Kalemsiz Yazılanlar Reşad Mecid’in Denemeleri


 01 Kasım 2020


Halkımız, Zaferin müjdesi olan Zafer haberine susamıştır.

Dualarımız gerçek olsun.

***

Savaş istemeyen “humanistler” uluslararası kurumlar, büyük devletler eğer hakikaten adaletin tarafındaysanız, yüzünüzü işgalcilerden çevirin, onları vaktinde namert ve haincesine başkasının yardımıyla zaptettikleri topraklarımızdan çıkmaya çağırın.

Cumhurbaşkanı, Ali Başkomutan İlham Aliyev’in dediği gibi “Biz kendi toprağımızda çarpışıyoruz. Eğer Ermeni askeri ölmek istemiyorsa, Azerbaycan torpağından gitsin.”

***

HAYASIZCA yalan konuşuyor ve bunu kendisi de biliyor, ama hiç bir mahcubiyet ve utanç duymuyor. Karaktersizlik Ermeni simasıdır Paşinyan.

***

Hak savaşımızın 5. gün duası:

İlahi, sen bizim Ordumuzun ruhunu sarsıtma!

Galibiyete susamış halkımızı müjdelerle sevindir!

Amin!

***

Muharebe vakti ruh yüksekliği, iyimser yaradan hoş haber vacibtir, lazımdır, arzu olunandır.

***

Buradan Şahbulağa ne kadar yol kaldı ki?

***

Bütün Cebrayıllıları tebrik ediyorum!

Var olun, Sayın Cumhurbaşkanı Ali Başkomutan!

Tanrı Sizi korusun!

Ordumuzun ruhu sarsılmasın!

***

İnsanlar tebrik için birbirini telefonla arıyor, sevinçle konuşamıyorlar. Telefonun her iki ucunda sevinç hıçkırıkları işitiliyor. Zafer müjdesini gözyaşlarıyla, hıçkırıklarla, söz demeden paylaşmak… 

Bu duyguları yaşatanlar var olsun.

***

Ali Başkomutan Cengaver gibi konuşuyor...

Fahrediyoruz!

Gurur duyuyoruz.

Tanrı sizi korusun.

***

Ermenilerin Gence’yi devamlı ateşe tutması şehrin Rus sakinlerinin de hayatına kast etmek düşüncesidir. Azerbaycan vatandaşları olsalar da, Rusların varlığı, hayatı Rusya devleti için de çok kıymetlidir.

Her bir Azerbaycan vatandaşı gibi Genceli Rusları da Allah korusun! Ancak Ermenilerin bu ateşleri neticesinde özellikle Gence Ruslarına birşey olsa, eminim ki, Putin ve Rus devletinin Erivan ve Hankendi’nde ki faşist rejime gazabı daha da artacak. Sonrasını tahmin etmek zor değil...

***

Güç rağbet doğurur, terettütde olanları hesablaşmaya mecbur ediyor.

Gücümüz azalmasın!

***

Hocalı’dan sonra bizi ne korkutur ki? Korku geçilmiş aşamadır.

Şimdi zafer sevinci, ruh yüksekliği, inanç bizimledir!

***

Kendini mağlup hissetmekten kötü bir şey yoktur. Hele de 30 yıl devam ederse...

Zafer sevincini bahşedenler, Tanrı sizleri korusun.

***

Uzun aradan sonra ilk defa Cebrayıl’da, Füzuli’de, Şuşa’da havanın nasıl olacağına dikkatle kulak asıyoruz.

Bu haklı savaşımızın 11. gününde parlayan güneşin şafakları bütün Karabağ’a yayılsın ve Ordumuzun zafer haberlerinin müjdecisi olsun.

***

Ermeni karekteri hiyanetle, namertlik ve riyakarlıkla yoğrulmuş. Zayıf olunca yaltaklanmak, güçlenince gaddar ve vahşiye dönmek onların karakteridir. Osmanlıya da, Azerbaycan’ a da, başkalarına da namertlik ve ihanet etmişler. Şimdi Rusya da onların hadsiz güçlenmesi, maliye, hakimiyet ve medya unsurlarını ele geçirmesi görünüyor, bu ülkenin rehberlerini de düşünmeğe zorlamıştır. Daha bir kaç yıl da böyle sürse, Ermenilerin iştahı artar, Rusya’nın idare etmesinede esas role iddia edebilir. Görünüyor, Rusya hakim dairelerinde Ermenilerin bu gizli niyeti ve gelecek ihaneti rapor edilmiş.

Devlete yönelik tehdidin içeriden, Ermenilerden geleceğini düşünüyorlar. Devlet başkanları ve derin politikacılar, şairlerin aksine ihaneti affetmezler!

