HaftanınÇok Okunanları
ZEHRA ALLAHVERDİYEVA 1
HİDAYET ORUÇOV 2
KEMAL BOZOK 3
Kardeş Kalemler 4
ELMİRA ACIKANOAVA 5
HUDAYBERDİ HALLI 6
Gülzura Cumakunova 7
İbrahim Türkhan: Kırgız edebiyatında birçok büyük şair ve yazarın olduğunu biliyoruz. Onların biri de, bu yıl 80. yaş yıldönümünü kutlanacak olan, şair Omor Sultanov’dur. Onun, Kırgız edebiyatındaki yeri hakkında bilgi verir misiniz?
Omor Sultanov, Kırgız edebiyatının çok yönlü temsilcilerinden biridir. Onun bu yönü, şahsî düşünceme göre, şundan kaynaklanmaktadır: Geçen yüz yılın 60. yıllarında geleneksel şiir tarzından uzaklaşmadan, o tarz şiir sanatını en üst seviyede kullanmasının yanı sıra, Kırgız şiiri için yeni bir akım olan “serbest tarzdaki şiiri de” büyük bir ustalıkla yazabilen şairlerden biri olmasındandır. Eserleri 1953 yılından itibaren yayınlanmaya başlamış olup, ilk şiir kitabı 1961 yılında basılan “Too Kündörü” (Dağ Gülleri) adlı kitabıdır. Bu ilk kitap, edebiyat çevresinde ve okurlar tarafından fazla fark edilmese de, 1968 yılında çıkan “Otuzunçu Stantsiya” (Otuzuncu İstasyon), 1970 yılında çıkan “Aeropanorama” adındaki kitapları onun yetenekli bir şair olduğunu ortaya koymuştur. Şiirleri o yıllardan başlayarak, Rusça’ya, oradan da İngilizce, Almanca, İspanyolca, Fransızca, Moğolca, Polonyaca, Ukraynaca, Macarca, Slovakça, Çekçe vb dillerine çevrilmiştir. Onun bu başarısı, Kırgız şiirinin dünya edebiyat arenasına çıkabileceğini göstermiştir. O yıllardaki genel SSCB edebiyatı ile ilgili söz açıldığında, Kırgız edebiyatının temsilcileri arasında Omor Sultanov’un adı da geçmeye başlamıştır. Henüz 35 yaşındaki bir şairin böyle bir başarıya ulaşması, onun adına büyük bir talih olduğu gibi, Kırgız edebiyatı için de gurur kaynağıydı. Normalde, şairler genel olarak gençlik dönemlerinde elde etmiş oldukları başarının etrafında dolanarak, o alandan çok fazla uzaklaşmadan yaşama yolunu seçerler. Ancak, Omor Sultanov öyle bir yola tevessül etmedi. Nesir dalında da gücünü deneyerek, savaş yıllarındaki çocukluk hakkında “Ak Col, Kök Asman” (Ak Yol, Mavi Gökyüzü) öyküsünü, “Uluu Dayra” (Büyük Nehir), “Muhitke Col” (Okyanusa Yol) adındaki gezi kitaplarını, “Tökmö”(Halk Ozanı), “Cazuuçu”(Yazar), “Ak Kuular Kongon Aydın Köl”(Ak Kuğuların Konduğu Berrak Göl) adındaki film senaryolarını kaleme almıştır. Bu eserlerin hepsinde de Sultanov’a has estetikten, Sultanov’a has sanattan izler görürüz. 1975’de üniversite öğrenciliğimin son yılında, “Günümüz Kırgız Öykülerinin Gelişim Serüveni” adıyla tez yazarken, Sultanov’un 1967 yılında basılmış olan “Ak Col, Kök Asman” (Ak Yol, Mavi Gökyüzü) öyküsünü okuyup, büyük bir tesir altında kalmıştım. Zaman ile kol kola yaşayan bir insanın kaderini trajik, romantik ve şiirsel anlamda ortaya koymayı başaracak kadar büyük öneme sahip olmasına rağmen, ne yazık ki, günümüzde bile gerçek değerini bulabilmiş değildir.
İ. T: Omor Sultanov’un hangi şiiri, hangi yönüyle sizin hoşunuza gitmektedir?
Şairin eserleri arasında, “Sen Cönündö Poema” (Senin Hakkında Poem) ve “Çarçoonun Cüzünçü Irı” (Yorgunluğun Yüzüncü Şiiri) kitaplarındaki lirikleri özellikle hoşuma gitmektedir. “Sen Cönündö Poema” (Senin Hakkında Poem) Kırgız aşk şiirlerinin ön sıralarında yer almaktadır. Onun onlarca şiiri bestelenerek şarkı haline getirilmiş olup, günümüzde bile söylene gelmektedir. “Çarçoonun Cüzünçü Irı” (Yorgunluğun Yüzüncü Şiiri) ise hümanizmi felsefîk bakışla irdeleyen şiirlerin güçlü örnekleri arasında yer almaktadır. Onun şiirlerinin ilk beyitinde şiir ahenginin ustalıkla kurulduğunu, ikinci beyitinde ise şairinin, şiiri oluştururkenki özgürlüğünü görürüz. Düşüncesini aktarırken, sadece ahenge bağlı kalmaksızın, kendince bir yol da oluşturmaktadır.
