Kevser ve diğer şiirleri


 01 Ağustos 2021



 

 

Kevser

 

“Biz sana Kevser’I verdik”

Kevser Sûresi. Kur’an- Kerim 

 

Burası rüyalar diyarı… Uçsuz bucaksız tuz çölü

Issız, ayak basılmamış çorak kıyıları 

Ama suları gök-zümrütü

Ve kardan daha beyaz ipek kumları

 

İpek kumlarında buzul-mavi pelinler

Göçebe sürüler için Allah’ın nimeti,

Hem göklerin maviliğine kifayetsiz kelimeler

Hem güneş – yakıcı, Sakar* ateşi gibi

 

Ve serap parladığında bu yakıcı saatte,

Birleştirir tüm dünyayı tek bir rüyada.

Kederli toprakların ötesine, sınırsız parıltıya,

Alır götürür ruhu cennet bahçelerine

 

Tam orada, orada akıyor sisler ardında

Nehirler nehri Kevser, gökler mavisi…

Tüm topraklara, tüm oymaklara ve ülkelere

Huzur müjdeliyor… Sadece O’na yönel, dua et - ve iman et!

 

 

·        Sakar. “Şiddetli bir ısı ile yakıp kavurmak” anlamındaki sakr kökünden isimdir. Dört âyette cehennem kelimesi yerine kullanılmış, bunlardan Müddessir sûresinde (74/28-29), “yaktığı şeyi tüketircesine tahrip etmekle birlikte sönmeyip yakmaya devam eden ve insanın derisini kavuran” şeklinde nitelendirilmiştir. 

 

 

 

 

 

KADİR GECESİ

                       O gece melekler göklerden iner

Kur’an

 

           

Kadir Gecesi. Toplanır, süzülürler yükseklerde

Ve doğrulur semalara doğru onların ak sarıkları,

            Müezzinin tilaveti... Şimdi al-al oluyor buz kütleleri,

Artık soluk alacak aşırı soğuklar nehirlerin dar geçitlerde.

 

Kadir Gecesi. Karanlık dağ yamaçlarında

Halen katman katman bulutlar iniyor,

Müezzinin tilaveti... Büyük Tahtın huzurunda

Şimdi  buharlar saçarak akıyor *Billur Irmaklar

 

Ve Cebrail, sessiz ve görünmez,

Gezer uykudaki dünyayı…  Rabbim, hamd olsun sana

Hacıların yolu etkileyici ve mukaddes

gece, selâmet ve esenlik ver kendi toprağına!

 

 

* Billur Irmaklar :Kerûbîler’in başları üzerindeki gök kubbede bulunan bu taht, pembe-mavi karışımı gök yakutu rengindedir (Hezekiel, 1/26, 10/1; Mezmurlar, 99/1; İşaya, 37/16). Altından billûr gibi berrak bir hayat ırmağı akar (Vahiy, 22/1, 3). Yoğun bulutlarla örtülü bulunan tahtın çevresinde arslana, danaya, kuşa ve insana benzeyen özel yaratılışlı dört canlı mevcuttur (Vahiy, 4/6-10). Secdeye kapanan melekler ve bütün gökler ordusu bu tahtın etrafını kuşatmıştır (Vahiy, 7/11-12; I. Krallar, 22/19).

 

 

 

 

 

Güneş batıyor, geçiyor kor ateşi

 

Güneş batıyor, geçiyor kor ateşi

Küllenen çölün ötesine. Eğiliyor  başları

Hareketsiz sürülerin.  Saati geldi:

Güneşi uğurluyoruz, çıkarıp pabuçları

Kılacağız namazımızı, yıldızların, koyu  maviliğin

Seması altında Er-Rahmân’ın

 

Çölün çobanları, bizler biliyoruz!

Hatırlıyoruz çocukluğumuzun masalları gibi

Ata ülkelerimizin minarelerini.

Genişlet, Hüve’l-bâkī, yay çölün üzerinde

Lacivert akşam semasında

Cennet yıldızlarının kitabını, bizim Kur’an'ımızı!

 

Ve çöküp dizlerimiz üzerine, biz yumacağız

Gözlerimizi hoş bir korku içinde… yuyacağız

Yüzlerimizi soğuyan kumlarla.

