Küçürek Hikâyeler


 01 Ağustos 2024

BAYRAMDA 

Çocuk, neşeyle eğlenen arkadaşlarına uzaktan bakarak ağlıyordu. 

“Sen niye ağlıyorsun?” dedim. 

İçini çekti.

“Bayram geldi, babam gelmedi!” dedi.

 

 

BULDUM DEĞİŞTİM 

Tipi başlayınca geri dönebilirdim. 

Arabama, kendime güveniyorum ya…     

Güven tipiyi dindirmedi, kara saplandık. 

Eşim, iki çocuğum; çabaladık, çırpındık, kurtulamadık. 

Kara değil çaresizliğe saplanmıştık.

Sağımızda yalçın kayalar, solumuzda uçurum.

Radyomuz, telefonlarımız suskun…

Çeyrek depo benzin ne kadar dayanır bilmiyorduk.

Ortalık kararıyordu.   

“İnsan nasıl donar?” korkusuyla beklerken, iri yapılı mucize adam, kocaman tekerlekli traktörüyle geldi. Bize bir şey sormadan arabamızı traktörüne zincirledi. 

“Boşa al!” dedi, yürüdü. 

Beyaz çaresizliğin içinden bizi alıp evine götürdü. İri yapılı mucize adam ve hanımı, bize güler yüz, tatlı dil, sıcak yemek, yün yatak ikram ettiler. Sabah olunca köy çöreği, köy peyniri, köy yumurtası, kara kovan balı, sıcak süt ikram ettiler. 

Fırtına dün akşamda kalmıştı. 

Yola çıkarken; “Emeklerinizin karşılığı olmasa da…” diye cüzdan çıkarışım mucize adamı çok şaşırttı, çok üzdü.   

“Sen ne yapıyorsun Beyim!” dedi. “Her hizmetin parayla alınıp satılmayacağını bilmiyor musun?” 

Eşi de aynı duruşla bana bakıyordu. 

Utandım, eridim, düşündüm… 

Mucize adamın kastını buldum, değiştim…

 

 

ÜRPERTİ 

Telefonumda kayıtsız bir numara…

Açtım, sustum, bekledim. 

Adımı söyleyerek “Merhaba!” dedi. 

Tanıdık bir ses değildi. 

Karşılık vermemi beklemeden;

“Mezarlarınız hazır beyefendi, buyurun!” dedi.

“Acelemiz yok!” diyemeden kapattı.

 

 

AKILLI VE GÜZEL KIZ 

Sınıf arkadaşları gibi yedisindeydi.

Ürkekti, suskundu, sevimliydi. 

Çizdiği ilk resimle beynime girdi.

Düşündüm, korktum, soramadım.

Onu bir kırsam, ben bin kırılırdım.

Bir çocuk babasını niçin kolsuz çizer, soramadım.   

Okul bahçesinde yalnız yakalayınca dedim ki; 

“Akıllı ve güzel kızım! Beni seviyor musun?” 

“Seni çok seviyorum öğretmenim!” dedi.

“O halde söyle bana, niçin her çizdiğin resimde baban kolsuz? Annen, ağabeyin, ablan kollu, baban kolsuz…”

“Babam dövmesin, annem ağlamasın istiyorum öğretmenim.” 

 

 

ENDİŞELİ KOLTUK 

Çok yüksek genel müdürümüze; “Hayırlı olsun!” dedik.

Küfretmişiz gibi bozuldu.

Odasından çıkınca mesai arkadaşıma sordum:

“Ne gördün ne düşündün?”

“Yaş haddinden emekli edilmiş, hüzünlü bir adam gördüm. Koltuğuna bir daha oturamayacak oluşu onu kahretmiş. Bu kahırla fazla yaşamaz, diye düşündüm. Ya sen?”

“Ben çok yüksek genel müdürümüzün odasında maalesef bir adam göremedim. Sevincini endişeyle sarmalamış bir koltuk gördüm. Koltuk; yalancıdan, yalakadan, çıkarcıdan kurtulacağı için seviniyor, yine öyle birisi gelirse diye endişeleniyordu.”

 

 

EMEKLİYİM TAKİPTEYİM

Emekli olunca vaktin geçmeyeceğini düşünüyor, üzülüyordum.

Şafak sökmeden girilen ucuz et kuyrukları…

Ucuz ekmek kuyrukları…

Marketlerden günlük indirimli ürün takipleri…

Kârlı, kârsız gidiş, dönüşler…

Biraz uyku, biraz dinlenme…

Tekrar hesap kitap, takip…

Harcama gerektirmeyen yerlerde oyalanmalar…

Sonra yine indirimli kuyruklar…

Hastane ziyaretleri, eczaneler…

Bulunan, bulunamayan ilaçlar…

Emekli olunca vaktin geçmeyeceğini düşünüyor, üzülüyordum.

 

Bu yazı Kardeş Kalemler dergisinin 212. sayısında yer almaktadır. Derginin bu sayısında yer alan tüm yazılara aşağıdaki bağlantı üzerinden ulaşabilirsiniz.
Kardeş Kalemler 212. Sayı