MAHTUMKULU’NDA FİKİR, AKIL, GÖNÜL KAVRAMLARI


 01 Ocak 2024


 

1.Mahtumkulu’nda Fikir Kavramı

 

Türkmen milli bilgini Mahtumkulu’nun “Fikir Deryası” “TİD”’ üçgeni açısından ilgi çekici bir durum göstermektedir. Şairin kendi ifadesiyle “Akıl gemisine” binerek dünyayı anlama ve anlatma yoluyla “Fikir Deryasından” geçip XVIII. yüzyıldaki Gönüllere gelen sözlerle Fikir kavramı metaforlarına güzel bir örnek teşkil etmektedir

 

Bazı dil uzmanları idrak dil bilimi ile ilgili (Rusçada: когнитивная лингвистика/ İngilizcede. cognitive linguistics) makalelerine Wilhelm von Humboldt’un dil-düşünce ilişkisini örnek göstererek başlarlar. Biz de bunu dile getirmekle öyle başlamış bulunuyoruz. İşte, dil ile halkın düşüncesinin birbiriyle sıkı ilişkisinin olduğunu belirten Alman bilim adamı Wilhelm von Humboldt’un söz konusu görüşünün Rus dilindeki örneği: 

Язык и духовная сила народа развиваются не отдельно друг от друга и последовательно один за другой, а составляют исключительно и нераздельно одно и то же действие интеллектуальной способности.” “ Хотя мы и разграничиваем интеллектуальную деятельность и язык, в действительности такого разделения не существует.” [В. Гумбольдт, 1984, s.68] (Türkiye Türkçesine tarafımızdan aktarılmıştır: Dil ve halkın düşünce gücü birbirinden ayrı değildir, aksine, birbirini tamamlayıp bir bütün olarak insanın kabiliyetine göre gelişmektedir. Biz bazen insan kabiliyeti ve dil olarak ayırsak bile aslında böyle bir ayrım söz konusu değildir.) 

Alman dilcisinin görüşüyle Türk şairinin görüşünün yan yana getirilip karşılaştırılmasının ne kadar doğru olacağını bilmiyoruz. Fakat Wilhelm von Humboldt’tan (1767–1835) önce yaşamış olan Mahtumkulu’nun (t.1724–1807) şiirleri derin bir şekilde fikir süzgecinden geçirildiği zaman Türk klasik idrak dil biliminin inci taneleriyle karşılaşabiliyoruz. Ayrıca bilginlerin ikisinin de “Fikir Deryasının” benzer olmasına rağmen her birinin “Akıl Gemisi” farklıdır. Ama her ikisinin de ulaşacağı nokta bellidir, yani amaçları dil ile fikrin birleştiği kavşağa ulaşmaktır. Şu ana kadar sadece şairliğine ağırlık verilen Türk bilgininin:   

Akyl bir gün keser boldy, Ne söz gelse bu dahana...”, (Akıl bir gün keser oldu, Ne söz gelse bu dehana); “Akylyň sözüne köňül söýüner, Akmagyň işine zehin käýiner…”, (Akılın sözüne gönül sevinir, Aptalın sözüne zihin sızlanır); “Parasat kyl, bakyp akla, Goç ýigidiň sözün hakla, Magtymguly, diliň sakla, Habar soralmagan ýerde!”, (Feraset kıl, bakıp akla, Koç yiğidin sözün hakla, Mahtumkulu, dilin sakla, Haber sorulmayan yerde); “Sözüme gulak biýr akyl hemişe…”(H9), (Sözüme kulak verir akıl, her zaman); “Diller diýer görüp-görüp, Akyl keser sorup-sorup…” (K4); (Diller der, görüp görüp, Akıl keser sorup sorup)… satırlarında dil ile fikrin (düşüncenin) ilişkisine değindiği ve bunu şiirsel yöntemle ifade ettiği bir gerçektir.  

Mahtumkulu’ndan aldığımız yine bir başka örneğe bakalım: “Tile gelen sözler köňül nagşydyr”  (Dile gelen sözler gönül süsüdür).

Köňül nagyşdyr / Gönül süstür. Söz köňül nagşydyr / Söz gönül süsüdür. Söz köňlüň nagşydyr / Söz gönlün süsüdür. 

Burada ilk önce iç dünyamız köňül (gönül) ele alınmış, sonra ise dış dünyamız nagyş (süs) seçilmiş, en sonunda da kompoze yoluyla dünya görüşünün dil tasviri yapılmıştır: Dile gelen sözler köňül nagşydyr

Gönderen: Mahtumkulu’dur; alacak olan: biziz;  milli dilin yardımıyla dünyayı anlama ve anlatma yolu Türkmene aittir. Dil tavsirinin gönderilen zamanı: XVIII yy.

Demek, bir taraftan, “Köňül nagşı” (gönül süsü) ana dilimizde kullandığımız sözlere eşdeğerdir, diğer taraftan ise söz sanattır. Gönül insandır / Gönül nakkaştır. 

Gönlün süslenmesi dilimizdeki kelimelerin ana hatlarıyla incelenmesinin ifadesidir. Bir başka deyişle Türkmen söz kültürünün dünya pazarında sergilenmesidir. Böylece, XVIII yy.’da Türkmenler sadece desenli halılılarıyla değil, süslü sözleriyle de dünya pazarına çıkmayı başarmışlardır. 

Başlarken sözünü açtığımız konuyu, daha açık şekilde Wilhelm von Humboldt’un, yani tarafından klasik dil biliminin temelinin atıldığı belirtilen bilginin, dil-düşünce ilişkisi hakkındaki görüşüyle Mahtumkulu’nun görüşünü karşılaştırma meselesini şöyle özetleyebiliriz. Bize göre, şairin yukarıdaki örneklerinin Wilhelm von Humboldt’unkinden şu farklı özellikleri bulunmaktadır: 1. Şiirsel özellik taşımaktadırlar. 2. Dil-düşünce ilişkisi gibi hassas bir konuya bilimsel görüşün yanı sıra şiir niteliğini ekleyebilmek demek söz konusu dil-düşünce ilişkisini daha yüksek seviyede inceleme yeteneğine sahip olduğunun ifadesidir. 3. Bu konuda Türk şairlerin yine bir özelliği, anında hem bilimsel görüşünü hem de şiirsel örneğini beraber verebilmesidir. Dolaysıyla onların bıraktığı millî miras günümüzdeki araştırmaların başlıca kaynağıdır. 4. Onların görüşünü sadece malzeme toplamak veya kaynak için kullanmak değil, bilginlik tartısında ölçmek zamanımız gelmiştir. 5. Türk şairlerinin görüşü, zaman açısından daha eski döneme aittir. 6. Türk Gönlü, doğuştan şiir niteliğini taşımakta olduğundan Türk bilginleri bütün görüşlerini gönül süzgecinden geçirerek yansıtmışlardır.  

Bütün bunların yorumunu okurlarımızın Gönlüne bırakarak esas konumuza dönelim veya Mahtumkulu’nun Fikir kavramı hakkındaki görüşünü daha genişletelim. 

Makalede inceleme metodu olarak kullandığımız “TİD”’ üçgenini Türkmen metaforlarını idrak dil bilimine göre inceleyen Melek Erdem’in görüşünden sonra açıklamanın daha kolay olacağını düşündük: “İdrak semantiğindeki yaklaşıma göre, Türkmen Türkçesindeki metaforlarda da iki farklı kavram alanı rol oynar ve bir kavram alanından bir kavramın, başka bir kavram alanından bir kavram üzerine şemanın çıkarılması ile metaforlar meydana gelir. Diğer bir deyişle metafor, kaynak nüfuz alanından bir kavramın, hedef nüfuz alanından bir kavram üzerine şemalanması veya adeta haritasının çıkarılması olayıdır.” [ Erdem 2003: 36].  

Şimdi “TİD” üçgenine, diğer bir adıyla “MENLER üçgeni” nedir sorusuna açıklık getirelim. Noktaları merkezden aynı mesafede olan bir üçgeni düşünelim: Birinci noktası, iç dünya “MEN”’i (M. Erdem’e göre, kaynak nüfuz alanı), diğeri dış dünya “MEN”’i (M. Erdem’e göre, hedef nüfuz alanı) ve sonuncusu ise “Türkmen”’i temsil eder.                                           

                                     

                                            Tmen

                                         

                               

                             

 

 

 

Başka bir deyişle, bu metodun yardımıyla iç dünyamızdan [İmen] (Gönül) dış dünyamıza [Dmen] (Süs / Nakış) kompoze yoluyla transfer edilen sözcüklerin (deyimlerin, metaforların) dil tasvirinin yardımıyla dünyaya Türkmen’i [Tmen ] nasıl tanıttığına dair bilgileri ve belgeleri aktarmaya çalışacağız. 

Üstelik “MEN”’ler üçgeni Türkmen milli dünya görüşünü yansıtmanın idrak anahtarıdır. Bunun üç noktasında da Türkmene ait “MEN” bulunmaktadır. Esas nokta [Tmen ]’dir, bunun görevi iki dünyanın ([İmen] ile [Dmen]) arasındaki ilişkiyi tam olarak sağlamaktır. Bizim bu metodumuz Rus ve İngiliz dillerinin deyimleri üzerine araştırma yapan Y. V. Slepuşkina’nın görüşüyle de tam olarak örtüşmektedir: “Между внешним миром, окружающим человека, и его внутренним миром лежит третий мир – язык. В ходе контактов с миром у человека возникает картина мира – субъектный образ, интерпретация мира. Представители разных этносов по-разному воспринимают мир.” [Слепушкина 2009: 6] (Türkiye Türkçesine tarafımızdan aktarılmıştır: İnsanın çevresini kuşatan dış dünya ve kendini saran iç dünyadan başka da dil denilen üçüncü bir dünyası bulunmaktadır. İnsanın bu dünyalar arasında ilişki kurması sonucunda dünya tasviri meydana gelir, bu ise subjektif bir tasvirdir, dünyanın betimlenmesidir. Dünyayı anlama ve anlatma konusunda çeşitli halkların temsilcilerinin kendilerine özgü yolu bulunmaktadır. )

Bundan başka da Türk kültürel dil biliminde (лингвокультурология) söz tasviri ile kültür kavramı ilişkisinin önemi büyüktür. Dolaysıyla Türkmen kültürünü incelemekte de   “MEN”’ler üçgeni” metodu yararlı olacaktır.

