Fikir Irmağında Akıl Gemisi


 01 Ocak 2020



 

Fikir Irmağında Akıl Gemisi

I

 

Öyle olmalıydı, Öyle de oldu:

Yıllar yılı kösteklenip merkeze,

En sonunda yenip tembel nefsimi, 

Geldim senin, güzel yurdun Gerkez’e.1

 

O kocaman şehrinbungun gecesi

 Fecre dek şi’rini okusam da bak, 

Ah, Firagî, biliyorum dese de, 

Ustasını bilmiyormuş bu çırak.

 

Senin ömrün, senin devrin hakkında 

Meti Köseyev’e2 verip imtihan, 

Çırağın en yüksek notu alsa da, 

Büyük üstadını bilmemiş inan.

 

Sonra, zorlu yollarında hayatın 

Kaybolup, geceler kızıl od yakan,

 İçinden od geçen ve soğuk geçen 

Çırak ustasını bilmemiş inan.

 

Bugün, çağlayanın gökkuşağı, 

Taş içinde yol yitiren bulaklar,

Döşlerde nur saçan gümüş broşlar, 

Altın kakma bileziklibilekler,

 

Ayın düştüğü yer, müthiş Aydere, 

Dağ taşları, dağın rüzgârı hatta, 

Senin her dizene,her bir bendine 

Adanıp dikilmiş heykel adeta.

 

Bugünle değişmem bütün ömrümü, 

Çünkü bugün her bir dizen, her bendin, 

Kaderin, sevincin, üzüntün, sevgin, 

Hâsılı, çok yakın oldun sen kendin.

 

Bu müthiş dağların, bu manzaranın,

 Hissinde, aklında resmini çekmiş, 

Senin gibi mert adamın Firagî

Şair olmamaya çaresi yokmuş.

 

II

 

Gel, oturup bahsedelim dünyadan 

Yakın edip aradaki ırağı.

Elbette ben, tartışacak değilim, 

Ben nere, sen nere koca Firagî.

 

Devir bu, her zaman, devinirdurur, 

Bugün düne gider. Dün dönüp gelmez. 

Tek hakiki dostun ettiği yardım

Binlerce yoldaşın elinden gelmez.

 

Senin devrin, biliyorsun, ağırdı. 

Dağına göre kar, derler, adettir.... 

Küçük yüreklere biraz kar yağsa,

 Doruklar boradır, buzdur, afettir.


 

 

 

 

 

 

 

 

Namert güler mert kişinin haline, 

şer işler dünyada, bırakmaz huzur.

 Yaşansa yaşanır, aciz yürekle, 

Kocaman yürekle, yaşamak ne zor.

 

İyilik, kötülük her zaman aynı, 

Kimi hayra zardır, kimi şerre zar.

 Bugün kötülüğün galebesinden

Kişi başı tam beş batman barut var.

 

Her adam başına beş batman ölüm?! 

Tam beş batman barut her bir adama?! 

Bir başa bir ölüm yeterdi bize,

Bir başa beş batman? Çok değil mi ama?

 

Âdemoğlu sevgi, savaş, nefretle 

Gör bak, aştı nice yüz bin menziller.

Bütün devirlerin hayır, şer işi 

Özünde hep birbirine benzer.

 

Dünyada kötülük olduğu için, 

Bütün devirlerin dâhi kuşağı, 

Yanar yaşar, içmek için sonunda 

Salieri3 eliyle, bir kâse ağı.

 

Dehasıyla yücelmişse bir insan, 

Hasetçiler bin bir töhmet atarlar. 

Ama bilge gittiği gün dünyadan, 

Hatta o kavmin de ciğeri yanar.

 

Kimi çıkar nice uzak yollara, 

Müjdelerle, kapıları çalmaya. 

Tekerineçomak sokup kimi de, 

Çıkar müjdeciye engel olmaya.

 

 

Böyle, çürük merdivene çıkarlar, 

Bir mevsimlik mutluluğa kanarak.

