HaftanınÇok Okunanları
Ayşe Solmaz 1
ONUR BELLI 2
OĞUZ ALPARSLAN ÇATAL 3
HATİRA Guliyeva 4
PAUL BADY 5
EDUARD MİJİT 6
HUDAYBERDİ HALLI 7
Kevser
“Biz sana Kevser’I verdik”
Kevser Sûresi. Kur’an- Kerim
Burası rüyalar diyarı… Uçsuz bucaksız tuz çölü
Issız, ayak basılmamış çorak kıyıları
Ama suları gök-zümrütü
Ve kardan daha beyaz ipek kumları
İpek kumlarında buzul-mavi pelinler
Göçebe sürüler için Allah’ın nimeti,
Hem göklerin maviliğine kifayetsiz kelimeler
Hem güneş – yakıcı, Sakar* ateşi gibi
Ve serap parladığında bu yakıcı saatte,
Birleştirir tüm dünyayı tek bir rüyada.
Kederli toprakların ötesine, sınırsız parıltıya,
Alır götürür ruhu cennet bahçelerine
Tam orada, orada akıyor sisler ardında
Nehirler nehri Kevser, gökler mavisi…
Tüm topraklara, tüm oymaklara ve ülkelere
Huzur müjdeliyor… Sadece O’na yönel, dua et - ve iman et!
· Sakar. “Şiddetli bir ısı ile yakıp kavurmak” anlamındaki sakr kökünden isimdir. Dört âyette cehennem kelimesi yerine kullanılmış, bunlardan Müddessir sûresinde (74/28-29), “yaktığı şeyi tüketircesine tahrip etmekle birlikte sönmeyip yakmaya devam eden ve insanın derisini kavuran” şeklinde nitelendirilmiştir.
KADİR GECESİ
O gece melekler göklerden iner
Kur’an
Kadir Gecesi. Toplanır, süzülürler yükseklerde
Ve doğrulur semalara doğru onların ak sarıkları,
Müezzinin tilaveti... Şimdi al-al oluyor buz kütleleri,
Artık soluk alacak aşırı soğuklar nehirlerin dar geçitlerde.
Kadir Gecesi. Karanlık dağ yamaçlarında
Halen katman katman bulutlar iniyor,
Müezzinin tilaveti... Büyük Tahtın huzurunda
Şimdi buharlar saçarak akıyor *Billur Irmaklar
Ve Cebrail, sessiz ve görünmez,
Gezer uykudaki dünyayı… Rabbim, hamd olsun sana
Hacıların yolu etkileyici ve mukaddes
O gece, selâmet ve esenlik ver kendi toprağına!
* Billur Irmaklar :Kerûbîler’in başları üzerindeki gök kubbede bulunan bu taht, pembe-mavi karışımı gök yakutu rengindedir (Hezekiel, 1/26, 10/1; Mezmurlar, 99/1; İşaya, 37/16). Altından billûr gibi berrak bir hayat ırmağı akar (Vahiy, 22/1, 3). Yoğun bulutlarla örtülü bulunan tahtın çevresinde arslana, danaya, kuşa ve insana benzeyen özel yaratılışlı dört canlı mevcuttur (Vahiy, 4/6-10). Secdeye kapanan melekler ve bütün gökler ordusu bu tahtın etrafını kuşatmıştır (Vahiy, 7/11-12; I. Krallar, 22/19).
Güneş batıyor, geçiyor kor ateşi
Güneş batıyor, geçiyor kor ateşi
Küllenen çölün ötesine. Eğiliyor başları
Hareketsiz sürülerin. Saati geldi:
Güneşi uğurluyoruz, çıkarıp pabuçları
Kılacağız namazımızı, yıldızların, koyu maviliğin
Seması altında Er-Rahmân’ın
Çölün çobanları, bizler biliyoruz!
Hatırlıyoruz çocukluğumuzun masalları gibi
Ata ülkelerimizin minarelerini.
Genişlet, Hüve’l-bâkī, yay çölün üzerinde
Lacivert akşam semasında
Cennet yıldızlarının kitabını, bizim Kur’an'ımızı!
