Öğleyin Batan Güneş: Yakup Ömeroğlu...


 01 Eylül 2024

Öyle insanlar vardır ki iyi işleyen yapılara omuz verir, daha ileri götürür; öyleleri de vardır ki başına geçtikleri zaman iyi işleyen yapıları bozar. Birincisi her kurulu düzene gerek; ikincisi evlerden ırak.

Bir de öyle insanlar vardır ki boşluğu görür, ihtiyacı bilir ve kimsenin aklına gelmeyen veya aklına gelse de büyük özveriler istediği için kurulamayan yapıları kurar, başarıyla işletir. Onlar tabir yerinde ise tek kişilik ordu gibidirler.  Böyleleri enderdir, her yerde ve her zaman bulunmazlar.

İnsanlığın, milletinin, toplumunun hayrına olan, karanlığa ışık tutan, çığır açan bu tür kurumların, yapıların kurucularının yeri, kıymeti ve önemi bilende ve kadir bilende büyüktür.

Böyle insanlar yaşarken belki yeteri kadar anlaşılmazlar, yeteri kadar alkış almazlar ama zaman vizyonları ve yaptıkları ile onları hep haklı çıkarır.

Yakup Ömeroğlu; böylesi kuruculardan biri, her türlü çileye ve özveriye gönülden talip olmuş bir sevda, bir ideal adamıydı. 

Öylesine bir sevda adamıydı ki gönlüne bütün dünyayı sığdırır; bütün insanlık için hayır, iyilik ve güzellik dilerdi. Ama onun aşkı Avrasya denilen coğrafyadaki mazlum, mağdur ve mahzun uzak yakın akrabalarınaydı. Bu akrabalık kâh dil, kâh din, kâh kültür kâh edebiyat üzerinden geniş ve kapsayıcı bir tanıma ulaşırdı. Ancak attığı her adımda heyecanını, hayalini ve idealini aklıyla kontrol altında tutar; ayağı yere basardı.

Avrasya Yazarlar Birliği, Kardeş Kalemler Dergisi, Bengü Yayınları, Yazarlık Atölyeleri, TRT radyo ve televizyonlarındaki dil, kültür ve edebiyat programları onun kurucu ve öncü rolünün göz önündeki belgeleridir. (Onun görkemli biyografisinin bir kısmı için Türk Edebiyatı İsimler Sözlüğüne bakılabilir.)

Onu tanıyanlar, bir şekilde yolu kesişenler üç gündür o kadar iyi, güzel ve duygu dolu yazılarla anlattılar ki, onların yanında bu küçük yazı bilgi anlamında yetersiz ve belki de gereksizdir.

Herkes gördü ve tanık oldu ki o Kardeş Kalemler’in ulaştığı, bilindiği, okunduğu Avrasya coğrafyasının Tanrı Dağlarından, Köktürk Abidelerinden, Yesevi Türbesinden, Karabağ’dan, Kerkük illerinden Tuna Boylarından toprak ve su taşıyan bir vefa, sevgi ve hüzün seli içinde ebediyete uğurlandı. Mezarlıkta Mehmet Emin Resulzade ile komşu oldu; inşallah ahirette de aşkla ve imanla bağlı olduğu Allah’ın resulü ile komşu olur.

Orta Anadolu’nun orta hâlli bir ailesinden çıkıp dünyayı kavrayan ve Türk dünyasını kucaklayan bu düşünce ve eylem adamının yapacağı daha çok şey varken ne yazık ki göçünü çok erken topladı; bu dünyaya çok erken veda etti.

Atalar; dünyanın düzenini, geçiciliğini belki de vefasızlığını anlatmak üzere “dünya ölümlü, gün akşamlı” der. Ne var ki Yunus’un genç ölümlere “göğ ekin” diyerek acındığı gibi bu güneş de çok erken, öğle vakti batarak Avrasya coğrafyasını karanlıkta bıraktı.

Dilerim bu gece uzun sürmez ve onun ektiği tohumları yeşertecek, tomurcuklarını güle çevirecek bir güneşin şafağı tez zamanda söker. Kurduğu bu mükemmel kurumlar onlara omuz veren bir Avrasya sevdalısının elinde amacı doğrultusunda yoluna devam eder.

Bu yazı Kardeş Kalemler dergisinin 213. sayısında yer almaktadır. Derginin bu sayısında yer alan tüm yazılara aşağıdaki bağlantı üzerinden ulaşabilirsiniz.
Kardeş Kalemler 213. Sayı