Hüzünlü Mısralar


 01 Kasım 2024


Yine gülseydi kollarım 

Sinemde sazım olsaydı 

Bülbülüm ötseydi yine 

Bahçemde yazım olsaydı 

 

Hoş açsaydı seherlerim 

Boğulsaydı kahırlarım 

Cıdır’ ım da tepelerim 

Yaylamda kuzum olsaydı 

 

Berkmiş, Allah, yerin canı 

Yuttu nice feryat eden canı 

Zafer günü şirin canım 

Adak duam olaydı

 

Yağı sudan kurudan aşıp

Dalıp nice yerden aşıp

Gam dalları serden aşıp

Biçen tırpanım olaydı

 

Yanıyor dağım, yanıyor taşım

Od eleniyor adım başı

Top atana odlu başım

Atanda lazım olaydı

 

Saf bağlayıp merdi yığan

Aslanı yığan, kurdu yığan

Kayalardan ordu yığan

Mehmet Araz’ım olaydı

 

damla

Eziyordu bağrını sancı

Yalvarıyordu hekime

“Derman verin bana bir damla!”

Bir damla derman

Sihirli takât olup

Tuttu bir hastanın

Halden düşen kolundan

 

Ancak işte o seher

Bir damla zehir

Talihsiz bir insanı

Alıp gitti bihaber

 

Damla damla

Kupkuru sahraların

En pahalı kazancı

Deryaların gözünde

Damla dilsiz, damla lâl

Bir güzelin yüzünde

Birce damla gecedir

Birce damla kara ben

 

Yürek var ki saklamaz

Haset, nefret

Bir damla.

Yürek var nefret küpü

İnsaf mürüvvet

Bir damla

 

Kalbi kırık bir güzelin

Ziyarete gelmesine

Bir damla güman olur

Damla damla ayrılıklar

Damlayıp damlayıp umman olur

 

Bir damla mürekkeple

İnsan ölümüne imza atan var

Göz bebeklerine düğümlemiş bir damla ümidi

Gözleri yola dalan var

 

Şairlerin kalemine

Nağme akar damla damla

Arı bal yığar

Damla damla

 

Benim kendim de damladan

Yaratılmış od oğluyum

Damla nağmelerimdir

Damla sedam benim

Ömrümden damla damla

Düşüyor her günüm benim

Düşüyor her ayım benim

Bu yazı Kardeş Kalemler dergisinin 215. sayısında yer almaktadır. Derginin bu sayısında yer alan tüm yazılara aşağıdaki bağlantı üzerinden ulaşabilirsiniz.
Kardeş Kalemler 215. Sayı