HaftanınÇok Okunanları
COŞKUN HALiLOĞLU 1
KEMAL BOZOK 2
HİDAYET ORUÇOV 3
Kardeş Kalemler 4
Emrah Yılmaz 5
BAYAN AKMATOV 6
MARUFJON YOLDAŞEV 7
Babür İmparatorluğunun büyük devlet adamı, yetenekli komutan, diplomat ve şair, Muhammed Bayram Han XVI yüzyıl sosyal-siyasi ve edebi-medeni hayatında büyük rol oynamıştır. Karakoyun’lu Türkmenleri’nin Baharlı kabilesine mensup Sayf Alibek ve Nigine Hanımın oğlu oaln Muhammed Bayram Han 1505 yılında Gazne’de doğmuştur. Sayf Alibek Babür’ün güvenülir kişilerinden biri olduğu için Cazne valisi olarak görevlendirildi. Bayram Han 16 yaşından itibaren Babür ordusunda hizmet vermeye başladı ve savaşlarda gösterdiği mertliği, cesareti, kahramanlığı, savaş kabiliyeti ile Babür’ün gözüne girdi. Onların yakınlaşmasında elbette ki Bayram Han’ın şairliği belirgin bir rol oynamıştır. Babür İmparatorluğunun oluşması, yükselmesi, güçlenmesinde onun büyük hizmetleri dokundu.
Bayram Han sıradan askerlikten sonra “hanlar hanı” rütbesine ulaşan büyük bir komutan olmuş, Humayun’un akıl hocası, sonradan Ekber’in hamisi, baş vezir olarak görevlendirilmiştir. Humayun’uın kız kardeşinin kızı Selime Sultan ile evlenip, saraya en yakın insanlardan biri olmuştur. Humayun (1530‒1555), Şer Şah isyanı nedeniyle zor duruma düştüğünde Bayram Han diplomatik yeteneğini gösterip, İran Şahı Tahmasp’tan yardım almayı başardı. Özellikle Ekber’in (1555‒1605) hükümdarlığı zamanında Bayram Han’ın devlet adamı olarak yeteneği açık bir şekilde görülür. O, bir takım yenilikler yapıp, devlet kurumlarını yönetmenin gelişmiş şekil ve metotlarını yürürlüğe koydu, orduyu güçlendirdi, vergileri azalttı. Ama onu çekemeyen düşmanları 1560 yılında onu saraydan uzaklaştırmayı başardılar. Bayram Han 31 Aralık 1561’de hac ziyaretine gittiği zaman Cucarat’ta öldürüldü.
Muhammed Bayram Han devlet işleriyle son derecede meşgul olmasına rağmen sanat yapmaya daima vakit bulan, müziği iyi bilen biridir ve şairlere, alimlere, sanatçılara da sahip çıkmıştır. Bayram Han döneminin eğitimli aydınlarından biridir. O, 13 dili, Arap, Fars, Hint dillerini öğrenmiş, Fars ve Türk dillerinde güzel şiirler yazmıştır. Bütün bunlar saray ve halk arasında onun itibarını yükseltmiştir.