 

Ve yüksek sesle dua ederek

Senin önüne döküleceğiz tozlar halinde 

Kıyılara vuran dalgalar gibi.

 

1905

-**********-

TEMCÎD

Ne uyuklama tutar O'nu, ne de uyku. 

KUR’AN

Eski tarihi kasaba Üsküdar’da*

Olması gerektiği gibi, her defasında

Gecenin bir vakti yayılır etrafa

Kalbe tesirli bir zikir, Temcîd. 

 

Sabahın erken vaktinden

Akşamın alacakaranlığına değin yükselir

İlahileri Celvetiyye dervişlerinin… ve Minareden

Temcîd okurlar, tâzim ve senâ için…

 

Gece yarısı bahçeler uyur, mezarlar uyur

Üsküdar uyur. Herşey sessiz, uyur

Ama yıldızlar altında, karanlık minareden

Yükselen bu hoş ilahi, uyuyanlar için değil. 

 

Gözler var, telaşlı ve kederli bakışlarla

Gizli bir azapla, karanlığa doğru bakmaya çabalayan,

Ağızlar var tutkulu, ama nafile çağırırlar  

Mübarek bir rüyayı

 

Dünyevi yol ağır, karanlık.

Ama her nefes sayılacak göklerde:

Uyuyun, uyuyun! Ne uyuklama tutar O'nu, ne de uyku. 

Rahmân ve Rahîm olan Allah, unutmaz sizi.

 

* Temcîdler, İstanbul’da önceleri Üsküdar’da Aziz Mahmud Hüdâyî ve Nasûhî dergâhlarında okunmaya başlanmıştır. Hüdâî Dergâhı’nda her pazartesi ve cuma gecesi temcîd okunması âdetini bizzat Aziz Mahmud Hüdâyî ihdas etmiştir.

 

 

-***********-

 

 

Hacı Murad- GAYB

 

O üfledi hançerine -bu çelik

Onun Şam hançeri*

Ufkun puslu maviliğinde solgun;

Ama ışıltıyla yanıp sönüyor 

Çeliğin  altın kakmalı

Al-kırmızı yaldızı

 

"Allah ve Peygamber adına,

Oku, ey gayb aleminin ve ilahî takdirin hizmetkarı

Kendi cihad davetini: söyle bana

Kılıcın hangi şiâr ile süslenmiş?"

Ve o dedi ki: "Şiârım korkunç.

O — sırların sırrıdır: Elif Lâm Mîm".

 

"Elif Lâm Mîm.? Ama bu işaretler

Mezarın ötesindeki bir yol kadar karanlık:

Muhammed o sırrı sakladı ... "

"Sus, sus!" — dedi o sertçe. —

Dünyada, Allah’dan başka hiçbir ilâh yoktur.

Gaybın sahibi, sadece O’dur”

 

Dedi ve kılıcına gitti eli

İpek sarık altında geniş çehresi,

Göz attı sıcak Atmeydanı’na

Bir yırtıcı kuşun tembel bakışıyla,

Ve yumuşak lacivert kirpikleri

Eğildi yeniden kendi yatağanına.

 

* Damascus çeliği

 

-********-

 

Kabe’nin Kara Taşı

(Hacerü'l-esved)

 

Bir zamanlar kıymetli yaşma* taşıydı

Tarifi imkansız, bembeyazdı

Mübarek periler bahçesinin rengi gibi,

Baharın güneşli günlerinde, dağ karları gibi.

 

Melek Cebrail, büyük atası İbrahim için

Onu kumların ve kayaların arasında buldu

Ve ilahiler, kapılarını koruyordu mabedin,

Mabed, inci yığınlar içinde parlıyordu

 

Ama asırlar geçti – kainatın her köşesinden

Dualar için koştular ona ve nehir olup

Aktılar, uzaktaki kutsal mabede

Özlem yüklü yüreklerle...

 

Allah! Allah! Senin en kıymetli hediyen soldu,

Karardı insanlığın gözyaşı ve kederinden! 

 

* Jasper taşı.

-*************-

 

 

 

Bu yazı Kardeş Kalemler dergisinin 176. sayısında yer almaktadır. Derginin bu sayısında yer alan tüm yazılara aşağıdaki bağlantı üzerinden ulaşabilirsiniz.
Kardeş Kalemler 176. Sayı