***

Bir zafer haberinden, bir hoş durumdan dolayı hıçkırık tutar mı insanı.

***

Suyumuzu da kesmişlerdi. Şimdi Sukovuşan’dan 3 köye su gidiyor...

***

Yan köyünü Han köyüne çevirelim.... (Mirşahin)

***

Ermeni hastalığına tutulanların bir çoğunu sözle ikna etmek imkansızdır. Meşhur filmimizde dendiği gibi, gerek yere yıkıp, ağzına ağzına vurasın...

***

Kıvrılıp dağlardan geleceğiz....

***

Bu dilde nasıl konuşmak olabilir? Meşakkatlidir. Hasta milletin aksak dili...

***

Ali Başkomutanın beyanatı herkese mesaj idi “Serhatlarımıza kadar gideceğiz, arazi bütünlüğümüzü sağlayacağız.”

Tanrı korusun!

***

Riyakarlık Ermenilerin genetik karakteridir.

***

Korkulacak bir şey, bedbin olmaya sebep yoktur. Ateşkes öyle Eylülün 27 sine kadar vardı.

Başkomutan konuşmalarında, anlaşmazlığı basit, anlaşılır bir dille ve kararlılıkla çözmenin koşullarını defalarca ifade etti. Ermeni tarafı bu şartları ihlal eder etmez haklı savaşımız devam edecek. Bu defa ordumuz Ergüneş’den ileriye giderek mukaddes şehrimiz Şuşa’ya, Sukovuşan’dan atlayarak Hankenti’ne bayrak asacak. O zaman şartlar Ermeniler için daha ağır olacak. Ermeni tarafı bunu idrak etmelidir. 13 günlük Vatan savaşımız onlara ders olmalıdır.

Dünya da azmimizi gördü.

Ruhumuz yerindedir.

Haklı savaşımız davam ediyor.

Karabağ Azerbaycan’dır.

***

Yüreğimiz siperlerde, askerlerimizin yanında, azad olan, sevinen topraklarımızda çarpıyor. Bekleyen, küskün yurtlarımız hasretle “Gelin, bekliyoruz.” diyor.

***

Düşmanın sivil halkı hedef alması, hem cephede yenilgiye uğramasından kaynaklanan bir çaresizlik hem de halkımız arasında korku, panik ve huzursuzluk yaratma çabasıdır. 90’larda bunun efektini görmüşler. Ama bugünün Azerbaycan’ı farklıdır, güçlü ordu, sarsılmaz birlik, yenilmez ruh, zafer azmi ile kararlı Ali Başkomutan!

Düşmanın panik yaratma arzusunun ilk işaretlerinden biri, içimizdeki suçluyu aramak ve öfkemizi birbirimize dökmektir. Sen bunu iyi yapmadın, sen ona geç kaldın. Görünen odur ki, herkes elinden geleni yapıyor, herkesin yüreği askerlerimizin yanındadır. Hiç bir halda içimizde günahkar arayışına çıkmak olmaz. Karşılıklı ithamlarla birbirimizi günahlandırmakdan çekinmeliyiz.

Düşman malumdur, bütün gazap ona yönelmelidir.

Zafer bizimdir.

Karabağ Azerbaycan’dır.

Ermenistan bu bölgede devlet gibi mevcut olmayacağının temelini koyuyor. Böyle namert komşuyu kimse istemez. Riyakarlıklarına göz yuman destekçileri de bir gün bezecek, iğrenecekler onlardan.

***

Azerbaycan Ordusu topraklarımızı özgürleştirirken, cunta rejiminin yeni suçları ortaya çıkıyor.

Şimdi kör ve sağır olanların, Ermeni hilesine, tebligatına uyanların da gözü açılır. Hocalı’da soykırım yapan, günahsız, yardımsız insanlara karşı katliam yapan, masum çocukların kanına susayan, şehitlerimiz, köylerimizi viran koyan vahşilerin insanlığa sığmayan cinayetlerine bigane kalmak imkansızdır. Ermeni karakterinin mahiyetini herkes anlamalı, bütün beşer onlardan yüz çevirmiş, hasta genlerine tükürmelidir.

Bugün Ordumuz sadece toprak bütünlüğümüzü değil, aynı zamanda ilahi adaleti de yeniden tesis ediyor.

İnsanlık aleyhine dehşetli cinayetleri ortaya çıkarıyor.

Haksız kan yerde kalmaz.

Yaşasın Azerbaycan ordusu.

Yaşasın Ali Başkomutan

 Yaşasın Bağımsız Azerbaycan.

***

Küçük çocukların koro halinde “Karabağ bizimdir, bizim olacak.” haykırışları ruhu kanatlandırıyor.

