HaftanınÇok Okunanları
ZEHRA ALLAHVERDİYEVA 1
HİDAYET ORUÇOV 2
ELMİRA ACIKANOAVA 3
KEMAL BOZOK 4
ANAR 5
Gülzura Cumakunova 6
Kader Pekdemir 7
Kazak halkının büyük şairi ve mütefekkiri Abay, her zaman milletinin iyi bir yaşama sahip olmasını istemiş ve onları aydınlatmayı kendine gaye edinmiştir. Abay’ın eserlerinde Kazak halkının düşünce dünyasını, yaşam koşullarını, kültürünü, örf ve adetlerini görmekteyiz. Onun halkına bıraktığı edebî miras, Kazak kültürü ve yazı dilinin gelişmesini de etkilemiştir.
Abay’ın büyük bir edebî şahsiyet olduğunu sadece şiirleri değil, nesir olarak kaleme alınan Kara sözler adlı yazıları da göstermektedir. Abay’ın Kazak toplumunu aydınlatma ve bilimsel fikirleriyle besleme konusundaki manzumeleri, 1890 yılından itibaren yavaş yavaş kara sözlere döner. Ğaqliya adlı nasihat yazıları 1890 ve 1898 yıllarında yazılır. Böylece Abay şiir formatında dile getirdiği duygu, düşünce ve hislerini 1891 yılından itibaren kara sözle, yani nesirle verir. Bazen de Kara sözlerde anlatılan olaylar şiire dönüşür.
Kara sözler Abay’ın söz sanatındaki sanatsal gücünü, felsefi dünya görüşünü gösteren klasik bir stilde yazılan nesir eseridir. Kara sözler, tamamıyla ayrı ayrı konuların didaktik bir tarzda işlendiği yazılardır ve toplamda 45 sözden oluşmaktadır.
Büyük yazarımız M. Avezov “Genelde Abay’ın bu Kara söz adlı mirası Kazak nesrinin en güzel örneklerini vermektedir. Onlar öykü değildir. Eski yazarların kullandığı masal, anıyazısı da değildir. İçeriği ve stili özel ayrıntıya sahip olduğu için kara sözler sadece Abay’a özgü bir edebiyat türüdür. Bazen de bu yazılar adalet, medeniyet, insanlık ve adillik gibi meseleleri kapsayan iradeye benzer.” Diyerek kara sözleri tanımlar (Avezov, Kunanbayev, 1995: 210).
Kara sözler hakkında Z. Kabdolov ise şöyle der: “Kara sözler, Kazak halkının aydınlanması yönünde öğüt verici niteliktedir. Edebî tür olarak insanlara akıl, terbiye veren felsefi yönü olan ilmi denemedir. Konusuna, iddiasına baktığımızda Kara sözler şairin şiir formatındaki eserlerinin devamıdır. Şair şiirle veremediği duygu ve düşüncelerini Kara sözlerle vermiştir.” (Kabdolov 1988: 37). Kara sözler, Kazak halkının yoklukla, kötü idareyle ve toplumsal hayattaki eşitsizliklerle sınandığı ve tarihi gerçekliği olan bir zaman dilimini kapsar. Şairin Kara sözleri küçük boyutlu, içeriği zengin, az sözle derin anlamın verilmesiyle farklılık gösterir. Kara sözlerin eğitim konusu bilgiye ihtiyacı olan gençler için çok önem taşır. Abay adaletli davranmak, adil çalışmak, ziraat yapmak, ticaret yapmak, sanat öğrenmek, bilgi ve bilimi sevmek, toplumdaki insanların hareketi, ahlak, manevi değerler gibi pek çok meseleyi eserlerin konusu olarak alır.
Abay, Birinci Kara sözünde artık yerin ortası kadar yaşta olduğunu (45-55 yaş arası) ve bu yaşa kadar ne yapığını, neler yazdığını anlatır. Kendi düşüncelerini kâğıda yazmaya ve halk, dünya, ilim, maneviyat, çocuk yetiştirmek konusundaki düşüncelerini paylaşmaya karar verdiğini söyler. Birinci sözde şairin hayatıyla ilgili malumalar verilir ve tüm eserlerine giriş yapılır.
