“Hocamızdan Kalan Bir Miras”


 01 Kasım 2021



Kırgız halkının ünlü şahsiyeti, nitelik itibariyle üstün seviyede edebiyat araştırmacısı, keskin bir kalem sahibi, Kırgız tarihini, medeniyetini iyi derecede bilen, onun için canı gönülden çalışan başarılı bir devlet adamı ve iyi bir eğitimci olan kıymetli hocamız Salican Cigitov eğer hâlen yaşıyor olsaydı 17 Mart 2021 tarihinde 85 yaşını doldurmuş olacaktı. Ecel, insanın gençliğine de yaşlılığına da bakmaksızın, ömürden ihtiyaç duyulan şeyleri alıp gidermiş ve biz de insan oğlu sıfatıyla bizler güçsüz ve bîtap hâlde kalan zavallı birer mahlukmuşuz meğer. Bundan yıllar önce Salican hocamız da ayıkmaz bir hastalığa yakalanarak hepimizi üzüntüye gark etti ve Hakk’a yürüdü ve aramızdan ebediyen ayrıldı. Günümüzde ister toplumsal ister edebî-medenî, ister pedagojik, isterse yönetimle ilgili hususlarda olsun hocamızın yerinin asla doldurulamadığını Kırgız halkının çok iyi anladığını rahatlıkla ifade edebilirim. Zaman zaman halk arasında “Salican hocamız olsaydı bu mesele hakkında ne derdi?” biçiminde sözler sık sık ifade edilirken onun toplumdaki yeri hakkında bu kadar çok bahsedilmesi boşuna değildir herhalde.

Salican Cigitov’dan Kırgız Devlet Üniversitesi’nin (O dönemdeki adı öyleydi) Filoloji Fakültesinde öğrenciyken (1967) ders almıştım. Şimdi düşündüğümde köyden gelen henüz gözü açılmamış bir genç kız olarak bize hocamızın yalnızca edebî eleştiri değil aynı zamanda insanlık dersleri de vermiş olduğunu anladım. “Otobüste, troleybüste, toplu taşıma araçlarında Ruslar size ‘baran’-‘koyun’ dediklerinde hemen postunuza gizleniyorsunuz! Kendinize bakmıyorsunuz! Sağlığınıza dikkat etmiyorsunuz!” diyerek kendine mahsus jest ve mimikleriyle bizi eleştirirdi ve her derste bu tür sözleri mutlaka tekrarlardı. O zamanlar, hocamızın bizi eleştirerek milletimizin ak yüzü ve örnek insanları olsunlar diye hepimizi ateşlediğini nasıl anlayabilirdik ki… Onun bu sözlerle bizi hor gördüğünü, bu sebeple böyle konuştuğunu zannettik ve bundan dolayı ne kadar da üzülmüştük... Sonraki dönemlerde S. Cigitov, bize söylediklerinin benzerini bütün halkımıza da söylemeye başladı.  Bugün onun “içim yandığı için söylüyorum” dediklerini ders niteliğinde halkımız dikkate almaktadır…

Salican Bey, sağlığında kendisinin de söylediği gibi “darmadağınık” çalıştığından planladığı işlerin çoğunu gerçekleştiremeden gitti, birçok şeyi yapmaya ömrü vefa etmedi. Ömrünün son yıllarında hâlen çalıştığım Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi Türkoloji bölümünde başkandı. Gençlere çok iyi bir bilim ve eğitim vermiştir. Hasta olduğu günlerde de derslerini ertelemeyip son güne kadar üniversiteye gelip gitmiştir. Bölümde benden önce çalışan bölüm başkanlarından kalan üniversitenin çalışmalarıyla ilgili pek çok doküman, yapılan konferans ve sempozyumlara ait belgeler, kâğıtlar vs. ile dolu dosyalar rafta duruyordu. Onları merak edip de incelemiş de değildim. Bir gün o dosyalar arasında hocamızın kendi el yazısıyla yazılmış bazı belgeler buldum. Hangilerinin yayınladığını ya da yayınlanmadığını da bilmiyordum. Bunların arasında “Edebiyat Teorisi”yle ilgili kendi el yazısı kâğıtlarla “Edebî Eleştiri” hakkında çıkan makalesinin olduğunu gördüm. Öyle sanıyorum ki onlar “Edebiyat Teorisi” alanıyla ilgili özgün makalelerdir. Onun aziz hatırası için bugünlerde düzenleyeceğimiz anma programına yetiştirmek üzere bizim için çok değerli bir miras olan o makaleleri “Ala-Too” dergisinde okurlara sunmayı kendime önemli bir görev saydım. Hocamızın mekânı cennet olsun.

Bu yazı Kardeş Kalemler dergisinin 179. sayısında yer almaktadır. Derginin bu sayısında yer alan tüm yazılara aşağıdaki bağlantı üzerinden ulaşabilirsiniz.
Kardeş Kalemler 179. Sayı