Şairin çeşitli yıllarda basılan şiir divanını detaylı araştırmamızın sonucu Türkmen Türkçesinde elde ettiğimiz Fikir kavramıyla kurulan ikili ilişkilere ait örnekler şunlar:

Kuruluş Şeması

 

Mahtumkulu’nda madde olarak benzer örneği bulunmayan “fikir ve kazan” ikili ilişkisi dikkati çeker. “Fikir kazanı” kavramı düşüncelerimizi kapsayan bir kazanı hatırlatır. Dolaysıyla “kazan”, Türkmen halk kültüründe önemli yere sahiptir. Bunun yanı sıra kazan, bereketliliğin sembolüdür. Türkmen rivayetlerinde hep “kırk kulaklı kazandan” bahsedilir. Bu, en büyük kazan anlamına gelir. Kazan adeta kafatasını sembolize eder. Fikirler kafada bulunur. 

1. Kafatası fikir kazanıdır. Fikir aştır / Aş insandır. Fikir insandır. İnsanın olgunlaşması aşın pişmesidir. “Pikir gazanynda gaýnadyk, bişdik, Degme, ol joş urup ýörülsin indi!”;  (Fikir kazanında kaynadık, piştik, Değme, o coş vurup yürünsün şimdi!).

Burada ilk önce iç dünyamızdan Pikir (fikir) ele alınmıştır, sonra ise dış dünyamızdan gazan (kazan) hedef olarak seçilmiş, sonunda da kompoze yoluyla dünya görüşün dil tasviri yapılmıştır. 

Gönderen: Mahtumkulu’dur; alacak olan: biziz;  milli dilin yardımıyla dünyayı anlama ve anlatma yolu Türkmene aittir. Dil tavsirinin gönderilen zamanı: XVIII yy.

Pikir gazanı”, Melek Erdem’in belirttiği gibi “Aşgazan, ‘mide’ anlamında metaforik bir terimdir. Burada kaynak alan kapsayıcı / kazan, hedef alan ise organ adı “mide” olmaktadır. Bu terimde Mide kazandır metaforu görülür.” [Erdem 2003: 170] 

Kafatası kazandır “aşgazandan” biraz farklıdır. Fakat kazan itibariyle bakıldığı zaman aynı görevi üstlenirler. “Aşgazan” besinleri sindirme için hazır duruma getirmeye çalışırken, kafa / beyin düşünceleri karara bağlama için hazır duruma getirmekle uğraşır.  

Herhangi bir konuda karara bağlayacağımız düşünceler fikir kazanında, beyinde / kafada iki basamakla gerçekleşir, tıpkı “yedi ölç, bir biç” atasözünde olduğu gibi: 

1. İlk önce fikirler kazana konularak kaynamakla (düşünmekle / yedi ölçmekle) 2. İyice kaynayarak pişmekle (karar vermekle / bir biçmekle). 

Diğer taraftan yapısı itibariyle de “kazan” insan başına, kafasına benzer. Bu açıdan bakıldığında, Türkmen Türkçesindeki “kelleçanak”, Türkiye Türkçesindeki “kafatası” terimleri benzer anlatıma sahip olması açısından dikkat çekicidir.  

Felsefe açısından da fikir kazanından yararlanan insan, doğru ile yanlışı, başka bir deyişle kaynamış, pişmiş olan düşünce ile kaynamamış, pişmemiş düşünceyi birbirinden ayırabilme, akla uygun yargılar verebilme yeteneğine sahip olan insandır. 

Bu konuda Rusların kazan beyin ilişkisi olan “мозги не варят” [Абаева Мадина Кабылкызы, 2008, с.13] deyimi de (Türkçesi tarafımızdan aktarılmıştır: beyni, kaynatılmaz, pişirilmez / ‘onun kafası çalışmıyor’ anlamında) dikkat çekicidir.

Mahtumkulu’nun XVIII. yüzyılda ileri sürdüğü görüş şudur: Türkmen halk zihniyetine (“народный менталитет”) göre, fikrin, düşüncenin kayanatılması, pişirilmesi şarttır. 

Sonuç itibariyle, Fikir insandır. (O, düşüncelerini kazanda kaynatarak, pişirerek dünyayı anlatan bir insandır). Bunu aşağıdaki örneklerde de görebilmekteyiz.

  2.Fikir insandır.

Adam ogly, pikriň-zikriň, Ýalançynyň höwesidir. Häzir bu pikre gider sen, Bir gün derde goýasydyr.”; (Âdemoğlu, fikrin zikrin, Bu dünyanın hevesidir. Şimdi bu fikrin peşinden gidersen, Bir gün seni derde koyacaktır.)

Bilmedim, ýykyldym, turdum ýerimden, Serime küý gelip, joşan günler, heý! Akyl-pikrim turdy ýerli-ýerinden, Serimden agyban aşan günler, heý!”; (Bilmedim, yıkıldım, kalktım, yerimden, Başıma fikir gelip, coşan günler, hey! Aklım fikrim kalktı yerli yerinden, Başımdan akıp aşan günler, hey!)

Son örnekte, canlıya mahsus turmak ‘kalkmak’ özelliğinin soyut bir kavram için kullanılması da metoforik bir anlatımdır.  Sonuç itibariyle, Fikir insan varlığıdır.

3.Fikir varlıktır. “Adam ýaradylmyş belentli, pesli, Akylly-pikirli, danaly-usly, Ýigitlik bir göýä baharyň pasly, Bahar senden gider, zaman eglenmez!” (İnsan yaratılmış uzun veya kısa, Sahiptir o, akla, fikre hem usa, Yiğitlik benzerdir ilkbahar fasla, Bahar senden gider, zaman eğlenmez!)

Örnekten de görüldüğü gibi, insan doğuştan aklın, fikrin sahibi olarak yaratılır. Gramer açısından bakıltığı zaman isimlerin çoğunda (belentli, pesli, akıllı, pikirli, danalı, uslı) adlardan sıfat türeten “-li / -lı” eki görülür. Dolaysıyla insan için en önemli olan varlıklardan biri fikirdir, akıldır. 

Fikir / düşünce varlıktır. “Magtymguly, ne pikriň bar, Ötdi ömrüň, kyl ruzıgär, Ýetmiş iki süri dowar, Çopany bir bakar gördüm.”; (Mahtumkulu, ne fikrin var, Geçti ömrün, kıl rûzigar, Yetmiş iki sürü davar, Çobanı bir bakar gördüm.).

Sonuç itibariyle fikir, insana mahsus olan kıymetli bir varlıktır. 

4.Fikir bişedir.

Ruhum guşun besläp, nebsimiň awyn, Pikir bişesinden awlamaýynmy?” (Ruhum kuşun besleyip, nefsimin avın, Fikir ormanından avlamayım mı?).

Kaynak: bişe, hedef: çokluk kavramı, uçsuz bucaksız.

Pikir bişesi / Pikir bişedir ( Fikir bişesi / Fikir bişedir). 

Gönderen: Mahtumkulu’dur; alacak olan: biziz;  milli dilin yardımıyla dünyayı anlama ve anlatma yolu Türkmene aittir. Dil tavsirinin gönderilen zamanı: XVIII yy.

Bişe, ‘orman, meşelik, sazlık’ [Ferit Develioğlu, 2000, s.110] anlamındadır. Başka bir deyişle “nefs avunun” (bencilliğin) avlandığı ormandır. Burada bişe ‘orman’ fikrin gürlüğünün, düşüncenin çokluğunun sembolüdür. 

5.Fikir baskı yapan nesnedir. Basan insandır. “Wagt olar ki, bir ýel düşer serime, Hyýal hüjüm eýläp, joşy ýandyrar. Ýüregim joş berse, aklym jem bolar, Pikir basar, gaýgy huşy ýandyrar.”; (Vakit olur ki, bir yel eser başıma, Hayal hücum eyleyip cûşu yakar, Yüreğim cûş verse, aklım cem olur, Fikir basar, kaygı ise hûşu yakar.).

Yukardaki örnekte, temelde insana ait olan “basmak” hareket fiilinin fikrin üzerine yüklenmesiyle ‘pikir basmak’ deyminin yanı sıra Fikir insandır metaforu da ortaya çıkmaktadır.   

6.Fikir gündüzdür.

Gündiziň pikirdir, oýdur agşamyň, Bu resme geçirdim wagtyn eýýamyň, Ýa, reb, kerem etseň bize bir jamyň, Gyýmatyn aýt, ne bahasy, galandar?!”; (Gündüzün fikirdir, düşüncedir akşamın, Bu resme geçirdim vaktin eyyamın, Yâ Rab, kerem etsen bize bir camın, Kıymetin söyle, ne pahası, kalender?)

Burada ilk önce iç dünyamızdan Pikir (fikir) ele alınmıştır, sonra ise dış dünyamızdan Gündiz (gündüz) hedef olarak seçilmiş, sonunda da kompoze yoluyla dünya görüşünün dil tasviri yapılmıştır: Pikir gündizdir( Fikir gündüzdür). 

Gönderen: Mahtumkulu’dur; alacak olan: biziz;  milli dilin yardımıyla dünyayı anlama ve anlatma yolu Türkmene aittir. Dil tavsirinin gönderilen zamanı: XVIII. yy.

Bu örnekte, zaman açısından ilişkiye bakıldığında gündüz akşam zıtlığı görülmektedir. Fakat düşünce itibariyle Türkmen Türkçesindeki “pikir” ve “” eş anlamlıdır. “, biri ýa-da bir zat barada edilýän pikir, akyl ýetiriş” [Türkmen diliniň sözlügi, 1962, s.482].

Mahtumkulu’nun XVIII yüzyılda düşünce zamanı ile ilgili ileri sürdüğü görüş şudur: Türkmen düşüncesine göre, fikrin esas zamanı gündüzdür, akşam daha derinleşir ve yoğunlaşır sonuçta “oya” dönüşür. 

Burada fikir düşünme eylemi ile ilgili metonimdir. Bu metonim gündüz için kullanılmıştır. 

Lakoff ve Johnson araştırmalarından oldukça iyi yararlanabilen Melek Erdem de “fikre bat-” ve “gam deryası” deyimlerinde “Fikirler denizdir veya Fikirlerin bulunduğu yer denizdir metaforu görüldüğünü ve burada suyun derinliğinin düşüncelerin yoğunluğunun ölçüsü olduğunu belirtmiştir. [Erdem 2003:145]. 

