İkizler


 01 Mayıs 2021



7 Aralık 1941 saat 15.32’de Nina Egorova yakında öleceğini anladı.

Bunu battaniye asılı pencereye son gücüyle yaklaşıp ve battaniyeyi araladığı zaman anlamıştı.

Dışarıya göz attı ve gündüz vakti olmasına rağmen ortada hiç kimse olmadığı gibİ insanların gölgeleri bile oldu. Yalnız kaldığını düşündü. Koca Leningrad’da tek başınaydı.

Etrafa göz attı ve duvarda ayın yedisini gösteren takvimi ve 15.32’yi gösteren guguklu saati gördü.

Battaniyeyi çekti ve oda yeniden karanlığa büründü. Yakında öleceğini anladı. Hayır şimdi değil, biraz sonra. Ama artık pencereye yanaşmaya gücü kalmamış, takvim yaprağını koparamayacak ve durmuş saati kuramaya caktı. Bu sondu. Onun için zaman durmuştu, sadece beklemek kalmıştı.

Odanın köşesinden bir bebeğin ciyaklaması duyuldu, sonra öbürünün sesi geldi. Onun çocukları hala hayattaydılar. Nadyuşa ve Pet ya isimli, kız ve erkek çocukları ikizdi.

Nina eliyle uzun zamandır sütü kalmayan göğsünü sıktı ve aklına kötü bir düşünce geldi. İlk kim ölecek o mu, onlar mı? Onlar mı, o mu?

Pencereden uzaklaştı ve yere düşmemek için elleriyle yavaşça duvara dayanarak çocukla rın yattığı yatağa yaklaştı. Nina kendini onla rın arasına bırakıp, onları kucaklayarak dalıp gitti…

2

Bütün bunlar ona, hayal gibi görünüyordu. Kulaklarındaki rahatsız edici ses, kuvvetli ses, ya da uzun zamandır çektiği açlıktan mı kaynaklanıyordu bilinmez ama onu rahatsız edi yordu. Bu ses başkaydı, aralıklarla geliyordu. Unutmaya çalıştı ancak beceremedi. Ve sonunda bu sesin içten değil de dışarıdan bir ses olduğunu anladı. Bu çoktandır unuttuğu kapı sesiydi. Buna inanması zordu. Birileri bu şehirde hala hayattaydı.

Sanki bilinmeyen bir güç onu yataktan kaldırdı ve kapıya sürükledi. Sürgüyü çekip kapıyı açtı.

Karşısında yaklaşık kırklı yaşlarda soğuk bakışlı siyah gözlü ve ince dudaklı bir kadın duruyordu.

Üstündeki kıyafetten erkek mi, kadın mı olduğunu anlamanın zor olduğu bu kişinin sade ce başındaki eski büyük başörtüsü kadın ol duğunu gösteriyordu.

  

Kadın Nina’ya baktı, sonra dairenin kapı numarasına baktı ve şunları söyledi:

                Affedersiniz aslında Nina Egarova’yı arıyorum, dedi.

                Buyurun benim, dedi Nina, “Ne istemişti niz?”.

                Ah, Nina, dedi kadın, “Sizi tanıyamadım, ben Katya, sizin atölyenizin komsorguyum1, hatırlıyor musunuz?”.

                Katya mı?, Nina kuşkulu bir şekilde kadına baktı ve atölyede herkesin Katyuşa diye hitap ettiği neşeli kıpır kıpır kızı, bu kadında gör meye çalıştı fakat başaramadı.

                Evet, evet, Katya! diyerek onayladı kadın. “Nina, beni atölyemizin müdürü Aleksandr Vasilyeviç gönderdi. Fabrikamız yarın tahliye ediliyor ve Aleksandr Vasilyeviç sizin de bizimle Bolşaya Zemlya2’ya gelebileceğinizi söyledi.”

                Ne zaman, yarın mı? diye sordu Nina.

                Yarın 11’de fabrikanın ana girişine, siz de gelin.Evet, tabii ki de dedi, Nina.

Katya derin bir nefes aldı, bir kez daha Nina’ya baktı ve başını sallayarak veda etti. Korkuluklara tutunarak merdivenlerden indi. Nina ise evine ümit getiren bu kadının uzaklaşan ayak seslerini dinleyerek bir süre daha kapıda dikildi.

3

Nina bütün gece hiç uyumadı. Bazen dalıp kendini kaybediyordu ve uyandığında korku içinde şafağı görmek için battaniyesinde bıraktığı dar aralığı gözleriyle arıyordu.

Gitme zamanı geldiğinde Nina son baharlık ince paltosunu giydi, evraklarını koyduğu kü çük çantasını aldı ve çocuklara yaklaştı.

Eğildi ve onları kucağına almaya çalıştı, ama kaldıramadı. Bunun için gücü kalmamıştı.