***

Biz fıtraten merhametli, yumuşak yürekli, bağışlayan halkız. Genlerimiz sağlamdır. Namert, riyakar, arkadan vuran, gaddar değiliz. Ermeni gibi olmamız mümkün değildir.

Ama şimdi, savaş devam ederken, birinin Ermenistan’a gizli bir sempatisi olduğunu görünce şaşırıyorum. Düşmanın tüm korkaklığına rağmen, onun olumlu niteliklerinden herhangi birini hatırlayanları hala anlamıyorum. Ata sözümüz en güzel yol işaretidir “Yılanın akına da lanet, karasına da.”

***

Sayın Cumhurbaşkanı gurur duyduğumuz tüm kararlı, ilkeli ve cesur niteliklere sahip, çok kültürlü ve aristokrat bir adamdır. Bu kibarlık sinirlendiği makamlarda bile açıkça kendisini gösteriyor. Ermeni’lere hitaben diyor: “Füzuli’ye tuhaf bir isim koymuşlar, o ad sizin başınıza değsin, cehenneme gitsin o ad.”

Bir başka zaman da “düşük” sözünü özür dileyerek kullanıyor. Ama “Düşük” sözü Paşinyan’ın hareketlerini tam, dolgun ifade ediyor.

Kullandığı en keskin ifade kalplere yağ gibi yayıldı, dilleri ezberledi ve mesele oldu: “İt gibi kovalayacağız.”

Var olun, Sayın Ali Başkomutan!

***

“Başkasına kuyu kazan, kazdığı kuyuya kendisi düşer.”

Bu deyimi en çok Ermenilere yakıştırmak doğru olur. Tarih boyu başkalarına kuyu kaza kaza yaşamışlar. Hile, ihanet kanlarında var. Rus’a da, Fransız’a da, Amerikalı’ya da arkadan bıçak sokmaya hazırdırlar. Onların merhameti, yaltaklığı da sünidir. Utopik hayalleri yolunda her alçaklığa giderler. Böyle alçaklıkları ebedi olarak hiç kimse affetmiyor.

***

Turşsu, Şuşa, Laçın yolunun tam ortasında, bir birinden tahminen 20 km uzaklıktadır. “Google” haritasında Lısaqor (Keçeldağ) aşırımı gibi geçiyor.

Derede mucizeli, şifalı Turşsu çeşmesi var. Yazın ilk aylarında Karabağ halkı Turşsu yaylasına göçer, çadırlar kurarak yaşarlardı. Çeşmeden yukarıdaki çifte, kocaman palıtlar orayı görenlerin hatırındadır.

Turşsu’dan Laçın’a doğru olan Kalederesi köyünde, gazeteci Salatın Askerova 1991 yılında düşman tarafından vurulmuştu. Çekimleri hatırlıyorsanız, Çengiz Mustafayev 1992 yılda Şuşa’dan çıkan ordumuzun yolunu Turşsu’da kesmişti. Onun “Geri dönün” yalvarışları hâlâ da kulaklarımızdadır.

Ordumuz Cebrayıl, Qubadlı istikametinde bir aşırımı da geride bıraktıktan sonra Turşsu, Laçın koridorunun yüreği avcumuzda olacak. Ordan o yana ise Vatan savaşımızın, haklı savaşımızın sonuna bir adım kalacak.

3 ağaç sağa Şuşa, 3 ağaç sola Laçın! Ve düşmanın teslimiyeti.

***

Her twitden sonra gözler haritaya dikiliyor. Sirik’ten Turşsu’ya ne kaldı? Kısas 20 Kasıma kalmaz.

Dünden bu yana cephe hattından gelen resmi olmayan haberlere göre, Ermeni tarafının söylentilerinin yanı sıra, Hocavend bölgesindeki ünlü Karakend da Azerbaycan ordusu tarafından ağır darbe aldı.

Bu, Ermenilerin zaman zaman Azerbaycan’a ve barışçıl yurttaşlarımıza karşı yüzlerce yolsuzluk eylemi ve saldırılar gerçekleştirdiği, son yüz yıl dır, kötü şöhretli Karakend’dır. Ne kadar cezasız kaldılarsa, kendilerini o kadar “dokunulmaz” olarak hissettiler.

1918 yılında Nuri Paşa’ nın kumandan olduğu Kafkas İslam Ordusunun Azerbaycan’a geliş zamanı da menfur Karakend’ in haklı cezadan hangi yolla kurtulduğunu bildirir.

Ve bu Karakend, 29 yıl önce, 20 Kasım 1991’de, Ermeni teröristlerinin Ağdam’ın Marzili köyü yakınlarında bir Azerbaycan MI-8 helikopterini acımasızca düşürdüğü yer.