Burada tekrar ilk sorumuzu biraz değiştirmek zorunda kalacağız. İngiliz dilci George Lakoff’un (24 Mayıs 1941) görüşüyle Türk şairinin (Mahtumkulu’nun) görüşünü yan yana getirip karşılaştırılmasının ne kadar doğru olacağını bilmiyoruz. Fakat Mahtumkulu’nun XVIII. yüzyıldaki maddi düşünce meselesine ve Türk klasik idrak dil bilimine katkılarının büyük olduğu gerçektir. Günümüzde bile yaşatılan Türkmen Türkçesindeki “Fikir deryası”, “Akıl gemisi”, “Gönül süsü”, “Söz pazarı” deyimlerinin, “Fikir deryadır”, “Akıl gemidir”, “Söz gönlün süsüdür”, “Söz pazardır”  metaforlarının ilk kullanıcılarından birisi de Türk bilgini Mahtumkulu’dur.  

7. Fikir deryadır. “Magtymguly, bu dünýäniň hamusyn, Ýygyp, düýrüp, ýele berdim namystn, Pikir derýasyna aklym gämisin, Batyrmyşam, geçe bilmen, neýläýin?!”; (Mahtumkulu bu dünyanın tamamının, Yığıp, toplayıp, yele verdim namusun, Fikir deryasına aklım gemisin, Batırmışım, geçemiyorum, neyleyeyim?)

A. Fikir bahrıdır.  (Deniz, Büyük göl veya nehir). Pikir ummandyr/ Fikir okyanustur. 

Gapyl galdym, ýaranlar, öz-özümden riştim ýok, Hakdan gaýry hiç ýerde penahym ýok, puştum ýok, Pikir bahryna mündüm, ýelkenim ýok, kiştim ýok, Magtymguly, men mundan çykar ýaňlyg deştim ýok, Elim bersem, tutan  ýok, düşdüm düýpsüz ummana.”; 

B. Fikir laydır. / Fikir çamurdur. 

Magtymguly, her zaman neýleýin olmaý girýan, Pikir laýyna batdym, çyka bilmez men bir ýan, Göwre harap, ten turap, köňlümniň şehri weýran, Jan, jeset, til, akyldan aýrylyp, galdym urýan, Iş geldi, başa düşdi, merdana boldum imdi.”; 

Türkmen Türkçesinde laý, “palçık, batga” (çamur, bataklık) anlamında kullanıldığından dolayı aynı zamanda da;

C. Fikir batgadır / Fikir bataklıktır. Metaforu ortaya çıkar. Çamur insana bulaşabilen bir nesnedir. 

Bunlardan başka da Mahtumkulu’nun eserlerindeki “Fikir” kavramının diğer iç dünya ( İmen ) ilişkilerine örnekler de bulunmaktadır: 

Bir makama duş boldum, pikr anda pikre batdy, Jan anda jandan boldy, essinden gidip ýatdy, Jeset ýolda ýok boldy, köňül özün unutdy, Yşk goşunny ýygyp, akyl mülkün dagytdy, Talana berlip aklym, diwana boldum imdi.”; 

Yukarıdaki örnekte “Derin düşünmek / Düşünceye dalmak fikrin fikre batmasıdır / Fikir derin bir düşünce bataklığıdır.”  metaforların yanı sıra “fikir, can,  gönül, akıl” gibi iç “men”’e ait kavramların ilişkisi bulunmaktadır.

Gam sili birle gidip, yşk ülkesine baryp, Hyýalym pikre dolup, aklymy ýel aparyp, Ol haýrat meýdanynda men garyp galdym aryp, Yşk hanjaryn çekibän, hijran ýüregim ýaryp, Älemge destan eýläp, aftaba serdi meni.”; 

Bu örnekte ise “Gam seldir / Aşk bir ülkedir / Hayal fikirle dolu kaptır / Akıl maddedir / Aşk hançerli bir insandır / Hicran yüreği yarabilen patlayıcı bir maddedir” gibi metaforların yanı sıra “hayal, fikir, akıl,  yürek” gibi iç “men”’e ait kavramların ilişkisi bulunmaktadır.

Gramer ve söz varlığı açısından bakıldığı zaman “Fikir” (“pikir /fikir + işlik / fiil”) ilgili XVIII. yüzyılda kullanımış fiiller şunlardır:

1.~ yet-: Pikir ýetmez, ýa reb, niçik pynhandyr, Zulmat içre goýduň suwuň ýagşysyn.

2. ~ e düş-: Magny aňlan Magtymguly sözünden, Pikre düşer, ýaşlar akar gözünden, Hemme zatlar tagýyr tapar özünden, Ýa, reb, ýykylmazmy beýik daglar, heý!

3. ~ et: Köp pikr etgeý anı kim erer akyl, Dünýä bunýadyna goýmagyl köňül, Ýykar ajal bir hoplasa bat ilen.; Akyl, pikr et her kaçan, Ýüz gonan bar, ýüz göçen, Tagty asmandan uçan, Süleýman öldi gitdi.; Her kişi hoş hal olupdır jim-u lam, mim atyga, Nige pikr etmes oşol kim bu pelitniň zatyga, Mündürer göýä any her dem şeýatin atyga, Syhr edip her dem any, tartar özüniň katyga, Çünki betkärdir gözige daýyma bardyr çilim. (Ç4); Pikir et başa iş düşmände, Yssy ýokdur soň puşmanda.

4. ~ den gapyl bol-: Ölümniň pikriden bolmagyl gapyl, Köp pikr etgeý any kim erer akyl, Dünýä bunýadına goýmagıl köňül, Ýykar ajal bir hoplasa bat ilen.

5. ~ eýle-: Magtymguly, pendiň illere söýle, Öz halyň niçikdir bir pikir eýle, Sapar kylmak lazym, azygyň eýle, Haýypdyr janyňa, çilim çekmegil!

6. ~ (-i / -n / -ni) kyl-: Mest ýigit sygmaz donuna, Üflasy tartar ýanyna, Namartlar öz juwanyna, Pikir kylmaň, ärlik etmez; Bu dünýä iki warakdyr, Biri gara, biri akdyr, Menzil iki, ýol ýyrakdyr, Anyň pikrin kylan barmy?

7. ~ e gal-: Ýigitlik paslyny gyşa ýetirdim, Kämillik kiştisin derýa batyrdym, Beýik pikre galdym, aklym ýitirdim, Il içinde däli bolup galyp men.

8. ~ ir: Akyl ýetmez zatyna, Pikir irmez sypatyna, Birligiň hormatına, Günähim güzeşt eýle!

9. ~ den daş bol-: Bu pikirden, bu hyýaldan daş bolup, Nefsi-howa, kibir, kinden boş bolup, Ol bazarda yşk talana duş bolup, Belli, jandan umyt üzmeli boldum …vs.

Günümüz Türkmencede sıkça kullandığımız “~ e bat-” (pikire batmak) şekli Mahtumkulu’nun şiirlerinde karşılaşılmamaktadır. Buna “Magtymguly, her zaman neýleýin olmaý girýan, Pikir laýyna batdym, çyka bilmez men bir ýan” örneğindeki “laý, batga” (çamur, bataklık anlamındaki) gibi isimlerin düşürülmesi de neden olmuş olabilir.   

Bundan başka da “ile, bilen” (ile / ilen) edatlarının “fikir” kavramından sonra gelerek kullanıldığı görülmektedir: Pikr ile pany boldy, Gurbatda haýran galdy, Yşkyň goşuny saldy, Aklym mülküne talan.; Watanyň diger eýleme, Aglaýyp, zikir eýleme, Pyragy, pikir eýleme, Pikir bilen salyň gartar. 

Fikir kavramıyla ilgili isim deyimlerine ait (pikir gazany; pikir bahry; pikir bişesi; pikir derýasy; pikir laýy) örnekleri yukarıda göstermiştik. Bunlardan her biri birer tavsiye niteliği taşımaktadır: 

Türk kültürel dil bilimi (лингвокультурология) açısından XVIII. yüzyılda ileri sürülmüş o tavsiyeleri şöyle açıklamak mümkündür: pikir gazanı: düşünce olgunluğunun sembolüdür. Düşüncelerinizi mutlaka fikir kazanında kaynatmalı, iyice pişirilmelisiniz. Aksine, kaynamamış, pişmemiş düşünceler, ham hayalden başka bir şey değildir; pikir bahry: düşünce derinliğinin ve genişliğinin sembolüdür. Herhangi bir konuda geniş çapta düşünmelisiniz; pikir bişesi, pikir derýasy: düşünce gürlüğünün, görüş sınırsızlığının sembolüdür. Uçsuz bucaksız düşüncelerden iyi ile kötüyü ayırmayı başarmalısınız; pikir derýasy: düşünce derinliğinin sembolüdür. Herhangi bir konuda geniş çapta düşünmelisiniz. Bunda “akıl gemisini” iyi kullamalısınız; pikir laýy: düşünce derinliğinin ve karışıklığın sembolüdür. Düşünmede çamura saplanmamalısınız.

Türkmen bilgini Mahtumkulu’nun XVIII. yüzyıldaki Fikir kavramı ile ilgili görüşleri klasik Türk idrak dil bilimi için önemli katkılardan sadece birkaç tanesidir.  

 

2.Mahtumkulu’nda AKIL kavramı.

Batılı bilim adamları çalışmalarında, “akıl” kavramıyla ilgili metaforları genel olarak şöyle sıralamaktadırlar: Akıl  Vücuttur / Düşünce →  Harekettir / Düşünce → Nesnelerin Yer Değiştirmesidir / Düşünce → Dildir / Düşünce → Matematik Hesaplamadır / Akıl → Makinedir (Lakoff – Johnson 1999: 248–249). Türkmen Türkçesindeki metaforları idrak dil bilimi yaklaşımı ile inceleyen Melek Erdem, Türk analitik felsefesinde buna ek olarak Düşünce → Maddedir metaforunun da görüldüğünü belirtmektedir (Erdem 2003: 66). Rus dilcilerinden M. V. Pimenova, “akıl” kavramıyla ilgili insansı (anthropomorphous) metaforları altı gruba ayırır (Пименова 2004: 32–35): 

1) Ум → Воитель; 2) Ум → Труженик Творящее Созидающее Существо Или Творческая Натура (Актёр); 3) Ум → Представитель Иерархической Системы В Обществе (Властитель Подчинённый); 4) Ум → Путник, Попутчик; 5) Ум → Друг Или Недруг; 6) Ум → Ученик 

“Akıl” kavramı herkesi ilgilendirecek kadar önemli bir konudur. Bunu XVIII. yüzyıl Türkmen bilgini Mahtumkulu’nun görüşleriyle de ispatlamak mümkündür.