Ve çöküp dizlerimiz üzerine, biz yumacağız
Gözlerimizi hoş bir korku içinde… yuyacağız
Yüzlerimizi soğuyan kumlarla.
Ve yüksek sesle dua ederek
Senin önüne döküleceğiz tozlar halinde
Kıyılara vuran dalgalar gibi.
1905
-**********-
TEMCÎD
Ne uyuklama tutar O'nu, ne de uyku.
KUR’AN
Eski tarihi kasaba Üsküdar’da*
Olması gerektiği gibi, her defasında
Gecenin bir vakti yayılır etrafa
Kalbe tesirli bir zikir, Temcîd.
Sabahın erken vaktinden
Akşamın alacakaranlığına değin yükselir
İlahileri Celvetiyye dervişlerinin… ve Minareden
Temcîd okurlar, tâzim ve senâ için…
Gece yarısı bahçeler uyur, mezarlar uyur
Üsküdar uyur. Herşey sessiz, uyur
Ama yıldızlar altında, karanlık minareden
Yükselen bu hoş ilahi, uyuyanlar için değil.
Gözler var, telaşlı ve kederli bakışlarla
Gizli bir azapla, karanlığa doğru bakmaya çabalayan,
Ağızlar var tutkulu, ama nafile çağırırlar
Mübarek bir rüyayı
Dünyevi yol ağır, karanlık.
Ama her nefes sayılacak göklerde:
Uyuyun, uyuyun! Ne uyuklama tutar O'nu, ne de uyku.
Rahmân ve Rahîm olan Allah, unutmaz sizi.
* Temcîdler, İstanbul’da önceleri Üsküdar’da Aziz Mahmud Hüdâyî ve Nasûhî dergâhlarında okunmaya başlanmıştır. Hüdâî Dergâhı’nda her pazartesi ve cuma gecesi temcîd okunması âdetini bizzat Aziz Mahmud Hüdâyî ihdas etmiştir.
-***********-
Hacı Murad- GAYB
O üfledi hançerine -bu çelik
Onun Şam hançeri*
Ufkun puslu maviliğinde solgun;
Ama ışıltıyla yanıp sönüyor
Çeliğin altın kakmalı
Al-kırmızı yaldızı
"Allah ve Peygamber adına,
Oku, ey gayb aleminin ve ilahî takdirin hizmetkarı
Kendi cihad davetini: söyle bana
Kılıcın hangi şiâr ile süslenmiş?"
Ve o dedi ki: "Şiârım korkunç.
O — sırların sırrıdır: Elif Lâm Mîm".
"Elif Lâm Mîm.? Ama bu işaretler
Mezarın ötesindeki bir yol kadar karanlık:
Muhammed o sırrı sakladı ... "
"Sus, sus!" — dedi o sertçe. —
Dünyada, Allah’dan başka hiçbir ilâh yoktur.
Gaybın sahibi, sadece O’dur”
Dedi ve kılıcına gitti eli
İpek sarık altında geniş çehresi,
Göz attı sıcak Atmeydanı’na
Bir yırtıcı kuşun tembel bakışıyla,
Ve yumuşak lacivert kirpikleri
Eğildi yeniden kendi yatağanına.
* Damascus çeliği
-********-
Kabe’nin Kara Taşı
(Hacerü'l-esved)
Bir zamanlar kıymetli yaşma* taşıydı
Tarifi imkansız, bembeyazdı
Mübarek periler bahçesinin rengi gibi,
Baharın güneşli günlerinde, dağ karları gibi.
Melek Cebrail, büyük atası İbrahim için
Onu kumların ve kayaların arasında buldu
Ve ilahiler, kapılarını koruyordu mabedin,
Mabed, inci yığınlar içinde parlıyordu
Ama asırlar geçti – kainatın her köşesinden
Dualar için koştular ona ve nehir olup
Aktılar, uzaktaki kutsal mabede
Özlem yüklü yüreklerle...
Allah! Allah! Senin en kıymetli hediyen soldu,
Karardı insanlığın gözyaşı ve kederinden!
* Jasper taşı.
-*************-