HaftanınÇok Okunanları
ZEHRA ALLAHVERDİYEVA 1
HİDAYET ORUÇOV 2
KEMAL BOZOK 3
Kardeş Kalemler 4
ELMİRA ACIKANOAVA 5
HUDAYBERDİ HALLI 6
Gülzura Cumakunova 7
“Bir çınar ağacının gölgesinde yaşandı tüm olanlar
O şahitti nice gün batımıyla gecenin gelişine
Gün ağarmasını gören ilk o olurdu
İnsanların acımasızlıklarını seyreden sessiz bekçi de”
Dizeleriyle son buldu kitap. Aslı, kendini sözcüklerin etkisinden kurtararak, kitabın kapağını kapattı. Derin bir nefes aldı ve ayağa kalkarak pencereye doğru yanaştı. Pervazlarına iki elini yaslayarak parkın hemen kenarında yer alan çınar ağacına yönlendirdi bakışlarını. O gariban yaşlı amca her zamanki gibi yine çınar ağacının altında oturmuştu. Aslı hep güzel havalarda ve bu saatlerde ne zaman parka baksa o yaşlı amcayı her zamanki yerinde oturmuş etrafı seyrederken ya da gazete sayfalarını karıştırırken görüyordu. Tebessüm etti.
Hayat dolu genç bir kızdı Aslı. Aslı’nın bir sevdası vardı o da tarihe olan merakıydı. Bir şehir ismi duyduğunda zihninde yolculuğa çıkmadan edemezdi.
Yanya, İpek, Filibe, Köstendil, Kırçova, Kalkandelen, Tırnova, Balçik, Kazanlık, Doyuran, Şumnu der, arkadaşı Naim’e oradaki şehirlerin önemini anlata anlata bitiremezdi. Bazı şehirlerde olan biteni araştırmış, bulmuş gönlü huzura ermişti. Velakin bilmediği, kendini kaybolmuş hissettiği o kadar çok mesele vardı ki. Tarihte olan bitenleri anlamak, kendini bulmak, soyunu bilmek en büyük isteği olmuştu. Bunun için sürekli kitap okur araştırır dururdu. “Neler oldu bize? Nasıl bu hale geldik?” soruları zihnini kemiren meselelerin özüydü.
Evden çıkmaya hazırlanırken, Aslı’nın aklına çınar ağacının altındaki yaşlı amca geldi. Hemen küçük bir sandviç hazırladı. Acıkmıştır fukaram, yesin diye düşündü. O sırada kapı çaldı. Naim gelmişti. Naim de Aslı gibi geçmişini merak eden, araştıran bir gençti. Bugün beraber devlet kütüphanesine gidip kendi tarihleriyle ilgili belgeleri araştıracaklardı. İkisi de çok heyecanlıydılar.
-Hazır mısın Aslı?
-Hazırım, dedi Aslı inançla. İnşallah belgeleri incelememize izin verirler.
İkisi birlikte aşağı inince Aslı, yaşlı amcanın yanına yaklaşıp ona, kendisini ve arkadaşını tanıttı ve onu burada sık sık gördüğünü söyledi. Yaşlı amca yüzünde tatlı bir gülümsemeyle Aslı’ya ve Naim’e baktı. Aslı;
-Amcacığım bize dua et, yaşlı ve kimsesizlerin duası kabul olunurmuş, tarihimizi araştırmaya gidiyoruz, dedi. Amcanın bir şey söylemesine fırsat vermeden hazırladığı sandviçi verdi. Kendisine uzatılan sandviçi teşekkür ederek alan adam bir şeyler söyleyecek gibi olduysa da ne Aslı ne de Naim onu dinlemek istemediler. Hem sabırları yoktu hem de kaybedecek zamanları. Üstelik bu adamcağız tarih hakkında ne bilebilirdi ki…
Aslı bu hırpani kılıklı zavallı yaşlıyı üzmemek için kibarca;
Yolda yürürken bir yandan umutlu diğer yandan da kaygılıydılar. Devlet kütüphanesinin önüne yaklaşınca ikisi de aynı anda durup birbirine baktılar. Hazır olduklarına emin olduktan sonra derin bir nefes alarak memurun yanına yanaştılar.
-Merhabalar efendim. Biz bir araştırma yapmak için geldik. Yardımcı olabilir misiniz? Osmanlı Türkçesiyle yazılan eserleri incelemek istiyorduk.
Memur:
“Kusura bakmayın ama o belgeleri herkes göremez. Bunun için gerekli yerlerden izin almanız gerek, ayrıca izin alsanız da o belgeleri sadece burada görebilirsiniz, eserleri dışarıya çıkartmanıza izin yok.” dedi resmi ve soğuk bir dille.
Hayal kırıklığı içinde oradan ayrıldılar. İkisinin de yüzünden düşen bin parçaydı. Vazgeçmeyerek yolu diğer kütüphaneye doğru ilerlettiler. Oradan da aynı sözleri duyarak üzüldüler. Aslı Naim’e yönelerek:
“Gerçekleri öğrenebilmenin bir yaşı, bir usulü varmış Naim. Okuyup yazıyor olmak, merak etmek, araştırmacı da olmak da ne yazık ki yetersiz kalıyormuş.” dedi kendi kendine hayıflanarak.
-Moralini bozma Aslı. Biz de o güne kadar ulaşabildiğimiz kitapları okuruz. Kendimiz bu yoldan dönmediğimiz müddetçe bizi kim yıldırabilir ki? dedi Naim.
Bıkkın ve üzgün Aslı’nın evine doğru dönerlerken yaşlı amcanın hâlâ parkta oturduğunu gördüler. Bu sefer onunla sohbet etmeye zamanları vardı. Belki biraz olsun can sıkıntıları da giderdi. Yanına oturduklarında amcanın elinde bir kitap gördüler. Kitabın Osmanlıca Tarih kitabı olduğunu ise hayretle fark ettiler. Soru dolu bakışlarla bakınca;
-Çocuklar, dedi öncelikle hazırladığınız sandviç çok lezzetliydi, tekrar teşekkür ederim. Sizin tarihe olan merakınızı duyunca eve gittim ve bu kitabı getirdim. Buradan geçeceğinizi düşünerek de bu saate dek bekledim. Alın bunu bir inceledikten sonra merak ettiklerinizi de bana sorun, dedi.
Aslı ile Naim hepten şaşırınca, yaşlı adam;
-Ben, dedi Tarih Üniversitesinden emekli Profesör Sabri. Evde de tarih kitap ve belgeleriyle dolu büyükçe bir kütüphanem var, istediğiniz zaman gelip istediğiniz kadar tarih kitabı devşirebilirsiniz diyerek; ellerine kitabı ve özenle paketlediği iki adet sandviçi tutuşturup yavaş, sakin, hırpani adımlarla oradan uzaklaştı.
Ve
…bir çınar ağacının gölgesinde yaşandı tüm bu olanlar…
(AYB Balkanlar Çevrim İçi Hikâye Atölyesi, Mayıs 2024)