiz yeni dostlar edinmede de çıkar karşımıza. Bu açıdan yakın çevremizdeki arkadaşlarımızın çoğu hayatımızın erken yaşlarında çeşitli vesilelerle tanıyıp dost edindiğimiz kişilerdir. Benim için merhum Yakup Ömeroğlu bu anlamda bir istisnadır. Yaşı da benim neslimden epey geride olduğu için kendisi yakın çevreme epey sonraki yıllarda dahil oldu.
İki binli yılların ortalarında bir gün değerli Ali Akbaş ile birlikte görüşme talep ettiler. Ziyaret sebepleri çıkarmaya karar verdikleri Kardeş Kalemler dergisine Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın bir katkı verip veremeyeceği konusu ile ilgiliydi. Yakub’u daha önceden, özellikle Türkiye Yazarlar Birliği’nden tanıyordum. Ama kendisi hakkında bir net kararın tebellür ettiği an bu görüşme üzerine oluştu. Çıkaracakları dergi için öylesine içten ve öylesine heyecanla bazı şeyler anlattı ki ben tereddüt etmeden görevimizin bu konumdaki insanları desteklemek olduğunu ve elbette gerekli desteği sağlayacağımızı söyledim. Sonrasındaki görüşmelerimiz artık birbirimiz hakkında müemmen hale gelmiş bir çizgi üzerinden yürüdü. Özellikle Türk Dünyası ile ilgili kafamızda hangi soru gündeme gelmişse bunu Yakup bilir diye kendisine başvuruyor, her defasında da olumlu cevabımızı alıyorduk.
Ama daha kalıcı ilişkiler “Baykara Meclisi” ile görünür hale geldi. Rahmetli Yılmaz Öztuna hayattayken perşembe akşamları Ankara’da genellikle bir otel lobisinde kendisinin yönettiği ve başta tarih, edebiyat ve kültür olmak üzere hemen her konunun konuşulduğu, geleneğimizde var olan, sohbet toplantıları yapıyordu. Ben de uzunca bir süre bu toplantılara katılmış ve bunlardan çok istifade etmiştim. Bürokrasi ve siyasi faaliyetlerimi noktalayınca kendisi de Öztuna toplantılarına katılmış olan arkadaşım Ayhan Pala ile benzer bir etkinliği gerçekleştirelim noktasında karara vardık. Bizim tarihimizde bilimsel ve kültürel güzel sohbetler için “Baykara Meclisi” tabiri kullanılır. Evliya Çelebi bunları, akşam Bosna’da Çaynitse kasabasına vardık, şehir eşrafından Çengiç ailesinin konaklarına indik. Şehrin üdebası, şürefası, şuarası ve meşayıhı ile bir azim Hüseyin Baykara sohbeti yaptık diye anlatır. Bu ad, tarihte Hüseyin Baykara’nın sarayında Molla Cami, Ali Şir Nevayi, Süheyli gibi devrin önemli isimlerinin katılımıyla gerçekleştirilen sazlı sözlü sohbet geleneğinden gelir. Biz de bu mütevazi toplantımıza Baykara Meclisi adını verdik ve katkı sağlayacağını düşündüğümüz on beş kadar isimle akşamları Liman Kitap Kafe’nin özel mekanlarında toplanmaya başladık. Bu isimlerden biri de Yakup Ömeroğlu’ydu. Keyifle devam eden bazen Mahir Nakip arkadaşımızın tamburuyla ilave katkı verdiği toplantılarımız covid duvarına çarpınca birkaç hafta yapılamadıysa da çözümü yine Yakup buldu ve bize sağladığı çevrimiçi imkanla sanal alemde görüşmelere başladık. Bu uygulama toplantımıza ekstra bir imkân sağladı ve Ankara dışından da meclise katılımcılar oldu. Gündemsiz yapılan bu toplantıların değişmeyen tek gündem maddesi meclisin sonuna doğru Yakup’a yöneltilen Türk dünyasında ne var ne yok sorusu idi. O da sırasıyla ülkeler bazında en yeni haberleri veriyor, varsa yeni yayınlardan ve bu dünyanın kültür sanat adamlarından söz ediyor, arkasından da biraz sonra söz edeceğim dergi ve kitap yayınlarının yeni neşirlerinden ve onların içeriklerinden bahsediyordu. Bu haberler bizim için önemliydi ve başka hiçbir yerde ulaşılamayacak cinstendi. Çünkü Yakup zaten bu toplantılara çoğu kez ayağının tozuyla katılıyor, örneğin Kazan’dan bir sempozyumdan, Azerbaycan’dan bir belgesel çekiminden ya da Kırgızistan’dan kendisine tevdi edilen bir madalya töreninden dönmüş oluyordu.