Döneminin içtimai-siyasi ve medeni yaşantısında böyle büyük rol oynayan Bayarm Han’ın hayatı ve sanatı o zamanlardan bu zamana kadar araştırmacıların dikkatini çekmektedir. Gülbedenbegim’in “Humayunname”, Muhammed Kasım Ferişte’nin 1606 yılında yazılmış “Tarih-i Ferişte” eserlerinde, Hint alimi Ram Kişar Pandu’nın 1990 yılında İngilizce yazmış “Muhammed Bayram Han Türkmenin Hayatı ve Kahramanlıkları” monografisinde, Hint tarihçileri Cevhar Aftabçı, Bayazid Bayat, Abdulbaki Nahavandi, Keval Ram ve diğerlerinin eserlerinde Bayram Han’ın hayatı ve faaliyeti hakkında ilginç bilgiler yer almaktadır. Geçen asırda ve günümüzde ‒ onun hayatı va sanatı bütün dünya alimleri tarafından ciddi bir şekilde öğrenildi ve öğrenilmektedir. İngilis doğubilimcisi Denis Ross 1910 yılında Kalkutta’da Bayram Han’ın 2000 beytini, Pakistanlı alim Mahmud Hasan Sıddıkiy 1971 yılında Karaçi’de onun şiirlerini yayınladı. Tanınmış alim Süyüme Ganiyeva Özbekistan’da ilk kez 1988 yılında Bayram Han’ın 38 gazeli, 10 rubaisi, 5 ferdini “Asırlar Nidası” derlemesinde duyurdu. Alim ve tercüman Ergeş Açilov Bayram Han’ın 20 tane rubaisini Farsçadan tercüme edip, 2009 yılında “Bin Bir Rubai” derlemesşnde yayımlattı. Şairin sanatı Hekim Ali Kevser Çandpuri (Hindistan), Gazanfer Aliyev (Azerbaycan), M.Köseyev, R.Aliyev, B.Ahundov (Türkmenistan), Münevver Tekcan (Türkiye) gibi alimlerin kitapları ve makalerinde incelenmiştir. Muhammed Bayram Han’ın sanatı Özbekistanda da az çok öğrenilmiştir. Özbek alimlerinden B.Velihocayev, N.Komilov’un makalelerinde Bayram Han va sanatı hakkında bazi bilgiler verilmiştir. Tanınmış Özbek yazarı Pirimkul Kadirov’un “Evladlar Davanı” romanında Bayram Han karakteri yaratılmıştır.
Tabii ki, Türkmen alimleri ve araştırmacıları Bayram Han’ın sanat mirasını yaygınlaştırma ve incelemede ayrı ayrı gayret göstermektedir. Bayram Han’ın seçme eserleri ilk önce “Türkmenistan” yayınenevi tarafından 1971 yılında (hazırlayanlar B.Ahundov ve B.Köseyev, önsöz R.Aliyev), son divanı ‘Bayram Han. Türkmen Divani” (yayına hazırlayan N.Mammetseidova, dil bilimi doktoru A.Aşirov) ismi altında 2000 yılında “TMQI” yayınevi tarafından yayımlandı. 17‒19 Haziran 2009 yılında Aşkabadda “Bayramhan ve Moğol İmparatorluğu” uluslararası ilmi konferansı düzenlendi. (Ne yazık ki Babür Ümparatorluğuna dünya bilim topluluğu tarafından hala “Moğol İmparatorluğu” denilmektedir). Encümende Türkiye, Hindistan, Pakistan, İran, Afganistan, Arap ülkeleri, Arnavutluk, Büyük Britaniya, Rusya, Belarus, Çek Cumhuriyeti, Kore, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve diger ülkelerin alimleri katılıp, anlamlı bildiriler sunuldu. Bayram Han’ın sanatının dünya çapında öneme sahip olduğu vurgulandı.
Anlaşılıyor ki, Bayram Han’ın sanat mirasından bize Türkçe 718, Farsça 1216 mısra şiir ulaşmış. Bayram Han seçkin edebiyatın gazel, rubai, kaside, ferd, kıt’a gibi çeşitli türlerinde eserler yazmıştır. Bayram Han eserlerinde kendi fikri ahlaki düşüncelerini açıkça yansıtmıştır. Aşk, iyilik, güzellik, adalet ve hakikat Bayram Han’ın sanatının özünü teşkil etmektedir. Şair aşkı sevgiyi söylerken, insanı yüceltmekte, onun kadir kıymetini her şeyden üstün tutmakta, insana ait güzel hasletleri yok eden kötülükleri, karmaşık zamanının kusur ve eksikliklerini kötülemektedir. Sevgi insanı yücelten en güzel faziletlerdendir. İnsan sevgi sayesinde hayatı anlar. Seven insan daima güzellik, iyilik peşinde koşar. Onun için hayat güzeldir. Başka taraftan ikiyüzlülük, hıyanet, bencillik ona yabancıdır. Diger klasik şairlerde olduğu gibi, Bayram Han’ın lirik kahramanı da kendine bütün kötülükleri, acıları; sevgiliye ise hep iyi ve güzel şeyleri reva görmektedir.
