HaftanınÇok Okunanları
COŞKUN HALiLOĞLU 1
KEMAL BOZOK 2
HİDAYET ORUÇOV 3
Kardeş Kalemler 4
Emrah Yılmaz 5
BAYAN AKMATOV 6
MARUFJON YOLDAŞEV 7
Gerek
Gerek o zaman çıkaydın karşıma,
Bu dünyaya gelmeden yüz, beş yüz
hatta bin yıl önce...
Yudum yudum seveyim seni,
Seveyim yavaş yavaş, nazik nazik.
Gerek beş on ömür önce rastlaşsaydı ellerimiz,
altı yedi ömür önce bağlı olaydı gözlerimiz.
Bize ulaşana kadar kaç alın defterinde
yazılmalıydı kaderimiz,
Kaç hayat yolunda yitirmeliydik birbirimizi,
Sonra kaç ömürden toplamalıydık izimizi...
Gerek sözlerimiz bizden önce bulsaydı birbirini,
biz buluşmadan önce söyleseydi sevdiğini.
Tanrı aşk şarabından önce
yaşam suyunu içirmeliydi bize,
Ya da altmış yetmiş yıllık ömürle kıymamalıydı sevgimize.
Acaba, dudaklarını kaç yıl sonra keşfederim,
Nefesinden kaç asırda doyabilirim?
Kaç ömür lazım ki, büsbütün
varlığına boyanayım?
Şimdi sen söyle, Tanrı!
Hakkım var mı meleklerin ömründen çalmaya?
Bu sevgiye bir ömür yetmez ki,
korkuyorum.
SERSEM
Okuma son mektubumu
Adında ayrılık var
Sensiz içtiğim şarabın
Tadında ayrılık var.
Güz kapıdan bakıyor
Ha geldi ha gelecek
Tek uyumakta bir zulümdür
Üşüsen kim bilecek?
Aşk rüyası gafil bitti
Daha sersemim biraz
Keşke duman gözlerini
Görebilseydim bu yaz.
Bilsem bu kadar sevmezdim
Sevgim özüme kaldı
Daha yaşanmamış aşklar
Bir “OL” sözüne kaldı.
Allah'ım, Sinemi Dağlayayım
Gözlerimle sezişim var,
Biraz sana, biraz kendime ağlayayım
Gafilden gittin, bilemedim,
Acaba ne zaman geri döneceksin,
Ne kadar ümitleneyim?
İçimi yakıyor ahım
Defin günüdür sevdamın.
Elim yetmiyor arzuların
Başına kara bağlayayım.
Ha yalvar, ha el aç dile
Bu tren ulaşmaz menzile
İnanmıyorum bu dert ile
Geleceğin yılı göreyim.
Anılar silinip gidiyor,
Uçurtmam yerden uçuyor
bana nasıl kıydın öyle,
Allah'ım, sineni dağlayayım.
Bir gün görürsün ki...
Bir gün görsen ki dinlemiyor seni hayaller
Ve görsen ki, onların dediği değil hayat
Görsen ki hiç bir gününde dost olmadı insanlar
Ve görsen ki ufuktan çok uzaktadır sebat
Görsen ki, sol yanının o doğma ağrısı
Boğazınıın o tanıdık kahrıyla birleşir
Ve de görsen ki dizlerin beyaz bayrak kalırmış, susmuş
Yerden elini çekip, bir umut ışığına göklere yüz tutsan;
O anda güneşin elleriyle yüzüne gözüne üç beş yağmur damlası düşerse
Korkma!
At utanmanın taşını, hiç olmasa bir kerelik
Aç kollarını açabildiğin kadar
Bağı boşluğa bari
Tanrım tesellin yeter.
Öyle Geldin ki…
Bir sabah bir ömrü değiştirebilirmiş
Haberim yoktu.
Günüyle güneşiyle
Saati dakikasıyla
Sokakta giden arabalar ,
İnternet bağlı bilgisayar,
Parmaklarmı mengenelerine hapseden makaleleri
İş yerimin kapısının önünde ağzında yemekle gezen kediyi
penceremin önünde tahıl arayan serçeler...
Sıradanın sıradanı bir gündü.
Hâlâ acelem vardı, bir yerlerde bir şeylere.
Saatin dakikasını tuttum ,
Makalenin son noktasını koydum,
Bilgisayarı kapattım,
Serçelere gülümseyerek kedinin yanından geçtim.
Sokaktaki arabaların yanından geçtim ...
Planımda ki yere,
hiç bilmediğim bir hayata doğru yola çıktım.
Sana imiş koşuşum
Sana imiş gelişim.
Haberim yoktu.
Beklemediğim, ummadığım bir anda karşılaştık
iki yabancı gibi.
Güneşin ışığıyla aydınlanan dünya gibi
Benim dünyam ışıkla dolu
Gözlerinin gecesinden doğan güneşle
Seni aramıyordum ki
Aramadığım sabahlarda
Karşılaşmadığım günlerde
Yolum düşmeyen takvimlerde geldin
Ömrüme.
Öyle geldin ki,
“Git” demeye cesaretim
"Kal" diyecek gücüm yoktu.
Bekledim,
Sessizliğimi anlamanı bekledim,
Bekledim ki göresin ellerimi
Evet...
Bazıları gözlerden, bazıları yürekten,
bazıları gülüşten sever.
Ben de ellerden sevdim.
Avuçlarında açan mutluluk çiçeklerini
öpücüklerimle suladım,
Saçlarım o çiçeklerle süslendi
her gece, her sabah.
Sevdim seni.
Soru sormadan, sorgulamadan,
beklentisiz sevdim.
Ben seni sevmek için değil
Senin için sevdim...