Çankırı’nın Şabanözü ilçesine bağlı Karakoçaş Köyü’nde doğan (1966) Yakup Bey, ilkokuldan itibaren dikkat çeken bir öğrenci olarak sınavla girdiği Hasanoğlan Atatürk Öğretmen Lisesi’nden mezun oldu. Ardından Ankara Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi’ni bitirdi. Başbakanlık müşavirliği yaptı; Türkiye ile Kazakistan devletlerinin iş birliği ile kurulan Uluslararası Ahmet Yesevî Üniversitesi’nde de görevde bulundu. Daha öğrencilik yıllarında sosyal ve kültürel etkinliklerin içinde aktif olarak yer aldı. Bu faal konumu hayatının bütünün kapsayacak şekilde devam etti. Akademik çalışmalar yapıp doktorasını tamamladıysa da asıl meşguliyet alanı hep Türk Dünyası ve bu alemin kültürel faaliyetleri oldu. Sovyetler Birliğinin dağılma sürecinde Türkiye dışında yaşayan Türk halklarıyla yakından ilgilendi. Bir grup arkadaşı ile birlikte hazırladıkları I. Türk Dünyası Gençlik Kamp ve Kurultayı projesi bu anlamdaki ilk somut çalışmalarından biridir. Daha sonra da devam eden ve pek çok gencin hayatına dokunan Türk Dünyası Gençlik Kampı ve Kurultaylarının yürütme kurulu ve genel başkanlık görevlerini üstlendi. Türk Dünyasından gençlik liderlerinin yazılarının yer aldığı, kurultayların yayın organı olarak Bengü isminde bir dergi yayınladı ve bu derginin başyazılarını yazdı. Gençliğinden itibaren bu etkinliklerde dost biriktirdi, sonraki yıllarda da bu dostlukları örgütlü hale getirerek güzel işlere dönüştürdü. Örneğin bir grup arkadaşıyla beraber Avrasya Yazarlar Birliği’ni kurdu (2006). Türk Dünyasının ortak edebiyat dergisi haline gelecek olan ve uzun yıllar kesintisiz yayınlanan aylık Kardeş Kalemler dergisini yayınlamaya başladı (2007). Ardından Türk Dünyasından edebî eserleri yayınlayan bir ihtisas yayıncılığı yapan Bengü Yayınları’nı kurdu. Uluslararası bir Türkoloji dergisi olan Dil Araştırmaları Dergisi’nin yayınına başladı. Ömeroğlu, Aralık 2007’de İstanbul’da Kardeş Kalemler dergisi etrafında Türk Dünyası Edebiyat Dergileri Kongresi’ni topladı. Toplumda yeni fikirlerin ve yönelimlerin ilk boy gösterdiği yer olan dergilerin birbirleriyle yakınlaşmalarının Türk Dünyasında, aydınların ve halkın da yakınlaşmasına ve ortak gelecek tasavvurunun güçlenmesine katkı sağlaması niyetiyle yapılan kongreler, sonraki yıllarda da devam etti. Türkiye Yazarlar Birliği Genel Başkanı oldu ve bu göreviyle de pek çok yayın ve kültürel faaliyet gerçekleştirdi. 2006 yılında Kırım’da düzenlenen Türkçenin Uluslararası Şiir Şöleni bunlardan biridir.
Buralarda edindiği birikimleri 2004 yılından itibaren başta TRT olmak üzere çeşitli basın yayın organlarıyla paylaşmaya başladı. Danışman ve sunucu olarak görev aldığı, Türk Dünyasından yazar, sanatçı ve bilim adamlarının ekrana taşındığı kültür ve sanat konularının işlendiği çok sayıda radyo ve Tv programı yaptı. Dost Eli, Kültürümüz Edebiyatımız, Pencere, Kültürel Pencere, Kültür Sanat Avaz, Köklerin İzinde bunların başlıcalarıdır. Onun selam sevgili dinleyiciler, selamların en güzeli ile selam diye başlayan programları pek çok kişinin hafızalarındadır. Ben de bu programlara defalarca konuk oldum.
