HaftanınÇok Okunanları
ZEHRA TAŞDEMİR 1
FEYZA TUĞÇE FIRAT 2
Ayşe Solmaz 3
HİDAYET ORUÇOV 4
NIKA ZHOLDOSHEVA 5
KEMAL BOZOK 6
Emrah Yılmaz 7
Harika bir ilkbahar sabahı.
Açık penceremden odama dolan cıvıl cıvıl kuş sesleri ile uyanıyorum. Her sabah olduğu gibi bugün de uykunun tatlı sersemliğine rağmen hafızamı yokluyorum.
Mutlu muyum? Yoksa yıllardır kafamın içini dolduran o kara bulutlar, geri mi geldiler? Bu muhteşem sabah güneşinin aydınlattığı ruhumu karartmak için, tetikte mi bekliyorlar?
“Hayır!”dedim kendi kendime ve yüzüme oturan muzip gülümsemeyi hissettim. Yoktu öyle bir şey! İçimi sadece müthiş bir sevinç kaplıyordu. O kadar mutluydum ki, uyanmaktan korkmuyordum artık. Ruhumu yıllarca kıskaca alan kâbuslar bitmişti.
İnsanlara ve hayata olan güvenimi kaybettiğim kötü günlerden sonra, bir daha hiç gelmeyecek sandığım yaşam sevincim. Bugün yine benimleydi. Ruhumu terk etmemişti.
Baş ucumda ki günlüğüme o an aklıma gelen düşüncelerimi not ettim. Bunu yazarlığa başladığım ilk günden beri alışkanlık haline getirmiştim.
Yazarlık...
Değerli Hocam Osman Çeviksoy’un söylediği gibi, yazarlığa gönül vermiş kişilerin Allah vergisi yeteneğin yanı sıra, yazmaya çok hevesli olmaları gerekiyordu. Mesleğine aşkla sarılan, samimi emek veren yazarlar kalıcı, muhteşem eserler yaratabilirlerdi.
Atölyeye katılıncaya dek kimse bana böyle bir yeteneğim olduğunu söylememişti. Gençlik yıllarımda tutuğum günlükler, okulda beğeni ile okunan kompozisyonlarım dışında, yazma tecrübem yoktu. Genç yaştan beri yüklendiğim görevler tüm zamanımı alıyordu. İnsanlara verebileceğim en değerli hediyem, zamanım ve emeğimdi. Zamanımı, zaruri ihtiyaçlar dışında, harcama lüksüm yoktu.
İhtiyaç sahipleri için resmi dairelere, avukatlara yazdığım dilekçeler dışında, yabancılar yasası gereğince, hayat plânımızı kısıtlayan hak ihlâllerine karşı, gazetelere yorumlar yazıyordum. Bu metinlerin edebi değeri olmasa da “Almanya’da Türk olmak” konulu bir kitap yazma hayalim böyle oluşmuştu. Bu yüzden, hiç ummadığım en zor günlerime denk gelmesine rağmen, yazarlık atölyesine katılma teklifini sevinçle kabul ettim.
İlk zamanlar tereddütle yazdığım hikâyelerimi, zamanla daha keyifli ve kendimden emin olarak yazmaya başladım. Yarattığım her eserim son halini aldığında, içimde binlerce kelebek uçuşuyordu. Çocuklar gibi mutlu oluyordum. Bilgisayar başında oturduğum saatler, bir zamanlar en sevdiklerim tarafından içine atıldığım kör kuyuları aydınlatan, unutturan mucizeler olmaya başlamışlardı. Artık beynimdeki şeytanları kovmak için, elimde muhteşem bir silahım vardı.
Meğer paylaşılmaya değer ne çok yaşanmışlık biriktirmiştim.
Yazdığım her hikâye ile zihnimin içindeki karmaşa yavaş yavaş düzene girmeye başladı.
İlk kitabımı elimde tuttuğum, hayatımı değiştiren o an’ı ömrüm boyunca unutmayacağım. Sanki o yazar ben değildim. Ne harika bir duyguydu bu! Anne olduğum ilk an’ı hatırlatmıştı bana. Hayalini kurmama rağmen başaramam sandığım kitabımı bitirmenin haklı gururunu yaşıyordum. O kadar şanslıydım ki, Kuray yazarlar atölyesi, tam da korona salgını sürecinde tüm dünyada insanların eve kapanmak zorunda olduğu döneme denk gelmişti. Bu zorunluluk sayesinde, çevrim içi derslere katılarak, yazarlığa ilk adımlarımı atmıştım.
İçimdeki çocuk bayram yaparken, hayatım film şeridi gibi gözümün önünden geçmişti. Meğer ben vatanımdan tehcir edilmiş hissettiğim bu ülkede, kendimi sadece aileme ve milletime hizmet etmeye adamıştım. Bu yolda ilerlerken kendi arzu ve hayallerimi kaybetmiştim.
O gün kendime, hayatımın geri kalan kısmını, hayallerimi gerçekleştirmek için yaşamaya söz verdim.
Bugün kaleme almaktan kıvanç duyduğum Avrupa Türk’ünü anlatan eserlerim belki de benim Almanya’ya gelmemin gerçek sebebiydi. Kim bilir?
Kahramanlarım, altmış yıl önce daha iyi bir istikbâl uğruna vatanından, yavrularından binlerce kilometre uzağa gitmeyi, hasret acısı çekmeyi göze alan inanılmaz cesur insanlardı. Dilini, dinini adetlerini bilmedikleri Avrupa ülkelerinde en ağır, en pis, en sağlığa zararlı işlerde yılmadan çalışan öncüler. Bugün Avrupa’da yaşayan başarılı milyonlarca Türk’ün yolunu açan rahmetli babacığım gibi eli öpülesi, heykeli dikilesi insanlar, ilk kuşak gurbetçiler. Onların ve benim gibi savaşarak haklarını alan ikinci kuşağın bu ülkede başından geçenleri kayıt altına almak benim için çok büyük bir onur.
Bu yolda tanıştığım değerli insanlar sayesinde ikinci büyük hayalimi de gerçekleştirdim. Kadim atalarımızın yurtlarını görmek, yıllarca köklerini arayan ruhumu huzura kavuşturdu.
Geriye baktığımda, tam da her şey bitti dediğimde beni hayatla barıştıran kurtarıcı me(s)leğim. İçimdeki yaşam coşkusunu dirilten...Pırıl pırıl ilkbahar güneşi gibi yıllardır doğmayı bekleyen sevgili yeteneğim. Hayatımın son baharına hoş geldiniz.
Avrasya Akademi Çevrim İçi Kuray Yazarlar Atölyesi Ocak 2021