Her ne cefa varsa ben bicareye olsun nasip,
Ugramasın cefa güneş ışığım sana.
Bayram Han’ın şiiri Lütfi, Nevai, Babür şiiri gibi, tekrarı olmayan teşbihler, timsaller, metaforlar açısından zengindir. Yani, Bayram Han’ın lirik kahramanı için sevgili “gönül mülkünde sultan”, “derdime derman”, “güzeller güzeli”, “sitemkar güzel”, sevgilinin gözleri “alemi katleden cellat”, “avcı”, bu gözler eger istese gönlü kederden uzaklaştırır ya da “bayramı zehir eder”, sevgili “gülen gonca”, onun saçları aşığın aklını başından alır, bu saçlar ihtiras heyecanının ağı vs.dır. Be karakterler, benzetmeler sevgilinin cemalını net bir şekilde tasavvur etmeye yardım ettiği gibi, onun karakterini, huyunu açıklamaya da yardımcı olur.
Aşk, sevgiyi sedakat, şefkat, doğruluktan ayrı düşünmek olmaz:
Эй жафожў ғайр бирла ошнолиқ қилмағил,
Ошно бўлган ёронлардан жудолиқ қилмағил.
Ошнолиғ яхшидир, лекин ёмондир эл тили,
Тилға тушган халқ бирла ошнолиғ қилмағил.
Беадолиқдир вафо тарк айламак ҳусн аҳлиға,
Бевафолиғ таркин айла, беадолиқ қилмағил.
Anlamı:
Ey cefakar başkasıyla arkadaşlık etme,
Arkadaş olan yarenlerinden ayrılma.
Arkadaşlık iyidir, ama kötüdür el dili,
Dile düşenler ile arkadaşlık etme.
Edasızlıktır vefayi terk etmek güzeller için,
Vefasızlığı terk et, edasızlık etme.
“Ey Selvi”, “Her Ne Kadar”, “Yine Gözü” gazelleri bu mısraların mantıken devamıdır. Be gazellerde şair sevgiliye çağrıda bulunup, yazar: “Allah için ki, yakın arkadaş yabancı olmaz”, “Sen bir kez olsun böyle gönül yaralayıcı olma”, “Aşık olma, aşkına sadık olmazsam”, “Sözüne vefa göstermesinden hoşnuttur gönlüm” vs.
Bayram Han’ın sevgi şiirinde aşık, sevgili karakteri ile birlikte rakip, yabancı karakterlerine de rastlanması mümkün. Böyle şiirlerde şikayet, gam, keder motifleri üstünlük gösterir. Aşık, her zaman sevgilisini yüceltmez, o derece sadakatli, sabırlı olmaz, sevgili her zaman ona cömertlik göstermez, bazen de rakibi tercih eder:
Нигоро, бир йўли мен зордин безорлиқ қилма,
Мени маҳрум этиб, ағёр бирла ёрлиқ қилма.
Кўнгул бердим сенга дилдор деб тенгри учун, эй гул,
Менинг кўнглум олиб ағёрга дилдорлиқ қилма.
Anlamı:
Ey sevgili, bir kez olsun ben biçareden usanma,
Beni mahrum edip, yabancılarla dostluk kurma.
Ey sevgili, Tanrı için sana gönül verdim sevgili diye,
Benim gönlümü alıp, yabancılarla yakınlık kurma.
***
Хуш улким, сарви нозим раҳм қилғай бенаволарға,
Нечукким, подшоҳлар марҳамат айлар гадоларға.
Anlamı:
Güzel o ki, nazlı servinin acıması zavallılara,
Nasıl ki, padişahlar merhamet ederse dilencilere.