 Hanlar,beyler,nice şahlar ölürler; 

Halk yaş döker, şairini anarak.

 

Çünkü gerçek şair namusu halkın, 

Bahtı bahttır ona, acısı zindan; 

Halkın ağıtını süzer kalbiyle,

Sonra ölür gider, kalp ağrısından.

 

III

 

Sevinsem mi üzülsem mi bilemem, 

Çay başında nükte yapıp not almış

 Ertesi gün nazma çekip getiren 

Müteşairler de pek bir çoğalmış.

 

Üzülürsün senin asil işine 

Böyleler eziyet ediyor diye,

Biraz sevinirsin: “Bak, bu gidişle, 

Onlardan okur çıkar belki de…”

 

Onlar hep tasannu peşinde koşar, 

Basit kafalarda karıp kelebi,

Ne zaman tükenir müteşairler,

 Mamutların arzdan gidişi gibi.

 

Göklerin bezeği, kanadı,kartal; 

Dağların bezeği, kaplandır, şîrdir. 

Şair olmaz oyalayan milleti,

 İnsanlarıdeğiştiren şairdir.

 

…Hayatta olsaydın, yazardın eser, 

Basardı neşriyat, çoksa da ezası,

 Bir dilekçe,olurdun eS-eS-eS-eR 4 

Yazıcılar Birliğinin azası.

 


Toplantıya, çalıştaya varırdın, 

Nice yetenekli hatipler vardır, 

Makale okurlar: “Büyük şairin 

Şiirinde virgül, noktaya dair.”

 

Gülümsersin, biraz tere batarsın,

Batarsın bir tuhaf, garip duyguya; 

Herhalde, Mahtumkulu, virgülden, 

Çizgiden, noktadan biraz büyük ya…

 

Bir gün toplantıda, öfkeyle dolup, 

Yoldaşını yersiz yeren boş biri 

Eve gelip okur, çocuklarına

Boş gezen hakkında yazdığı şiiri.

 

Bakmaz kendisine, riyasına bakmaz, 

Utanmak nerede, gayet ciddidir.

Riya hakkındaki mısralarından

 Mutlaka, ihlasla örnekler verir.

 

Her zamanın bir âdeti, örfü var, 

Fakat bazen haddi aşıp iyiden,

 Unuturuz tabiatın hüsnünü,

Öz varlığımızı güzelleştiren.

 

Senin anlattığın o güzel atlar, 

Bugün ahırlarda görülüyor hor.

… Çünkü ziraatta önemi yokmuş, 

Sebebi, karnında yokmuş bir motor.

 

Onlar ise, koç yiğidi uçurup, 

Rüzgâra, bozkıra… cemal sahibi 

Güzellere doğru gitmek isterler, 

Kartalların göğe kalkışı gibi.

 

Bilim varır yıldızların dengine, 

Şehirler de aya başını bağlar. 

Topraktan, çiçekten türeyen insan 

Kırda bir gül görür, öper ve ağlar…


Havalimanıyla inlesin şehir, 

Şehir bu sesiyle varsın övünsün.

 Fakat asla doğallık ve sadelik

İnsanlığın mayasından çıkmasın.

 

… Bazen birkaçsade adam tartışır 

“Şiirinin hakkını vermezsen eğer, 

Yaklaşık yüz on bin kişi başına

Bir şair düşer ya düşmezmiş meğer.”

 

Biraz safça ama doğru bu fikir,

 Çünkü bir emekli, sıkılıp,“iş” yerine 

Vaka raporunu uzun ömrünün 

Yaldızlar gönderir yazı işlerine.

 

Hadi sonra dur bakalım önünde, 

Bir cevap yazarsın “şiirinzayıf” der 

Cevabına cevap gelir: “Ne öyle… 

Samimi yazmışım, kalbim temizdir!”

