Küçürek Hikâyeler


 01 Kasım 2024

AYDINLIK YÜZLER 

Kuzu gütmekten gelince annem, “Muhtarın odasından seni çağırdılar.” dedi. 

Odada yabancılar vardı, girmeye çekindim. “Gel Orhan’ım gel.” diyen babamın sesinden aldığım cesaretle içeri girdim. 

Gösterilen yere oturdum. Kıyafetleri gibi dilleri de düzgün amcaların sorularını cevapladım. Odadakiler aralarında bir şeyler konuştular Amcalardan biri adımı önündeki deftere yazdı. 

Muhtar, “Köyümüzden bir öğretmen çıkacak desenize.” dediğinde, odada bulunan herkes sempatiyle bana baktı.

Köylerden toplanan diğer çocuklarla birlikte inşaatlarında çalıştığımız yatılı okullarda okuduk.

Bizi, Anadolu’ya ışık olsun diye yetiştirdiler. Köylünün her derdine derman arayan, müşkülünü çözmeye çalışan; ziraat mühendisi, veteriner, sağlık memuru, inşaat ustası ve köylüyle bütünleşip aydınlık ufuklara birlikte yürüyen,köy enstitülü öğretmenler olduk.

***

 

BAYRAĞIN DALGALDIĞI HER YER

Öğretmen okulundan mezun olmanın heyecanını yaşadığı günlerdeydi. Okul müdürünün odasına çağırıldığını duyunca merak etti. 

Kapıyı tıklatıp beklerken herhangi bir hata yapıp yapmadığını düşündü. Gel sesiyle içeri girdi. Mahcup bir şekilde “Beni istemişsiniz efendim.” dedi.

“Gel bakalım.” derken sesindeki imalı vurgu dikkatinden kaçmadı. Uzatılan kâğıda göz atınca kendisinin doldurduğu tayin dilekçesi olduğunun gördü. 

Müdür Bey, çalışmak istenen illerin isimleri yazılması gereken alanı göstererek, “Türkiye’nin il isimlerini bilmiyor musun evladım?” cümlesindeki babacan tonlama rahatlamasına yetti. 

Üç il ismi yazılması gereken yere, “Türk bayrağının dalgalandığı her yer.” diye yazmıştı.

Rahat bir nefes aldı, “Öğretmen okulumuzun bize yüklediği ideal, öyle yazmamı gerektirdi efendim.” dedi. 

 

***

 

PAZAR GÜNÜ 

Okulu binası dahi olmayan bir mezrada da olsa öğretmen olmanın kıvancını yaşamaktaydı. Genellikle olduğu gibi mesai saatleri dışında öğrencileriyle birlikte oyun oynuyorlardı.

Kavak ağacından oluşturulan bayrak direğinde dalgalanan Türk Bayrağı, toprak damdan oluşan binayı resmi kurum havası veriyor olmalıydı ki elinde çanta olan takım elbiseli beyin oraya doğru yöneldi. Kapıyı tıklatıp cevap alamayınca ileride oynayan çocuklara yöneldi.

Kravatlı yabancının kendilerine doğru geldiğini gören genç öğretmen oyundan ayrılıp onu karşıladı. 

Kravatlı Bey, “Delikanlı köyün öğretmenini nerede bulabilirim?” diye sordu.

Sami, “Buyurun, öğretmen benim.” diye kendini tanıttı.

“Hayret! Mesaide öğretmeni görev başında bulamazken, pazar günü öğrencileriyle oyun oynayanına rastladım." diyen ilköğretim müfettişiydi.

 

 

Bu yazı Kardeş Kalemler dergisinin 215. sayısında yer almaktadır. Derginin bu sayısında yer alan tüm yazılara aşağıdaki bağlantı üzerinden ulaşabilirsiniz.
Kardeş Kalemler 215. Sayı