Mahtumkulu’nun, eserlerindeki, akıllı ve akılsız insan tanımlamaları akıl kavramına verdiği önemi göstermektedir:   

 

Magtımgulı, dövran soňudır adem,       Mahtumkulu, devran sonudur adem

Lahat atlı öye goyar sen gadam,                       Lahit adlı eve atarsın adım

Magnı söz aňlamaz biakıl adam,                      Mana, söz anlamaz akılsız adam

Danalarıň aydan sözüne degmez.         Bilgelerin söylediği söze değmez

 

Magtımgulı bir guldur,                          Mahtumkulu, bir kuldur,

Gulluğına kayıldır,                                Kulluğuna kayildir,

Akmak özün akıl diyr,                            Aptal kendine akil der

Tentek özün sag sayar.                           Deli kendini sağlam sanar

 

Akılıň sözüne köňül söyüner,                            Akilin sözüne gönül sevinir

Akmagıň işine zehin käyiner.                                         Ahmağın işine zihin yakınır 

 

Akılsızlar akıl gözlär, zeyrener,                                    Akılsızlar akıl arar, sızlanır,

Akıl bolan diyer: “Aklım köp bolsa”;                Akil olan der: “Aklım çok olsa”,

Mert yigitler gılıcına dayanar,                          Mert yiğitler kılıcına dayanır,

Namart tuta bilmez, golda çöp bolsa.               Namert tutamaz, elde çöp olsa

 

Arıf gadrın bilmez duzsuz nadanlar,                 Arif kadrin bilmez tatsız nadanlar

Müşgildir ayrılıp düşse dendanlar,                   Zordur ayrılıp düşse dişler,

Biakıl, gezegen, nadan zenanlar,                                  Bi-akıl, çok gezen, nadan kadınlar

İşden cıda düşer, ilde gep bolsa.                      İşten uzak kalır, elde söz olsa.

 

Akmak özün akıl bilen deň eylär,                                  Ahmak kendini akil ile denk eyler,

Bir iş tutar, soňrasından aň eylär,                    Bir iş tutar, sonrasından akleyler,

Zehiniň käyider, aklıň teň eylär,                                   Zihnin kızdırır, aklın denk eyler,

Diydigiň eylemez, başı yandırar.                      Dediğin eylemez, başın yandırır.

 

İnsan kavramını, Mahtumkulu’nun şiirlerindeki “söz” kavramına göre, “akıllılık alanı” ve “akılsızlık alanı” olarak iki alana ayırmak mümkündür: 

Türkmen Türkçesinde “akılsızlık alanı”,  “akıl” kavramından hareketle: akılı boş, akılı gısga, akılı kelte, akılı gelip-gitmeli, kemakıl; “kafa” kavramından hareketle: kellesiz, kellesi dövük, kellesi çüyrük, boş kelle, guşkelle, kädikelle, hayvan kelle, yeňilkelle, kelesaň, paňkelle; “hayvan” kavramından hareketle: hayvan, eşek, doňuz, sıgır, düye / düye-çoça; “zehin” kavramından hareketle: zehinsiz, körzehin; “arif/aydın olma” kavramından hareketle: sovatsız, çala sovat … gibi örneklerle dile getirilebilir. Bunların hepsinde anlam temelde aynıdır.   

Ancak bu çalışmada “akıllılık alanı”nın baş kavramından söz edilecektir. İnceleme yöntemi olarak geometro-lengüistik metod tercih edilmiştir. İdrak dil bilimi açısından bakıldığında üç MEN kavramını kapsayan bir özel şekil bulunmaktadır. Bir başka deyişle şartlı olarak idraki açıdan merkeze “dünya” kavramı yerleştirildiğinde “TİDmen” üçgeni ortaya çıkmaktadır.

Bu üçgende; İmen iç “men”, insanın iç dünyasını, yani akıl, gönül, irade, inanç gibi manevi varlığını oluşturan şeylerden herhangi birini temsil eder. Dmen dış “men”, insanın dış dünyasını, duyularla algılanabilen nesneleri, maddeyi, eşyaları temsil eder. Tmen Türk dilini (onun içerisinde Türkmen Türkçesini), yani Türklerin (onun içerisinde de Türkmenlerin) düşündüklerini ve duyduklarını bildirmek için işaretlerle veya sözcüklerle yaptıkları anlaşmayı temsil eder. Böylece açıların birbiriyle birleşmesi sonucunda elde edilen ∆  “TİDmen” üçgeni, şartlı olarak Türklerin (onun içerisinde de Türkmenlerin) millî dünya görüşünü, düşüncesini ana dilinin yardımıyla anlama ve anlatma yetisinin simgesel ifadesidir. Bir başka deyişle bu üçgen, geometro-lengüistik metodun yardımıyla idrak dil bilimi açısından birbiriyle sıkı ilişkisi olan üç dünyayı birleştirir. 

Mahtumkulu’ndan aldığımız bir örnekle açıklayalım: 

Tile gelen sözler köňül nagşydyr.          Dile gelen sözler gönül nakşıdır. 

Söz → Nakıştır 

İç dünyadan (İmen) “gönül” konu olarak ele alınmıştır, sonra dış dünyadan (Dmen) “nakış” hedef olarak seçilmiştir, sonuçta düzenleme yoluyla aktarılmıştır: 

Tile gelen sözlerköňül nagşydyr

Gönderici: Mahtumkulu; 

Alıcı: Biz. 

Millî kültür kavramı: [Tmen ] 

Gönderilme zamanı: XVIII yy. 

 

 

 

Venn Diyagramı

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Mahtumkulu’nun şiirlerinde “akıl” kavramı ile ilgili gözlemlediğimiz metafor örnekleri şunlardır: 

1. Akıl → âlettir 

Akıl → İşleri Anlamada Gerekli âletdir

Ağsak keyik yüz torsuga yetdirmez,       Aksak geyik yüz porsuğa yettirmez,

Şir beçesi togsan tilkä atdyrmaz,                      Arslan yavrusu doksan tilkiye attırmaz,

Öli yılan yüz kelpezä yuvtdurmaz,         Ölü yılan yüz kertenkeleye yutturmaz,

Akıl gerek bu işlere yetmäge. (A37)      Akıl gerek bu işlere yetmeye.

Dünyada olup biten her bir olayı bilmek için Mahtumkulu’nun felsefesine göre, akıl bir gerekliliktir. Bu nedenle, hayvanlar dünyasından örneklerle işin sonucu olan “akıl” asıl hedeftir, dolaysıyla örnekte insan dünyasına yönelik görüşler ileri sürülmektedir. 

Akıl → kesici âlettir. 

Akıl bir gün keser boldy,                       Akıl bir gün keser oldu,

Ne söz gelse bu dahana...          Ne söz gelse bu ağıza… 

Bu örnekteki “kesmek” fiili, ‘kavramak, anlamak, bilmek’ anlamları ile Türkiye ve Türkmen Türkçelerinde aklı kes- deyiminde korunmaktadır: akıl kesmek, akılıň yetmek, düşünmek, bilmek  (TDS 35). Bundan başka da Türkmen Türkçesindeki yol kesmek, yedi ölçäp, bir kesmek deyimlerinin anlamı da “akıl kesmek” deyimiyle ilişkilidir. Ayrıca, “göz” kavramı ile ilgili olarak Türkiye Türkçesinde kullanılan gözü kes- deyimi gibi Türkmen Türkçesindeki yiti, kütek, kesmek, yetmek gibi sözcüklerin “akıl” kavramında olduğu gibi aynı görevi üstlenmesi dikkati çeker: akılı yiti / gözi yiti; akılı kesmek / gözi kesmek; akılı kütek / gözi kütek, gözi yetmek / akılı yetmek, gözyetim / akıl yetim vs.

XVIII. yüzyıldaki örneklere göre, Türkmen Türkçesinde kelimelerin zihindeki anlamı bir ölçüm aleti olan “akıl” ile ölçülmüştür.

Akıl → soru bankalarından oluşan ölçü aletidir

Diller diýer görüp-görüp,                     Diller der, göre göre,

Akyl keser sorup-sorup…                      Akıl keser sora sora.

Örnekte “dil”, “göz”, “akıl” gibi iç dünya ile ilgili kavram ilişkileri de görülür. 

Akıl → zaman ölçüsüdür / Akıl → olgunluk ölçüsüdür.

Jahyl bolan kem bolar,                         Cahil olan eksik olur,

Ne aňa merhem bolar,                          Ne ona merhem olur,

Kyrkda akyl jem bolar,                          Kırkta akıl cem olur,

Adamzadyň başynda.                            İnsanoğlunun başında.

Türkmen halk inancına göre, damlaya damlaya, tecrübe toplayarak akıl kâsesi kırk yaşında dolar. Bir başka deyişle, insan kırk yaşta olgunluk seviyesine ulaşır. Türkmen bilgini bu durumu kendi yaşamından örnek alarak şöyle ifade eder: 

Kyrka gadam goýdum käsäm dolmuşdyr,                     Kırk (yaşın)a bastım, kasem dolmuştur,

Ondan efgan tartyp, köňlüm galmyşdyr            Ondan figan çekip, gönlüm kalmıştır,

 

Kyrkdan aşyp, aýyl bolsa adamzat                   Kırktan aşıp, ail olsa insanoğlu

 

Sürdüň, dünýäni sürdüň,                                              Sürdün, dünyayı sürdün,

Ahyr wepasyn gördüň,                                      Sonunda vefasın gördün,

Kyrkyňa gadam urduň,                                     Kırkına adım attın,

Kämil sen, huşa ýetdiň                                      Kamilsin, idrake yettin.

Türkmen bilgininin bu dizelerinde ileri sürdüğü aklın kırk yaşı ile ligili görüşleri genel olarak insanoğluna yöneliktir. 

XVIII. yüzyıl Türkmen sosyo-kültürel hayatında “akıl kâsesi” kavramı yerine toba gorı ‘tövbe yedeği’ deyimi de kullanılmıştır:

Toba gorun mäkäm bagla,                    Tövbe yedeğini muhkem bağla,

Kyrkyňa gelmesden burun!                   Kırkına gelmezden önce! 

 

Kyrk ýaşynda kişi toba kylmasa,                       Kırk yaşında kişi tövbe etmese,

Anyň işi hile, mekir, al bolar                 Onun işi hile, kurnazlık, aldatma olur.

2. Akıl → numunedir / Akıl → feraset numunesidir. 

 

Parasat kyl, bakyp akla,                                   Feraset kıl, bakıp akla,

Goç ýigidiň sözün hakla,                                  Koç yiğidin sözün doğrula,

Magtymguly, diliň sakla,                                   Mahtumkulu, dilin sakla,

Habar soralmagan ýerde!                     Haber sorulmayan yerde.