İkinci Kara sözde Abay milletlerin her türlü farklılıklarını karşılaştırarak duygusal bir sonuca varır. Bizim bir düşünceye, ya da fikre ulaşmak için Avrupa’ya, Batı’ya seyahat etmemize gerek olmadığını söyler. Yan yana yaşayan Taciklere, Özbeklere, Sartlara, Ruslara baksak o bile bize yeterlidir. Çalışmayı seven halkların yanında Kazaklarda bulunan adaletsizlik, ahlaksızlık, medeniyetsizlik, tembellik, övünme, dedikoduculuk, yalan gibi olumsuz haller Kara sözde eleştirilmiştir. Geçmişine saygı duyan ve geleceğine ümitle bakan Abay kendi halkının başka halklardan örnek almasını, kötü yoldan iyi yola geçmesini, birbiriyle uğraşmayıp, ilim almaya, bilim öğrenmeye istekli olmaları gerektiğini vurgular. Kendi milletinin içinde bulunduğu kötü duruma üzülür ve onlara dik durmalarını, artık uyanmalarını önerir.
Üçüncü Kara sözde Abay hükümet (yönetim) konusundan bahseder. Kazak halkının durumunu iyi bilenler “Hâkim iki ise, dava dört olur.” derlermiş. Abay Kazak topraklarını yöneten yöneticiler, başkanlar, hâkimler ve mahkemeler hakkında konuşur. Kazak halkının yoklukla, kötü idareyle ve toplumsal hayattaki eşitsizliklerle sınandığı bir zamanda Rus yönetimi hakkındaki düşüncelerini paylaşır. Din adamlarının millete çektirdiği zorlulukları ve onların ahlaksızlıklarını anlatır.
Dördüncü Kara sözde Abay bir cahilin ahlaksızlığına güldüğünde mutlulukla değil kızgınlıkla gül, çünkü cahillik bir derttir. İyi insanın ahlakına güldüğünde mutlulukla gül, çünkü ondan örnek alırsın der.
Beşinci sözde Kazak halkının bazı atasözlerini eleştirir. “Bir erin bir de kurdun yemeği yolundadır.”, “Öğlen vaktine kadar bile ömrün olsa bir günlük mal yığ.”, “Zenginin yüzü parlak, fakirin yüzü çarık.” gibi ata sözlerde Kazak halkı zengin olma kaygısı taşır; ama mal bulmak için çaba göstermez, malı nasıl kazanacağını bilmez düşüncesi anlatılır ve Abay bunu eleştirir.
Altıncı Kara sözde Abay, Kazakların “Sanat oluşturmak için birlik, rızık olması için hayatta hareket lazım.” atasözüne dikkat çeker ve akıl birliğinin önemini vurgular. Akıllı düşünmek toplumun yararına çalışmaktır. Şairin yaşam felsefesi zengin olmak, mal kazanmak değil; iyi olmak, anlayışlı olmaktır. Abay onurunu, dürüstlüğünü, vicdanını satarak mal kazanmayı eleştirmiştir (Esim, 2012: 308).
Yedinci sözde “Bebek annesinden iki türlü davranışla doğar. Birincisi yesem, içsem, uyusam; ikincisi ise görsem, bilsem ve öğrensem.” özlü sözü ele alınır. Şair gelecek nesli eğitime ihtiyaç duymaya, akıllı davranmaya, bilim ve ilim öğrenmeye yönlendirir.
Sekizinci Kara sözde “Zenginin dini, Tanrısı, halkı, yurdu, bilimi, vicdanı, her şeyi maldır.” denir. Ama adalete, bilime, ilime, vicdana hiç ihtiyacı yoktur. Bu yüzden Abay gelecek nesli ilim öğrenmeye, bilimiyle mal kazanmaya çağırır.
Dokuzuncu sözde şair kendi halkının vaziyetine üzülür. Halkının istikbalini düşünüp kaygılanır. Kara sözlerin onuncusunda ise hayatın anlamı, çocuk ve baba arasındaki davranışlar, gençlerin istikbali konusu işlenir. Şair çocuk ve baba arasındaki davranışlar hakkında konuşurken onların arası böyle olmalı prensiplerini savunmuyor. O, nesiller arasındaki diyalogu ve kişisel sorumluluk konusunu gündeme getirmiştir.
On birinci sözde şair, hırsızlık ve ahlaksızlık gibi kötü davranışları bırakıp, dürüst olma, iyi yolda yürüme tavsiyesinde bulunur. Abay, o dönemin tarihi gerçeğini anlatarak zengin ve zalimlerin tarafını değil, ezilenlerin, fakir milletinin tarafını tutar.
Şairin on ikinci ve on üçüncü sözlerinde Tanrı’ya yalvarmak ve inançlar söz konusu olur. Abay İslamiyet’i anlatıp, İslam’ın şartlarıyla yaşamayı tavsiye eder.
