Işık Saçan Filozof Şair


 01 Mart 2015


Kırgız Yurdu, dünyada eşi benzeri olmayan “Manas Destanını” yaratmış özel bir ülkedir. Bin yıl öncesinden günümüze, Türk dünyasının ruhî zenginliklerinden olan Yusuf Has Hacip, Mahmut Barskoonî (Kaşgarî) gibi insanları yetiştiren bir ülkedir. Asırlardan miras kalan o insanların yanı sıra 20. yüzyılda Cengiz Aytmatov gibi dünya çapındaki bir yazarı yetiştirerek, onun vasıtasıyla sadece Kırgız edebiyatını değil, genel olarak Türk edebiyatının yüksek değerlerini dünyaya tanıtmış ve dünya insanlarının ruh dünyaların katkıda bulunmuştur. Kırgız Yurdu, günümüzde de eli boş olmayıp, insanoğluna Omor Sultanov gibi büyük bir şair ve yazarı sunmanın haklı gururunu yaşamaktadır. Kırgızlarda, “İyi insanın ışığı halkına, kötü adamınki kendisine değer” şeklinde derin anlamı olan bir atasözü vardır. Omor Sultanov işte o atasözünün birinci kısmındaki insanların biri olarak, ışığını hep halkına saçmakta olan özel biridir. Onun ışığı, şiirleri başta olmak üzere, edebiyatın diğer türlerindeki eserleri ve insanî yüksek vasıflarıdır. Asya’nın gökyüzüne ulaşan Han Tengri (Tanrı) Dağları kadar yüce, ele aldığı konular itibariyle dünya çapında öneme sahip değerli eserleri Kırgız halkının ruhunu, iç dünyasını, dilini, kendine has özelliklerini dünyaya tanıtmış ve daha yüksek derecelere çıkarmıştır. Sadece Kırgız halkıyla kalmamış, Türk halklarının ruhunu, dilini, iç dünyasını da dünyaya tanıtmaya ve ışığını saçmaya devam etmektedir. 

Omor Sultanov Kırgız şiirinin günümüzdeki en büyük kalemlerinden biri, kalemi güçlü yazar, usta mütercim, yetenekli senarist ve sosyal alanda yorulmak bilmeden çalışmaya devam eden bir halk insanı olarak, bir fertten başlayıp, tüm insanlığa, oradan da âleme kadar geniş bir yelpazede fikir yürüten filozof şairdir. Onun “Adalar Arasında” şiirinde geçen; 

“Âlemler ilmek ilmek yaratılırken

Bu dünya da oluşmuştur adalardan.

Günleri sayarak geçen ömür erlik dolu 

Yok olan faydalıdır, bulunandan. 

 

Güneş yalnız, Ay yalnız, gök de yalnız 

Zamanın dalgasında bizler varız. 

Bu yolda hayrı olmadan yok olana,

Gün gelir bir adada biz rastlarız.” 