XVIII. yüzyılda ileri sürülmüş olan bu düşünceye göre Türkmenlerde ferasetli olmanın yegâne numunesi “akıl”dır. Başka bir deyişle “akıl”, anlayışın, zekânın anahtarıdır. Örnekte “feraset”, “akıl”, “söz”, “dil” gibi iç dünya ile ilgili olan kavramlar arası ilişkiler de dikkati çeker. 

Şair, Mahtumkulu, dilin sakla, Haber sorulmayan yerde dizelerinde XVIII. yüzyıldaki Türkmen sosyokültürel hayatındaki konuşma adabına da değinmiştir. 

3. Akıl → maddedir

 

Dost tutma köp yaşlı adam kösesin,                  Dost tutma çok yaşlı insan kösesin,

Barın yok diyr, boş görkezer kisesin,                Varını yok der, boş gösterir kesesin,

Biribar boş etse aklıň käsesin,                          Hak te’ala boş bıraksa aklın kâsesin,

Ne peyda daşından bezemek bilen.                   Ne fayda dışından bezemek ile.

Örnekte, Akıl Kâsesi, düşünce kabıdır. 

Türkmen Türkçesinin genel söz varlığına bakıldığında çeşitli “kap” kavramını veren sözlerle kurulu terimler ile karşılaşmak mümkündür: kelleçanak ‘kafatası’, beýni çanak ‘beyin kapağı’ dyzçanak ‘diz kapağı’, aşgazan ‘mide’, öt halta ‘öd kesesi’, peşew / siýdik haltasy ‘idrar torbası’.  Akyl käsesi ise Türkmen Türkçesinde ‘beyincik, dimağçe’ anlamındadır. 

Akıl → maddedir / Eğitimsiz akıl  →   kısadır.   

Aklym gysga erdi, käsäm gaýnady,                   Aklım kısa idi, kasem kaynadı,

Jiger talwas urdy, göwün oýnady,                    Ciğer arzu ile çarptı, gönül oynadı,

Gider boldum, hoş gal, gözel “Şirgazı!”            Gider oldum, hoşça kal güzel “Şirgazi!”.

Mahtumkulu, yaşadığı dönemde de eğitimin önemine dikkat çekmiş kendinin “Şirgazi” medresesine gelmeden önceki durumunu aklym gysga erdi sözleri ile ifade ederken medrese eğitiminin kendisine verdiği faydayı da käsäm gaýnady sözüyle ifade etmiştir. Şirgazi’den ayrıldığı sıralarda kaleme aldığı şiiri buna kesin bir kanıt olarak gösterilebilir: 

 

Coşkun yüreğimde dalga vurur, yatmaz, 

Kaynar, gazaplanır, hiç çamura batmaz, 

İlim talim alan seni unutmaz, 

Gider oldum, hoşça kal güzel “Şirgazi!”

Akıl → gemidir.

Magtymguly, bu dünýäniň hamusyn,                Mahtumkulu, bu dünyanın tamamının,

Ýygyp, düýrüp, ýele berdim namysyn,               Yığıp, dürüp, yele verdim namusun,

Pikir derýasına aklym gämisin,                         Fikir deryasına aklım gemisin,

Batyrmışam, geçe bilmen, neýläýin?!                Batırmışım, geçemiyorum, neyleyeyim?!

 

Metinde Türkmen sosyokültürel hayatında insana özgü üç önemli karaktere dikkat çekilmektedir. Varlığı veya bazı yönleri açığa vurulmak istenmeyen, gizli kalan, gizli tutulan şeyi koruyabilen insan MİHENK karakterli olarak ifade edilmiştir. Bir başka deyişle bu karaker, birinin değerini, ahlâkını anlamaya yarayan ölçüttür. Her bir işin sonucuna, bitiş noktasına başlamadan önce dikkat edebilen insan akıllı insan olarak gösterilmiştir. Sonuncu olarak konuşma kültürünü iyi bilen, sözcük ve kavramlardan iyi yararlanabilen kişi ise inciler saçan bir insan olarak yansıtılmıştır. Dolayısıyla her bir işin sonucu çok değerlidir. Bu konuya, Türkmenler arasında yaygın olarak kullanılan Gahar öňden yörär, akıl ızdan, ‘Kızgınlık önden yürür, akıl arkadan’, Akıl aynamaz, altın çüyremez ‘Akıl (doğruluktan) sapmaz, altın çürümez’ atasözlerinde de yer verilmiştir.

 

Akıl → hazinedir.

Akyl haznasyn açanlar,                         Akıl hazinesin açanlar,

Pany jahana saçanlar,                          Fani cihana saçanlar,

Gonany bar, köp göçenler,                   Konanı var, çok geçenler,

Dargaýypdyr, göçüp-gona.                   Dağılmıştır, göçe kona.

Türkmen bilginine göre, değerli düşünce yığınıdır “akıl”. Bu nedenle; 

Akıl mülktür.

Jan anda jandan boldy, essinden gidip ýatdy,  Can o anda candan oldu, aklı gidip yattı,

Jeset ýolda ýok boldy, köňül özün unutdy,        Ceset yolda yok oldu, gönül özün unuttu.

Yşk goşunny ýygyp, akyl mülkün dagytdy,                    Aşk ordusunu yığıp, akıl mülkünü dağıttı.

Talana berlip aklym, diwana boldum imdi.       Talana uğrayıp aklım, divane oldum şimdi.

 

Pikr ile pany boldy,                   Fikir ile fani oldu,

Gurbatda haýran galdy,                       Gurbette şaşkın kaldı,

Yşkyň goşuny saldy,                  Aşkın ordusu saldı,

Aklym mülküne talaň.                Aklım mülküne talan.

 

Akıl dumandır.

Yşkymyň ýeli joşar,                    Aşkımın yeli coşar,

Aklym dumany çaşar,                Aklım dumanı şaşar,

Söz bardyr, hetden aşar,                       Söz vardır, hadden aşar,

Gitseň mundan bu ýana.           Gitsen bundan öteye.

 

Bu günkü Türkmen Türkçesinde kullanılan “akylyň çaşmak” deyimi Mahtumkulu’nun dizelerinde akylyň dumany çaşmak şeklinde geçmektedir. Burada “duman” kavramından kastedilen “düşünce, fikir” kavramlarıdır.

 

Akıl kapıdır.

Magtymguly, bentdir akyl gapysy,                    Mahtumkulu, benttir akıl kapısı,

Dert bolupdyr, iliň-günüň ýapysy,                    Dert olmuştur, elin günün yapısı,

Zerberdest pirleri, işan-sopusy,                                    Eli altın tesbihli pirleri, molla, sofusu,

Telpek geýmiş, peşler aglar halymga.               Kalpak giymiş, sarıklar ağlar halime.

 

4. Akıl → insandır / çobandır

 

-Köňül hukgasynda berre – imandyr,               -Gönül hokkasında kuzu imandır,

Nebsiň –ajdarhadyr, böri – şeýtandyr,             Nefsin ejderhadır, kurt, şeytandır,

Tagatyň – bilbildir, aklyň – çopandyr,              Ta’atin bülbüldür, aklın çobandır,

Bizi ussat bilseň, habar beýledir!”                    Bizi üstat bilsen, haber böyledir! 

 

Soru-cevap karekterini taşıyan bu metinde Gönül hokkadır, İman kuzudur. Nefs ejderhadır, Şeytan kurttur. İbadet bülbüldür. Akıl çobandır gibi metaforlar görülmektedir. Metinde Ne çopandyr, bakar leýl-u nehary? sorusuyla karşılaşıyoruz. Bunun cevabı metne göre şöyle açıklanmaktadır: Gece gündüz demeden gönüldeki imanı, ejderha olan nefisten ve kurt olan şeytandan, bülbül olan ibadet veya dua yardımı ile besleyen ve koruyan “akıl”dır.   

Akıl konuşan varlıktır (insandır) / Akıl → dildir.

Magtıymguly, işim kyl-y kal boldy,                    Mahtumkulu, işim kıyl ü kal oldu,

Şum aýralyk bile aklym lal boldy,                                 Şom ayrılık ile aklım lal oldu,

Bilmedim, ne söwda, niçik hal boldy,                Bilmedim, ne sevda, nasıl hal oldu,

Jan tenden aýryldy, gury läş galdy.                  Can tenden ayrıldı, kuru leş kaldı.

Akıl susan varlıktır (insandır).

Magtymguly, hemdem, akyl syrdaşyň,              Mahtumkulu, hem dem, akıl sırdaşın,

Tutabilmez özün, döküp gözýaşyn,                    Tutamaz özün, döküp gözyaşın,

Duman aldy daglar – kemeriň başyn,               Duman aldı dağlar, kemerin başın,

AÝ-günler batdylar zarlar içinde.                     Aylar günler battı zarlar içinde.

5. Akıl → kuştur.

 

Magtymguly, akyl başymdan uçdy,                   Mahtumkulu, akıl başımdan uçtu,

Ykbalym ýatypdyr, döwletim göçdi.                   İkbalim sönmüş, devletim göçtü.

 

Mahtumkulu’nun Eserlerinde İç ve Dış Dünya

 

Mahtumkulu’ya göre, Türk klasik idrak bilimi dörtlü temel kavramlardan oluşan iki sütuna dayanmaktadır. Biri iç dünya, diğeri dış dünya kavramlarıyla ilişkilidir.

Birinci sütun: iç dünya’ya ait olan: 

Akyl, göz hem ykbal, iman dördüsi,                  Akıl, göz ve ikbal, iman dörtlüsü,

Jyda galsa, derman nedir, dert nedir,               Ayrı kalsa, derman nedir, dert nedir,

Är ýigidiň bolmaz ýüzde perdesi,                                  Er yiğidin, olmaz yüzde perdesi,

Ykbal ýatsa, namart nedir, mert nedir.              İkbal sönse, namert nedir, mert nedir. 

 

İkinci sütun: dış dünya’ya ait olan: 

 

Göz, köňül, til, akyl – galdy bu tördi,                Göz, gönül, dil, akıl, kaldı bu dördü,

Jan watan azuwlap, turdy ýel bile.                    Can vatan arzulayıp, koptu yel ile,

Terhosum bar, gel, terk etme bu ýurdy,                        Dileğim var, gel, terk etme bu yurdu,

Aşret sürgün, söhbet gurgun gül bilen.             İşret sürüp sohbet eyle gül ile

 

İdrak biliminin temelini oluşturan en önemli kavramlardan “akıl” ile “göz”, iç ve dış dünyanın her ikisinde de görülmektedir. Ayrıca, Türkmen Türkçesinde yiti, kütek, kes-, yet- gibi sözcüklerin her iki kavram için de aynı görevi üstlenmesi dikkati çeker: akılı yiti / gözi yiti; akılı kesmek / gözi kesmek; akılı kütek / gözi kütek, gözyetim / akıl yetim… vs.   