***
Мен эрдим маҳраму ағёр маҳрум эрдилар жоно,
Бўлуб ағёр маҳрам, мен не деб маҳрум бўлғаймен.
Anlamı:
Ben başkalarına mahremdim mahrum ettiler cana,
Yabancı mahrem olup, ben niye mahrum olayım.
***
Йўқтурур олам аро ишқ аҳлидек бадном эл,
Ком топмай дўстдин, халқ аро душманком эл.
Anlamı:
Yoktur alem içinde aşık gibi kınanan kimse,
Ermez murada dostum, halk içinda muradına erer düşman kimse.
Sözü geçen mısralarda gerçi aşk hakkında söyleniyor olsa da, sosyal uyum açıkça sezilmektedir. Zaten çarkıfeleğin işleri öyle ki, kişi halk ve memleket yolunda, “Allah için” ne kadar önemli görevlerde bulunmuş olsa da, doğruluk ve hizmetlerinin unutulması, kendisinin bulunduğu makamdan uzaklaştırılması mümkündür. Bayram Han’ın hayatında da böyle olaylar olmuş. Saraydaki düşmanları kendisini çekememesi, yabancıların fitneleri neticesinde ömrünün sonunda Ekber sarayından uzaklaştırılmış, mahrum “yabancı mahrem”e, o ise “mahrum”a dönüşmüş. Bu hiç adaletli değil. Bunun için şair şikayet ediyor, padişahtan merhamet bekliyordu. Her çeşit sabrın, fedakarlığın da sınırı vardır. Eğer sevgili hain, alçak ise, yalvarmanın, ah-vah etmenin, gözyaşı dökmenin, kişinin gururunu, kendine olan saygısını ayaklar altına almasının hiç bir anlamı yoktur.
Bayram Han’ın sanatının karakterli özelliği onun tasavvuf öğretisi ile çok yakından ilgili olmasındandır. Farklı olması da mümküm değildir. Zaten, öncelikle, klasik edebiyatımız eskiden beri tasavvuf ile yapısal olarak bağlı durumde gelişmiştir. Be edebi geleneğin Bayram Han’ın sanatına etki etmemesi mümkün değildir. Kaldı ki, onun yiğit hükümdarı, velinimeti Babür, Nekşibendi tarikatına bağlılık gösteren kişilerdendi. Bu yüzden, Hindistan’da Çiştiye tarikatı geniş bir şekilde yayılmıştı. Çunki be tarikat öğretisi Hinduizmin bazı elementlerini kabul etmiş ve birçok Hintli de bu tarikata girmiştir. Ekber devletin birlik beraberliğini sağlamak, çok uluıslu halkını güçlendirmek için Çiştiyler piri Şeyh Selim Çiştiy’i hoca olarak sarayına almıştır. Hükümdarların tasavvufa olan ilgisi Bayram Han’ın dünya görüşüne de etki etmiştir. Bayram Han’ın tasavvuf edebiyatı biçimleri, tekniği, karakterleri, simgelerinden geniş olarak faydalanması, onun şiir sanatının önemli şekilde gelişmesine hizmet etmiştir.
Muhakkak ki, aşk, hakikat, güzellik tasavvuf öğretisinin öz düşüncelerindendir. Bunlar insanı kemala erdirme vasıtası sayılır. Bayram Han’ın lirik kahramanı için ilahi aşkın, hakikatin ve güzelliğin her şeyden üstün olması boşuna değildir. “Ey Habersizim...” gazelinde şair şöyle demektedir:
Сендин хабарим бўлғали ҳаққоки ўзимдин,
Йўқдир хабарим, хоҳ инон, хоҳ инонма.
Йўқ сенча киши севгулик эл ичраки, йўқтур
Сендек севарим, хоҳ инон, хоҳ инонма.
Anlamı:
Senden haberim olalı hak ki özümdün,
Yoktur haberim, ister inan, ister inanma,
Yok, senin gibi biri sevgili alam içinde, yoktur,
Senin gibi sevdiğim, ister inan, ister inanma.