 

Ve saire, yine.. ve benzerleri… 

Fakat şiir dediğin, tabiat sana 

Saflıktanbaşka bir kudret vermeli

 Bülbül sesi verişi dek ozana…

 

IV

 

Gurup çöktü Aydere’nin üstüne

 Bulutlar dağlarda ateş almışlar. 

Nefesinle gözün düşen vadiler, 

Bahar meclisinde sarhoş olmuşlar.

 

Zaman zaman bütün gece didinip 

Ahir ulaşınca halaskâr tana, 

“Ayrılıyor muyum senden Firagi, 

Varıyor muyum?!” der, sorarım sana.

 

Laf burda kafiye, vezinde de değil, 

(Yoksa, dün kalbini, beyniniezip, 

Yeni kafiyeler ararken, daim,

 Sadelik peşinde bugün Ezizov.)


 

Laf iç musikide, ahenkte de değil, 

Herkes yürür gider,seçip yolunu. 

Hayır, daha büyük bir mesele var, 

Sevdim mi, Sen gibi Türkmen ilini?

 

Onun sis bürüyen sahralarını, 

Dağlarında geyik yavrularını? 

Ne zaman ziyaret eder, diyerek,

Bekleyen genç gelin manilerini? 5

 

İskender’in rüyasına girmeyen 

İçi bereketli kalelerini?

Bir müthiş cümlenin ünlemi gibi 

Göklere uzanmış kulelerini?

 

Kına beni, sevmediysem bunları,

 Sevmediğim, hor gördüğüm yolunu.

 Nasıl sevsin kıtaların hepsini 

Sevmezken bir adam kendi ilini.

 

V

 

Anayı sevmeyen yurdunu sevmez,

 Yurdunu sevmeyen cihanı sevmez. 

Cihanı sevmeyen kendinisevmez.

 

 

 

 

  1. Mahtumkulu Firagî’nin yurdu.

“Bilmeyen, soranlara deyin bu garip adımız, Aslı Gerkez, yurdu Etrek, adı Mahtumkulu’dur.”

2. Meti Köseyev, edebiyat bölümünde şairin hocasıdır. Mahtumkulu dersleriyle öğrenci- lerinde milli şuuru diri tutmaya çalışırmış. Dede Korkut’u yayınladığı için, Turancılık suçundan yargılanıp sürgüne gönderilmiş bir aydın.

3. Antonio Salieri, Mozart’ın çağdaşı besteci. Burada, hasedinden dolayı Mozart’ı zehirlediği söylentisine gönderme var.

4. SSSR; SSCB’ninRusça kısaltması.

5. Bu iki dizenin özgün şekli şöyledir: “Giýewçilemäge haçan ger diýip, /Çuwalgyzlan kakýan süýji lälesin?”

Bu mısraları, yoğun kültür öğeleri içerdiği için nazmen doğru çevirmek mümkün değildir. Ancak bir parça açıklayabiliriz.

Türkmen âdetlerine göre yeni gelin kısa süre damatla kaldıktan sonra bir süreliğine baba evine döner. Bu ayrılıkla yeni çiftlerin birbirini özlemeleri, sevgilerinin artması amaçlanmış olmalı. Bu ayrılık süresi bazen altı ay kadar olabilmektedir. Baba evine dönen bu yeni ge- line “çuvalgız” denir. Zaman zaman damat, eşini ziyaret edip, babasına, yakınlarına görün- meden onunla görüşür. Buna “giyevçilemek” denir. “Lale kakmak” özel bir ahenk ve sere- moniyle toplu mani okuma demektir. Buna göre mısraların nesir olarak aktarılması şöyle olur. “Çuvalgızların (kocam) ne zaman giyevçilemeye gelir ki diyerek kaktıkları laleleri (senin gibi sevebildim mi acaba?)”

 

Bu yazı Kardeş Kalemler dergisinin 157. sayısında yer almaktadır. Derginin bu sayısında yer alan tüm yazılara aşağıdaki bağlantı üzerinden ulaşabilirsiniz.
Kardeş Kalemler 157. Sayı