Konuşmalar


 01 Haziran 2019

Günaydın Tanrım

Tam on iki saat uyudum bugün

Yine de yorgun uyandım

Bereketi kalmadı günümün

Kırıntılarını topladım

Ömrümü az biçtinse de 

Merak etme, alınmadım

Bir gerçek ki sinemde

Nereye adımımı atsam

Gidiyor benden önce:

Ağzımla tutsam da kuşları

Kusuyor beni hayat

Gündüzüm kesiliyor gece

Çiçekler soluyor 

Ben elimi sürünce

Doğrusu bu halden 

Hiç mi hiç anlamadım

 

Aslında Tanrım

Daha iyi bilirsin ya

Bana sorsan derdim ki:

Kuş olmaya geldim ben

Bu adi ve zalim

Bu ikiyüzlü dünyaya

İnsanlık değil harcım

Katran gibi bir sis

Depreşir korkularım

Çıktılar yerlerinden

Elleri sapanlılar

Tüylerim kana bulanmış

Kanatlarımda yaralar

Suçu yok ki onların

Herkesin bir görevi var

Doğrusu bu hale

Hiç mi hiç şaşırmadım

 

Belki de Tanrım

Üç buçuğumda takılı kaldım

Yutkundum, yutkundum da

İnmedi boğazımdan 

Acı bir suydu hayat

İçtim kaşık kaşık çorba tasımdan

Ardından gelen her yaşım

Ayağa vuran makosenler gibi

Belli ki yüreğime dar geldi

Gösterdi mi takvimler ağustosu

İşte bir yaş daha aldım

Bir yara bandını daha

Defaatle yapıştırdım

Doğrusu bu halime

Hiç mi hiç alışamadım

 

Nihayet Tanrım

Saçlarımı uzatmaya başladım

Bir yabancının yüreğine

Göğe uzanan bir salıncak

Bir yabancının gözlerine

Sönmeyecek bir ocak

Tellerinden bahtımı 

Kor ateşten sevdamı

Usul usul bıraktım

Bilmem ki ben ne yaptım?

Kırılacak umutlara

Yine mi bel bağladım?

Doğrusu bu halimi 

Hiç mi hiç avutamadım

 

31.12.2017

Bu yazı Kardeş Kalemler dergisinin 150. sayısında yer almaktadır. Derginin bu sayısında yer alan tüm yazılara aşağıdaki bağlantı üzerinden ulaşabilirsiniz.
Kardeş Kalemler 150. Sayı