 

Nina daha gücünü toparladı ve yeniden ço cuklara doğru yeltendi ama kalkamadı. Ya vaşça çocuklarına kendini doğru sürükledi. Yatağın önüne diz çöktü ve gücünü toparla maya çalışarak gözlerini kapadı.

Zaman amansızca akıyordu, gitmeliydi.

Güçlükle kalktıktan sonra çocukları bir daha kaldırmaya çalışmanın faydasız olduğunu an ladı.

Nina soluklandı, çocuklara baktı, gözlerini ka padı ve eğilerek sadece bir tanesini aldı.

Hızlı bir şekilde kalktı ve yalpaladı. Gözlerini açmadan kapıya yöneldi ve zar zor yürüyerek odadan çıktı.

Nina saatin kaç olduğunu bilmeden, şehrin boş sokaklarında ilerledi. Sadece bir mahalle geçmesine rağmen ona uzun bir mesafe kat etmiş gibi geliyordu. Biraz sonra baş dönmesi hissetti, ayakları onu dinlemeye zorladı, kolla rı halsiz düşmüştü.

Az kalsın çocuğu da elinden düşürüyordu, Nina birkaç adım daha attı ve olabildiğince yumuşak bir şekilde kara diz çöktü, vücudunu çocuğa siper ederek yüz üstü düştü.

Onu devriye doğru gezenler fark etti. Nina’yı kaldırdılar, adresini sorup geldiği yere götür meye yola koyuldular. Çocuklu kundağı fark etmemişlerdi ama çocuk sanki onu bıraktıklarını hissetmiş gibi ağlamaya başladı ve insan lar onu almak için geri döndü.

Nina’nın evine yaklaştıkça Nina daha çabuk kendine gelmeye başladı.

Girişte birden doğruldu, yabancıların elin den çocuğunu çekti: Kendim götürürüm, dedi

 Kendinse kendin, dedi rütbeli olan ve diğe lerine eliyle işaret verdi.

Kendi katına çıkana kadar bir dünya zaman geçti. Büyük bir zorlukla bütün vücuduyla du vara dayanarak dairesine kadar çıktı ve kapı ya dayandı. Kapı açılmadı.

Halbuki, Nina kapıyı örtmediğini çok net hatırlıyordu.

 Kapıyı itti ama yine de kapı açılmadı. O zaman kapıyı çalması gerektiğini anladı ve bir eliyle çocuğu zor tutarak diğer eliyle kapıya vurdu.

Sonrasında kapının arkasından şaşırtıcı bir şekilde ayak sesleri duydu, kapının kilit sesi işitildi ve açılan kapıda bir zamanlar tiyatro oyuncusu olan emekli komşusu Anna Vasilye va’yı gördü.

                Nina, canım neredeydiniz?, dedi Anna Va silyeva.

                Dün eve dönüyordum ve tesadüfen aralan mış kapıyı gördüm. İçeri girdim ve orada bir çocuk. Uyuyordu. Biliyor musunuz? Hiç ağla madı. Kaşıkla onu yedirdim ve uyudu, uyan dığında yine yedi. Hiç ağlamadı.Evet, dedi Nina sırtını duvara yaslayarak. Evet, tabii ki de. Karınları tokken hiç ağlamazlar.Çocuğu kucağında yere çöktü ve bilincini kaybetti.

4

Anna Vasilyeva ile birlikte savaşın sonuna kadar yaşadılar. Nina’nın kocası Aleksey, 1944 yılında savaşta öldü, Anna Vasilyeva da 1959’da. Nina çocukları tek başına büyüttü.

Petr doktora tezini savunduktan sonra uzun yıllar Harkov’da eğitim verdi. Nadenka evlen di ve ailesiyle Norilsk’da yaşıyordu.

Karşılaşmaları nadir olurdu. Sadece bir kere Nina’nın jübile kutlaması için çocukları aileleriyle Leningrad’a gelebildiler.

Katılımcı çoktu, o yüzden de çok konuşuldu.

Sözü çocuklar da aldı. Önce Petr konuştu, sonra Nadejda.

Annesini kucaklayarak “Anne” dedi. “Hepimiz sana minnettarız.”

Nina da ona sarıldı ve birden hıçkırıklara boğuldu ve çocuklar uzun süre onu sakinleştiremediler.

8 Aralık 1941’de Nina Egorova kocası için oğlu Petr’ı yaşama bağlamaya çalışırken soğuk dairede kızı Nadejda’yı bırakıp gitmişti…

 

1             Komünist parti gençlik kolu başkanı.

2             2. Dünya Savaşı sırasında kuşatma altında (8 Eylül 1941 27 Ocak 1944) olan Leningrad(St. Petersburg) şehri dIşında kalan bütün topraklar.

Bu yazı Kardeş Kalemler dergisinin 173. sayısında yer almaktadır. Derginin bu sayısında yer alan tüm yazılara aşağıdaki bağlantı üzerinden ulaşabilirsiniz.
Kardeş Kalemler 173. Sayı