Türkmen bilgininin “akıl” kavramıyla halkın inanç kültürünü bir araya getirmesi de önem arz etmektedir. 

Gahra münüp galdyrmagyn şeýtany, 

Nebse uýup, unutmagyn rahmany, 

Kesse aklyň ýagşy bile ýamany, 

Her bir söze dolup-daşma ganyňdan. 

Magtymguly, ýalançydyr bu jahan, 

Mesde akyl bolmaz, gäwürde iman” 

Bu dizelerde Kahır → Binilecek Bir Varlıktır, Kahra Binmek → Şeytanı Uyandırmaktır /  Sinirlenmek → Şeytanı Uyandırmaktır.

Türkmen şairi Mahtumkulu “akıl” kavramıyla birlikte insan sağlığı konusuna da değinmiş ve diğer yandan “akıl” kavramıyla halkın inanç kültürünü de bir araya getirmiştir. 

Allany unudyp, aklyň ýitirme,                Allah’ı unutup, aklın yitirme,

Her nepes äge bol, gaflat getirme,        Her nefes agâh ol, gaflet getirme,

Bihuda, bipeýda ömrüň ötürme,                       Beyhude, bi-fayda ömrün geçirme,

Dünýä bakasyzdır, aýan görüner.         Dünya bekasızdır, ayan görünür.

 

Akyl oldur, meýl etmese dünýäge,         Akil odur, meyil etmese dünyaya,

Sydk ile sygynsa kadyr Allaga,              Sıdk ile sığınsa kadir Allah’a,

Magtymguly, bir suraty zybaga,                       Mahtumkulu, bir suratı zibaya,

Bakmagyl, olarnyň paýany bolmaz!      Bakma, onların payanı olmaz!

 

Gahra münüp galdyrmagyn şeýtany,                Kahra binip kaldırma şeytanı,

Nebse uýup, unutmagyn rahmany,                    Nefse uyup, unutma Rahman’ı,

Kesse aklyň ýagşy bile ýamany,                                    Kesse aklın yahşi ile yamanı,

Her bir söze dolup-daşma ganyňdan.               Her bir söze dolup taşma kanından.

 

Magtymguly, ýalançydyr bu jahan,                  Mahtumkulu, yalancıdır bu cihan, 

Mesde akyl bolmaz, gäwürde iman.                  Mestte akıl olmaz, gâvurda iman, 

 

3.Mahtumkulu’da GÖNÜL kavramı.

Mahtumkulu’nun şiirlerinde “gönül” ile ilgili karşılaştığımız bazı metaforlar şunlardır:

1. Gönül, bir güldür / Gönül, bir kırmızı güldür.

“ Magtymguly, bu ne hyýal, ne päldir, Bu ne nesihatdyr, ne uzyn tildir, Köňül bir açylan gyrmyzy güldür, Bu gün şatdyr, erte pygana geler.”. 

Örnekten de anlaşılacağı gibi, ilk önce iç dünyamızdan [İmen] KÖŇÜL (gönül), konu olarak ele alındı, dış dünyamızdan [Dmen] ise GÜL (çiçek) hedef seçildi, sonuç olarak kompoze yoluyla transfer edildi: Köňül bir açylan gyrmyzy güldür. (Gönül bir açılan kırmızı güldür). Adresant: Mahtumkulu; Adresat: biz. Milli kültür kavramı ise [Tmen ] aittir. Gönderilen zamanı: XVIII yy. 

Kırmızı renk ise çiçeğe özgü olan bir renktir. Bu renk Türkmen kültüründe büyük önem taşımaktadır, ayrıca hayata, yaşama hareketlendirici güç vermektedir. Bunu başka halkların kültüründe de görmek mümkündür: “Концепт красный выступает как стуктурно-композиционный элемент китайского менталитета в лингвокультурологической картине мира, символизируя активность как движущую жизтенную силу.” [Морозова, 2008, с.16].   

Rus dilindeki şiirsel metinlerden “цветок” (çiçek) kavramı inceleyen A. İ. Molotkova gülün her bir şeklinin, kokusunun ve renginin kültür açısından birer yeni bir anlam taşıdığını ve ayrıca gönülle, iç dünya ile ilişkisinin olduğunu da belirtir [Молоткова, 2006, с.10].   

 Görüldüğü gibi Türkmen Türkçesinde Gönül, bir güldür / Gönül, bir kırmızı güldür. / Gönül, bir açılmış kırmızı güldür metaforu mitolojik kavrama şahitlik etmektedir. Başka bir deyişle eski dönemde düşünmenin madde dünyası ile bağlı olduğunu açık göstermektedir. Bu nedenle “gönül” (iç dünya) kavramının felsefe ve psikolojide önemli yeri bulunmaktadır. 

Genel olarak baktığımız zaman İnsan, bir çiçektir. Bugünkü dilimizde kullandığımız “gül yalı adamdı” (gül gibi insan idi) “nämesi bar, gül yalı çaga” (nesi var, gül gibi çocuk) deyimler ise bunun dile yansıyan izlerinden bazı örnektir. Türkmen adbiliminde, genellikle Türkmen kızlarının adında da botanik güç (Gül, Gülalek, Gülbahar / Bahargül, Gülnar / Nargül, Gızılgül, Akgül, …) çok etkilidir.     

Botanik sembol olan gülün açılması insanın iç dünyasının dış dünyaya yansımasıdır. Aynı zamanda da insanların kendi aralarında birbirine hediye olarak sunduğu ve gönderdiği çiçek (gül) gönül sembolüdür.           

2.Gönül bir bostandır / Gönül, imanda yetişen bir bostandır. 

“Ýok ýerden jan berip, ýetirdi nany, Koňül bostanında biter imanı” (D40). (Türkiye Türkçesindeki anlamı: Yoktan var edip verdi yemek imkânı, Gönül bahçesinde biter imanı.)

Bu örnekte gülün (çiçeğin) kendi yerini inanç kavramı olan imana bıraktığı görülmektedir. Başka bir deyişle gönül bostanında, gönül bahçesinde biten “gül” insanın imanını simgeler.   

Demek, ilk önce iç dünyamızdan [İmen] KÖŇÜL (gönül)  ele alındı, dış dünyamızdan [Dmen] ise BOSTAN (bahçe) hedef seçildi, sonuç olarak kompoze yoluyla transfer edildi: Koňül bostanında biter imanı (Gönül bahçesinde biter imanı.) Adresant: Mahtumkulu;  Adresat: biz. Milli kültür kavramı ise [Tmen ] aittir. Gönderilen zamanı: XVIII yy.

Gönül, bir bostandır. Bostan ise bir inanç merkezidir. İman bir bitkidir. İman gönül bostanında biter

Türkmen millî inancına göre, İslam dininin ortaya koyduğu dogmalara inanma imanla gerçekleşir. İman ise gönle bağlı olarak biter, yetişir ve olgunlaşır. Bu nedenle gönül bir inanç merkezidir, insan inancını harekete getiren, olgunlaştıran bir merkezdir. 

3. Gönül, bir kazandır  / Gönül, kaynayabilen bir kazandır.

“Gadam goýsam sähralara, çöllere, Köňül gaýnar, söz joş eder tillere, İller saňa haýran, sen hem illere, Ýa aklyň aldyryp, çaşa düşüp sen!” (Türkiye Türkçesindeki anlamı: Adım atsam yaylalara, çöllere, Gönül kaynar, söz coş eder dillere, Eller sana hayran sen de ellere, Ya aklını kaybedip şaşırmışsın sen!)

Görüldüğü gibi, ilk önce iç dünyamızdan [İmen] Köňül (gönül)  ele alındı, dış dünyamızdan [Dmen] ise Gazan (kazan) hedef seçildi, sonuç olarak kompoze yoluyla transfer edildi: Köňül gaýnar, söz joş eder tillere.( Gönül kaynar, söz coş eder dillere) Adresant: Mahtumkulu;  Adresat: biz. Milli kültür kavramı ise [Tmen ] aittir. Gönderilen zamanı: XVIII yy. 

Gönül, kaynıyor, o, bir kazan gibi kaynıyor metaforunda da gönlün hareketliliğinden bahsedilmektedir. Bu örnek bizim dikkatimizi idrak dil bilimine (когнитивная лингвистика) çeker. Bunu da şöyle açıklayabiliriz. Gönül hareketi sonucunda ürün elde edilir, bu ürün ise dil birimi olan sözcüktür. Demek, dil ile düşünmenin ilişkisini inceleyen idrak biliminin merkezî hedeflerinden biri gönül olacaktır. Bunu aşağıdaki örneğimizden de görebilmekteyiz.       

4.Göňül, bir nakıştır.

“Tile gelen sözler köňül nagşydyr”. (Türkiye Türkçesindeki anlamı: Dile gelen sözcükler gönül nakşıdır.) 

Bu örnekte de ilk önce iç dünyamızdan [İmen] Köňül (gönül)  ele alındı, dış dünyamızdan [Dmen] ise Nakış (nakış, süs) hedef seçildi, sonuç olarak kompoze yoluyla transfer edildi: Tile gelen sözler köňül nagşydyr. (Dile gelen sözcükler gönül nakşıdır.) Adresant: Mahtumkulu;  Adresat: biz. Milli kültür kavramı ise [Tmen ] aittir. Gönderilen zamanı: XVIII. yy.

Demek, bir taraftan, gönül nakşı, dilimizde kullandığımız sözlerle eşdeğerdir, diğer yandan ise söz bir sanattır. Gönüllerin süslenmesi o sözcüklerin her yönüyle ele alınmasının ifadesidir. Dolaysıyla konu Türkmen konuşma kültürüne kadar uzanmaktadır. Sonuçta, Gönül bir sanattır, sanat eseri ise sözlerdir.    