Bayram Han’ın şiirlerinde bazen de ilahi aşk ve gerçek aşk karşılaşıp, birleştiği için onları ayırmak son derecede zor olur. Ama her iki durumda da temizlik, manevi yükseklik, kısacası, kemala erme şairin esas amacı olmaktadır. Aşağıdaki rubailerde bunu açıkça görmek mümkün.
Чеҳранг поклик кўзгусидир – кўрсам эдим,
Жо унда бутун шуълаю нур - кўрсам эдим.
Сен мисли қуёшсан бу булутли кунда,
Борми сира чорасики, бир кўрсам эдим.
Эй табъи латифу кўнгли поксан шу қадар,
Ишқ аҳли таянчисану арбоби назар.
Юзимдан агар ҳузур нурини тиласанг,
Ҳижрон тоғини тез ўртадан айла бадар.
Ошиқ эли эшигинг гадоси, эй ёр,
Ҳар лаҳза ширин лабинг фидоси, эй ёр.
Парвона каби чарх уриб атрофингда,
Юзинг шамининг барча адоси, эй ёр.
Anlamı:
Yüzün saflık aynasıdır ‒ görseydim,
Onda bütün alev-i nur ‒ görseydim.
Sen güneş gibisin bu bulutlu günde,
Var mı hiç çaresi, bir görseydim.
Ey yaratılmış güzel, gönlü temizsin bu kadar,
Aşk ehli dayanağı düşünce ehli.
Yüzümden eger huzur nurunu dilersen
Hicran dağını tez ortadan kaldır.
Aşk yabancı kapının dilencisi, ey yar,
Her an tatlı dudağın uğruna feda, ey yar.
Pervane gibi dönüp etrafına,
Yüzün mumunun bütün edası, ey yar.
Bayram Han hayata güzellik açısından bakıp, insanı kusurlardan uzak, mükemmel olarak görmek istiyor. Güzelliği sevme, saflığı sevme demektir. Saf olmak için insanın nefsi duygulardan uzak durması, ikiyüzlülük, arabozuculuk, aç gözlülük, haset gibi kötülüklerden kendini koruması gerekmektedir.
Şair kendi rubailerinde Allah’ı övüp, “Bıraksın seni Kabe-i saadet bize”, “yüzün seni kıble-i ibadet bize”, kendin “güzel, görkemlisin” diye yazar. Ama Bayram Han sadece sevgi ve özveriyle uğraşmaya, inzivaya çekilmeye davet etmez. Onun Allah’ı içten sevmesinin altında yatan sebep, yüksek manevi değerler, hakikat ve adalete davettir. Sadece sevgi ve özveri ile hakikat, Adalet ve Güzelliği gerçekleştirmek mümkün olduğunda yeryüzünde bir cennet meydana gelmiş olurdu. Bunun için sevgi ve özveri ile birlikte her şeyini vermek, mücadele etmek, emek vermek gerekir.
Bayram Han’ın şiirlerinde şarap konusu da ilahi aşk, Yaradan’a sevgi örneği olarak hizmet etmektedir. Şarap şair için ayyaşlık, keyif alma değil, belki ab-ı hayat, Allah’ı tanıma, sevma vasıtasıdır. Güzellik, adalet ve iyiliye heveslenen, aşk yolunda yürüyen, çeşitli illetler, insani kötülüğe zorlayan nefis tuzaklarından kurtulan insan ilahi aşka erişip, “sarhoş” olur.
Масти лояқил бўлур эрмиш тамоми умрида,
Бедиликим, журъае нўш этса дилдор илкидин.
Ваҳ, нечук мен маст ўлмайин, эй дўстлар,
Ким, ичибман майлар ул шўхи жафокор илкидин.
Anlamı:
Sarhoş olurmuş ömru boyunca,
Bir aşık, bir yudum içki içse sevgili elinden,
Niçin ben sarhoş olmayım, ey dostlar,
İçmişim meyleri o cefakar güzelin elinden.