Bu terör eyleminin kurbanlarından bahsederken, öncelikle Dışişleri Bakanı Tofiq İsmayılov, Başsavcı İsmet Kayıbov, Eski Devlet Müşaviri, İçişleri Bakanı Muhammet Asetov, tanınmış gazeteci, Cumhurbaşkanlığı Basın Servisi Başkanı Osman Mirzeyev, tanınmış televizyon prograncısı ve şair Ali Mustafayev akla geliyor.

Çünkü kişisel nitelikleri ve parlak işleriyle öne çıkıp Azerbaycan halkının büyük sempati ve saygısını kazanmışlardı. Ancak 20 Kasım kurbanlarının listesi yalnız bu efsaneleşmiş şahsiyetlerle bitmiyor. Milletvekilleri Vakif Ceferov, Veli Memmedov, Başnazırın müavini Zülfü Hacıyev, nazır müavini Kurban Namazeliyev, teleoperator Fahreddin Şahbazov, teleişıkçı Arif Hüseynzade, Dövlet katibinin yardımcısı Rafig Memmedov, Savcı Plavsky, Bakan Yardımcısı Serikov (Qazaxıstan), milis generali Lukaşov, milis reisi Kovalyov, DTK’nın şube reisi İvanov, Askeri komutan Jinkin, teğmen albay Kocherev, mürettebat üyeleri Kotov, Domov, Yarovenko da bu korkunç cinayetin kurbanlarıdır.

Onların kömür olan tanınmaz cesetlerinin görüntüleri hâlâ da gözlerimizin önünden çekilmiyor. O dönemde terörün failleri yetersizlik ve kararsızlık nedeniyle tespit edilemedi ve cezalandırılamadı. Sonra savaşın daha da alevlenmesi sebebiyle iyice arka plana itildi. Ama unutmadık, unutmayız da. O vahşiliği yapan ermeni faşistleri cezasız kalsa, onların yuvalandığı mıntıka düşmandan temizlenmese, 20 Kasım kurbanlarının ruhu huzura kavuşmaz ve bu Allaha da hoş gelmez.

Bu günlerde Karabağ da peş peşe gelen zaferlerle tarih yazan şanlı Ordumuz, inşallah, en kısa zamanda Karakend’i de azad eder. Böylelikle, o dehşetli cinayete kurban gidenlerin kıssası, Ermeni teröristlerin cezası, 30. yıldönümü olan 2021.yıla, hiç bu yılın 20 kasımına da kalmaz.

Allah askerimizi, Ordumuzu korusun.

Var olsun Ali Başkomutan.

Karabağ Azerbaycan’dır.

***

Ermenilerin tarih boyu yaptığı vahşilikleri herkes, her yerde hatırlatmalıdır.

***

Savaş, adamları çabuk tanımaya yardımcı olur.

***

Tanrı askerimizi korusun.

Güneş de Hakkın tarafındadır.

Şafaklar hoş haber müjdecisi olsun.

***

Batı siyasetinde, medyasında ve biliminde gerçeği bilen birçok insan var. Eylemciler 150 yıllık Ermeni diasporasının etkisi altında olanlar, eğitilip maksatlı gönderilenlerdir. Cephedeki gibi, bilgi savaşında da Ali Başkomutan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev “Yüksek doğruluk ve zamanlamayla” bütün zorlukları, gizli desteklerin bütün arzularını işe yaramaz ediyor, sarsıyor.

***

Kelbecer’in arazisi zor, alanı geniştir. Kelbecer’i özgürleştirmek için güç kullanmak artık etkisizdir. O istikamette Ağdere’yi gevşetmek, merkezde Hocavendi, Kırmızı Bazar ve Karakend’ le birlikte azad etmek, güneyde Cebrayıl ve Gubatlı yönünden, Turşsu’ ya inip Laçın dehlizini bağlayarak Şuşa’ya doğru gitmekle şavaşın talihini halletmek olur. Zaten muzaffer ordumuz zaten böyle de yapacak.

Tanrı askerlerimizi korusun.

Yaşasın muzaffer Ali Baş Kumandan.

***

50. yaşını Ağcabedi’de, Tahtaköprü’de mecburi göçkünlerle geçiren Ali Başkomutan 59. yaşını Laçın’da, Şuşa’da geçirir inşallah.

Bu yazı Kardeş Kalemler dergisinin 167. sayısında yer almaktadır. Derginin bu sayısında yer alan tüm yazılara aşağıdaki bağlantı üzerinden ulaşabilirsiniz.
Kardeş Kalemler 167. Sayı