HaftanınÇok Okunanları
COŞKUN HALiLOĞLU 1
KEMAL BOZOK 2
HİDAYET ORUÇOV 3
Emrah Yılmaz 4
Kardeş Kalemler 5
BAYAN AKMATOV 6
MARUFJON YOLDAŞEV 7
Kilitlediği kapıyı kim bilir kaçıncı kez kontrol etti. Perdelerin tam çekildiğinden emin olduktan sonra yatmaya gitti. Çoktan uykuya dalmış olan kızının yanına uzandı. Ah, yorgun vücudunu yatağa tüy gibi bırakabilseydi! Bir gün kaygısızca, korkmadan yorganı başına çekebilseydi…
Gözleri kapalı, sesleri dinlemeye başladı. Köpeklerin havlamaya başlayacakları zamanı bile aşağı yukarı biliyordu. Mahallenin gece sürüleri birazdan kısa havlamalarla birbirlerini çağıracak -yedisi sekizi bir arada- uyku tutmamış gibi oradan oraya gezeceklerdi.
Kapalı gözlerini farkında olmadan biraz daha sıkarak beklemeye başladı. “Güüüm” sesini duyunca belinden yumuşakça kavradığı kızını iyice kendine çekti. Evinin hemen yakınındaki gece kulübünün kapısının çarpma sesi ona gerçekten bu kadar ulaşır mıydı, en azından bu ses beyninde inlercesine kulağına gelir miydi bilmiyordu. Her gece yaşadığı korku yüzünden bu sesi hoparlörden duyar gibi mi duyuyordu, buna karar veremezdi. Bundan sonraki birkaç dakika onun için birkaç ay, birkaç yıl, bir ömür demekti.
Kapının kapanmasıyla naralar, gürültüler, küfürlü sözler kulağını doldurdu. Kalbi artık yerinde değil, boynunda, ağzında atıyordu. Sarhoşların ayak sesleri neredeyse duyuluyordu. Bir gölge, bir kıpırtı olur diye -değil perdenin ucundan bakmak- yorganı bile oynatamıyordu. Korkusu boşuna değildi. Daha geçen gün kendisinden iki ev ötede bir evin camını taşlamışlardı. Evin sahibi adam dışarı çıkıp havaya bir el silah sıkmıştı da dağılmışlardı. Kendisi ne yapabilirdi? Şu sarhoşlardan biri tül gibi zayıf kapısına bir tekme atsa ne yapabilirdi? Kocasının emanet edip bıraktığı yan evdeki komşu iki ihtiyarcık mı onu kurtaracaktı? Adı gibi biliyordu ki onlar da şu anda bu heriflerin belasına uğramamak için kendisi gibi dua ediyorlardı.
Önceki evlerinden ev sahibi bunları çıkarınca kocası zar zor bu tek oda, yola sıfır evi bulmuştu. O zaman başlarını sokacakları bir yer buldukları için sevinmişlerdi ama mahallenin serserisi bitmiyordu. Kocası olsa böyle mi olurdu? Gerekirse bir adımıyla onları kovalar; alır karısını, kızını daha güvenilir yerlere giderdi.
Seslerin yoğunluğu azalmıştı. Belli ki bu sefer evinin önünde oyalanmayacaklardı. Sesler azaldıkça vücudunun gevşediğini hissediyordu. Bir geceyi daha atlatmıştı işte. Sonunda kendini yatağa tam anlamıyla bıraktı. O zaman bütün gün temizliğe gittiği evlerde yaptığı işlerin; yıkadığı, ütülediği eşyaların kollarında, dizlerinde bıraktığı yükü duydu. Ağrılar sıranın kendilerine geldiğini bilmiş gibi o “korku” geçince vücuda akın etti. Şikayetçi değildi. Hepsi geçerdi. Hele bir kocası gelsin. Onu düşününce ağırlaşan göz kapaklarına inat artık ilkokula giden kızının elinden tutan kocasını gördü. Baba-kız okula gidiyorlardı. Kendisi arkalarından el sallıyordu. Kızı sevinçle bir kendisine, bir okul çantasını taşıyan babasına bakıyordu. Sonra kızının üç yaşındaki halini gördü. Kocası yemyeşil bir çayırda kızını havaya kaldırmış döndürüyordu. Sevinç çığlıkları atan kızı döndü, döndü… Kendisinin ayakları da yerden kesilmişti. Onların dönüşüne eşlik ediyordu. Bundan sonra ne dönmeye engel olabilirdi ne de uykuya.