Hâlâ ki...


 01 Nisan 2025


Tel gibi sızlar yüzü sabaha, 

İçi yara gönlüm, dışı şiş sinem. 

Uyandım ki, harabe kalmış 

Bir çiçek ağlayan yer imiş sinem. 

 

İnsanın ruhudur değişen hali, 

Yakın bilinenin uzağı ağlar. 

Vardır gök yüzünde yağmur emaresi, 

Daha ufuklar da sabah çağında ağlar. 

 

Bakıyorum etrafa, susuz vadi nem,

Kimse göz yaşında bereni kesmez.

Rüzgârı demiyorum, gülü demiyorum,

Artık bu acıda yürekler titremez.

 

Gümüş gecelerden doğacak ak gün,

Toprağa diz çöküp gül der üstünden.

Zifiri karanlığa bakma, göğsümün,

Bir yol dolanıp geçer üstünden.

 

Vuracak uykudur gözümü yıkan,

Göğsümde kıvrılan bir ağrı, yok, var.

Kimdir ışıkları ansızın yakan,

Hâlâ gece, sabaha çok var.

 

bir dünya ağrı

Dışarıda soğuk, içimde bir sıcaklık var,

Artık yeter acıya, hayatımın karartı.

Dünyanın kutupları gibi karşı karşıya duruyorlar,

Ellerinin buzu… ve alnımın sıcaklığı…

 

Her insanın bir başkadır derdi,

Ben yaya, yol dik, sağlığım atlı.

Dışarıda kışı anladık, artık bir faydası yok,

Tavan, duvar, zemin… her yer beyaz önlüklü.

 

Tanrı'nın yarattığı her şey çift, tek değil,

Karşıt türlerin tartışması için değil, dostum.

Göğsünün solunda atıp duran kalp değil,

Artık acıların da çıkmış zayi, dostum.

 

Serçeler saçımızdan beyaz tüy didiklemez,

Biraz dünya fanidir, biraz da gidiş canım.

Gözlerini aç dedin, açtım ki, seni göreyim,

Dışarıda soğuk, içimde ise sıcaklık var canım.

 

Bu yazı Kardeş Kalemler dergisinin 220. sayısında yer almaktadır. Derginin bu sayısında yer alan tüm yazılara aşağıdaki bağlantı üzerinden ulaşabilirsiniz.
Kardeş Kalemler 220. Sayı