5. Gönül, bir deryadır / Gönül, dalgalanabilen bir deryadır.

“Jan şährinde ajal guşlary ýaýlar, Köňlümiň derýasy möwç urup gaýnar.” (Türkiye Türkçesindeki anlamı: Can şehrinde ecel kuşları yaylar, Gönlümün deryası mevc vurup kaynar)

Görüldüğü gibi, ilk önce iç dünyamızdan [İmen] Köňül (gönül)  ele alındı, dış dünyamızdan [Dmen] ise Derya (nehir) hedef seçildi, sonuç olarak kompoze yoluyla transfer edildi: Köňlümiň derýasy möwç urup gaýnar. (Gönlümün deryası mevc vurup kaynar). Adresant: Mahtumkulu;  Adresat: biz. Milli kültür kavramı ise [Tmen ] aittir. Gönderilen zamanı: XVIII. yy.

GÖNÜL, düşünceleri kapsayan bir deryadır. İnsanın iç dünyası, onun dış dünyasındaki nehir kadar geniştir, nehir kadar derindir. Ayrıca hedefindeki arzu isteklere ulaşmak için her zaman harekettedir.   

6.Gönül, bir şehirdir / Gönül, gövdede kurulan bir şehirdir.

“Gana-gana içdim dostuň zährini, Zährin şypa sansam, salmaz mährini, Bu göwrede gurlan köňül şährini, Yşka nöker bolup, bozmaly boldum.” (Türkiye Türkçesindeki anlamı: Kana kana içtim dostun zehrini, Zehrin şifa sansam vermez mihrini, Bu gövdede kurulan gönül şehrini, Aşka asker olup, bozmalı oldum). “Köňül şährine at saldy, Wah, neýleý, nary dilberiň! Etrapymy duman aldy, Gelendir gahry dilberiň.”. (Türkiye Türkçesindeki anlamı: Gönül şehrine at koydu, Vah, neyleyim, narı dilberin! Etrafımı duman aldı, Gelendir kahrı dilberin!)

İç dünyamızdan [İmen] Köňül (gönül)  ele alındı, dış dünyamızdan [Dmen] ise Şäher (şehir) hedef seçildi, sonuç olarak kompoze yoluyla transfer edildi: Bu göwrede gurlan köňül şährini (Bu gövdede kurulan gönül şehrini);  “Köňül şährine at saldy (Gönül şehrine at koydu). Adresant: Mahtumkulu;  Adresat: biz. Milli kültür kavramı ise [Tmen ] aittir. Gönderilen zamanı: XVIII. yy.

Gönül şehri gövdede bina edilen şehirdir, bu şehirde insan düşünceleri, fikirleri, arzu istekleri yaşamaktadır. 

7.Gönül, bir ordudur. 

“Göç tutar köňlüm goşunıy, bakyban ol permanyna, Günde bir wekilini ýollar, arz edibän gaşymyza.” (Türkiye Türkçesindeki anlamı: Göç tutar gönlümün ordusu, bakarak fermanına, Günde bir vekili yollar, arz ederek huzurumuza); “Köňül goşunyn jem eýläp, Ol pelek bilen jeň eýläp, Ary aňsa, hüjüm eýläp, Gaýryga gonmaz, bal istär.” (Türkiye Türkçesindeki anlamı: Gönül ordusunu cem eyleyip, O, felek ile cenk eyleyip, Arı duysa, hücum eyleyip, Gayriye konmaz, bal ister)

Örneklerde ilk önce iç dünyamızdan [İmen] Köňül (gönül)  ele alındı, dış dünyamızdan [Dmen] ise Goşun (ordu) hedef seçildi, sonuç olarak kompoze yoluyla transfer edildi: Göç tutar köňlüm goşuny, bakyban ol permanına (Göç tutar gönlümün ordusu, bakarak fermanına); Köňül goşunyn jem eýläp (Gönül ordusunu cem eyleyip). Adresant: Mahtumkulu;  Adresat: biz. Milli kültür kavramı ise [Tmen ] aittir. Gönderilen zamanı: XVIII. yy. 

Gönüldeki fikirler, düşünceler toplu haldedirler, tıpkı ordu gibi, hepsi bir araya gelerek dış dünya toplu halde hareket ederler, aynı şekilde hücum ederler veya savunurlar. 

8.Gönül, bir sandıktır. 

“Iman göwher, boldy anyň beýany, Ustat kylsaň, bizden habar beýledir. Köňül sandykdyr, menzil-mekany, Bizi ussat bilseň, habar beýledir! (H1) (Türkiye Türkçesindeki anlamı: İman cevher, oldu onun beyanı, Üstat kılsan, bizden haber böyledir, Gönül sandıktır, menzil mekânı, Bizi üstat bilsen, haber böyledir!)

İlk önce iç dünyamızdan [İmen] Köňül (gönül)  ele alındı, dış dünyamızdan [Dmen] ise Sandyk (sandık) hedef seçildi, sonuç olarak kompoze yoluyla transfer edildi: Köňül sandykdyr, menzil-mekany (Gönül sandıktır, menzil mekânı). Adresant: Mahtumkulu;  Adresat: biz. Milli kültür kavramı ise [Tmen ] aittir. Gönderilen zamanı: XVIII. yy.

Bu örnekte, insanın içine çeşitli eşyalar koyduğu “sandık” kelimesi, ‘dinin ortaya koyduğu doğmalarla ilgili inançların muhafaza edildiği yer anlamında’ metaforik olarak kullanılmıştır. Bu durumda Gönül sandıktır / Sandık kapsayıcı yerdir / Sandık inançların bulunduğu hazinedir metaforları ortaya çıkar.   

9.Gönül, bir misafirdir. 

Köňül mysapyrdyr, jeset ýurtdadyr, Janym joşgundadyr, ýürek dertdedir, Küýüm kämildedir, gözüm mertdedir, Şum şertämden hiç bir merdan tapylmaz.” (Türkiye Türkçesindeki anlamı: Gönül misafirdir, ceset yurttadır, Canım coşkundadır, yürek derttedir, Fikrim kâmildedir, gözüm merttedir, Şom karardan hiçbir merdan bulunmaz). 

Görüldüğü gibi, ilk önce iç dünyamızdan [İmen] Köňül (gönül)  ele alındı, dış dünyamızdan [Dmen] ise Mysapyr (misafir) hedef seçildi, sonuç olarak kompoze yoluyla transfer edildi: Köňül mysapyrdyr, jeset ýurtdadyr (Gönül misafirdir, ceset yurttadır). Adresant: Mahtumkulu;  Adresat: biz. Milli kültür kavramı ise [Tmen ] aittir. Gönderilen zamanı: XVIII. yy.

Gönül insandır. Gönül misafirdir. O, iç dünyadan dış dünyaya sefer eder, yola koyular, yolcu olur

10.Gönül, bir avdur.

Köňül awlaýyn diýp ugrasam her ýan, Dawadır, döwüşdir, käýiş tapar jan, Aýdylmaz nesihat, okalmaz “Kuran”, Jana ýakar edep-ekran tapylmaz.” (Türkiye Türkçesindeki anlamı: Gönül avlayayım deyip uğrasam her yan, Davadır, dövüştür, sızlanma bulur can, Verilmez tavsiye, okunmaz “Kura’n”, Cana yakışan edep erkân bulunmaz)

Görüldüğü gibi, ilk önce iç dünyamızdan [İmen] Köňül (gönül)  ele alındı, dış dünyamızdan [Dmen] ise Aw (av) hedef seçildi, sonuç olarak kompoze yoluyla transfer edildi: Köňül awlaýyn diýp ugrasam her ýan (Gönül avlayayım deyip uğrasam her yan). Adresant: Mahtumkulu;  Adresat: biz. Milli kültür kavramı ise [Tmen ] aittir. Gönderilen zamanı: XVIII. yy.

Şairin “Gönül avlayayım deyip uğrasam her yan” satırındaki “gönül avlamak” deyiminde “kuş” sözcüğü düşürülmüştür, deyimin aslı “gönül kuşunu avlamak” şekilde olmalıdır. Bunu aşağıdaki örneğimizde de görmekteyiz.   

11. Gönül, bir kuştur / Gönül, her yöne uçabilen bir kuştur.

“Pelek bazy bermiş jümle-jahana, Meniň ygtyýarym berme pelege. Köňül guşy uçup gitse her ýana, Mätäç etme ganat, guýruk, ýelege.”. (Türkiye Türkçesindeki anlamı: Felek oyun kurmuş cümle cihana, Benim imkânımı verme feleğe, Gönül kuşu uçup gitse her yana, Muhtaç etme, kanat, kuyruk, yeleğe)

Bu örnekte öncelikle iç dünyamızdan [İmen] Köňül (gönül)  ele alındı, dış dünyamızdan [Dmen] ise Guş (kuş) hedef seçildi, sonuç olarak kompoze yoluyla transfer edildi: Köňül guşy uçup gitse her ýana.( Gönül kuşu uçup gitse her yana).  Adresant: Mahtumkulu;  Adresat: biz. Milli kültür kavramı ise [Tmen ] aittir. Gönderilen zamanı: XVIII. yy.

Gönül iç dünyada [İmen] yaşayan bir kuştur, serbest fikirleri, düşünceleri olan bu kuşun [Dmen] ulaşabilmesi için uçması gerekmektedir. Aslında, “Türkmen Türkçesinde “kuş” kavramı “uçma” ve “hız” kavramları açısından sistematiktir. Daha çok bu ontolojik özellikler açısından hedef alanındaki kavram üzerine şemalar yapılmaktadır.” [Melek Erdem, 2003, s.220]. Sonuç: Gönül kuştur/ Kuş insandır. 

Bunu şairin “Köňül perwaz urar, dostlar, Durmaz ýüz alaçlar bile” (Türkiye Türkçesindeki anlamı: Gönül pervaz vurur, dostlar, Durmaz yüz ilaçlar ile) satırında da görmek mümkündür. 

12.Gönül, bir gözgüdür.

“Şeraban-tehuran kimge jam bardyr, Köňül gözgi kimin nury enwerdir. Dünýä ýedi başly ýalmawuz mardyr, Gaçganlar gutulmaz bu belalardan!” (Türkiye Türkçesindeki anlamı: Şeraban-tehuran kime cam vardır, Gönül ayna gibi nuru enverdir, Dünya yedi başlı doymaz mardır, Kaçanlar kurtulmaz bu belalardan!); “Içiň şerden sakla, gybatdan tili, Saklamasaň, köňül gözgiň zeň bolar” (Türkiye Türkçesindeki anlamı: İçin şerden sakla, gıybetten dili, Saklamazsan, gönül aynan zeng olur).