Bu sözlerde felsefe yoksa şayet, ne vardır? Düşüncelerinde böylesine derin ve insanoğlunun geniş âleminde gezinmek, Omor Sultanov’un her bir eserinin temelinde elmas gibi yer almaktadır. Onun şiirleri, Yunus Emre, Mahmud Barskoonî (Kaşgarî), Omer Hayyam, Nizamî, gibi Türk dünyasının büyük şairlerinin başlattığı göçün, günümüzdeki devamıdır. Omor Sultanov’un şiirlerinin temelindeki felsefî düşüncede, Türk dünyasının alevlerin parıldaması gibi parlamakta olan eski Türk vecizelerine, günümüz nesline saf akla, ferasetli yaşamaya, yalan dünyadan boş yaşayarak gitmemeye, geçmişi ve vatanı sevme gibi Omor Sultanov ve Aydarbek Sarmanbetov   duygu ve düşüncelere davet vardır. Kader bana, Kırgızstan Yazarlar Birliğinde genel başkan olarak görev yaptığı yıllarda, Omor Sultanov’a yardımcı olmayı nasip etti. O günlerde, sabah akşam ünlü yazarımız Cengiz Aytmatov’la uzun süreli telefon görüşmeleri yaparlardı. Cengiz Aytmatov, Benelux devletlerinde elçilik yaptığı yıllarda Kırgızistan’a gelince, Omor Sultanov onu Yazarlar Evi’ne çağırarak şair ve yazarlarla buluşmaya çağırması vesilesiyle de çok görüştüğümüz olmuştur. Buluşma toplantılarından sonra ya da ertesi günlerde, ikisi yeniden bir araya gelirler ve uzun süre sohbet ederlerdi. Sohbetin konusu şair ve yazarlardan başlar, millî edebiyata, oradan dünya edebiyatına, Türk dünyasına, insanoğlunun meselelerine, edebiyata, kısacası geçmişten geleceğe bir seyahat şeklinde genişçe bir yelpazeydi. Biri, diğerinin söyleyeceklerini daha demeden anlar, dediklerine inanırlar, sohbetten büyük bir zevk alırlardı. O zaman daha iyi anladım ki, iki Kırgız yazarın SSCB devrinde başlayarak, yarım asra yaklaşan dostlukları ve çalışma arkadaşlıkları vardı. Aytmatov, her seferinde, “Omorcuğum, valla seninle sohbet edince, kendimi hafiflemiş hissediyorum” diyerek güler, yüzünde adeta güller açardı. Bu sözleri, Cengiz Aytmatov’un Omor Sultanov’a karşı olan sevgisinin, kendine yakın görmesinin göstergesi olarak anlamamız gerekir. Zaten biri nesirde, diğeri de şiirde çok büyük ustaydılar…   Sonraki yıllarda Omor Sultanov ile birkaç kere Türkiye’nin Ankara, İstanbul, Eskişehir, Isparta; Kazakistan’nın Astana, Almatı; Azerbayacan’nın Bakü; Tataristan’nın Kazan; Rusya’nın Moskova şehirlerine, onun yardımcısı sıfatıyla birlikte iş gezilerine gittik. Her gittiğimiz yerde ona gerek bir şair olarak, gerekse yaşına hürmeten saygı gösterilip, söz hakkı verildiğine; düşüncelerinin ve tekliflerinin el üstünde tutulduğuna şahit oldum. Şairimizin Rusya’nın en doğusundaki Sahalin ve Kuril adalarından, dünyanın diğer yanındaki ABD’nin Kuzey Karoline eyaletinin Sharlotta şehrine kadar birçok şehrin fahrî hemşerisi namını almış olması, onun yeteneğinin dört bir tarafta bilindiğine, kıymet verildiğine açık delildir. O, sadece Türk dünyasına ve BDT ülkelerine değil, Avrasya ve tüm dünyaya ışık saçan alp şairlerden biridir. Bunun en güzel göstergelerinden birkaçına değinecek olursak: 2014 yılının başından beri Türk Dünyası Yazarlar Birliğinin eş başkanlığı, Moskova Uluslararası Yazarlar Birliğinin genel başkan yardımcısı ve yönetim kuruluğu üyeliği, TÜRKSOY ve Avrasya Yazarlar Birliği tarafından 2015 yılı Türk Dünyası Edebiyat Adamlığı! Bunların hepsi şiirin büyük üstadına karşı gösterilen saygı olarak, bu yıl onun 80. doğum yıl dönümüne de Türk dünyasının en güzel hediyesi olacaktır. Omor Sultanov bunu çoktan hak etmişti zaten…

Bu yazı Kardeş Kalemler dergisinin 99. sayısında yer almaktadır. Derginin bu sayısında yer alan tüm yazılara aşağıdaki bağlantı üzerinden ulaşabilirsiniz.
Kardeş Kalemler 99. Sayı