On dördüncü sözünde Abay, insanın akıllı olmasının çok önem taşıdığını anlatır. Halkın fakir hale düşmesi akılsızlığından değil akıllının sözünü dinlemediğindendir. Neslin garip hale düşmesine Abay çok kaygılanır. Bundan kurtulma yolunu arar. Şair bunun en iyi yolunun halkın zihniyetinde gerekli olan değişim olduğunu anlar.
On beşinci kara sözünde Abay, akıllı ve aptal insanının arasındaki farkı anlatır. Aklı başında olan kişi ne yapmalı, ne öğrenmeli onu söyler. Deli insanların ahlak ve davranışlarını güzel tanımlar. “Eğer akıllı insanların arasında olmak istersen her gün ya da her ayda bir defa kendine hesap sor! Bu hesabın bir öncekinden daha mı farklı, daha mı iyi? Yoksa tam tersi mi? Bir önceki zamanın nasıl geçti? İlim için, ahiret için, dünyaya huzur getiren neler yapa bildin? Yoksa zamanın nasıl geçtiğini anlamadın mı bile?” diyerek Abay, insanın geçmişe göz geçirerek geleceğe adım atması gerektiğini dile getirir (Abay, 1993: 36).
Abay’ın on altıncı sözü sekiz cümleden oluşan bir metindir. Kara sözde Kazak halkının Tanrı’ya ibadeti ve din konusunu önemsemedikleri anlatılmaktadır. Her şeye üstün bakmalarına rağmen Kazakların iyi kalpli, iyi niyetli oldukları söylenmektedir.
On yedinci sözünde Abay gayret, akıl ve yürek hakkındaki düşüncelerine açıklama yapar. Bu üçü kendi aralarında tartışırlar. Hepsi kendi özelliklerini anlattıktan sonra ilim onlara cevabını söyler. On yedinci sözü analiz eden filozof Ğ.Yesim şöyle der: “Bu sözün önemli bir farklılığı vardır. Gayret, akıl, yürek ve ilim bu yazının nesnel kahramanlarıdır. Böyle bir yöntemi filozof Platon kullanmıştır. Gayret, akıl, yürek ve ilmi ayrı ayrı madde olarak kullanmak Doğu Felsefesinde oluşan birgelenektir. Bu nedenle bu sözlerin anlamını Batı Felsefesinde aramaya hiç ihtiyaç yoktur. Buna İslami dünya görüşünde bilgi kuramı görünüşü denir (Esim, 2012: 324).”
Şair on sekizinci sözünde düzenli giyinmeyi, düzgün konuşmayı tavsiye eder. Ama fazla kibirli olanları eleştirir.
On dokuzuncu kara sözünde Abay, insan doğuştan akıllı olmayacağını her şeyi duyunca, görünce, elinde tutunca, tadına bakınca öğreneceğini söyler. Bilmeyeni öğrenmek kötü şey değil, tam tersi üşenmeden çalışıp, akıllı olanın sözünü dinleyen kişinin akıllı olabileceğini uyarır.
Abay yirminci sözünde insanın en kötü huylarından birinin her şeyden sıkılmak olduğunu anlatır: “Sıkılmak her şeyi gören, bilen, tadına bakan akıllı kişiden çıkar.” İnsan bütün gün çalışmayıp dinlenirse canı sıkılır. Canı sıkılırsa tembelleşir. Tembelleşince hoşnutsuz duruma düşer. Bu hoşgörüsüz huydan nasıl kurtulmak mümkündür? Bu can sıkıntısı nereden çıkmıştır? Şair bu soruların cevabını arar. İnsanların gücü aynı değil, bazen sıkılır, bazen de tembelleşir. Bu nedenle ömrün asıl amacı ve anlamını düşünmek gerekir.
Şair yirmi birinci Kara sözünde köyde yaşayan ahlaksız zenginlerin, zalim idarecilerin kötü huylarını, hırsızlıklarını, aptal toplumun övünmelerini, boşuna konuşmalarını eleştirir.
Yirmi ikinci sözünde Abay şöyle der: “Şu anda tüm Kazakların arasında kimi seveyim, kime saygı göstereyim diye düşündüm.” Böylece şair Kazak toplumundaki sosyal tabakalaşmayı açıklar. Toplumdaki insanların, kimin kim olduğunu anlatır.
Abay yirmi üçüncü sözde hayattan değişmez kanıtlar ortaya koyar. Örneğin, “Eğer yüz at yarışmaya katılırsa ve senin atın onuncu sırada yer alırsa, buna çok mu mutlu olursun? Veyaçok kişi ilim öğrenir. Ama sadece binde biri âlim olur. Bu nedenle Kazakların ‘Ne yaşasak da hep beraber.’ atasözünün anlamı kaybolur. Ailede herkes hastalanırsa, hepimiz hastayız diye mutlu olmak iyi davranış mı?” diyen şair Kazak toplumunun kötü davranışlarını eleştirir.