İ. T: Siz edebiyat alanında araştırmalar yapan biri olarak, şairin şiirlerinde ne tür edebî özellikler olduğunu düşünüyorsunuz?
Sultanov’un ustalığı, kendinin kaderini, sevinç ve üzüntülerini, herhangi bir olaya karşı takındığı tavrı, derinlemesine yansıtabilmesindedir. Diğer bir ifadeyle doğasında lirik şairliğin olmasıdır. 1982 yılında çıkan “Çarçoonun Cüzünçü Irı” (Yorgunluğun Yüzüncü Şiiri), 1986 yılında çıkan şiir tarzıyla yazılmış roman olan “Adamdın Turmuşu” (İnsanın Hayatı), 2003 yılında yayınlanan “Aşuu Tör”(Geçit Zirvesi) ve “Can Bereli Süyüügö” (Can Verelim Sevgiye) adlı kitapları onun şairliğinin güçlülüğünü, kendisini şiire nasıl verebildiğini bir kere daha göstermiştir. İkinci özelliği ise, araştırmacı yazarlığındadır. Kırgız edebiyatının tökezlediği, edebiyatçıların krize girdiği 21. yüzyılın başında o, ‘madem durum böyle’ dercesine, Leo German adlı Alman yazarla birlikte, halkın ilgisini çok çeken detektif romanlara yönelerek, Rus dilindeki “Piratı Ponevole”(Esir Korsanlar), “Ostrov Drakona” (Ejder Adası), “Tainstvennıy Vsadnik”(Gizemli Süvari), “Vesti s Togo Sveta”(Işıktan Kurşun) adlı romanları ortaya çıkarmıştır. O, böyle bir şey yaparak, Kırgız edebiyatçılarını bir kere daha şaşırtmıştır. Üçüncü yönü ise, Isık göl eyaletinin Rusların yaşamadığı köylerinden biri olan Tosor köyünde yaşmasına rağmen, Rusça’yı öğrenerek, A. Puşkin, M. Lermontov, B. Breht, P. Neruda, G. Mistral, B. Mayako vskiy, N. Hikmet, K. Kuliyev, R. Gamzatov, İ. Draç, E. Mejelaytis gibi şairlerin eselerini Kırgızcaya çevirmiştir. Sadece bununla da kalmamış, onların sistemini kendi şiirlerinde de ustalıkla kullanmıştır.
İ. T: 2015 yılı Türk Dünyasında yılın edebiyat adamı olarak Omor Sultanov’un seçilmiş olması sizce ne tür bir öneme sahiptir?
Onun seçilmesinin, çok isabetli olduğunu baştan söylemem gerekir. Zaten SSCB ülkeleri arasında tanınan, eserleri birçok dile çevrilmiş olan şairin sanatçılık yönünün, Türkiyeli okurlar tarafından da öğrenilmesi, oradan diğer Türk devletlerine yayılma imkânı olması açısından büyük bir fırsat elde edilmiş olacaktır.
İ. T: Bir Kırgız edebiyatçının Türk Dünyasında yılın edebiyat adamı olarak seçilmiş olmasının, Kırgız edebiyatına ne tür etkileri/katkıları olacağını düşünüyorsunuz?
Kırgız edebiyatı, dünyanın en büyük destanı olan Manas Destanına sahip olmasına ve dünya edebiyatına Cengiz Aytmatov gibi büyük bir romancıyı hediye etmiş olmasına rağmen, ‘Post Sovyet devletlerinin içinde, en zayıf ve gariban kalmış bir ülkenin’ edebiyatı olarak görülmektedir. Edebiyatçılık, günümüzde ne yazık ki, biraz ticarete yönelik yapılan bir işe dönüştürüldü. İşte böyle bir zamanda akı karadan, taneyi samandan ayırabilmek açısından, Omor Sultanov’un seçilmiş olmasının, Kırgız edebiyatı açısından büyük bir zafer olduğunu düşünüyorum. Bu şekilde, diğer edebiyatçılarımızın ufku açılmış olacak, onlar da bulundukları konumdan daha yükseklere ulaşabilmek, yayınlanmış olan eserlerinden daha güçlülerini kaleme alabilmek için gayret edecekler, yeni arayışlara gireceklerdir. Bunun sonucunda, edebiyatımızın olduğu kadar uzun vadede dünya edebiyatının da kazanacağını söylememiz gerekir. Bunun hayata geçmesi ümidiyle, üstat Omor Sultanov ağabeyin 80. doğum gününü ve Türk Dünyası Yılın Edebiyat Adamı olmasını tebrik ediyorum.