Bayram Han’ın Farsça yazılan rubailerinde (be rubaileri kabiliyetli tercüman Ergeş Açilov Özbekçeye tercüme etti) de şaraba ‒ ilahi aşk simgesine adanan güzel mısralara rastlamak mümkün. Mesela, şair şöyle demektedir:
Meyden dile bu cihan sevincin asla,
Mey deydi cihanda her akıllı, sarhoş.
Mey ager değilse yaratılış vasıtası,
Mey niye ezel günü dedi: “Ya Cabbar!”
Bayram Han eserleri dünya problemlerini adalet, güzellik ve iyilik esasında halletmeye davet ediyor, insanın olgunluğa ulaşmasında aynı aşk duygularının varlığına inandırıyordu.
Şair kendi düşünce-kültür görüşlerini edebi ifadelerde mümtaz edebiyatımızın telmih, tezat, tenasüp, tardiye, tesbi, tasdir, mübalağa, benzetme (teşbih) gibi geleneksel sanatlarından ustaca faydalanmıştır. Mesela, şair gazellerinde Mesih, Musa, Hızır, Leyla, Mecnun, Vamık, Azra, Süleyman, Yakup, Cemşit, Hüsrev, İskender, Rüstem gibi tarihi veya efsanevi insanların isimlarini telmih olarak kullanmış ve bu ortaya konan anlam-içeriğin ayrıntılı bir şekilde anlaşılmasına vesile olmuştur. Benzetme sanatı şairin eserlerinde çok aşırıdır. Sevgilinin yüzü tasvir edilirken yukarıda bahsedilen örnekleri hatırlamak yeterli. “Yarsız Canım...” gazelindeki “Göğsüm yürek yarası yüz parça, bağrım kan imiş” mısralarındaki “göğsüm”, “yürek”, “bağrım” sözleri mantiken birbirine bağlı olduğu için tenasüp sanatına örnek olabilir. “Hoş O Ki...” gazelindeki:
Belalardır bana o göz ile zülfü boyu kakül,
Belalı göz imiş de, uğradım bunu gibi belalara
beyitinde birinci mısranın ilk sözü “belalar” ikinci mısra sonunda tekrarlanmış, yani şair burada tasdir sanatını kullanmıştır. Bunun tersi, yani tesbi sanatını “Can Buldu...” gazelinin
Etsen gaybı güzellik cemalini görmeye gauyet,
Gayret ile uzak olasın makam ve maldan
beyitinde görmek mümkün. “Ağlama, Yar...” gazelinin:
Küçük yaşında tutsakların derdini ne bilir,
Ki, hiç derde tutsak olmadı asla,
beyitinde tard ü akis, yani sözlerin birinci mısradaki yerleşme düzeni, ikinci mısrada değişme sanatı örneğine rastlıyoruz. Bu beyitin birinci mısrasındaki “tutsakların derdi”, ikinci mısrasında “derde tutsak” şeklinde yer değiştirmiştir.
Bayram Hanı’ın gazellerini okuduğunuzda, Mevlana Lütfi, Atai, Ali Şir Nevai şiirlerinin onun sanatına oldukça tesir ettiğine tanık olursunuz. Aslında, Bayram Han Nevai’nin ve diğer üstatların birçok redif sanatını desteklemiş, simgeleri ve karakterlerinden faydalanmıştır. Hatta bazen Bayram Han’ın büyük üstadın farklı fikirlerini aynen aldığı da görülmektedir. Örnegin, “Doğru Eyleme...” gazelindeki “Alemde iyilik ile her kim çıkarsa ad” mısrası Nevai’nin aynı mazmundaki meşhur mısrasını akla getirir. Ancak, esas itibari ile bakıldığında, Bayram Han’ın sanatında taklit veya tekrar son derecede az rastlanır. Bayram Han Lütfi’nin “İster inan, ister inanma” redifli gazelinden etkilenip, ona nazira yazmıştır. Lütfi’de:
Sensin sevdiğim, ister inan, ister inanma,
Kandır ciğerim, ister inan, ister inanma.