Yirmi dördüncü sözde şair Kazak halkının hayatını, geleceğini düşünüp kaygılanır. “Yüz kişiye iki yüz kişi mızrak atar. Bunlar birbirini öldürmeden duramazlar mı?” (Abay, 1993: 50) diyerek, yüz kişinin arakasından iki yüz kişinin koşarak hata aradığını, böylece birbirini yok etmeye çalıştıklarını söyler. Akıllı ve güçlüler idareci, yönetici olmayı hayal edermiş. Abay’ın kaygılanması ise devleti, milleti düşünen kimsenin olmayışı, herkesin kendi derdinde oluşudur.
Yirmi beşinci kara sözde, halk arasından saygılı, dürüst, topluma fayda getiren idarecinin çıkması için Rusça öğrenmenin gerektiği söylenir. Abay bu sözlerinde okuyan insanın kendisi için değil, halkı için emek veren insan olmasını ister.
Abay yirmi altıncı sözünde: “Birini sinirlendirmek şeriatta haramdır, işe zararlıdır, akla terstir. Birini sinirlendirmekten mutluluk duymanınveya birine o kadar sinirlenmenin bir anlamı var mıymış?” der. Burada Abay, yersiz yere çocuk gibi davranmayı, kendini mutlu hissetmeyi eleştirir. Bu soruya insanlık acısından bakar.
Şairin yirmi yedinci Kara sözü sohbet ve vasiyetname türüne çok yakındır. Şair çok düşünceli olduğu için on sekizinci söze de benzemektedir.
Abay yirmi sekizinci sözünde külli ve cüzi irade konusuna değinir: “İyilik ve kötülüğü yaratan Tanrı’dır. Ama yaptıran değildir. Hastalığı yaratan Tanrı’dır. Ama hastalandıran değildir. Zenginliği ve fakirliği yaratan Tanrı’dır. Ama zengin kılan, fakir kılan değildir.” der. Abay insanoğlunun özgürlüğü Allah’a değil kendine bağlıdır der.
Yirmi dokuzuncu Kara sözünde, bir atasözünü birkaç anlamda kullanmanın mümkün olduğunu anlatır. Abay, bazı atasözlerini yanlış söylenmiş sözler diye eleştirir.
Abay otuzuncu kara sözünde övünme konusunu işler. İnsanın övünmesinin hiç hoş olmadığını, mecazi ifadelerle dile getirir.
Abay, otuz birinci sözünde insanın ezberini nasıl güçlendirebileceğini anlatmaktadır. Şair bunu dört başlıkta ele alır: “İnsanın duyduğu her şeyi unutmaması için dört tane sebep vardır. Önce konuya yoğunlaşmak gerekir. Sonra duyduğu şeyi akılından geçirmesi lazımdır. Üçüncü olarak, duyduğu şeyi birkaç defa tekrar etmelidir. Dördüncüsü ise akıl karıştıracak şeylerden uzak durmak gerekir. Akıl karıştıran şeyler: gülmek, oynamak, kaygılanmak, hırslanmaktır. Onlar akıl ve ilmi yıpratmaktadır.” (Abay, 1993: 67).
Otuz ikinci kara sözde, insanın kıskançlık, ihmalkârlık ve hırslı olmak gibi kötü huylara teslim olduğunda ilmi aklında tutamayan, bilgiyi faydalı hale dönüştüremeyen bir aptala döneceği konuşulmaktadır.
Otuz üçüncü kara sözde meslek ve adil çalışmak konusu ele alınır. İnsanların eskiden nasıl huylara sahip olduğu işlenir.
Abay otuz dördüncü sözünde “İnsanoğlu her zaman bir birine dosttur. Niçin dersen, hayattaki doğmak, büyümek, doymak, acıkmak, kaygılanmak gibi duygularımız ve vücudumuz, çıktığımız ve gideceğimiz yer dahi aynıdır. Beş günlük bile hayatımız var mıdır, yok mudur onu da bilemeyiz. İnsan insana misafirdir. O yüzden birbirimizi kıskanmayıp, birbirimize kötülük yapmayıp dostluk ile zaman geçirelim mi?” (Abay, 1993: 74) der. Bu kara sözde ömür ve ölüm felsefesi söz konusudur. İnsanın dünyaya misafir olduğu için diğer insanlarla barış ve huzur içinde yaşamasını tavsiye eder.