2019 yılında Balkanlarda yaşayan gençler için online Yazarlık Atölyesi çalışmalarını başlattı. Atölyelere iki yılda Makedonya, Kosova, Bulgaristan ve Batı Trakya’dan çok sayıda genç katıldı ve yeni kalemler edebiyatımıza kazandırıldı. 2020 yılında Avrupa’da yaşayan Türkler için de online Yazarlık Atölyesi başlatıldı ve Avrupa Türklüğünün kendi hikâyesini yazması için yeni kalemler ortaya çıkarıldı.
Ömeroğlu’nun sosyal ilişkileri çok genişti; Türk Dünyasının sanat, edebiyat, kültür ve düşünce alanındaki isimleriyle yakın ilişkisi vardı. Kosova'dan, Makedonya’dan Tataristan’a, Kafkasya’dan Türkistan ‘a kadar geniş Türk coğrafyasını bütün özellikleriyle ve sorunlarıyla biliyordu. Bu yüzden yaptığı konuşmalar, programlar Türk dünyasının her yerinden ilgiyle izleniyordu.
Yakup, yaptığı çalışmalarla 2010 yılında Azerbaycan Cumhuriyeti Resul Rıza ödülüne; 2011 yılında Karaçay-Malkar Türkleri edebiyatının kurucu şairlerinden İsmail Semenov’un doğumunun 120. yılı madalyasına; 2012 yılında Azerbaycan Yazarlar Birliği Uluslararası Bahtiyar Vahapzade Türk Dünyası Edebiyatına Hizmet Ödülü ile Kosova Doğru Yol Kültür ve Sanat Derneği tarafından Uluslararası Süleyman Brina Balkanlarda Türk Kültürüne Hizmet ödülüne; 2013 yılında Kazakistan Dışişleri Bakanlığı tarafından Dostluk ve İşbirliği madalyasına; 2016 yılının UNESCO tarafından doğumunun 850. yılı vesilesiyle Ahmet Yesevi Yılı ilan edilmesinin hatırasına Ahmet Yesevi Üniversitesi tarafından hazırlanan Ahmet Yesevi madalyasına; 2017 yılında Kazakistan Cumhuriyeti’nin Diplomatik Hizmetinin 25. madalyasına; aynı yıl Kazakistan tarafından Uluslararası Jambıl ödülüne, 2018 yılında ise Kazakistan Kültür Bakanlığı Kültüre Hizmet madalyasına, 2020 yılında Kazakistan Halklar Asamblesi 25. yıl madalyasına layık görüldü. Ömeroğlu, 2019 yılında merkezi Paris’te bulunan Avrupa Bilim Sanat ve Edebiyat Akademisi tam üyeliğine kabul edildi.
Kısa bir ömre sığdırılan bu kadar çok etkinlik erbabının bilebileceği gibi fevkalade zor işlerdir. Örneğin Türk Dünyasından edebî ve ilmî kitaplar yayınlayan bir ihtisas yayınevi olan Bengü Yayınlarını ele alalım. Dikkate değer yeni yayınlarla alanda kısa süre içinde bir rekora doğru giden Bengü Yayınevi, Azerbaycan edebiyatının ölümsüz eseri Mirza Alekber Sabir'in Hophopname kitabını 500. yayın olarak okuyucuyla buluşturdu. Yayınevi aslında uzun bir geçmişe sahip değil, 2006 yılında kurulmuş 2007 yılında ilk kitabını yayınlamış. Bu nitelikte yayınevleri sınırlı sayıda kitapla yollarına devam eder; yaslandıkları potansiyel ve hitap ettikleri çevre bellidir. Dar bir alanda faaliyet göstermek bir yana yeni bir coğrafyayı ve nispeten küçük dilleri bize taşıdıkları için uygun çevirmen bulmak, bu eserler için kaynak temin etmek, dahası sınırlı sayıda okurunu oluşturmak gibi zorluklarla boğuşulur.