Bayram Han’da:
Ey bihaberim, ister inan, ister inanma,
Yandı ciğerim, ister inan, ister inanma.
Görüldüğü gibi, Bayram Han Lütfi’nin gazelinin ikinci mısrasını biraz değiştirmiştir, sonraki mısralar orijinaldir. Yalnız kafiye ve redifte benzerlik vardır. Bayram Han’ın bu gazeli onun maharetine kanıt olan şiirlerdendir. Şiirde hem redif, hem iç kafiyeyi başarıyla kullanmış. İç kafiye olan bihaberim, ciğerim, sokağım, fitnekarım, nazarım, haberim, severim, seherim sözleri ahenklilik ifade edip, gazelin sanat seviyesini artırmıştır. Bununla birlikte burada aynı Lütfi’de olduğu gibi, tezat sanatı başarılı bir şekilde kullanmıştır. Sonradan Meşreb de bu redifi kullanıp, güzel bir gazel yazmıştır. Ancak Meşreb “xoh inon, xoh inonma” redifini “xohi inon, xohi inonma” şeklinde kullanmış ki, bu şiirin cezibesini artırmıştır. Lütfi ve Bayram Han’ın gazellerinde “xoh” sözü “ya, veya” anlamına gelir. Meşreb gazelinde “xohi” Farsça “xostan” (istemek) sözünün şart eğilimindeki şeklinde, yani, “istesen” anlamında kullanmıştır. Meşreb’in gazelinde bu sözün hangi anlama geldiğini dönemin ünlü Özbek alimleri Begali Kasimov, Nusratulla Cumayev, Sultanmurad Alimlar açıklamıştır.
Bayram Han’ın gazelindeki “Senden haberim olalı, hak ki, kendimden yok haberim” beyiti de dikkate değer. Burada mübalağa göze çarpar. Yar, aşığı bu derece sevgisiyle kendinden geçirir ki, sonra ondan haber alamadığı zaman gayet iyi gezen adam yarını görünce, iradeyi kaybedip, hatta kendini tanıyamaz dereceye gelir. Bunların hepsi sevgilinin cemalini yine de güzelce düşünmeye yardım eder.
Şairin başka birkaç gazelinde de iç ve diş kafiye, sözleri tekrar kullanma usulları verimli neticeler vermiş. Sözler kah satır başında, kah ortasında, kah sonunda tekrar edilmiştir. Örneğin, “Can-ı Şirinim...” gazelinde “can” sözü satır başı ve ortasında, “Ne Kadar Hicran...” gazelinde “ne kadar” sözü satır başında tekrar edilmiş, ahengini artırıp, anlamını güçlendirmiştir.
Bayram Han’ın Türkçe divanındaki eserlerin dili sade, akıcı, anlamlı, çekicidir. Bayram Han Türkçe divanına giren şiirlerini Nevai, Babür’lerin dilinde yazmıştır. Şair Türk dilinin zengin imkanlarından ustaca faydalanmıştır. Günümüz Özbek okuyucusu onun şiirlerini rahatça anlayabiliyor.
Muhammed Bayram Han’ın fikri ve ahlaki görüşleri günümüzde de çağdaşlarımızı yüksek manevi değerlerle terbiye etmeye hizmet etmektedir. Bayram Han’ın sanatı Türk, Türkmen, Özbek, Fars, Hint halklarına, Adalet, Güzellik ve İyilik düşüncelerine saygı duyan bütün insanlar için aynı kıymete haizdir.
Kaynakça:
1.Bayram Han. Türkmen Diwany. Aşgabat, 2000.
2.Асрлар нидоси (Ўзбек адабиётидан намуналар). Т., 1982.
3.Минг бир рубоий. Т., 2009.
4.Bayram Han we Mogollar Şadövletı. Halkara İlmiy Konferensiya Materiallari, Aşgabat, 2009.
5.Türkiye Dışındaki Türk Edebiyatları Antolojisi, 10-Cilt.Ankara,1998.