Otuz beşinci ve otuz altıncı sözlerde Abay, Kazakların din meselesini eleştirir. Şair Peygamberin vasiyetlerini söyleyerek din konusunda herkesi dürüst olmaya çağırır. Böylece Abay insanlara ahlak felsefesini anlatır.
Abay otuz yedinci sözünde: “Şansla kazanılan padişahlıktan akılla kazanılan gariplik daha iyidir. Sakalını satan yaşlıdan emeğini satan çocuk daha iyidir. Dostu olmayana dost olmak, Dostu çok olana saygı göstermek lazımdır. Kaygısızdan uzak dur, kaygısı olana destek ol’ (5,79s) diyerek, değişmeceli ifadelerle insana akıl verip, yol göstermektedir. Artık bunlar atasözüne dönüşmüştür.
Otuz sekizinci kara sözünde maneviyat ve Allah’ın hikmeti söz konusudur. Şairin otuz dokuzuncu kara sözünde millî ahlak konusu işlenir. Şairin Kazak halkının atasözlerini çok önemsediğini görmekteyiz. Abay’ın eserleri üzerine incelemelerde bulunan Prof. Z. Ahmetov “Abay’ın kırkıncı sözü baştan sona kadar hiç anlamsız görünmesine rağmen tüm zihnimizle okuduğumuzda arka arkaya gelen çok önemli sorular olduğunu anlamaktayız.” der (Ahmetov, 1995: 243).
Halkın huyu kırk birinci sözde konuşulmaktadır. Abay bu kara sözünde şiirlerindeki konuları anlatmaktadır. O yüzden aklımıza “Halkı eğitim öğretim düzeltirdi; ama o yok.” Düşüncesi gelmektedir.
Kırk ikinci söz halkın fakir halini, zorluluklarını, işsiz güçsüz oluşunu anlatır. “Çalışmayıp, boşuna gezmek, her zaman işsiz olmak, insanın ve toplumun en büyük derdidir.” Gibi düşünceler Abay tarafından dile getirilir.
Abay kırk üçüncü sözünde “Biri kendi dışında olan olaylara önem verip, duyduğu, gördüğü şeyleri analiz ederse, böyle birine akıllı deriz.” (Abay, 1993: 115) deyip, dikkatli olmayı tavsiye etmektedir.
Kırk dördüncü sözünde “İnsanoğlu ya zeki ya da zekâsız olmasına rağmen övünmeyi sever. Herkes birinin kendisini övmesini ister. Bu insanoğlunun eksik tarafıdır. Hâkim Abay bütün milletin boylarında bu eksikleri görebilmektedir.” diyerek kişinin övünmesini eleştirir.
Kırk beşinci sözünde: “İnsanlıktan önce aşk ve adalet var. Onun karışmadığı yer yoktur. Aşk da adalet de Tanrı’dandır. Atların arasında bile aşk hissi vardır. Kimin kalbinde aşk, adalet hisleri fazlaysa o adam âlim, akıllı olur. Biz Tanrı’nın yarattığı gibi yeni bir şey, yeni nesne, yeni ilim doğuramayız. Çünkü Allah büyüktür.” (Abay, 1993: 121) diyerek analizde bulunur. Abay’ın felsefesine göre, Allah insanın yaratıcısıdır. İnsanın boyundaki insanlık, akıl ve sevgi Allah’tandır. Allah’a inanıp onu kabul etmek, onun hikmetlerini hissetmek kendini tanımanın başlangıcı olmaktadır.
Abay kendi Kara sözlerinde hem yazıların söyleyiş güzelliğini hem de ne kadar derin anlamlı olduğunu önemsemektedir. Böylece sanatsal beceri ile ilmi ve entelektüel bilinç birleşir. Abay’ın kara sözlerindeki insan sevgisi, insanı aydınlatma ve diğer sosyal düşünceler Kazak halkının bütünüyle düşünce dünyasını meydana getirmektedir.
Kaynakça
Abay (1993). Karasöz. Poémalar. – Almatı: El, 272s.
Ahmetov Z. (1995). Abaydıñ aqındıq älemi. – Almatı: Ana tili, 272s.
Ävezov Muxtar, Kunanbaev Abay (1995). Monografïyalıq zerttevler men maqalalar. (Qurastırıp, baspağa äzirlegen N. Aqbayev). Almatı: Sanat, 320s.
Esim Ğ. (2012). Hakim Abay, Astana: Foliyant, 400 s.
Kabdolov Z. (1988). Arna. Zerttev-sın-ésse. – Almatı, Jazuvşı, 256s.
Qazaq ädebiyetiniñ tarıyhı (1961). Almatı, 581s.