Bu zorluklar olmadı mı, elbette oldu ama Yakup Ömeroğlu ortada var olan büyük potansiyeli ve buna karşı tarihi bir sorumluluğu fark edip harekete geçirdi. Samimiyetle kalkışılan işte ortaya çıkan tablo inanılmazdı, yaklaşık on beş sene içinde her biri bir diğerinden kıymetli beş yüz küsur eser, bunları ele alıp değerlendiren büyük bir yazar, şair, çevirmen, editör ordusu ve çıkan her kitaptan sonra sırada ne var diyen bütün Türk Dünyasından meraklı okuyucular... İş bununla da kalmadı, çıkan kitapların tanıtımını gerçekleştiren ve bu dünyanın entelektüel ortamını oluşturan Kardeş Kalemler ismiyle Avrasya Edebiyat Dergisi, Türkçe ile ilgili bilimsel yazılar yayınlayan Dil Araştırmaları Dergisi (bugüne kadar 33 sayı yayınlandı), Uluslararası Kaşgarlı Mahmut Hikâye Yarışması, tüm Türk Dünyasına hitap eden Yazarlık Atölyeleri, yüzlerce anma günü, kitap tanıtım toplantıları, konferans ve etkinlikler, gerçekleştirilen diğer faaliyetlerden öne çıkanlar.
Yakup bey bu faaliyetler yanında yazar olarak da dikkat çeker. Tatarlar ve Tataristan isimli kitabının yanında, Türkistan-Yesevî’nin Şehri Yesi’ye Dair eseri ve İki Çınar adlı ilk hikâye kitabı yayınlandı. Bu son kitabın ilginç de bir hikayesi vardır, İki Çınar Türkiye’den önce Azerbaycan’da yayınlandı. Böylelikle Türk edebiyat tarihinde ilk kez bir yazarın hikâye kitabı Türkiye’de yayınlanmadan önce Azerbaycan’da yayınlanmış oldu. Bu durum Türkiye ve Azerbaycan edebî ilişkilerinin son yıllarda geldiği yakınlık durumunu ve Ömeroğlu’nun kardeş ülkede ne kadar benimsenen ve sevilen bir isim olduğunu göstermesi bakımından önemlidir. Türk dünyası ve kültürel birlikteliklerin devamı adına uzun yıllar çalışmalar yürütmüş Ömeroğlu’nun eserleri de aynı amaca hizmet etmektedir.
Yakup Ömeroğlu, pek az faniye nasip olacak bu yoğun etkinlikleri kimseyi kırmadan dökmeden yaptı. Onu tanıyanların yakinen bildiği gibi herkese karşı kibar, nazik ve hem kendisiyle hem de çevresiyle barışık ve dost bir insandı. Sürekli projeler yapar, bunları en kısa yoldan hayata geçirmek için çalışırdı. Türk dünyasının değişik bölgelerine ait toplantılar düzenleyerek, kültür coğrafyamızı hareketlendirmeye çalıştı. Onları kimlikleriyle ilgili düşündürmeye, birbirlerini tanıyacakları ortam oluşturarak yalnız olmadıklarını göstermeye gayret etti.
Yakup Ömeroğlu mütevazı görünümünün arkasında sahip olduğu kişisel özellikleri ve nitelikleriyle bu gayretler içinde iken, dört ay önce rahatsızlandığını duyduk. Elbirliği ile bunu da yeneceğine inanıyorduk ama olmadı. Onu 17.08.2024 günü ebedî aleme uğurladık. Yaşayışı cenaze törenine aynen yansıdı. Türk dünyasının yedi iklim dört bucağından katılımlar oldu. Mezarına Taşkent-Semerkant’tan, Yesevi Türbesi’nden, Tebriz’den, Azerbaycan’dan, Üsküp’ten, Kosova’dan, Kerkük’ten topraklar, Issıg Göl’den, Selenge’den, Yenisey’den, Tuna’dan getirilen sular serpildi.
Aziz dostumun menzili mübarek, sa’yi meşkur, makamı âli, mekânı Cennet-i Adn olsun. Ruh-ı revanı şad u handan, mazhar-ı afv u gufran ola. Hizmetleri sadaka-yı câriye olarak elbette karşısına çıkacaktır. O yaptıklarıyla aynı zamanda pek çok gence dokundu, onlara örnek oldu. Şimdi onun yolundan yürüyenler bütün Türk dünyasında yeni Yakuplar olarak bayrağı omuzlayacaklardır.