Görüldüğü gibi, ilk önce iç dünyamızdan [İmen] Köňül (gönül)  ele alındı, dış dünyamızdan [Dmen] ise Gözgi (ayna) hedef seçildi, sonuç olarak kompoze yoluyla transfer edildi: Köňül gözgi kimin nury enwerdir (Gönül gözgü gibi nuru enverdir); Saklamasaň, köňül gözgiň zeň bolar (Saklamazsan, gönül gözgün zeng olur). Adresant: Mahtumkulu;  Adresat: biz. Milli kültür kavramı ise [Tmen ] aittir. Gönderilen zamanı: XVIII. yy.

Burada “gözgi” (ayna) ‘bir olayı, bir durumu yansıtan, göz önünde canlandıran” anlamında kullanılmıştır. İnanç ile bağlıdır. Gönül, gözgüdür / Gönül, inanç aynasıdır.

13.Gönül, bir insandır. 

Köňül aýdar: halkdan galyp, Gezsem daglar, daşlar bilen” (Türkiye Türkçesindeki anlamı: Gönül söyler: halktan kalıp, Gezsem dağlar, taşlar ile); “Köňül aýdar: ýoldaş bolsam, Dem çeken derwüşler bilen.”, (Türkiye Türkçesindeki anlamı: Gönül söyler: yoldaş olsam, Dem çeken dervişler ile). 

Görüldüğü gibi, ilk önce iç dünyamızdan [İmen] Köňül (gönül)  ele alındı, dış dünyamızdan [Dmen] ise İnsan (adam) hedef seçildi, sonuç olarak kompoze yoluyla transfer edildi: Köňül aýdar: halkdan galyp (Gönül söyler: halktan kalıp);  Köňül aýdar: ýoldaş bolsam (Gönül söyler: yoldaş olsam). Adresant: Mahtumkulu;  Adresat: biz. Milli kültür kavramı ise [Tmen ] aittir. Gönderilen zamanı: XVIII. yy.

Bu örnekte aýt- ‘aýtmak’ söylemek anlamındadır. Söylemek ise insana özgü bir durumdur. Böylece, Gönül, insandır. 

14.Gönül, bir şahtır.

Köňül bir beden şahydyr, Her söz köňül joşundadyr” (Türkiye Türkçesindeki anlamı: Gönül bir beden şahıdır, Her söz gönül coşkundadır).

İlk önce iç dünyamızdan [İmen] Köňül (gönül)  ele alındı, dış dünyamızdan [Dmen] ise Şa/şah (şah) hedef seçildi, sonuç olarak kompoze yoluyla transfer edildi: Köňül bir beden şahydyr, Her söz köňül joşundadyr (Gönül bir beden şahıdır, Her söz gönül coşkundadır). Adresant: Mahtumkulu;  Adresat: biz. Milli kültür kavramı ise [Tmen ] aittir. Gönderilen zamanı: XVIII. yy.

Gönül, bedenin şahı olarak karşımıza çıkar ve Gönül, insandır metaforu ile örtüşür. Buna bağlı olarak onun dış dünyaya sunduğu arzular, fikirler, düşünceler sözcüklerin yardımıyla yansıtılır.   

15.Gönül, bir tahttır. 

Köňül tagty möwç üstünde oýnady, Anda guwwas bolup, ýüzmeli boldum” (Türkiye Türkçesindeki anlamı: Gönül tahtı dalga üstünde oynadı, Onda dalgıç olup yüzmeli oldum).

Görüldüğü gibi, ilk önce iç dünyamızdan [İmen] Köňül (gönül)  ele alındı, dış dünyamızdan [Dmen] ise Tagt (taht) hedef seçildi, sonuç olarak kompoze yoluyla transfer edildi: Köňül tagty möwç üstünde oýnady (Gönül tahtı dalga üstünde oynadı). Adresant: Mahtumkulu;  Adresat: biz. Milli kültür kavramı ise [Tmen ] aittir. Gönderilen zamanı: XVIII. yy.

Gönül, hükümdarların, şahların, hanların, sultanların üzerinde oturdukları tahttır, Gönül, hükümdarların, şahların, hanların, sultanların bulundukları bir makam evidir. 

16.Gönül, bir köşktür. 

Köňüller köşkünde hyýalıň hany, Öwlady-hüňkara meňzär hökümli”. (Türkiye Türkçesindeki anlamı: Gönüller köşkünde hayalin hanı, Evladı hünkâra benzer hükümlü)

İç dünyamızdan [İmen] Köňül (gönül)  ele alındı, dış dünyamızdan [Dmen] ise Köşk (köşk) hedef seçildi, sonuç olarak kompoze yoluyla transfer edildi: Köňüller köşkünde hyýalyň hany (Gönüller köşkünde hayalin hanı). Adresant: Mahtumkulu;  Adresat: biz. Milli kültür kavramı ise [Tmen ] aittir. Gönderilen zamanı: XVIII. yy.

Üçgen açısından baktığımızda şöyle sonuca ulaşabiliriz: Gönül köşktür. Hayal insandır / Hayal handır / Hayal sultandır. 

17.Gönül, bir gemidir. 

“Magtymguly, ýüregimde dert galdy, Dert üstünden pelek nazaryn saldy, Ykbal ýatdy, köňül gämi gark boldy, Onuň bilen barça sallar dargady” (Türkiye Türkçesindeki anlamı: Mahtumkulu, yüreğimde dert kaldı, Dert üstünden felek nazarın saldı, İkbal yattı, gönül gemi gark oldu, Onun ile bütün sallar dağıldı).

Görüldüğü gibi, ilk önce iç dünyamızdan [İmen] Köňül (gönül)  ele alındı, dış dünyamızdan [Dmen] ise Gemi (gemi) hedef seçildi, sonuç olarak kompoze yoluyla transfer edildi: Ykbal ýatdy, köňül gämi gark boldy (İkbal yattı, gönül gemi gark oldu). Adresant: Mahtumkulu;  Adresat: biz. Milli kültür kavramı ise [Tmen ] aittir. Gönderilen zamanı: XVIII yy.

Metne göre, Mahtumkulu’nun kalbindeki derdi çok büyüktür. Düşünmek batmaktır. Bu nedenle Gönül gemisi (Düşünme aracıdır) fikir deryasında (Fikir, derin deryadır) suya batar.     

18.Gönül, bir direktir.

“ Çowdur han, görejim, köňül diregim, Sen wepat bolup sen zarlar içinde! Gökleňde pälwanym ile geregim, Halky goyup gitdiň, narlar içinde! Bu örnekte Gönül bir evdir / Direk evin temelidir / Vatan evdir / Ordu Vatanın temelidir. Ordu insandır. Çovdur pehlivandır. Pelivan ordu komutanıdır… 

Bu tür Türkmen metaforları hakkında Melek Erdem’in çalışmasında geniş bilgi verilmektedir [Melek Erdem,  2003, s.151–152].   

Bilindiği gibi, hiç bir halkın Gönülsüz kültürü yoktur. Çünkü Gönül, kültürün en önemli manevi değeridir. Bu değerin kıymeti Türklerde daha da güçlüdür.  Türk, Gönlünü açmadan kültürünü açamaz, açıklayamaz. Çünkü Türk’ün kültürü onun Gönlünün dışarıya yansımasıdır. Bunu Türkmen milli şairi Mahtumkulu şöyle dile getirmiş: “Gönül söyler keşt edip, Âlem cihanı görsem”. İşte Türk’ün iç dünyasının (Gönlünün) kültürün bir parçası olarak dış dünyaya yansımasının başlangıç noktası. Demek, metaforların hepsinde, ilk önce iç dünyamızdan [İmen] Köňül (gönül)  kavramı dış dünyamızdan [Dmen] herhangi bir nesneye etkisini yetirir ve kompoze yoluyla transfer edilir. Bunlar [Tmen] Türkmen Türkçesinin yardımıyla dile getirilir. 

Sonuç: Yaptığımız araştırmanın sonucu, Mahtumkulu’nda düşünce dünyasının temel kaynaklarından Fikir, Akıl, Gönül gibi kavramların önemli yeri olduğunu açıkça göstermektedir.

Kaynaklar:

Develioğlu F, (2000) Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Sözlük. Aydın Kitabevi. Ankara.

Durdıyev H, (1987) Akıl gämisi. Türkmenistan, Aşgabat. 

Erdem M, (2003) Türkmen Türkçesinde Metaforlar. KÖKSAV. Ankara.

Garrıyev B, (1975) Magtımgulı. Ilım, Aşgabat.

Garrıyev B., Köseyev M, (1959) Magtımgulı. Saylanan Eserler. TSSR Ilımlar Akademiyası. Aşgabat.

Hamzayev M. ve diğerleri (1962) Türkmen diliniň sözlügi. TSSR Ilımlar Akademiyası. Aşgabat.

Lakoff G., Johnson M. (2005) Metaforlar. Hayat, Anlam ve Dil. Tercüme Gökhan Yavuz DEMİR. Ankara.

Magtımgulı (1983) Saylanan eserler. İki tomluk.1–2. Türkmenistan, Aşgabat.

Magtımgulı (2008) Saylanan eserler. Türkmen Dövlet Neşiryat Gullugı, Aşgabat.

Magtımgulı (2013) Saylanan eserler. İki tomluk.1–2. Ylym, Aşgabat.

Аksan D. (1987). Türkçenin Gücü. Ankara. 

Битокова С.Х. (2009) Парадигмальность метафоры как когнитивного механизма (на материале кабардинского, русского и английского языков). Нальчик. 

Бобрышева Л.К. Ф. (2009) Фразеологизмы как национально-культурная экзистенциональная картина мира (на материале русского и адигейского языка). Майкоп. 

Ван Ци. (2009) Концепты язык-речь - слово в древнерусской словесности // Коммуникативистика и межкультурная коммуникация. Сборник материалов У-й Международной конференции по коммуникативистнке. Пятигорск. 2009. С. 43-47.

Ван Ци. (2009) Русский концепт Слово-Логос в сопоставлении с китайскими аналогами дао и вэнь II Русский язык за рубежом. 2009, № 5. С. 6975. (в соавторстве с В И Аннушкиным)

Гюнеш Б.(2008) Фразеологизмы с глагольным компонентом со значением "человек, его качества и поведение" : с позиции носителя турецкого языка. Москва.

Мередов А., Ахаллы С. (1988) Түркмен классыкы эдебиятының сөзлүги. Ашгабат.

Непесов Г. (1983) Метафора чепер дилиң мөхүм серишдесидир. Ашгабат.

Bu yazı Kardeş Kalemler dergisinin 205. sayısında yer almaktadır. Derginin bu sayısında yer alan tüm yazılara aşağıdaki bağlantı üzerinden ulaşabilirsiniz.
Kardeş Kalemler 205. Sayı